Görüş

PYD terörist mi özgürlük savaşçısı mı?

ABD, PKK’yı terör örgütü kabul ederken PYD’yi terör örgütünden saymıyor. Irak ve Suriye’de kendi 'küresel teröristi' ile mücadele ederken, yardımına ihtiyaç duyduğu müttefikinin kırk yıllık 'yerel teröristini' ikiye bölüp Suriye’dekileri 'iyi çocuklar' haline getirebiliyor.

Nihat Ali Özcan'a göre, ABD politikalarını PYD’nin PKK’nın organik parçası olduğunu bilerek yürütüyor. [Fotoğraf: Reuters-Arşiv]

terörizm çalışmalarının en hararetli tartışma konularından birisi devletlerin ortak bir terör, terörist tanımı yapamamalarıdır. her ne kadar yeni bir terör dalgası uluslararası gündemi meşgul etmeye başladığında bu yönlü çabalar yoğunlaşsa da sonuç almak mümkün olmuyor. bitmez tükenmez eleştiriler, tartışmalar devam ediyor. tıpkı 1970’lerde uçak kaçırma eylemlerinin yaygınlaşması ile “uçak korsanlığı”, 11 eylül saldırıları ile “küresel terörizm” ve bugünlerde işid eylemleri ile kullanılmaya başlanan “yabancı terörist savaşçı” kavramlarında olduğu gibi. sonuçta üzerinde mutabık kalınan genel bir ortak tanım yok. varmış gibi görünenler için de çoğu zaman taraflar her kelimeye farklı bir anlam yüklüyor.

aslında ortak bir tanıma ulaşmayı zorlaştıran husus, bizatihi terörün varoluş nedeninde gizli. terörü, diğer şiddet türlerinden ayıran husus, “politik bir hedefe” ulaşmak için yapılıyor olmasıdır. “terörist mi? özgürlük savaşçısı mı?” tartışmalarını bitmez tükenmez yapan da teröristin söz konusu “politik” hedefidir. bu hedef ve süreç bazılarının çıkarlarına uygun, bazılarının çıkarlarına uygun olmayabiliyor. sonuçta uluslararası işbirliği imkânsız hale gelirken, “teröristler” de soluk alabilecekleri güvenli alanlara, yeni imkânlara kavuşuyor.

abd yabancı terör örgütleri listesindeki pkk’nın avrupa ve türkiye’de faaliyet gösteren üyelerini “terörist”, irak ve suriye’de faaliyet gösterenlerini ise “özgürlük savaşçısı” olarak tanımlıyor.

by Nihat Ali Özcan


bu günlerde, terör dünyasının sözünü ettiğimiz bu klasik hikâyesinin yeni ve ilginç bir örneğine tanıklık ediyoruz. hadise, abd, müttefiki türkiye ve terör örgütü pkk üçlüsü arasında cereyan ediyor.

abd, terörle mücadeleyi daha etkin yapabilmek, vatandaşlarını korumak ve ulusal çıkarlarını savunmak için 1970’lerin sonundan beri her yıl düzenli olarak bir “terör örgütleri listesi” yayınlar. liste, ilgili devlet kurumları ve abd vatandaşlarına bir dizi sınırlama, yasak ve yükümlülükler getirir. örneğin, kaynak, materyal tedarik etmek, hizmet sunmak, mali destek vermek, eğitim sağlamak, uzman yardımı yapmak, muhabere teçhizatı, silah, patlayıcı, öldürücü materyal sağlamak, tıbbi malzeme tedarik etmek, sahte belge hazırlamak yasaktır ve suçtur. üstelik abd diğer ülkeler nezdinde de bu engellemeler ve yasaklar için çaba sarf etmelidir.

abd, pkk’yı neden terör örgütleri listesine aldı?

söz konusu listenin mukimlerinden birisi de pkk’dır. insan hakları raporlarında 1989’dan beri türkiye’de kürt sorununa yer veren abd, pkk’yı 1997’de terör örgütleri listesine aldı. kürt meselesinde müttefiki türkiye’yi fazlaca işkillendirmek istemeyen, irak’taki çıkarlarını önceleyen abd, barzani ve talabani’yi önce londra’ya ardından da washington’a davet ettiği günlerde, ortamı sakinleştirmek için pkk’yı da terör örgütleri listesine aldı ve türkiye’nin ağzına bir parmak bal çaldı. yine 2011’de pkk’nın beş üst düzey yöneticisini, hiçbir somut sonucu olmayan, uyuşturucu kaçakçısı listesine alarak bazı yasaklamalar getirdi.

pkk eylemleri başladığından beri, türk kamuoyu, medya, siyasiler ve askerler abd’nin örgüt ile ilişkilerine daima kuşku ile baktılar. abd ise diplomatik söyleminde daima terörle mücadelede türkiye’nin yanında olduğunu ifade eti. ancak 1. körfez savaşı’nı takip eden günlerde kuzey irak’ta yaşanan bir dizi olay ve abd’nin 2003’te irak’ı işgali zihinlerdeki kuşkuları arttırdı. yine de abd-pkk ilişkisi, cevabı aranan “gri” bir alan olarak kaldı.

işid’in 2014’te musul ve erbil’e ardından da kobani’ye saldırısının ardından obama yönetimi irak ve suriye’de “havadan destek, karadan yerel unsurlarla savaş” stratejisini ilan etti. pkk’nın gerek irak’ta gerekse suriye’de bu stratejinin yerel taşıyıcısı rolünü üstlenmesi, türkiye’de farklı bir tartışmayı tetikledi. kırk yıldır tartışılan pkk-abd ilişkisindeki kuşkular kısa sürede yerini somut gelişmelere bıraktı.

abd kendi hukuki ve idari düzenlemelerine rağmen, yabancı terör örgütleri listesinde yer alan pkk’nın avrupa ve türkiye’de faaliyet gösteren üyelerini “terörist”, irak ve suriye’de faaliyet gösterenlerini ise “özgürlük savaşçısı” olarak tanımlayabileceğini ortaya koydu. bu noktada uluslararası ilişkilerin “çıkar” kavramının ilginç bir tezahürüne ve terörizmin klasikleşmiş tartışmalarına pkk örneğinde tanıklık etmeye başladık.

abd dışişleri bakanlığı sözcüleri, eylül 2014’ten beri alıştıra alıştıra pkk’nın suriye’de faaliyet gösteren unsurlarını, pyd’yi terör örgütü olarak görmediklerini ifade etmeye devam ediyor. birkaç gün önce de bu görüşlerini tekrar dile getirdiler. aslında açıklama, kendileri için “malumun ilanından başka bir şey değildi”. şimdi yapılan, işin “kitabına uydurulması” ve kamuoyuna mal edilmesiydi. bunun en kolay yolu ise pkk terör örgütünün “yapay türevlerini” imal etmekten geçiyordu. pkk bu konuda onlarda yardımcı oldu ve bu sorunu çözdü. pyd, pkk’dan farklı bir örgütmüş gibi sunuldu.

abd’nin terör, terörist ayrımındaki bu yaklaşımını cesaretlendiren nedenlerden birisinin türkiye’nin tartışmalı politikaları olduğu gözden kaçırılmamalı.

by Nihat Ali Özcan


abd uçakları, eylül 2014’ten beri, suriye’de ve irak’ta pkk/pyd’ye hava desteği sağlamaya devam ediyor. kobani kuşatması esnasında kameralar eşliğinde havadan ikmal yapılırken, abd yönetimi kendi “yabancı terörist listesinin” yasaklarını ihlal etti. pyd’yi farklı bir örgüt olarak ilan edip kuralların “etrafından dolandı”. elbette bütün bunlar buz dağının görünen kısmı. nitekim görünmeyen kısmında istihbarat paylaşımı, eğitim, askeri, diplomatik ve mali yardımlar olduğu açık. nitekim kısa bir internet gezintisi transfer edilen “silah” cins ve listesi hakkında yeterince bilgi verebilir.

cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, kurban bayramı’nın ilk günü gazetecilere yaptığı açıklamada, abd’nin pkk’nın suriye’de faaliyet gösteren kolu pyd’yi terörist olarak görmemesini eleştirdi ve bunun kabul edilemez olduğunu ifade etti. ancak bu tepkinin genel gidişatı değiştirme ihtimali olmadığı görülüyor.

abd politikalarını pyd’nin pkk’nın organik parçası olduğunu bilerek yürütüyor. soğuk savaş döneminde marksist-leninist ilkelere göre kurulmuş, pro-sovyetik, lübnan ve suriye’de silahlı eğitim almış bir örgütün kuruluş mazisine, ilişkilerine, örgüt yapısına ilk günden beri bigâne kalması düşünülemez. bu yüzden de pkk’nın, sadece suriye macerasını değil tüm hikâyesini en iyi bilen ülke abd’dir.

“güvenilmez” müttefik

abd’nin pkk ile ilişkisi birçok soruyu da beraberinde getiriyor/getirecektir. “ulusal çıkar” söz konusu olduğunda “müttefik” ve “terörist” kavramının nasıl tartışmalı hale geldiği görülüyor. abd, irak ve suriye’de kendi “küresel teröristi” ile mücadele ederken, yardımına ihtiyaç duyduğu müttefikinin kırk yıllık “yerel teröristini” ustaca bir manevra ile ikiye bölüp, suriye’dekileri “iyi çocuklar” haline getirebiliyor. bu bir anlamda, afganistan’da uçağa binen el kaide’li bir teröristin yemen’de uçaktan inince teröristlikten çıkabileceğini kabul etmeye benziyor. veyahut türkiye’de terörist faaliyet gösteren pkk’lı suriye sınırını geçmeyi başardığı an terörist sıfatından kurtulabiliyor. bir anlamda günahlarından temizlenebiliyor. bu hali ile tablo tam bir çifte standarda işaret ettiği gibi, abd’nin “güvenilmez” müttefik imajını perçinleyecek bir gelişme olarak görülebilir.

abd’nin terör, terörist ayrımındaki bu yaklaşımını cesaretlendiren nedenlerden birisinin türkiye’nin politikaları olduğu gözden kaçırılmamalı. gerek çözüm sürecinin, gerekse suriye’deki insani durumun yarattığı felaketlerde izlenen politikaların sadece pkk tarafından değil, üçüncü taraflarca da suiistimal edildiği açık.

pkk/pyd liderlerinin ankara ziyaretleri, açıklamaları, yabancı misyon şefleri ile iletişim kurmaktaki rahatlıkları, türkiye’nin “pkk/pyd terör örgütüdür” argümanını zayıflatan nedenlerden. öte yandan türkiye’nin de başkalarının “teröristi” hamas’la ilişki kurması benzer etkiler yapmayı sürdürüyor. sonuçta tekrar başa dönüyor ve kimin terörist olduğu tartışmalarına kaldığı yerden devam ediyoruz.

nihat ali özcan, tobb ekonomi ve teknoloji üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi ve türkiye ekonomi politikaları araştırma vakfı (tepav) uzmanı.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Nihat Ali Özcan

tobb ekonomi ve teknoloji üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi ve türkiye ekonomi politikaları araştırma vakfı (tepav) uzmanı.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;