2015 Genel Seçimi

AK Parti'nin ekonomi karnesi

12 yıldır iktidarda olan AKP döneminde ekonomide önemli başarılar elde edildi. Enflasyon düştü, milli gelir arttı, kamu borcu ve bütçe açığı gibi göstergeler AB seviyesinde. Ama, milli gelirdeki artış son yıllarda durdu ve gelir dağılımdaki eşitsizlik de sürüyor.

Konular: Ekonomi, AKP, Türkiye
AKP döneminde mali disiplin kamu maliyesindeki olumlu görünüme katkı yaptı. [Fotoğraf:Reuters]

kasım 2002’de ak parti iktidara geldiğinde, türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle mücadele ediyordu. 2001 krizinin ardından oyların yüzde 34’ünü alarak tek parti hükümeti kuran ak parti, 2001 yılında imf ile imzalanan yeni stand-by anlaşmasını devam ettirdi ve ülkede 1970’lerden bu yana uygulanan en katı bütçe disiplinini uyguladı.

akp, 2001 kriziyle para birimi yüzde 100 değer kaybeden, enflasyonu üç basamaklı rakamlara yükselen, bankaların neredeyse yarısı iflas eden, gayrisafi hasılası yüzde 5’ten daha fazla düşen bir türkiye’yi devraldı.

uygulanan mali disiplinin etkisiyle yüzde 70’in üzerine çıkmış enflasyon 2006’da yüzde 10’un altına geriledi, reel faziler de yüzde 10’un altına düştü. tüketim ve yatırımlar hızlandı. ekonomi büyüdü.

2002-2007 arası dönemde yaklaşık yüzde yedi oranında büyüyen ekonomi, 2009’da küresel krizin etkisiyle küçüldü ancak toparlanma hızlı oldu. 2010 ve 2011 yıllarında ekonomi sırasıyla yüzde dokuz ve yüzde sekiz büyüdü. bu oranlarla kriz döneminde yüzde 14’e kadar yükselen işsizlik de kriz öncesi seviyelere geriledi.  

son 10 yılda ekonomik büyümede gerçekleştirilen bu performans ile kişi başı milli gelir de yaklaşık üç kat arttı. kişi başı gsyh miktarı 2002 yılında 3 bin 492 dolar iken, bu miktar dokuz yılda 10 bin dolar seviyesine çıktı. ancak, burada kaldı ve milli gelir son yıllarda artmadı.

ekonomistlere göre;  ekonominin büyümesinde inşaat sektörü önemli rol oynadı. türkiye'nin katma değeri yüksek ürünler üretememesi, marka yaratmaması, ekonominin  daha hızlı büyüyememesinin ana nedenlerinden biri..

gelir adaletli dağılmıyor

kişi başına düşen gelir arttı ama türkiye'nin kronik sorunu olan gelir dağılımındaki adaletsizlikte dikkat çekici iyileşme elde edilemedi. türkiye’nin de üyesi olduğu ekonomik işbirliği ve kalkınma örgütü’nün (oecd) yıllık raporunda, gelir dağılımı adaletsizliği sıralamasında türkiye, şili ve meksika’nın ardından en kötü üçüncü ülke durumunda.

raporda gelir dağılımı eşitsizliğinde kullanılan ‘gini’ katsayısına göre, türkiye’nin 1985-2013 arası eşitsizliğinin giderilmesinde aşama kaydettiği görülüyor. türkiye 1994 yılında 0,490 skoruna sahipti. bir sonraki ölçüm 2004’te yapıldı ve gini 0,430 seviyesine kadar düştü. 2007’de 0,409’a kadar gerileyen gini katsayısı 2011 yılında 0,412’ye çıktı.

2013 verilerine bakıldığında, türkiye'de en yoksul yüzde 10’luk kesim toplam gelirden yüzde 2.5’lik pay alırken, en zengin yüzde 10’luk kesim gelirin yaklaşık yüzde 30’unu almış gözüküyor.

açlık sınırı 1349 lira, asgari ücret 949 lira

yine çalışan kesimin önemli bir bölümü de geçim sıkıntısı yaşıyor. asgari ücretle çalışan milyonlarca kişi için hayat pahalı. çalışma ve sosyal güvenlik bakanı faruk çelik’in verdiği bilgiye göre; asgari ücretle çalışan kişi sayısı 2002’de 2 milyon 795 bin 745 iken, 2014 temmuzunda 4 milyon 970 bin 737 oldu.

asgari ücret ise şu anda brüt olarak bin 200 lira olsa da, vergi ve kesintilerle birlikte işçinin eline sadece 949 lira geçiyor. bu, milyonlarca kişinin açlık sınırının altında yaşadığını gösteriyor.

çünkü, türkiye işçi sendikaları konfederasyonu (türk-iş), mayıs ayında dört kişilik ailenin açlık sınırını bin 349 tl, yoksulluk sınırını 4 bin 395 tl olarak hesapladı.

ancak,  hükümet düşük gelirli kesimlere çeşitli başlıklar altında sosyal yardım desteği sağlıyor.  her yıl artan yardımlar 2013 yılında 220 milyar liraya yükseldi. sosyal yardım uygulaması bazı ekonomistler  ve siyasetçiler tarafından "sadaka ekonomisi" olarak nitelendiriliyor ve eleştiriliyor.

 

kredi notu “yatırım yapılabilir seviyeye” yükseldi

türkiye'ye yatırımın arttırılması ve böylece işgücü yaratılması için önemli verilerden biri uluslararası derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmesi. fitch derecelendirme kuruluşu kasım 2012’de türkiye’nin kredi notunu bbb- ile “yatırım yapılabilir seviyeye” yükseltti. türkiye, bu not artırımı ile 1994 yılından bu yana ilk kez yatırım yapılabilir seviyede not aldı.

türkiye’nin küresel krizde farklı pazarlara yönelmesinin de etkisiyle ihracatta ciddi bir ivme yaşandı. ortadoğu ve afrika’yla ilişkiler arttı. 2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracat miktarı 2014 yılında 168.9 milyar dolar oldu.

seta ekonomi direktörü erdal tanas karagöl, ak parti dönemini türkiye ekonomisinin geçmişteki kamburlarından kurtulmaya çalıştığı bir dönem olarak niteliyor:

“kronik sorun olan ve çift hanelerden inmeyen enflasyonu tek haneye indirebilmiş, kamu borcu ve bütçe açığı gibi makroekonomik göstergelerde avrupa kriterlerine ulaşmış, 13 yıldır yalnızca bir yıl küçülmüş bir ekonomi inşa edildi. küçülme yaşanan yılda küresel bir ekonomik kriz yaşandığını ve avrupa ülkelerinin iflas noktasına geldiğini hatırlamakta fayda var. birçok alanda devrim sayılacak uygulamalar yapıldı. ben başarıyı bir alana indirgemiyorum, çünkü türkiye ekonomisi bugün kurallı ve gücü öne çıkıyorsa ve başarısı diğer ülkeler için örnek oluşturuyorsa, asıl başarı budur. sağladığı güven ve istikrar, türkiye ekonomisine bakış açısını değiştirmiştir, en büyük başarı da budur.”

"akp modeli sıcak paraya dayalı"

ekonomist arda tunca ise akp’nin  paranın bol olduğu bir küresel ekonomi ve finans piyasasında reformları gerçekleştirmiş bir türkiye ekonomisi devraldığı görüşünde:

“türkiye, yüksek faiz ve reel olarak değerli türk lirası politikalarının hakim olduğu bir süreci yaşamaktaydı. bu durum, türkiye'yi üretken ve verimli bir ekonomiye sahip olmaktan uzak tutmaktaydı. çünkü, yüksek faiz/düşük kur denklemi ithalatı cazip kılıyor ve üretimi hiçbir şekilde özendirmiyordu. dolayısıyla türkiye, ithal ürünlerle sanayide sadece montaj yapan ve katma değer üretmeyen bir yapıya dönüşmüştü. finans piyasası reformunun ardından sanayide ve tarımda da reformlar yapılarak verim ve üretim odaklı bir yapıya geçilmesi gerekiyordu. ancak, bu reformlar tercih edilmedi.”

tunca, akp’nin sıcak para girişine dayalı bir model tercih ettiğini düşünüyor:

“akp döneminde, sıcak para girişlerine dayalı bir model tercih edildi. zira, 2000'li yılların başından itibaren küresel piyasa koşullarında bol ve ucuz vardı. 2008 krizinin ardından ise benzer bir durum dünya'nın büyük merkez bankaları eliyle yaratıldı. sanayi ve tarımda reform yapmamanın bedelinin birgün bir ekonomik tıkanmayla sonuçlanacağı sıkça dile getiriliyordu. nitekim, küresel boyutta bol ve ucuz para koşullarının sonunun gelmesiyle türkiye'nin bol ve ucuz para koşullarında görünmeyen yapısı toplum tarafından hissedilir hale gelecekti. bugün gelinen nokta, bu beklenen durumu anlatıyor. çok düşük büyüme ve yükselen enflasyon ve işsizlik ile karşı karşıya türkiye.”

"faizde istenilen başarı yakalanmadı"

seta ekonomi direktörü erdal tanas karagöl için akp döneminde faiz konusunda istenilen başarı yakalanamadı, üretimde nitelikli teknik personel ihtiyacı ve teknolojisi az üretim yapısı ortaya çıktı. karagöl, sorunun tespit edilmesi ve çözümlerin cevap verebilmesi için belli bir zamana ihtiyaç olduğunu düşünüyor.  peki türkiye ekonomisinin neye eihtiyacı var?

“türkiye ekonomisi büyüyor, büyümeye devam etmek istiyor. bu süreçte en belirgin sorun üretimdeki girdilerden en yüksek maliyeti ödediğimiz enerji ve üretim yapısının teknolojiye odaklı olmaması. yeni dönemde türkiye ekonomisinin başarılı olduğu sektörlerde teknolojiye geçişin başlanması ve bunun süreklilik göstermesi gerekiyor. enerji alanında da türkiye son dönemde üstlendiği misyonu yeni hamlelerle güçlendirmeli ve enerji ihtiyacını fırsata dönüştürmeye devam etmelidir.”

arda tunca’ya göre bundan sonrasında sanayi ve tarım reformlarıyla verim ve üretimin arttığı bir modele geçmekten başka bir çare gözükmüyor:

“zira, bir tıkanma noktasında türkiye. reformların sonuçları ise ancak 3-5 sene sonra alınmaya başlanabilir. akp dönemi, ihtiyaç duyulan reformların yapılmadığı bir dönem olmuştur. doğrudan yabancı sermaye girişleri ancak özelleştirmeler ve var olan şirketlerin satışıyla gerçekleşmiştir. tek partili istikrar, ancak portföy yatırımlarını türkiye'ye çekmeye yetmiştir. sıfırdan temeli atılarak gerçekleşen doğrudan yatırımlar gerçekleşememiştir. imf borcu kapatılmış ama genel dış borçlar yükselmiştir. bunların temel nedeni, yapılamayan reformlardır.”

kaynak: al jazeera

 

Melis Kobal

meslek hayatına 2001 yılında ntv'de muhabir olarak başladı. 2005-2011 yıllıarı arasında cnbc-e de ekonomi muhabiri olarak çalıştı. ab süreci, küresel kriz, anadolu ile ilgili programlar hazırladı. 2009-2010 yılları arasında cnbc-e'nin londra muhabirliğini yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;