2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi

Demirtaş'ın kampanya şifreleri

Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın kampanya direktörü, HDP Eş Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç, kampanyalarının detaylarını Al Jazeera'ye anlattı, "Demirtaş’ın adaylığı ortamı demokratikleştiren birinci nedendir" dedi.

HDP Eş Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç, Demirtaş'ın kampanya komisyonunun başındaki isim. [Al Jazeera]

ilk turu 10 ağustos'ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylar kampanyalarını sürdürüyor. tüm adaylar, seçildikleri takdirde nasıl bir cumhurbaşkanı olacaklarını toplantılar yaparak anlattı, anlatmaya da devam ediyor. hdp'nin adayı selahattin demirtaş da, bunu, açıkladığı tutum belgesiyle kamuoyuna sundu. demirtaş'ın seçim kampanyasını, hdp içinde kurulan bir komisyon yürütüyor. o komisyonun başındaki isim saruhan oluç, hem kampanyanın hem de açıkladıkları tutum belgesinin detaylarını al jazeera'ye anlattı. 

oluç, "bizim aday göstermememiz halinde zaten birinci turda seçim bitecekti. ikinci tur diye bir şey ortaya çıkmayacaktı." dedi ve demirtaş’ın adaylığının bile ortamı demokratikleştiren birinci neden olduğunu söyledi.

parti ayrımı yapmadan herkese seslendiklerini ifade eden oluç, buna mhp tabanının da dahil olduğunu belirtti.

seçim sonucunun hdp'nin geleceği açısından rol oynayacağını, ancak partiyi oluşturan bileşenlerin taktiksel değil stratejik olarak birlikte olduğunu söyleyen oluç, "ayrı durmanın kimse için yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır" diye konuştu. 

bir oy hedefiniz var mı?

bu konuda telaffuz ettiğimiz bir hedef yok. olabilecek en iyi oranı elde etmeye çalışıyoruz ve iddialıyız da.

bu hedeflediğiniz en iyi orana ulaşabilmeniz için hdp'nin aldığı oyun çok daha fazlası lazım. akla ilk olarak chp’nin ilerici, demokrat kitlesinden ya da ak parti’nin kürt kitlesinden de oy alma ihtimaliniz geliyor. hedef kitlede önceliğiniz hangisi?

öyle bir önceliğimiz yok. biz toplumun tamamına sesleniyoruz ve insanları şu partinin, bu partinin tabanı diye ayırt etmiyoruz. mhp’nin tabanına da sesleniyoruz. çünkü türkiye’de bir barışma sağlanacaksa mhp tabanının da bu barışmayı kabullenmesi ve bunun doğrultusunda adım atması gerekiyor. dolayısıyla bizim için “şu parti daha makbuldür, bu parti daha makbuldür” diye bir şey yok. 

“mhp tabanına da sesleniyoruz” dediniz. yerel seçimler öncesinde yaptığınız bazı gezilerde milliyetçi kesimlerin saldırılarına maruz kaldınız. onları nasıl ikna etmeyi düşünüyorsunuz? ne diyeceksiniz onlara?

elbette bu tür saldırılarla karşılaşmak hoş olmuyor. ama bu milliyetçi ve ulusalcı kesimlerin saldırılarıyla karşı karşıya kaldık. fakat bu bizi gerileten bir şey değil. biz fikirlerimize güveniyoruz. güçlü fikirlerin kaba kuvvetten daha güçlü olduğuna inanıyoruz. dolayısıyla bu konuda da çabalarımızı sürdüreceğiz. biz hiçbir zaman karadeniz insanının barışa karşı olduğunu düşünmedik. çünkü çok örneğimiz var ki, oturup konuştuğumuz zaman, derdimizi anlattığımız zaman dinliyorlar ve bu doğrultuda da adımlar atılmasını sağlıyorlar.

aynı şeyi, chp’nin güçlü olduğu kıyı şeridi için de mi söylüyorsunuz?

tabii ki. oralarda da benzer şeyler oldu. izmir’de, fethiye’de bu gibi şeylerle karşılaştık. bu tepkileri diğerlerinden farklı görmüyoruz. bunların çeşitli odaklar tarafından kışkırtıldığını biliyoruz. çeşitli gladyo artıkları tarafından bu saldırıların kışkırtıldığını biliyoruz. bunların bir süre sonra etkisini kaybedeceği kanaatindeyiz.

kampanya sloganlarınızda, demokrasiye, yolsuzluğa, kutuplaşmaya vurgu var. ekmeleddin ihsanoğlu'na destek veren başta chp olmak üzere diğer partilerin argümanlarından ne farkı var bu vurguların? zira onlar da aynı unsurları öne çıkarmıyor mu?

bunların hepsi slogan… farklılıklar bunların her birinin içini açıp baktığınızda ortaya çıkıyor. yani sadece slogana baktığınızda bu yeterince görülmüyor olabilir. ama ben mesela ekmeleddin bey’in “bağlamadan başka bir şey çalmıyorum” lafını söyleyebileceğini sanmıyorum. biz demokrasi dediğimizde, ‘herkese demokrat’ dediğimizde bizim buradaki demokrasi anlayışımız özgürlükçü ve eşitlikçi bir demokrasi anlayışıdır. yani türkiye’de var olan demokrasi eksiğini giderebilecek, örneğin merkezi yönetim karşısında yerel yönetimlerin güçlendirilmesini sağlayacak ve yerinden yönetimin geliştirilmesini içerecek bir şeydir. her iki adaya da baktığımızda bu doğrultuda herhangi bir şey göremeyiz.

peki, cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında bu ‘gerekli’ dediğiniz anayasa değişikliğini getireceğini düşünüyor musunuz?
bunu ben aslında her adayın “ben bu anayasayla değil eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasayla çalışmak istiyorum” açıklamasını yapması gerektiğini düşünüyorum. ekmeleddin bey, “ben bu anayasa’ya bağlıyım” açıklaması yaptı. buradan, kendisinin demokrasi anlayışının son derece sınırlı olduğu görülür. başbakan ise bu anayasa’nın yenilenmesi gerektiğini programında söylüyor ama bütün anayasa tartışmalarına baktığınızda onun hedeflediği daha otoriter bir rejime yol açabilecek bir anayasa değişikliğidir, daha demokratik değil. zaten bizim de sloganımız olan “demokratik değişim” sloganı, bunu içeriyor. biz değişimden yanayız ama demokratik bir değişimden yanayız. yani otoriter bir değişimden yana değiliz. dolayısıyla “herkese demokrat” sloganıyla biz bu konuyu ele aldık. bunun çok önemli ve farklılaştırıcı olduğunu düşünüyoruz. her ikisi de herkese demokrat davranmıyor. 

türk siyasi tarihinde birçok seçimin sonucunu aslında ülkenin ekonomik gidişatı belirledi. gerek kampanya sloganlarınızda gerekse de şu ana kadar sayın demirtaş'ın konuşmalarında neden ekonomi konusu ilk planda değil. türkiye ekonomisinin iyi noktada olduğunu mu düşünüyorsunuz?

o nedenden olduğunu düşünmüyorum. cumhurbaşkanının bugünkü yetkilerine baktığınızda aslında ekonomiyle ilgili yapabileceği, konuşabileceği çok fazla bir konu yok, bir cumhurbaşkanı figürünün. sadece şu olabilir; biz de kampanyamızda şunu ele alıyoruz. emekten yana bir takım yasal düzenlemelerin yapılması konusunda hassas olabilir. sosyal haklar konusunda bir takım yasal düzenlemelerin yapılması konusunda hassas olabilir. ama onun dışında ekonominin işleyişi açısından baktığımızda, bir kapitalist ekonominin yürümesi açısından baktığımızda cumhurbaşkanının yapabileceği çok fazla bir şey yok.

ama diğer adaylar bunu ön plana çıkarıyor. mesela ihsanoğlu’nun sloganı “ekmek için ekmeleddin”. diğer yandan erdoğan, iktidarı boyunca yaptığı icraatları anlatırken, ekonomi alanındaki gelişmelerden örnekler veriyor.

bence sayın ihsanoğlu’nun çırağan sarayı’nda yüzbinlerce lira vererek “ekmek için ekmeleddin” sloganını açıklaması zaten çok ironik bir durum. çünkü herhangi bir yoksulun ya da ekmek için mücadele edenin kapısından bile geçemeyeceği bir yerdir. ikincisi sayın erdoğan da kendi yaptıklarını anlatıyor, bundan sonra da bunu yapabileceğini söylüyor ama bunlar da aslında makro ekonomiyle ilgili şeyler değil. daha çok icraatlarıyla ilgili şeyler ki cumhurbaşkanı olduğu zaman bu alanlara çok fazla giremeyeceği de çok aşikâr. dolayısıyla bizim sürdürdüğümüz politikanın çok daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum.

ama oy verecek vatandaş böyle düşünmeyebilir.

olabilir ama gerçek olan bu. şimdi “ekmek için ekmeleddin” sloganını kullanıyorsunuz ama mesela bir cumhurbaşkanının istihdam yaratma olanağı var mı? istihdam politikasını değiştirme imkânı var mı? dolayısıyla bunlar gündemde olmayan şeyler aslında. ben sokaktaki vatandaşın bu noktada gerçekçi olduğunu düşünüyorum. gerçekleştirilemeyecek vaatlerle yapılabilecek olanlar arasında bence türkiye’deki seçmenin bir sağduyu ölçüsü var. bu yeni değil, uzunca yıllardır var. o konuda hassas olduklarını düşünüyorum.

sayın demirtaş’ın açıkladığı tutum belgesinde kürt kelimesi sadece iki kez geçiyor. bu bilinçli bir tercih miydi?

evet bilinçli bir tercihti. şundan dolayı bilinçli: sorunun ne olduğu ortada. sayın demirtaş’ın kendi kimliği de hem politik anlamda hem insani anlamda baktığımızda ortada. dolayısıyla, sorunun ne olduğunu bilen ve bu sorunun çözümü doğrultusunda uzunca yıllardır mücadele eden bir insan olduğu için bu konuyu sanki yeni anlatıyormuş gibi bir tutumu olması zaten doğru olmaz. ayrıca şöyle bir yanımız var, bu sorunun çözülmesi için olması gerekeni biz esas itibariyle türkiye’de demokratikleşme diye düşünüyoruz. yani kürt sorunu da dahil olmak üzere türkiye’de farklı halkların farklı inançların sorunlarını çözebilmenin yolu aslında demokratikleşmedir.

dikkatimi çeken bir başka şey de seçim şarkısının kürtçe değil türkçe olması.

orada hemen bir şeyi ekleyeyim, sayın demirtaş, sunuşunda mezopotamya kültür merkezi’ne teşekkür etti. bizim kürtçe bir seçim şarkısı hazırlandı. fakat o güne yetişemedi. aslında bir türkçe, bir de kürtçe seçim şarkısı olacak. ayrıca propaganda çalışmalarını da iki dilli sürdürüyoruz. yani hem türkçe afişlerimiz var hem kürtçe afişlerimiz var. hem batıda hem de bölgede iki dili kullanacağız.

kürt siyaseti türkiyelileşme çabasındayken, asıl tabanı olan bölgedeki seçmenini kaybetme, ak parti’ye kaptırma kaygısı yaşıyor musunuz?

böyle bir şey olacağını düşünmüyorum. çünkü kürt halkı bugüne kadar kendi kültürel ve kimliksel taleplerinin neresi tarafından yükseltildiğini, kimlerin mücadele ettiğini ve bugünlere getirdiğini görüyor ve biliyor. bu açıdan ben burada bir kaygı doğacağını düşünmüyorum. bölge insanı da sonuç olarak barış istiyor, eşitlik içinde yaşamak istiyor. aslında demokratik bir ortamda türkiye’de birlikte yaşama iradesini göstermiş vaziyette. buradaki sorun “bu taleplerin yerine getirilmesi için mücadele eden kimdir” konusuna bakıldığı zaman gerçek çok açık. o yüzden öyle bir kaygımız yok.

kürk siyasetiyle türk solunun bir kısmı hdp projesinde buluşuyor. bu birliktelik kalıcı olur mu? yoksa alınacak sonuçlara mı bağlı?

sonuçlar rol oynayacaktır ama ondan daha önemlisi türkiye solunun çeşitli parçalarıyla kürt siyasetinin bir araya gelmesi taktiksel, dönemsel bir şey değildir. bunun daha uzun vadeli, daha stratejik bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. yakın türkiye tarihine bakacak olursak, yaklaşık kırk yıl evvel yollar örgütsel anlamda ayrılmıştır. farklı mücadele kulvarlarına girilmiştir. ama bugün gelinen noktada ayrı durmanın kimse için yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır.

peki bahsettiğiniz bu modeli oluşturan bileşenlerin türkiye’de iktidar şansı var mı?

iktidar kimseye yukarıdan bahşedilmiyor. mücadeleyle elde ediliyor. iktidardan daha önemli olan bu mücadelenin içinde fikirlerimizin mümkün olduğunca yaygınlaşması, bir demokratik değişimin gerçekleşmesi için adımların atılmasıdır. anayasa önerilerine baktığımızda türkiye’deki en çağdaş ve evrensel ölçülere en uygun anayasa önerisi bizim grubumuzdan çıkmıştır. diğer partilerle karşılaştırdığınızda ne kadar demokratik, eşitlikçi ve evrensel ölçülere uyan öneriler olduğu görülmektedir. ben o açıdan iktidar meselesinin bu şekilde değerlendirilmesinin daha geleceğe dönük, olumlu bir adım olacağını düşünüyorum.

selahattin demirtaş’a kimler oy verecek?

onu seven herkes.

peki kimler oy vermeyecek? “ne yaparsak yapalım oy alamayız” dediğiniz kesimler hangileri?

biliyorsunuz toplumda güven eşiğinin aşılması için bir zamana ihtiyaç var. o açıdan “oy vermeyecekler kimlerdir” diye sorduğunuzda, henüz yeterince tanımamış olanlar, henüz yeterince “ya evet demirtaş ve onunla birlikte hareket edenler bu ülkeye demokratik bir açılım sağlatabilir ve huzuru ve gelişmeyi sağlayabilir” diye düşünecek kadar kafası net olmayanlar olabilir. güveni henüz oluşmamış olanlar vardır. ben esas itibariyle onların oy vermeyeceğini düşünüyorum. ama şu önemli: bence demirtaş’ın kampanyanın başından beri söylediği konuştuğu her şey geleneksel seçmenlerin dışındaki insanların çok ilgiyle izlediğini, dinlediğini ortaya koyuyor. bu bizim için önemli.

bu kampanyanın en önemli unsurunun demirtaş’ın kendisi olduğunu düşünüyorum. sadece demirtaş isminin, kampanyaya etkisini nasıl tarif edersiniz?

ben sayın demirtaş’ın bu konuda önemli bir rol oynadığını elbette ki düşünüyorum. çünkü en önemlisi içten, samimi. vücut diliyle de, konuştuklarıyla da bunu gösteriyor. kibirli davranmıyor, kimseye üstten bakmıyor. eşitlikçi bir dili kuruyor ve derdini bu rahatlıkla anlatıyor. ben zaten sihirin de orada olduğu kanaatindeyim. etkiyi de buradan yaratıyor.

selahattin demirtaş ikinci turda herhangi bir aday lehine çekilmeyeceğini açıkladı. seçimleri boykot mu edeceksiniz? halka boykot çağrısı mı yapacaksanız? yoksa gidip, kime istiyorsanız oy verin mi diyeceksiniz?

bunu günü geldiği zaman konuşacağız. 10 ağustos’ta ilk tur var, 11 ağustos’ta da parti meclisi toplantısını yapacağız. neyse durum, o gün konuşacağız. biz şu anda bütün çalışmalarımızı birinci tura odaklamış vaziyetteyiz. türkçe’de bir laf vardır, “dereyi görmeden paçayı sıvama” diye. bence dereyi görmeden paçaları sıvamış olanlar var. onlar yanıldıklarını göreceklerdir. çünkü en basitinden şöyle düşünmek lazım; bütün bu ikinci tur tartışmalarına baktığımızda, türkiye’de eğer bütün olumsuzluklarına, eksiklerine, eşitsizliklere rağmen tırnak içinde söyleyeyim, demokratik bir yarış sürüyorsa, bunun esas müsebbibi sayın demirtaş’tır. bizim aday göstermememiz halinde zaten birinci turda seçim bitecekti. ikinci tur diye bir şey ortaya çıkmayacaktı. 

türkiye'de yaşayan aleviler hdp tabanında yeterli karşılık bulabiliyor mu sizce? alevi toplumundan yeterli desteği aldığınızı düşünüyor musunuz?

bu kampanya nedeniyle alevi toplumunun çeşitli örgütleriyle çok ciddi görüşmeler yaptık, birlikte tartıştık. bu tartışmanın sonunda neler yapılabileceğini konuştuk. geçmişe baktığımızda bugün gelinen noktada ilişkilerimiz daha sağlıklı ve daha gelişkin hale gelmiştir. ama bunun yeterli olduğunu düşünmüyorum, gelişmesi gerekir. şu anda birbirimizi daha fazla anlayabileceğimiz bir noktaya geldik. bunun ne kadarı oya dönüşecek? bunu bilemeyiz. ama ben şimdi tarafların birbirini daha iyi gördüğünü, anlamaya başladığını düşünüyorum. bir de alevi toplumunun talepleri açısından baktığımızda adayımız demirtaş’ın eşit yurttaşlık talepleriyle çok örtüşen şeyler var. biz alevileri oy deposu olarak değerlendirmiyoruz. 

“alevilerin talepleriyle bizim taleplerimiz örtüşüyor” diyorsunuz ama aleviler sizden çok chp’ye oy veriyor. bunun nedenlerini kendi aranızda tartışıyor musunuz?

tabii tartışıyoruz. alevi toplumu da bunu kendi arasında tartışıyor zaten. yani chp’nin arka bahçesi muamelesi görmekten hiç de memnun değiller. onlar da tartışıyor kendi içlerinde bunu, bizler de tartışıyoruz, düşünüyoruz. bizim için burada önemli olan aslında onların talepleriyle bizim taleplerimizin örtüştüğü ortak nokta demokrasi ve eşitlik meselesidir. biz bunları öne çıkarmak istiyoruz ve bunlarda anlaşıldığı ölçüde birlikte mücadele etmenin daha gerçek bir hale geleceğini düşünüyorum.

yani “sorun alevilerde” demiyorsunuz, değil mi?

hayır, hayır. biz öyle bakmıyoruz. ortak taleplerin birleşmesinin önemli olduğunu düşünüyorum ve o doğrultuda da adımlar atılıyor. çünkü alevilerin de kürt halkının da talepleri aynı; eşit yurttaşlık talebi…

demirtaş, cumhurbaşkanı seçildiğinde öcalan için af yetkisini kullanacak mı?

kişiye özel hukuk yapılamaz diye düşünüyorum. eğer türkiye’de bir af olması gerekiyorsa, ki ben siyasal bir affın önemli olduğunu düşünüyorum. bu genel olarak yapılacak bir şeydir. yoksa ne demirtaş’ın kişiye özel bir hukuk yaratma anlayışı olduğunu, ne de öcalan’ın böyle bir talebi olduğunu düşünüyorum. biz daha genel, demokratik hukuk kuralları açısından bakarız. ama genel af için mücadele ediyoruz.

ama genel af, hükümetin yetkisinde bir konu. cumhurbaşkanının ise kişiyi affetme yetkisi var. ben bunu sormuştum.

ama onun da kuralları vardır. sağlık vs. gibi meseleler var. biz daha genel siyasi konuya bakarız. geri kalanın bizim politik bakışımız açısından doğru olduğunu düşünmeyiz. 

 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;