Otizm

Üç kişilik çaresizlik

Ayfer Gündoğdu, otizmli oğlu ve Alzheimer hastası annesine tek başına bakmak zorunda olan bir kadın. 21 yaşındaki otizmli Sinan, kapısı demir parmaklıklı bir odada yaşıyor. Gündoğdu, "Bu manzara hoş değil biliyorum, ama çocuğumu yaşatmak için başka çarem yoktu. Kendine zarar veriyor" diyor. Aile, şimdi oturdukları gecekondudan da çıkartılıyor ve gidecek yerleri yok.

Konular: Türkiye
Sinan Gündoğdu 21 yaşında bir otizmli. Tüm günün bu odada geçiriyor. [Fotoğraf: Umay Aktaş Salman/Al Jazeera]

istanbul, mecidiyeköy’de apartmanların gölgesinde bir gecekondu... evin kapısı üç kişilik bir çaresizliğe açılıyor. ayfer gündoğdu bu gecekonduda 21 yaşındaki otizmli oğlu sinan ve 89 yaşındaki alzheimer hastası annesi ile birlikte yaşıyor. oğluna da, annesine de devletten aldığı bakım parasıyla destek olmaya çalışıyor. oğlu, evde demir parmaklıklı bir kapının ardında yaşıyor. bunun nedeni, sinan'ın kriz anlarında kendine zarar vermesini önlemek. anne gündoğdu çaresizlikten böyle bir yönteme mecbur kaldığını anlatıyor.

sinan gündoğdu'nun yaşamak zorunda kaldığı bu koşullar ve anne gündoğdu'nun çaresizliği uzun yıllardır devam ediyor. sinan gündoğdu'ya üç buçuk yaşındayken otizm tanısı kondu. sinan özel eğitim almaya başladı. okul çağı geldiğinde, akranları ile birlikte kaynaştırma eğitimi alabilecek bir düzeyde değildi. o yıllarda istanbul’da otizmli çocuklar için sadece bir okul vardı. o okula gittiler. okula başlamak kolay değildi. sıra vardı, onlar da diğer otizmli çocuklar gibi sıraya girdiler. birkaç ay içinde sıra gelebilecek gibi değildi, çünkü eğitim almak için sıra bekleyen çok çocuk vardı. bir buçuk yıl geçti. hâlâ sıra gelmemişti. sinan 8 yaşındaydı. istanbul’da otizmliler için bir okul daha açıldı. hemen o okula gittiler. sinan okula başladı. anne gündoğdu, oğlunun yakınında olabilmek ve masrafları karşılayabilmek için okulda iki sene aşçılık yaptı, iki sene de sınıf temizledi. sinan’ın pek çok takıntısı vardı. eğitiminin son iki yılında takıntıları iyice arttı. anne gündoğdu, takıntılarının artmasıyla okula çok zor şartlarda gittiklerini anlatıyor:

"okula giderken sürekli büyük bir tüp almak istiyordu yanına. bir de hortum. son iki yıl okula giderken, her gün yanımıza büyük tüp ve hortum alıyorduk. otizmli çocukların takıntıları vardır ve onları bundan vazgeçirmek çok zordur."

sekiz yılın ardından sinan mezun oldu. artık annesi ile birlikte evdeydi. takıntıları giderek arttı. kriz geçirdiği anlar da oluyordu. anne gündoğdu, tek başına baş etmekte nasıl zorlandığını ve kriz anlarını nasıl geçirdiklerini şöyle anlatıyor:

"o hastanede, ben bahçesinde ağlıyordum"

"takıntılar arttıkça krizlerde arttı. meselâ, evde hiç eşya istemez oğlum. sehpayı istemez meselâ, onu kırmak istiyor. o sehpayı gözünün önünde kırmadan rahatlamıyor. bazen evdeki tüm koltukları kapının önüne çıkardığım oluyor istemediği için. televizyondan hoşlanmıyor, senelerdir televizyon kullanmıyoruz. elleri, dizleri ve kafası nasır tuttu artık . çünkü kendine de zarar veriyor. takıntılar ve krizler öyle bir hâl aldı ki, biz ayda iki kere bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi’ne gitmeye başladık. orada otizmliler için yapılacak bir şey yok ama gidebilecek başka yer de yok. sakinleştiriciler veriyorlar, yatağa bağlıyorlar. oğlumun kimi zaman orada bir hafta kaldığı oluyordu. ziyaret saati öğlenleri oluyor. ben her gün sabahın yedisinde hastanedeyim. 'ziyaret saatleri dışında alamayız' diyor doktorlar. 'git. boşuna bekleme' diyorlar. gidemiyorum, anne yüreği. o içeride ağlıyor, ben de dışarıda. diğer hastalar da zarar veriyor oğluma. orada kaldığında hiç yemeğini yemiyor. aç susuz."

"oğlumu yaşatmak için başka çarem yoktu"

Sinan, odasında bazalı yatak dair hiçbir eşya istemiyor. Annesi de yere yün yer yatak sermek zorunda kalmış.

bir keresinde oradan çıkınca doktora gittiğimizde, 'bu çocuğa ne oldu ? vücudunda ne su, ne de tuz kalmış' dedi. yüreğim dayanmıyor. en sonunda evimin bir odasını kendine zarar vermeyeceği şekilde düzenleyeyim diye düşündüm. 5 yıl önce bir odayı böyle demir parmaklıklı yaptım. sürekli bu odada değil ama genelde burada. ne kadar doğru, tartışılır. bu manzara hoş değil biliyorum, ama çocuğumu yaşatmak için başka çarem yoktu. kimi zaman bu tavandaki elektrik kablolarını sökmeye çalışıyor. bir şey olacak diye korkuyorum. ben her gün bu parmaklıklı kapıya baktığımda ölüyorum ama imkânsızlıklar, çaresizlik. çocuğumu yaşatmak zorundayım. burası müstakil olmasına karşın oğlumun seslerinden rahatsız olan bazı komşular şikayet ediyor. kapımıza polisler geliyor. ben ne yapayım? canlı canlı mezara koymuşum çocuğumu zaten. ağzını da bantla kapatayım mı ?"

'dışarı çıkınca insanların şiddetine maruz kalıyoruz'

oturdukları gecekondu üçü içinde bir hapishane âdeta. anne gündoğdu, ancak oğlu ve annesi uyuduğunda markete kadar gidip geliyor. çoğunlukla da telefonla sipariş veriyor. ayda bir kez belediyenin aracı ile belgrad ormanı’na gittiklerini anlatıyor:

"onun dışında hiç dışarı çıkmıyoruz, çünkü ben tek başıma oğlumu dışarı çıkaramıyorum, kontrol edemiyorum. meselâ, çıkıyoruz sokağa, marketin yanından geçerken markete giriyor. içeride ne kadar deterjan varsa topluyor. dışarıda insanların ayrımcı laflarına, şiddetine mâruz kalıyoruz. bazı komşularım yardım ediyor, dışarı çıkmak zorunda kaldığımız durumlarda."

gecekonduyu tahliye etmeleri istendi

dört buçuk yıl önce gündoğdu’nun eşi de evi terk etti. ayfer gündoğdu’nun deyişiyle, zaten varlığı da yokluğu da birdi eşinin. anlattığına göre, eşi kimi zaman hem oğluna hem kendine şiddet uyguluyordu. hatta iki kere, biri altı biri dört ay olmak üzere evden uzaklaştırma cezası aldı eşi. ayfer gündoğdu bir de alzheimer hastası olan 89 yaşındaki annesine bakıyor. onun da durumunun son zamanlarda ağırlaştığını, artık soyunmaya başladığını söylüyor. hem oğluna hem annesine baktığı için çalışma imkânı yok. annesi ve oğlu için verilen bakım parası ile geçindiklerini söylüyor. aylık 1700 tl gelirleri var, yani. oturdukları gece kondu ise kayınpederinin. anne gündoğdu’nun son birkaç yılda büyükşehir belediyesinden aldığı yardımlarla tavanlarını, pencerelerini yaptırdığı gecekondudan şimdi çıkarılıyorlar. kayınpederi evi sattı. kentsel dönüşüm kapsamında buraya bir apartman yapılacak. biran önce evi boşaltmaları isteniyor. ancak, ayfer gündoğdu gidecek bir yerlerinin olmadığını anlatıyor:

"ben anneme de oğluma da bakıyorum. ömrümün sonuna kadar da bakarım. ikisini de kimseye vermem. oğlumla gurur duyuyorum. sadece bir çatıya ihtiyacım var."

"annesinden ayırmadan eğitim ve rehabilitasyon gerekli"

sinan’ın evde yaşadığı koşullar ve gündoğdu’nun çaresizliği sosyal medyada da paylaşıldı. aile ve sosyal politikalar bakanlığı, anneyi arayarak bilgi aldı. bugün de aileyi üç sosyal hizmet uzmanı ziyarete geldi. gündoğdu'ya, oğlunu kuruma vermeyi düşünüp düşünmediğini sordu. gündoğdu, oğluna bakabilecek güçte olduğunu, asla ayrılmak istemedeğini anlattı. oğlundan ayrılmadan eğitimi ve rehabilitasyonu konusunda destek istediğini belirtti. sosyal hizmet uzmanları konuyla ilgili rapor hazırlayacaklarını söyleyerek evden ayrıldı.

aile ve sosyal politikalar bakanlığı'nın nasıl bir çözüm bulacağı henüz bilinmiyor ama otizmlilerle ilgili çalışmalar yapan avukat sedef erken'e göre, ailenin koşullarının düzeltilip, aile birlikteliği esas alınarak bir çözüm bulunmalı:

"çocuğun anneden alınması, ne çocuğa ne anneye bir yarar sağlamaz. otizm dernekleri ve vakıfları da durumdan haberdar. şu an takip ettiğimiz nokta şu: devletin çözüm önerisini ne olacak ? çünkü yıllardır dile getirdiğimiz ve otizm eylem planı ile çözüme kavuşturulabileceğini söylediğimiz tablo bu olayda tüm çıplaklığıyla önümüzde. bu kadar ağır bir sorun karşısında ancak sivil toplum kuruluşları ve devlet birlikte harekete geçerek bir sonuç alabilir. uzun bir süreçle çözülmesi gerektiren bir tablo var karşımızda. bu çözümün parasal maliyeti de yüksek olacaktır. bu çocuğumuzun hemen eğitim almaya başlaması ve rehabilitasyon görmesi gerekecektir. annesinin de belirli sürelerde yanında olması sağlanarak bu yapılabilir."

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;