Blog
Gürcistan'da farklı bir Nevruz
Maddi sıkıntılar yaşasalar da, Marneulili köylüler Nevruz'u keyifle kutlamaya çalışıyor.

gürcistan'ın toplam yarım milyonluk azeri nüfusu hakkında çok anlatılan bir anekdot var: ülkenin güneyinde, azerbaycan sınırına yakın bölgede yaşayan, gürcüce bilmeyen, azerbaycan kanallarını izleyen vatandaşlar 1995 seçimlerinde oy vermeye gittiklerinde pusulaya bakıyorlar ve "peki aliyev nerede?" diye soruyorlar. bugün de tiflis'in 45 dakika güneyindeki marneuli kentinin merkezine dışarıdan gelen biri, hangi ülkede yaşadığının tam da farkında olmayan azerileri anlayışla karşılayacaktır.
azerbaycan kültüründe büyük bir yeri olan nevruz'un kutlandığı 21 mart günü kentte erken saatlerde başlayan hummalı bir hazırlık var. yol boyunca bayramlık kıyafetleriyle her yaştan insan aynı yöne gidiyor. bazılarının elinde çiçekler ve "honça" denilen büyük tabaklar var; komşulara baharın gelişini sembolize eden yeşil "semeni" ve onu çevreleyen geleneksel nevruz tatlıları götürüyorlar.
yolun kenarında yüzlerce tabak, kase, bardak, çaydanlık dizilmiş, gençler tarafından hızlıca masalara dağıtılıyor.
[nigar hacızade, al jazeera]
bir yandan ise kocaman kazanlarda bayram aşı, yani safranlı ve kuru üzümlü pilav pişiyor.
[nigar hacızade, al jazeera]
meydana kurulmuş uzun masalarda yine semeniler, meyve ve geleneksel pilav var. gençler ve çocuklar konser
alanına doluşurken büyükler masa başına geçiyorlar. [nigar hacızade, al jazeera]
sovyetlerden miras kalmış bir alışkanlıkla şarap dolu sürahiler ve votka şişeleri de kafkasya'nın meşhur kadeh kaldırma ve konuşma merasimleri için hazır. bir yandan mangaldan etler taşınırken kadehler kalkıyor ve azericeyle gürcücenin birbirine karıştığı konuşmalar yapılıyor. gürcüce bir konuşmadan "sukhumi" ve "tsikhinvali" kelimeleri seçiliyor - tıpkı azerbaycan'da kadeh kaldırılırken karabağ işgalinin anılması ve "seneye şuşa'da, ağdam'da" denmesi gibi. tüm bu neşenin ve bayram havasının içinde gürcistan'ın iki ayrılıkçı bölgesi abhazya ve güney osetya hatırlanmış oluyor.
azeri ve gürcü marneuliler, son birkaç senedir kutlamaları haberleştirmekte olan gazeteci onnik krikorian (sağda)
ile kadeh kaldırıyorlar. [nigar hacızade, al jazeera]
herkesin dilinde aynı söz var: bayramınız mübarek. manzara aynı günlerde türkiye'de yaşanan görüntülerden çok farklı. nevruz konseri için azerbaycan'dan gelmiş olan gürcü pop yıldızı manana sahneye çıkarken meydanda azerbaycan ve gürcistan bayrakları dalgalanıyor. geçtiğimiz sene nevruz'u milli bayram ilan ederek azeri azınlığın desteğini arttırmayı hedefleyen cumhurbaşkanı saakaşvili'nin gelip gelemeyeceği henüz belli değil, ancak dans eden gençlere bakılırsa müziği, cumhurbaşkanının uzun konuşmasına ve meydanı terk etmelerine izin vermeyen sıkı güvenlik ekibine tercih ediyorlar.
konserde geleneksel şarkılardan popüler dans müziklerine geçilirken gençler dans ediyorlar.
[nigar hacızade, al jazeera]
meydanda dalgalandırılan birkaç azerbaycan bayrağından biri. benzer bir görüntünün sorunlara yol açabileceği
birçok ülke var, ancak gürcistan yönetiminin azeri azınlığı ile arası görece daha iyi. [nigar hacızade, al jazeera]
gürcistan bayrakları da meydandan eksik olmuyor. [nigar hacızade, al jazeera]
kavga yok, işsizlik var
manzara türkiye’den farklı olsa da, etnik ve dini bir azınlık kültürel bayramını sorunsuz kutlasa da ve 21 mart günü ahalinin yüzü gülse de marneuli’de hiçbir şey tozpembe değil. konser alanından biraz uzaklaşıp insanlarla konuştuğumuzda, ister azeri olsunlar, ister gürcü veya ermeni, herkesin dilindeki asıl sorunlar aynı: işsizlik ve yoksulluk.
merkezin hemen kıyısında, satıcıların çoğunun azeri olduğu pazar yerinde yan yana oturan iki kadınla konuşuyoruz. razus ermeni; 15 dakika uzaklıktaki sadıklı kasabasında doğmuş, 30 yıldır marneuli'de yaşıyor. anadili olan ermeniceden başka gürcüce ve rusça biliyor, benimle ise azerice konuşuyor.
çoğunluğu azeri satıcılardan oluşan marneuli semt pazarındaki 2-3 ermeniden biri sağdaki razus.
[nigar hacızade, al jazeera]
"bazarda menden başka iki üç ermeni var, gerisi azeri. burada problem yoktur, demezler sen ermenisin, ben müslümanım, şirin yahşı yaşayıram" dedikten sonra yanındaki kadın rusça kendisine bir şeyler söyleyince gülerek ona dönüp yine rusça, "biliyorum ne yazacak, bırak yazsın, kötü bir şey söylemiyorum ki" diyor. anlıyorum ki azerbaycan'dan geldiğimi, sözlerini çarpıtabileceğimi düşünüyorlar. türkiye'den geldiğimi söyleyince yanındaki kadını kastederek "bunu da götürsene yanında, orada iş bulur. burada iş yok, herkes al-verle meşgul. çok fazla insan türkiye'ye gitti ama iş bulmak için tanıdık lazım" diyor.
türkiye'ye her milletten göç
bu sefer helena giriyor söze. etnik ve siyasi çatışmalar bu bölgeye yansımasa da tıpkı kadeh kaldırma merasiminde olduğu gibi izlerini görmek yine de mümkün. helena 2008'deki rusya-gürcistan savaşının ardından memleketi abhazya'dan kaçmak zorunda kalmış. "suhumiliyim, yarı yunan, yarı gürcüyum" diyor. "savaştan sonra bizi kovduklarından beri buradayız. marneuli diye bir yer olduğunu bile bilmezdik, herkes bir yana saçıldı."
kentten birçok kadın türkiye’de bakıcı veya temizlik işçisi olarak çalışmaya gitmiş. azerbaycan ve ermenistan’ın aksine, rusya’ya giden erkek sayısının çok fazla olmadığını söylüyorlar. rusya’da kafkasyalılara karşı yükselen ırkçılığın bunda rolü var; “türkiye’de problem yaşamıyorlar, gidip gelmek kolay, gürcistan’la ilişkileri iyi” diyor helena.
pazarın karşısındaki küçük garda diğer çoğu gardaki gibi istanbul’a ve bakü’ye gidecek otobüsler bekliyor. şoförlerle konuşuyoruz, helena’nın söylediklerini tekrarlıyorlar; çok fazla insan kenti terk ediyor, daha çok kadınlar gidiyor, istanbul’da evlerde temizlik, hastabakıcılığı gibi işler buluyorlar. bir süredir dev bir inşaat sahasını andıran bakü’ye ise inşaatlarda çalışmak üzere genç erkekler gidiyor. türkiye'ye sadece dil sorunu görece az olan azerilerin değil, herkesin gittiğini söylüyorlar. istanbul’a gidiş 40 dolar, bakü 25 lira. birçok insan için bu bile çok fazla.
geride yaşlılar kalıyor
biraz daha yürüyoruz, azerilerin arasında olduğumuza göre çay içeceğiz. "çayhana hardadır?" diye sorduğumuz ilk insanlar "e burada, oturun" diyorlar beklendiği gibi. grubun yaş ortalaması 50 civarında, konu da hızla işsizliğe geliyor. "bizim gibileri işten azad ediyorlar. benim çalışmaya hâlâ yeteneğim var, aklım da başımda, ama diyorlar ki yaşın geçti" diyen adama geçmişte ne iş yaptığını soruyorum, kentin "ptt reisiydim" diyor. şimdi ne yaptığını sormuyorum çünkü kentte geçirdiğim ilk saatte öğrendiğim üzere herkes bir şeyler alıyor, bir şeyler satıyor.
yaşlılar zaten limitli olan iş imkanlarından onlara bir şey kalmadığını söylüyorlar. [nigar hacızade, al jazeera]
gürcüce bilmeyen birçok azeri gibi onlar da üniversiteyi bakü'de okumuşlar. sovyetler zamanında resmi dil rusça olduğundan dönüşte iş bulmak da, devletle olan işleri halletmek de sorun olmuyormuş. şimdi öyle değil, ama şimdi gençler de dil öğreniyor: "benim torunlarımdan biri gürcü, ikisi rus, ikisi de kendi [azeri] okulumuzda. dil bilmeyene iş yok artık. sadece al-ver, biraz da amelelik. devlette iş yok."
konuyu bayrama geri getirelim diyoruz, zira gün senenin en mutlu günlerinden biri. belediyeler yine köylüleri minibüslere toplayıp getirmiş midir diye sorduğumda sesimin tonundan "zorunluluk" imasını sezmiş olacak ki "insanlar kendileri geliyorlar" diyor müvariz. "çünkü ilginç geliyor, eğlence sonuçta. her köy kendi bereketini gösteriyor, artık neyi varsa." geleneklerin ne kadarını gözettiklerini merak ediyorum, ateş yakıp üzerinden atlama var mı, ahır çarşamba var mı? "azerbaycan'da ne yapılıyorsa biz onun bir fazlasını yapıyoruz" diyorlar gururla, "başka bir dinin içinde olmamıza rağmen" diye ekleyerek.
çok fazla masraf olmuyor mu? "ailenin bütçesine bağlı" diyor müvariz, "zorluk çeken de oluyor." "novruz bizim en aziz bayramımız, neyimiz var yok bir yılın tüm güzelliklerini ona döküyoruz" diyor gülerek.
kendine özgü bir nevruz
gürcistan birçok açıdan kendine özgü bir ülke. nevruz bayramını sadece bir azınlığın kutladığı tek hristiyan ülke ve türkiye’nin aksine kutlamalar sorunsuz geçiyor. yiyip içip dans ettikten sonra, öğleden sonra masalar birer birer kaldırılıyor ve insanlar gündelik hayatlarına dönüyorlar. çevrelerini saran başka bölgelerin aksine onları etnik gerginlikler değil başka türlü sorunlar bekliyor. bazılarının "kafkas ütopyası" dediği bu bölge, ekonomik zorlukların altında ezilme tehlikesiyle yaşıyor.
aynı zamanda 2. dünya savaşı gazileri olan yerel "âşıklar" (halk ozanları). [nigar hacızade, al jazeera]
konseri babasının omuzlarında dinleyen azeri çocuk. [nigar hacızde, al jazeera]
gençlerin toplandığı konser alanının hemen dışında, büyükler bildikleri oyunları oynuyorlar.
[nigar hacızde, al jazeera]
Yorumlar