Görüş

15 Temmuz, CHP ve değişenler

15 Temmuz darbe girişimi birçok şeyi değiştirdi. En başta da iktidar muhalefet ilişkilerini. Baş döndürücü çatışmalı ortamdan çıkabilmek için başlangıç noktasındayız. Değişen konjonktür, CHP’nin Ortadoğu ve Kürt politikasındaki değişiklik, Kılıçdaroğlu’nun yeniden yakaladığı rüzgar belki de ilk işaretler...

Yunus Emre'ye göre, 15 Temmuz sonrası süreçte hem iktidar hem de muhalefet yapıcı bir yol izledi, ama kendi ilkelerinden de taviz vermedi. [Fotoğraf: AA]

darbe karşısında chp'nin izlediği politikanın hem bu partiye hem de liderine itibar kazandırdığı kesin. 1960'lardan kalma chp+ordu=iktidar formülü yerine türkiye'nin darbelerden çok çektiği ve chp'nin darbelerin mağduru bir parti olduğu söylemi geniş bir toplumsal kesimde sempati yarattı.

ayrıca chp'nin darbecilerin karşısında yer alması iktidar partisi için de önemli bir fırsat sundu. özellikle batılı ülkelere, darbeye girişenlerin türkiye'deki otoriter yönetime gidiş endişesiyle bir ilgisinin bulunmadığı aksine darbe yoluyla otoriter ve totaliter bir yönetim kurmayı hedefledikleri ancak muhalefetin desteğiyle gösterilebilirdi. aynı çerçevede muhalefetin ve iktidarın darbe karşısında birleşmesi bundan sonraki olası darbe çılgınlıklarının toplumsal destek bulabilmesinin imkansız olduğunu gösteriyor.

15 temmuz gecesi tbmm'de oluşan ortam yenikapı mitingi’ne giden yolu açtı. bu noktada hem iktidarın hem muhalefetin yapıcı bir yol izlediğini ama kendi ilkelerinden de taviz vermediklerini ve yeri geldiğinde farklı olan düşüncelerini ortaya koyduklarını not edelim. örneğin kemal kılıçdaroğlu'nun hem taksim ve izmir mitinglerinde hem de yenikapı'da aynı ilkeleri tekrar etmesi önemliydi. bu nedenle bu işbirliği ve diyalog ortamını muhalefetin iktidarın dümen suyuna girmesi olarak okumak hatalı olur.

çatışmalı ortamdan çıkışın başlangıcı

durumumuz şu: son yıllarda girdiğimiz baş döndürücü çatışmalı ortamdan çıkabilmek için bir başlangıç noktasındayız. bunun için önce demokrasi düşüncemizi olgunlaştırmamız gerekli.

kemal kılıçdaroğlu'nun hem taksim ve izmir mitinglerinde hem de yenikapı'da aynı ilkeleri tekrar etmesi önemliydi. bu nedenle bu işbirliği ve diyalog ortamını muhalefetin iktidarın dümen suyuna girmesi olarak okumak hatalı olur.

evet doğru. demokraside çoğunluğun dediği oluyor. ancak birkaç koşulda. anlaşmazlık kesinse, azınlığın çoğunluğu etkileme, fikrini değiştirme imkanları kısıtlanmadıysa ve yapılacak değişiklikler çoğunluğun azınlığa ya da azınlığın çoğunluğa tahakkümünü yaratmayacaksa.

demokrasi sadece çoğunluk demek olsa meclis komisyonları ve genel kurul neden var? kamuoyu tartışmaları neden yapılıyor? meclisin neden denetim işlevi var? kuvvetler ayrılığına ne gerek var? mevcut durum istesek de istemesek de bize şunu öğretiyor: demokratik siyaset oylamanın yanında bir iletişim kurma, etkileme ve etkilenme alanı.

bu yeni durum aslında en çok iktidar partisinin seçim başarısını etkileme potansiyeline sahip. kutuplaşma ortamında siyasetimizin özeti şöyleydi: kompartımanlara bölünmüş toplum, birbirini dinlemeyen partiler ve kendi partisi dışında partileri dinlemeyen seçmenler. aslında bu durum hemen her seçimde adalet ve kalkınma partisi için kesin bir çoğunluk kazanma fırsatı yaratıyordu. ancak kutuplaşmanın yumuşaması, bölünmelerin daha az etkili olduğu bir toplum, diyalog kuran partiler ve oy verdiği parti dışındaki partileri de dinleyen seçmenler demek. işte bu gerçekleşir ve sürdürülebilirse iktidar partisinin bundan kaybedeceğini ancak muhalefetin kazanacağını öngörebiliriz.

bunun yanında kutuplaşmanın yumuşaması muhalefet için başka bir sorun yaratabilir. her seçimden başarısız çıkan bu partilerin yönetimleri kutuplaşmanın sağladığı örtü altında varlıklarını sürdürdüler. yani kutuplaşmış siyasal ortamda muhalefetin tabanı da partilerinin sorunlarını ya görmezden geldi ya da gerçek bir tartışma için daha uygun koşulların oluşmasını bekledi. kutuplaşmanın yumuşaması durumunda muhalefet partileri içinde tartışmaların yoğunlaşmasını ve başarısızlığın nedenleri üzerinde daha derin sorgulamaların yapılmasını bekleyebiliriz.

chp'liler bakımından 15 temmuz darbe girişimi ve fetö aslında iki konuda düğümleniyor. bir yandan laikliği savunan ve dini cemaatlerin siyasal alanda etkili olmasına karşı çıkan bir parti olarak “biz dememiş miydik” hissiyatına dayalı bir geçmişi hatırlama ve hatırlatma gayreti göze çarpıyor.

diğer yandan chp-fetö ilişkileri bakımından 17-25 aralık süreci ertesinde oluşan havayı unutma ve unutturma niyeti de açıklıkla görünüyor. iktidar partisinin ise özel olarak bu konuyu hatırlatma gayreti yok. herkes unutmaya hazır görünüyor. bunun yanında chp her ne kadar arada sırada hatırlatsa da geçmişteki akp-fetö işbirliğinin çok üzerinde durmuyor. galiba kimi konuları unutmadan işbirliği ve diyalog ortamı mümkün olamıyor. siyaset kurumunun yeri geldiğinde unutmayı başarabilmesi gelecek adına umut verici görünüyor.

chp'nin ortadoğu ve kürt politikasında önemli değişiklik

bunun yanında 15 temmuz sonrası chp'nin ortadoğu ve kürt politikasında önemli bir değişiklik göze çarpıyor. özellikle ahmet davutoğlu'nun yerini binali yıldırım'ın almasıyla daha açıklıkla görünen dış politika değişikliği chp'yi de etkilemiş görünüyor. davutoğlu dönemi dış politikası chp'liler tarafından dine dayalı ve mezhep taassubunu öne çıkaran bir politika olarak değerlendiriliyordu.

ancak yeni dönemde dış politikada geleneksel denge politikasına dönüldüğü gözleniyor. yine bu durum chp'lilerde “biz dememiş miydik” hissiyatı etrafında geçmiş dönemin eleştirisi, şimdiki durumun ise izlemeye bırakılması sonucunu yaratıyor.

kürt politikasında ise aslında chp'nin çok büyük bir değişiklik yaşamadığını ancak koşulların hızla değiştiğini belirtmek gerekiyor. pkk'nın çözüm sürecinin ardından yükselttiği şiddet dalgası ve pyd'nin türkiye'nin güvenliği için oluşturduğu tehdit öyle bir noktaya geldi ki bu durum muhalefetin iktidardan farklı bir politika önermesini imkansız kılıyor. son bir hafta içindeki cizre, diyarbakır havalimanı gibi saldırılar türkiye'ye açık bir savaş ilanı niteliğinde ve iç savaş yoluyla çatışmanın derinleştirilmesini amaçlıyor. böyle bir ortamda siyasi partiler politika değil ancak temennilerini topluma aktarabiliyor.

15 temmuz sonrası chp'nin ortadoğu ve kürt politikasında önemli bir değişiklik göze çarpıyor. özellikle ahmet davutoğlu'nun yerini binali yıldırım'ın almasıyla daha açıklıkla görünen dış politika değişikliği chp'yi de etkilemiş görünüyor.

unutmamak gerekir ki kılıçdaroğlu'na artvin'de yapılan saldırı tam da böyle bir ortamda geldi. her ne kadar pkk açıklamasında kılıçdaroğlu'nun hedef alınmadığı söylense de buna inanmak için elimizde bir neden yok. pkk'nın kılıçdaroğlu'nu hedefleyerek bir roketatar saldırısı planladığı çok açık. ancak bölgenin örgüt için çok da elverişli olmayan ortamı pkk'yı küçük bir birlikle ve aceleyle bir saldırı yapmak durumunda bırakmış. saldırının bu nedenle başarısız olduğu anlaşılıyor. ancak önemli bir soru var. pkk neden kılıçdaroğlu'na saldırdı? kılıçdaroğlu'nu öldürmeyle neyi hedefliyorlardı?

pkk neden kılıçdaroğlu’nu hedef aldı?

bir defa kılıçdaroğlu türkiye'nin önemli bir partisinin lideri olduğu için bu saldırıyla türkiye'ye ağır bir darbe vurmuş olacaklardı. türkiye en önemli politikacılarını bile koruyamayan ve kamu güvenliğinin bulunmadığı bir ülke olarak görünecekti.

bu karmaşanın yaratacağı siyasal ve toplumsal ortam ise pkk'nın hedeflerine daha kolay erişmesine yardımcı olabilirdi. örneğin 15 temmuz darbe girişiminin yarattığı siyasal boşluk ve kafa karışıklığı sürerken pyd güçleri membiç'i ele geçiriverdi. kılıçdaroğlu'na saldırı ve bu yolla oluşacak kaosta türkiye'nin cerablus müdahalesi akim bırakılarak cerablus'ta da pyd hakimiyetini sağlamak hedeflenmiş olabilir. bugünden bu soruları yanıtlamak zor.

ancak pkk'nın türkiye'ye verdiği mesaj çok açık. örgüt bu saldırıyla “ben her şeyi göze aldım. havaalanlarına roket atıyorum. liderlere suikast deniyorum” mesajı veriyor. bu mesaj aynı zamanda türkiye için başka bir mesajı daha içeriyor: burası ortadoğu. sen de her şeyi göze aldın mı?

bir süredir “düşmanlarımızı azaltıp dostlarımızın sayısını arttırmak” gündemimizde. bunu gerçekten başarabilirsek, pkk gibi bize gerçekten düşmanlık edenlerle daha iyi mücadele edebiliriz.

kılıçdaroğlu defalarca terörle mücadelenin tek bir siyasal partinin veya bir iktidarın değil, toplumun ortak sorunu ve ortak görevi olduğunu söyledi. bu söyleminin bedelini ödetmek isteyenler olduğu açık. bunun yanında kılıçdaroğlu’nun bu politikasının partisi ve kendisi için geniş kesimlerde büyük bir sempati yarattığı da çok açık.

kılıçdaroğlu 2010’da chp’nin başına geldiğinde arkasında müthiş bir destek ve kamuoyu ilgisi vardı. ancak kılıçdaroğlu bu destek ve ilgiyi tüketti. ‘sakin güç’ ve ‘gandi kemal’ olarak başladığı siyasal yolculuğunda hızla hemen her şeye bağırıp çağıran sıradan politikacılardan biri oluverdi. ama kendi dışında gelişen sebeplerle tekrar büyük bir destek ve kamuoyu ilgisi yakaladı. kılıçdaroğlu siyasal mücadeleyi öğrendi mi? bu desteği kullanarak partisini iktidara taşımayı başarabilecek mi? bunu zaman gösterecek. ama aynen 2010’da olduğu gibi önünde bütün kapılar açık. bu kapılardan girmek ya da girememek yine kendi becerisine bağlı.

doç. dr. yunus emre, istanbul kültür üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. ayrıca sosyal demokrasi vakfı (sodev) üyesi, toplumcu düşünce enstitüsü kurucu üyesi ve cumhuriyet halk partisi (chp) gençlik kolları eski genel başkanı. türkiye’de siyasal hayat ve kurumlar, tarih yazımı ve karşılaştırmalı siyaset alanlarında çalışmalarını yoğunlaştırıyor. emre'nin 'chp, sosyal demokrasi ve sol' (iletişim yayınları, 2013) isimli kitabı, 2014 yılında 'the emergence of social democracy in turkey' başlığıyla ib tauris tarafından ingilizce basıldı.

twitter'dan takip edin: @yunusemre

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yunus Emre

doç. dr. yunus emre istanbul kültür üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. ayrıca sosyal demokrasi vakfı (sodev) üyesi, toplumcu düşünce enstitüsü kurucu üyesi ve cumhuriyet halk partisi (chp) gençlik kolları eski genel başkanı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;