Görüş

17 Aralık sonrası medya etiği ve hukuk

Devletler, 11 Eylül saldırılarından bu yana 'ulusal güvenlik' gerekçesiyle kamuoyunu ilgilendiren birçok bilginin yayılımını suç olarak nitelendirecek adımlar atarken, medyanın rolü her zamanki gibi gerçeği göstermek olmalıdır.

Edward Snowden
Edward Snowden'ın sızdırdığı belgeleri yayınlayan The Guardian US ve Washington Post gazeteleri 'kamu hizmeti' dalında Pulitzer ödülüne layık görüldü. [Reuters]

17 aralık'tan bu yana süregelen tartışmalarda, medyada, meclis'te ve hatta mahkeme kayıtlarında en sık geçen sözcük ve kavramları saymak gerekirse, 'kamu yararı', 'özel hayatın mahremiyeti' ve özellikle de son suriye/süleyman şah türbesiyle ilgili kayıtlar bağlamında 'ulusal güvenlik'.

1999-2000 eğitim yılında harvard üniversitesi'nde, new york times'ın üç kez pulitzer ödülü kazanmış ünlü neo-liberal dış politika köşe yazarı thomas friedman'ın konuk konuşmacı olarak geldiği bir derste, çok ateşli bir küreselleşme ve özelleştirme militanlığına karşı, dersin hocası çok güzel, çok somut bir kamu çıkarı/özel çıkar çelişkisi örneği vermişti:

"manhattan, abd'nin belki de dünyanın en pahalı arsa alanlarına sahip bir bölge. burada belediyenin bir parkı var. dev gökdelenlerin arasında en fazla bir futbol sahası kadar bir yer. ağaçlı, banklı, çocuk parklı bir teneffüs alanı. dadılar, genç anneler/babalar bebek arabalarıyla gelip çocuklarını gezdiriyor, başka çocuklar kum havuzunda, salıncaklarda oynuyor. öğlen yemek tatilinde çevrede çalışanlar ellerinde sandviçleri, salataları ve içecekleriyle banklara kurulup yemeklerini yiyor. bu park 24 saat açık, bekçisi, bahçıvanı var ve tabii ki bedava. işte kamu yararının en somut tezahürü. ne var ki belediye, mali sıkıntıya girince bu alanı satmak zorunda kalıyor. ve ünlü inşaatçı donald trump bu arsayı satın alıyor. dev bir gökdelen dikiyor. her bir daire milyonlarca dolara satılıyor. tabii ancak çok zenginler buradan daire alabiliyor. böylelikle eskiden bu parktan yararlanan binlerce insan kamunun bir imkanından yararlanamaz oluyor. bu değişim/dönüşüm kamu çıkarının ortadan tamamen kalkıp yerine özel çıkarın gelmesidir işte…"

eskiden sansür ve yasaklar kolaydı. artık 'mahremiyet' ya da 'ulusal güvenlik' gerekçeleri geçersiz. ama hukuk olmayınca hırsızlar 'hayırsever', soyguncular 'saf adam' olabiliyor. yalnız ve içine kapanan bir ülkede medya da bunu pek yazamıyor.

by Ragıp Duran

konumuzu ilgilendiren ikinci sözcük/kavram 'ulusal güvenlik'. bu kavramın yaygınlaşması aslında nispeten yeni. abd'deki 11 eylül 2001 saldırısından sonra sadece anglo-sakson değil, neredeyse tüm devletlerin resmi terminolojisine ve devlet aygıtı mekanizmasına dahil oldu. özgürlük/güvenlik tartışmaları da zaten 11 eylül'den sonra yoğunlaştı.

'ulusal güvenlikten' önce yaygın kavram, 'milli savunma' idi, ayrıca 'devlet sırrı' kavram ve uygulaması da hem eskiden hem de 11 eylül'den bu yana farklı terim ve uygulamalarla da olsa yürütme cenahında çok revaçta. 'ulusal güvenliğin' en yaygın tanımı şöyle: "ulusal güvenlik kavramı, bir ulusun yaşamına kastedebilecek olası riziko ve tehditleri savuşturma hedefine ulaşmak için gerçekleştirilen tüm edimler." bu son derece geniş tanım da aslında 11 eylül sonrasının korku ve sendromunu taşıyor. kanun metni nihayet, "kamu politikalarının tümü ulusal güvenlik amacına matuftur" diyerek meselenin genişliğini saptıyor. (fransız kanun maddesi için tıklayın)

yasanın bu maddesinin ruhunu ve yazımını kabul etsek ve çok geniş bir yorum yelpazesi içinde ele alsak bile, bir baba ile oğul arasında geçen ve kaynağı bilinmeyen büyük miktarda bir paranın 'sıfırlanması' konusunun ulusal güvenliği hiç de ilgilendirmediği, olsa olsa ailevi güvenliğin konusu olabileceğini saptamak çok zor olmasa gerek.

konuşmanın baba ile oğul arasında geçmesi, özel hayatın mahremiyetini zedeler mi? konuşmanın içeriği incelediğinde, aile içinde kalması gereken ya da aile mahremiyetini ihlal edebilecek tek bir sözcüğün bulunmadığını görüyoruz. konuşmayı yapan babanın en üst düzey kamu görevlisi olduğunu biliyoruz. bahsi geçen çok büyük tutardaki paranın kaynağının belirsiz olması, bir başka konuşmada geçen para miktarının ise resmen rüşvet olduğu da bilinen bir gerçek. bu telefon görüşmesi kimle kimin arasında geçerse geçsin, kara para aklama, haksız servet edinme gibi suç unsurlarını taşıyor. iyi bir savcı, hırsızlık suçlamasını bile iddianamesine yazabilir.

keza, bir ülkenin en üst düzey güvenlik, askeri ve diplomasi yetkililerinin, komşu bir ülkeden kendi memleketlerine füze atmak ya da özel bir statüsü olan bir türbeye silahlı saldırı düzenlettirmesi de yasa maddesinde sayılan hiçbir kaleme girmediği gibi, dünyanın bütün devletlerinde ağır bir suç olarak mevzuatta yerini çoktan almıştır.

medya etiği ve hukuk

bir bilginin yayınlanabilmesi için gazeteciler/editörler ilk başta iki temel kritere bakar: bilginin doğruluğu ve bilginin kamu yararı taşıyıp taşımadığı. bilahare, bilginin haber haline getirilmesi ve yayınlanabilmesi için gerekli diğer teknik koşullar da (haberin tüm unsurlarının bulunması, tüm tarafların görüşlerinin alınması, herhangi bir kişinin temel hak ve özgürlüklerinin çiğnenmemesi, haberin nefret söylemi içermemesi, vs…) yerine getirilince haber yayınlanabilir.

hatta mutlaka yayınlanmalıdır. çünkü bu bilgilere sahip bir medya organı, bilgiyi haber haline getirecek gerekli ve yeterli diğer koşulları da gerçekleştirmişse, yani haber hazırsa, bunu yayınlamamak, misinformation, yani haber gizleme kategorisine girer. bir gerçeği okurdan saklama faaliyeti…

bizdeki örnekte olduğu gibi, söz konusu haber, bir yasa ya da mahkeme kararı ile yasaklanırsa, gazeteci ne yapmalıdır? gazetecilik yasa ile mahkeme kararı ile değil gerçekle ilişki içinde yapılan bir meslek. neyin haber olup olmayacağına yani bir bilginin haber değerine (news value) parlamento ya da hakimler değil gazete yönetimi, editörler, yani gazeteciler verir. zaten, bizim son örneğimizde, başta cumhuriyet gazetesi ile diğer muhalif gazeteler ile onlarca internet haber sitesi mahkeme kararına rağmen suriye konulu toplantının ses kayıtlarını yayınladı.

iletişim teknolojisinin bugün vardığı aşama, yurttaşlara özellikle sosyal medya sayesinde bilgiye ulaşma konusunda, eskiye oranla önemli bir avantaj sağlıyor. bu durum, 'ulusal güvenlik' ya da 'devlet sırrı' adı altında, kendisi açısından olumsuz bilgileri saklamak zorunda kalan devletleri zor durumda bırakıyor.

by Ragıp Duran

hukuki açıdan elimizde bizim örneğimize çok benzeyen bir avrupa insan hakları mahkemesi (aihm) kararı var.

slovakya hükümeti ile radio twist arasındaki ihtilafta, radyo, hükümetin üst düzey iki yetkilisi arasında geçen ve usulsüzlük olaylarını içeren bir telefon konuşmasını yayınladığı için slovak mahkemesi tarafından suçlu bulunup mahkum edilmişti. aihm ise söz konusu konuşmanın yayınlanmasının kamu yararı içerdiğini oy birliği ile saptayıp, slovak hükümetinin, avrupa insan hakları sözleşmesi'nin düşünce, ifade ve basın özgürlüğünü düzenleyen 10. maddesini ihlal ettiğini belirterek radio twist'i haklı bulmuştu. (kararın ingilizce metni ve fransızca özeti)

keza yakın dönemde fransa'da da, sarkozy dönemine ait benzeri telefon konuşmaları yayınlandı.

rupert murdoch'un mülkiyetindeki britanya'da faaliyet gösteren news of the world gazetesinin olumsuz kahramanı olduğu telefon dinlemeleri ise, kişilere şantaj yapma amacını taşıdığı ve ayrıca mahremiyeti ihlal ettiği için yayınlanmadığı gibi, çok sayıda gazeteci de tutuklandı. britanya'nın en eski ve en çok satan haftasonu gazetesi de bu skandaldan sonra patron tarafından kapatıldı.

sonuç olarak, iletişim teknolojisinin bugün vardığı aşama, yurttaşlara özellikle sosyal medya sayesinde bilgiye ulaşma konusunda, eskiye oranla önemli bir avantaj sağlıyor. bu durum, 'ulusal güvenlik' ya da 'devlet sırrı' adı altında, kendisi açısından olumsuz bilgileri saklamak zorunda kalan devletleri zor durumda bırakıyor.

son dönemde julian assange ve edward snowden örnekleri yeteri kadar çarpıcı. devlet yönetimleri tarafından hain ya da casus olarak suçlanan bu kişiler, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü ile insan hakları alanlarında önemli ödüllerle taltif edildiler.

türkiye, avrupa'nın, demokratik dünyanın bir parçası olacaksa, "twitter'ın mwitter'ın kökünü kazımaya" niyetli, youtube'u yasaklayan bir zihniyetle bu amacına ulaşamıyor.

ragıp duran, galatasaray lisesi'ndeki öğreniminden sonra, aix-marseille hukuk fakültesi, cfpj-paris ve nieman-harvard'da eğitim gördü. galatasaray, marmara ve bilkent üniversitelerinde ders verdi. 1978 yılından bu yana aydınlık, hürriyet, cumhuriyet, afp, bbc, özgür gündem'de gazetecilik yaptı. halen fransız libération gazetesinin türkiye muhabiri; ayrıca express, tükenmez dergilerinde ve apoletli medya blogunda yazıyor.

twitter'dan takip edin: @ragipduran

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Ragıp Duran

galatasaray lisesi'ndeki öğreniminden sonra, aix-marseille hukuk fakültesi, cfpj-paris ve nieman-harvard'da eğitim gördü. galatasaray, marmara ve bilkent üniversitelerinde ders verdi. 1978 yılından bu yana aydınlık, hürriyet, cumhuriyet, afp, bbc, özgür gündem'de gazetecilik yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;