Görüş
2011’den Astana’ya: Rusya’nın Suriye muhasebesi
Moskova Suriye müdahalesi sayesinde bölgedeki en önemli ortaklarından birisi olan Esad rejimini ayakta tutmayı başardı. Bugün de diplomatik çözüm için masadalar... Rusya’nın Suriye muhasebesinde artılar, eksiler neler?
suriye iç savaşı sürecinde iran’la birlikte esad rejimine en büyük desteği sağlayan iki ülkeden birisi olan rusya, 30 eylül 2015’te başlattığı hava harekatlarıyla birlikte suriye meselesine askeri olarak da doğrudan müdahil oldu. aradan geçen yaklaşık bir buçuk yıllık süre içinde ise rusya’nın suriye konusundaki hedeflerinin önemli bir bölümüne ulaştığını söylemek mümkün.
moskova öncelikle suriye müdahalesi sayesinde bölgedeki en önemli ortaklarından birisi olan esad rejimini ayakta tutmayı başardı ve tartus’taki deniz üssüne ilave olarak lazkiye’de yeni bir hava üssü elde etti. putin yönetimi ayrıca suriye meselesi üzerinden rusya’nın dünya siyasetinde bir büyük güç olduğu iddiasının da kabul görmesini sağlayarak ukrayna ve kırım krizleri sonrasında uluslararası alanda karşı karşıya kaldığı diplomatik tecrit durumunu sona erdirdi.
bölgesel olarak ise abd’nin obama döneminde ortadoğu meselelerine dahil olma konusundaki çekimser tavrı karşısında iran’dan israil’e, mısır’dan türkiye’ye kadar pek çok bölge ülkesi rusya’yla siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerini geliştirmek için sıraya girmiş durumdalar.
iç politik dengeler
suriye müdahalesi rusya’daki iç politik dengeler açısından da putin yönetimine önemli fırsatlar verdi. batı ülkelerinin yaptırımları ve düşen petrol fiyatları nedeniyle rusya ekonomisinin 2015’te yüzde 3,7 ve 2016’da yüzde 0,5 oranında küçülmesine rağmen halkın önemli bir bölümünün hala putin’in dış politika hamlelerini desteklemeye devam etmesi oldukça dikkat çekici.
nitekim kamuoyu araştırmalarında da kırım’ın rusya’ya bağlandığı mart 2014’ten bu yana putin’in arkasındaki halk desteğinin yüzde 80’in altına neredeyse hiç düşmediği görülüyor. bağımsız kamuoyu araştırma kuruluşu levada center tarafından birkaç ay önce yapılan ankete katılanların yüzde 52’si ise rusya’nın suriye’ye askeri müdahalesine destek verdiğini belirtiyor.
ülkede yaşanan ekonomik krize rağmen rus kamuoyunda ortaya çıkan bu ilginç durumu birkaç faktöre bağlamak mümkün. öncelikle rusya’da siyasi aktörlerin önemli bir bölümünün putin yönetimi tarafından kontrol edildiğine dikkat çekmek gerek. örneğin rus parlamentosunun alt kanadı olan duma’da dış politika konuları sıklıkla gündeme gelmesine rağmen bu tartışmalarda hükümetin pozisyonunun desteklendiği görülüyor. geçtiğimiz yıl yapılan seçimlerle yenilenen duma’daki sandalyelerin çoğunun putin’i destekleyen birleşik rusya partisi’ne ait olduğu düşünüldüğünde bu durum aslında pek şaşırtıcı değil. ancak duma’daki diğer üç büyük partinin de dış politika konularında en az putin kadar milliyetçi bir söyleme sahip olduklarını özellikle belirtmek gerek.
ulusal ve yerel düzeyde en çok takip edilen yazılı ve görsel basın kuruluşlarının doğrudan veya dolaylı olarak devlet tarafından kontrol edildiği rusya’da medya da putin’in suriye politikasını kamuoyu nezdinde meşrulaştırmak için önemli bir araç vazifesi görüyor. iç ve dış sorunlarla mücadeleyi “vatanseverlik” adını verdiği bir ideolojik yaklaşım dahilinde adeta ilahi bir misyon gibi sunmakta oldukça başarılı olan putin yönetimi, kontrolündeki geniş medya ağı aracılığıyla suriye müdahalesini batı’nın rusya’yı çevrelemesine karşı kazanılmış bir zafer olarak göstermeye çalışıyor.
askeri ve ekonomik maliyetler
rus kamuoyunun putin’in suriye politikasını desteklemeye devam etmesinin bir başka önemli nedeni de suriye müdahalesinin bugüne kadar askeri veya ekonomik olarak moskova için çok ciddi bir maliyet yaratmamış olması. halihazırda suriye’de görevli olan rus askeri personelinin sayısının 4.000 civarında olduğu tahmin ediliyor. suriye’deki savaşa ağırlıklı olarak hava kuvvetleri ile katılan moskova, kara muharebelerinde ise esad’ın ordusuna ilave olarak iran tarafından desteklenen şii milisler ve hizbullah güçlerine lojistik destek sağlıyor.
putin yönetiminin bu noktada suriye’nin yeni bir afganistan’a dönüşmemesi için geçmişteki sovyetler birliği deneyiminden önemli dersler çıkardığını söylemek mümkün. nitekim resmi rakamlara göre, bugüne kadar rus silahlı kuvvetlerine bağlı askerlerden sadece 23’ü suriye’de hayatını kaybetti. ancak moskova’nın suriye’de rus silahlı kuvvetleriyle resmi bağlantısı bulunmayan paralı askerleri de görevlendirdiği biliniyor. bu askerlerden kaçının suriye’de hayatını kaybettiğine ilişkin olarak ise henüz resmi bir rakam açıklanmış değil.
suriye müdahalesinin rusya’ya ekonomik olarak maliyetinin de günlük olarak 3-4 milyon dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. bu hesaba göre rusya’nın bugüne kadar suriye’de yaptığı harcamanın 1,5 ile 2 milyar dolar arasında olması muhtemel. ancak rusya’nın 2016 yılındaki savunma bütçesinin 60 milyar dolar civarında olduğu düşünüldüğünde burada da çok ciddi bir maliyetten bahsedilmiyor.
öte yandan moskova’nın ekonomik kriz nedeniyle 2017’de savunma harcamalarında ciddi bir kısıntıya gideceğini unutmamak gerek. putin yönetiminin birkaç hafta önce suriye’deki askeri varlığını azaltma kararı almasında da bu durumun etkili olduğu iddia ediliyor. halen milli gelirinin yüzde 4 gibi göreceli olarak yüksek bir bölümünü savunmaya ayıran moskova’nın ülkedeki ekonomik krizin derinleşmesi durumunda suriye’deki askeri harcamalarını daha da azaltmak zorunda kalacağı söylenebilir.
müslüman dünyadan tepkiler
suriye müdahalesinin rusya için rakamlara dökülmesi pek mümkün olmayan bazı önemli maliyetleri de var. örneğin esad rejimine verdiği destek yüzünden rusya başta işid ve el nusra (yeni adıyla fetih el şam) olmak üzere pek çok köktendinci grubun hedefi haline geldi. bu örgütler henüz rusya topraklarında ciddi can kaybına neden olan terör saldırıları yapmayı başaramadılar. ancak ekim 2015’te mısır’dan rusya’ya giderken düşürülen yolcu uçağında 224 kişinin hayatını kaybetmesi ve geçtiğimiz ay rusya’nın ankara büyükelçisi andrey karlov’un suikasta kurban gitmesi gibi gelişmeleri moskova’nın suriye politikasından bağımsız değerlendirmek de pek mümkün değil.
putin yönetiminin suriye’ye müdahale etmesinin önemli bir nedeni de işid çatısı altında esad rejimine karşı savaşan rusya ve orta asya kökenli militanları etkisiz hale getirmekti. 2015 itibariyle çoğu kuzey kafkasya’dan suriye’ye savaşmaya giden rus vatandaşlarının sayısının 2.500 civarında olduğu tahmin ediliyor. suriye’de bulunan orta asya kökenli militanların sayısının ise 7.000’e yakın olduğu söyleniyor. putin yönetimi bugüne kadar bir çeşit “önleyici müdahale” yaklaşımı dahilinde bu meseleyi kendi topraklarına taşımadan doğrudan suriye’de çözmeyi tercih etti. ne var ki geçtiğimiz yıl istanbul’da gerçekleşen atatürk havalimanı ve reina gece kulübü saldırılarının da gösterdiği gibi bu militanları tamamen etkisiz hale getirmek de oldukça zor.
halep’te rusya’nın esad rejimi ve iran’la beraber neden olduğu insani trajedi de müslüman dünyada moskova’ya karşı derin bir tepki yaratmış durumda. rusya’nın nüfusunun yaklaşık yüzde 15’inin müslümanlardan oluştuğu düşünüldüğünde bu tepkinin ülke içinde de yansımaları olması kaçınılmaz. kaldı ki rusya müslümanlarının önemli bir bölümü sünni olduğu için moskova’nın esad rejimi ve iran’la yaptığı stratejik ortaklığın bu kitleleri rahatsız etmemesi mümkün görünmüyor. ayrıca hem petrol fiyatlarının geleceği, hem de ikili ekonomik ilişkileri nedeniyle rusya için önemli bir ülke olan suudi arabistan da rusya-iran işbirliğiyle ilgili ciddi endişeler taşıyor.
astana sürecinden beklentiler
tüm bu maliyetlerin farkında olan putin yönetiminin suriye’de pek çok açıdan inisiyatifi ele geçirdiği bir dönemde masaya oturmak istemesi de bu yüzden şaşırtıcı değil. nitekim rusya’nın 29 aralık’taki ateşkes ilanından hemen sonra suriye’deki askeri varlığını azaltmaya başladığına özellikle dikkat çekmek gerek.
suriye meselesini tahran’ın aksine bir ölüm-kalım meselesi olarak değerlendirmeyen putin yönetimi için astana görüşmeleri büyük önem taşıyor. bu noktada moskova’nın esas amacının bir taraftan suriye’de sahadaki askeri maliyetleri türkiye ve iran gibi iki bölgesel aktöre yükleyerek kendi ağırlığını daha çok diplomatik alanda hissettirmek, diğer taraftan ise astana süreci sayesinde abd’de yeni göreve başlayan trump yönetimiyle yeni bir diyalog başlatmak olduğu söylenebilir.
rusya’nın suriye meselesi üzerinden batı’yla gergin seyreden ilişkilerinde yeni bir açılım sağlaması durumunda ise suriye’deki askeri varlığını daha da azaltması şaşırtıcı olmayacaktır. ancak her durumda tartus ve lazkiye’deki rus üslerinin kalıcı olduğunu ve moskova’nın bu bakımdan orta ve uzun vadede suriye’deki en önemli aktörlerden birisi olmaya devam edeceğini akıldan çıkarmamak gerekiyor.
doç. dr. emre erşen, marmara üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi. rusya'da higher school of economics, ingiltere'de university of kent ve polonya'da jagiellonian university bünyesinde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. rus dış politikası, türkiye-rusya ilişkileri, avrasya ve jeopolitik alanında makaleleri ve konferans bildirileri bulunuyor.
twitter'dan takip edin: @emreersen
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar