Görüş

ABD-Kobani hattında değişen dengeler

Peşmergenin Türkiye toprakları üzerinden Kobani'ye geçişine izin verilmesi, Ankara'nın Kürtlerin aleyhinde olduğuna dair propagandaları ortadan kaldırma açısından önemli bir hamle. Bu izin ayrıca, IŞİD'e karşı zayıflığını dışarıdan destek alma bahanesi olarak kullanan PYD'nin argümanını zayıflatma bakımından da önemli bir stratejik adım.

ABD Başkanı Obama ve ekibinin Kobani konusundaki değişken politikaları, Türkiye tarafından eleştiriliyor. [Fotoğraf: Reuters]

abd son dönemde, pkk'nın suriye kolu olarak bilinen pyd (demokratik birlik partisi) ve onun merkezi konumundaki kobani bağlamında bir tutum değişikliğine gitti. öncesinde washington, irak ve şam islam devleti (işid) örgütü ile mücadele amacıyla oluşturduğu koalisyonda, belli belirsiz bir biçimde "kürtler" ifadesini kullanmayı tercih ediyor ve açıklamalarında pyd'ye doğrudan yer vermiyordu. bununla birlikte pyd irtibatını aracılar vasıtasıyla dolaylı yoldan gerçekleştiriyordu. işid'in saldırısına uğrayan kobani ise amerikan karar alıcıları tarafından stratejik değil, sadece insancıl çerçevede değerlendiriliyordu.

bugüne gelindiğinde, abd'nin pyd'yi doğrudan muhatap aldığı görülüyor. pyd lideri salih müslim ile artık abd başkanı barack obama'nın ulusal güvenlik danışmanı tony blinken gibi üst düzey bir yetkili görüşüyor. diğer taraftan kobani, bir bakıma işid ile mücadelenin ön cephesi haline gelmiş durumda. peki, amerikan tutumundaki bu değişiklik neden kaynaklanıyor?

işid açısından kobani'nin düşmemesi, adeta bir zafiyet işaretine dönüştü. koalisyon güçleri açısından ise işid'e karşı mücadeleyi kobani üzerinden yürütmek daha stratejik bir konuma geldi. 

by Mehmet Yegin

söz konusu değişikliğin sebeplerinden biri, pkk/pyd'nin kobani konusunda oldukça başarılı bir propaganda çalışması yürütmesi. öyle ki, bir yandan, pyd'nin silahlı gücü ypg'ye (halk savunma birlikleri) bağlı kadın milislerin işid'e karşı verdiği mücadele destanlaştırıldı. diğer yandan, her an işid'in vahşetine maruz kalabilme ihtimalleri, güçlü bir şekilde dünya medyasına yansıtıldı. bu durum, başta koalisyon güçleri olmak üzere uluslararası kamuoyunda, kobani'nin suriye'nin en önemli şehirlerinden biri olduğu izlenimi oluşturdu.

bugün bir kamuoyu yoklamasında amerikan halkına kobani'nin neresi olduğu sorulacak olsa, buranın ya suriye'nin başkenti ya da en büyük şehri olduğunu söyleyenlerin yüzdesi azımsanamayacak bir oranda çıkabilir. bu algı, eğer kobani düşerse, genel anlamda işid ile mücadelenin başarısı noktasında olumsuz bir imaj ortaya çıkmasına yol açabilir ve kamuoyu baskısı oluşturabilir. dolayısıyla amerikan yönetimi, bu olasılığın gerçekleşmesinden kaçınacaktır.

madalyonun öteki yüzüne baktığımızda, kobani'ye yönelik ilginin artmasının, sahada işid üzerinde de etkili olduğu anlaşılıyor. işid açısından kobani'nin düşmemesi, adeta bir zafiyet işaretine dönüştü. koalisyon güçleri açısından ise işid'e karşı mücadeleyi kobani üzerinden yürütmek daha stratejik bir konuma geldi. daha öncesinde, abd nezdinde kobani'nin stratejik bir konumu bulunmadığı; örneğin, petrol rafinerileri gibi hedeflerin daha önemli olduğu açıklanmıştı. ancak işid'in kobani'ye yoğunlaşmasıyla birlikte, koalisyon güçlerinin havadan vurabileceği görünür hedefler arttı. bu artışın, operasyonel anlamda, işid güçleriyle kobani'de mücadele etmeyi daha avantajlı hale getirdiği söylenebilir.

yukarıda sayılan sebeplerin yanında, belki bunların da ötesinde, işid ile mücadele konusunda washington'ın yüksek beklentilerine ankara'nın henüz net yanıt vermemesi de alanda pyd'yi öne çıkarmış olabilir. hatırlanacak olursa; amerikan yönetimi, 2003'te dönemin irak devlet başkanı saddam hüseyin'e karşı yürüttüğü savaş esnasında türkiye ile birlikte çalışamayınca, irak'taki kürt gruplar öne çıkmıştı. mesut barzani'nin kürdistan demokrat partisi (kdp) ve celal talabani'nin kürdistan yurtseverler birliği (kyb), bu süreçte abd'ye sahada önemli kolaylıklar sağlamıştı. bunun karşılığında, irak'ın yeniden yapılanmasında önemli avantajlar elde etmişti. benzeri bir durumun, suriye'de de tekrarlanması mümkün.

pyd'nin hava saldırıları için yerden yönlendirme yapması, hâlihazırda belirli bir seviyede eşgüdüm sağlandığını ortaya koyuyor. mevcut şartlarda, kdp'nin uluslararası meşruiyet ve konum bağlamında 2003 - irak savaşı'nın ardından aldığı mesafenin bir benzerini, kobani'deki sürecin sonunda pyd'nin de alma olasılığı, yabana atılacak gibi görünmüyor. abd, pyd'nin pkk'dan farklı olduğunu ve terör örgütü listesinde bulunmadığını zaten ifade ediyor.

türkiye'nin yaklaşımı

öncelikle türkiye'nin pyd'yi pkk'nın bir uzantısı olarak gördüğünü belirtmekte yarar var. ankara'nın salih müslim ile görüşmeleri ve genel anlamda pyd ile ilişkisini, çözüm süreci'nin şemsiyesi altında ele alması doğru olacaktır. fakat çözüm süreci henüz sona erdirilmiş değil. dolayısıyla, kobani'nin savunulması amacıyla pyd'nin silahlandırılması, türkiye açısından hem dengeleri değiştirerek çözüm süreci'ni etkilemesi hem de çözüm süreci'nde bir aksama yaşanması durumunda, bu silahların türkiye'ye doğrultulması tehlikesine yol açıyor.

bununla birlikte, suriye'deki gelişmelerin çözüm süreci'nin dengelerini değiştirme olasılığı nedeniyle, iki tarafın da masada elini güçlendirmek için bazı hamleler yaptığı görülüyor. bu açıdan türkiye, suriye'de pyd'nin bir bakıma kobani'yi kaybetmesiyle, kendisine ve süreci devam ettirmeye ihtiyacı olduğunu gösterme eğilimindeydi. lakin yukarıda dile getirdiğimiz değişim ile birlikte kobani farklı bir denkleme oturdu ve türkiye, kürtlere karşı işid'e sessiz kalan, sınır geçişlerine engel olarak işid'in ilerleyişini kolaylaştıran bir aktör gibi lanse edildi.

ankara, bu gelişme üzerine izlediği politikadan geri adım atarken aynı anda stratejik bir hamle yaptı. irak kürt bölgesel yönetimi'ne (ikby) bağlı peşmergelerin türkiye topraklarından kobani'ye geçişlerine izin verilmesi, ankara'nın kürtlerin aleyhinde olduğuna dair propagandaları ortadan kaldırma açısından önemli bir hamle. bu izin ayrıca, işid'e karşı zayıflığını dışarıdan destek alma bahanesi olarak kullanan pyd'nin argümanını zayıflatma bakımından da önemli bir stratejik adım. nitekim peşmergeye kapı aralanması sonrasında pyd, insan gücünden çok ağır silahlara ihtiyaç duyduğunu açıklayarak, bir bakıma daha öncesinde sınır geçişleri konusunda ileri sürdüklerinin pek de gerçeği yansıtmadığını kabul etmiş oldu.

peşmergenin kobani'ye gidişi konusunda, barzani ve pkk/pyd arasında hem bir işbirliği hem de bir rekabetin yaşandığı söylenebilir.

by Mehmet Yegin

peşmergenin kobani'ye gidişi konusunda, barzani ve pkk/pyd arasında hem bir işbirliği hem de bir rekabetin yaşandığı söylenebilir. iki taraf da izledikleri politikalarda, kürtlerin genel kazanımları bağlamında bir araya geliyor. ama taraflardan birinin öne çıkması durumunda, hemen karşılıklı suçlamalara varan bir rekabete giriliyor.

pkk/pyd cephesi, önce peşmerge desteğine, kürt ulusal konseyi (kuk) gibi barzani'ye yakın alternatif bir grup lehine alanda dengeleri değiştirebileceği endişesiyle karşı çıktı. sonrasında ise kobani'nin tamamen kaybedileceği görülünce, barzani ile uzlaşma yoluna gitti. barzani ise kobani konusunda destek verirken, alanda pyd tekeline karşı çıktı. mesela, ypg'nin yapısının değiştirilerek, peşmergeleri de kapsayacak şekilde ypk ismini alması talebini masaya koydu. bu denklemde türkiye'nin konumu ise barzani ve pyd arasında denge sağlanacak şekilde barzani'nin etkisini artırmasını destekleme olarak karşımıza çıkıyor.

bütün bu değişim, ankara'nın işid karşıtı koalisyon'a yönelik tutumunu da şüphesiz etkileyecektir. öncelikle, işid karşıtı koalisyon ile türkiye ilişkileri hakkında karar alınırken, çözüm süreci'ne bağlı olarak pkk/pyd'den kaynaklanabilecek risk unsurlarının merkeze konması riski doğabilir. bu bağlamda türkiye, suriye'nin geleceği konusunda daha fazla söz sahibi olmayı önceleyebilir. bu yaklaşım, koalisyon'a katkıda bulunma konusunda daha aktif bir türkiye anlamına gelecektir. ancak diğer taraftan washington'ın, pyd'ye karşı ankara'nın tutumuna rağmen bu adımları atması, abd-türkiye ilişkilerinin gerilmesine de yol açabilir. bu durumda türkiye, koalisyon'a katkıda bulunma konusunda daha isteksiz davranacaktır. 

sonuç itibarıyla kobani etrafındaki gelişmelerin karar alıcılar tarafından nasıl okunduğu, türkiye'nin işid karşıtı koalisyon'da alacağı rolü doğrudan şekillendirecek. yine de ankara'nın politikalarını sadece bu değişkenin belirleyeceğini düşünmek doğru olmaz. türk karar alıcılar, gelişmeleri, şimdiye kadar koalisyon’a katılma bağlamında dikkate aldıkları diğer konularla birlikte değerlendirerek bir sonuca varacaklardır.

mehmet yegin, uluslararası stratejik araştırmalar kurumu (usak) amerika araştırmaları merkezi başkanı. bilkent üniversitesi siyaset bilimi bölümü'nde 'türkiye'nin abd'nin askeri koalisyonlarına yönelik politikası' konulu doktora çalışmalarını sürdüren yegin'in türk dış politikası, türk-amerikan ilişkileri, abd'nin iç ve dış politikası, askeri koalisyonlar, pkk ve terörizm hakkında kaleme aldığı makale ve raporları yayımlandı.

twitter'dan takip edin: @mehmetyegin

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mehmet Yegin

uluslararası stratejik araştırmalar kurumu (usak) amerika araştırmaları merkezi başkanı. bilkent üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü’nden mezun oldu. cincinnati üniversitesi’nde (abd) amerikan politikası alanında yüksek lisans yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;