Görüş

‘ABD’de ne oluyor’ sorusu ve teoriler

Kabineden erken istifalar, yargı kararları, medya sızıntıları, kabine içi çekişmeler, Washington’ı kimin nihai kararları aldığı, kimin kiminle savaştığı belli olmayan bir vahşi batı kasabası görünümüne soktu. Dünya başkentleri, kürenin en güçlü ülkesinde neler olduğunu anlamaya çalışıyor.

Konular: ABD, Donald Trump
ABD Başkanı Trump, görevinin ilk gününde seçim kampanyası sürecinde sert bir şekilde eleştirdiği CIA'in Virginia'daki genel merkezini ziyaret etti. [Fotoğraf: Reuters]

donald rumsfeld, 1970’lerde başkan nixon ve dönemin önemli siyasetçilerinden george shultz tarafından görüşmeye çağrılır. onu, abd fiyat ve ücret kontrolü kurulu başkanlığı’na atamak istediklerini söylerler. şaşkınlıkla, “iyi de ben devletin fiyatları ve maaşları kontrolüne inanmıyorum ki” diye yanıtlar rumsfeld. “biliyoruz” derler, “biz de onun için bu göreve seni uygun görüyoruz”.

donald trump ise enerji bakanlığı’na, 2012’de kendi başkan adaylığı kampanyasında en büyük vaat olarak bu bakanlığı kaldıracağını ilan etmiş texas eski valisi rick perry’i, çevre koruma dairesi (epa) başkanlığı’na da çevre koruma planı nedeniyle epa ile mahkemelik scott pruitt’i seçti. trump’ın bu kararları rumsfeld’i anımsatan bir ironi olarak kalabilirdi. ancak washington ironiden çok süper gücün geleceği ile ilgili ciddi soru işaretleri doğmasına yol açacak bir kaos görüntüsüne sahip. kabineden erken istifalar, yargı kararları, medya sızıntıları, kabine içi çekişmeler, abd başkentini, kimin nihai kararları aldığı, kimin kiminle savaştığı belli olmayan bir vahşi batı kasabası görünümüne sokmuş durumda.

dünya başkentleri, kürenin en güçlü ülkesinde neler olduğunu anlamaya çalışıyor. bu ihtiyaçtan dolayı da, eksik birer resim ortaya koysalar da bazı basitleştirici teoriler hak ettiklerinden fazla ilgi görüyor. işte kadraja aldıkları ve almadıklarıyla o teorilerden bazıları...

derin devlet trump’a savaş açtı mı?

abd’nin görünen demokratik yapısının perde gerisinde bir de görünmeyen ‘güvenlik devleti’ olduğu, başkan eisenhover’ın ünlü ‘askeri-sınai kompleks’ konuşmasından beri konuşulan bir konu. soğuk savaş’tan beri başkanlığa kim gelirse gelsin abd’nin temel ulusal güvenlik ve dış politika konularında radikal dönüşümün olmaması da bunun ispatı kabul edildi.

trump’ın yemin töreninden sonra ziyaret ettiği ilk devlet kurumu cia’di ve burada alkışlarla karşılandı. kaldı ki trump yönetimi cia ve nsa’in yasal olanaklarını ve bütçesini genişletmeyi planlıyor. trump cia’in başına da kurumda kabul edilebilecek bir isim olan mike pompeo’yu seçti. yani, derin devletin yönetime kurumsal savaş açtığını söylemek ve her şeyi buna bağlamak yeterince derin bir bakışı yansıtmıyor.

trump’ın medyaya sızan bilgilere tepki olarak attığı bazı tweet’leri ise bugünlerde ‘derin devlet trump’a savaş açtı’ teorisinin müşterisini artırıyor. derin devlet denince akla ilk gelenler ise istihbarat kurumları. bazıları istihbarat servislerinin, kendilerini aşağılayan trump’ı itibarsızlaştırmaya hatta devirmeye çalıştığını iddia ediyor. istihbaratın güvenmediği için çok gizli bilgileri trump’tan sakladığını iddia edenlerin yanı sıra, istihbarat servislerinin moskova ile yeni bir soğuk savaş başlatarak kendi önemlerini artırmak istediğini iddia edenler bile oldu.

trump’ın damadına ait ny observer gazetesinde de yazan eski ulusal güvenlik dairesi analistlerinden john schindler'in, istihbaratçıların ‘trump hapiste ölecek’ vaadinde bulunduklarını iddia etmesi, trump’ın tabanını daha da ateşledi. schindler’in bu tür provokatif tweetleriyle ünlü olduğunu ve trump yönetiminin de seçmenlerinin skandallarla ilgili algısının böyle olmasını istediğini bilmeyenlerce de kolayca dikkate alındı.

ancak cia’yi en iyi bilen isimlerden ve kurumun eski çalışanı philip giraldi, istihbarat toplumunu yekpare bir bütün gibi düşünen bu teoriyi yüzeysel buluyor. cia’nin obama döneminde atanmış ve trump’tan hazzetmediğini açıklamalarıyla göstermiş birkaç eski üst düzey isimden ibaret olmadığını belirtiyor giraldi; “20 bin istihbarat görevlisinin çok büyük bölümü, birinin onlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu söylemesinden hoşlanmayan inatçı a sınıfı kişiliğe sahip. çoğu yurtdışında birkaç istasyonda çalıştıktan sonra başkente, politikacıların hepsinin nihayetinde aynı olduğunu bilen birer politik nihilist olarak dönüyor.” giraldi, istihbaratçıların politikalarını beğenmeseler bile günün sonunda başkanın emrettiğini, yasalara aykırı değilse yapacaklarını vurguluyor.

zaten trump’ın yemin töreninden sonra ziyaret ettiği ilk devlet kurumu cia’di ve burada alkışlarla karşılandı. kaldı ki trump yönetimi cia ve nsa’in yasal olanaklarını ve bütçesini genişletmeyi planlıyor. trump cia’in başına da kurumda kabul edilebilecek bir isim olan mike pompeo’yu seçti. yani, derin devletin yönetime kurumsal savaş açtığını söylemek ve her şeyi buna bağlamak yeterince derin bir bakışı yansıtmıyor.

savaş partisi trump’a karşı mı?

bir başka teori ise savaşçı şahinlerin, izolasyonist trump’a bayrak açtığı yönünde. bu teori, trump’ın putin ile iyi ilişkiler kurma isteğinden hareket ediyor ve rusya’ya karşı agresif politikalar savunanları savaş partisi olarak ilan ediyor. eskiden beri abd’nin savaş bölgelerine asker göndermesini savunan bazı cumhuriyetçi senatörlerin trump’a eleştirileri de delil olarak kullanılıyor. ancak trump’ın ve bazı yakın isimlerin rusya ile iyi ilişkiler arayışının, bir küresel barış isteğinden çok irak savaşı’ndan çok daha ciddi bazı savaşlarda bir ittifak arayışının ürünü olduğunu akla getirebilecek işaretler de var.

trump yönetiminin bazı kritik isimleri, iran ve hatta çin ile bir savaşı göze almış kişiler ve bunu açıkça dillendiriyorlar. savunma bakanı james mattis, obama’nın iran ile diplomatik çözüm politikasına karşı olduğu için ordudan emekli olmuştu. bugünlerdeki iran söylemi 2002’deki irak söylemini hatırlatıyor. daha endişe verici olan ise, istifa eden flynn gibi, islam ile batı arasında kaçınılmaz bir küresel uygarlıklar savaşı yaşanacağına inanan bazı marjinallerin etkili konumlara gelmesi. yani, savaş konusunda bir çekişme varsa bile bu savaş ve barış isteyenler arasında olmaktan çok, hangi savaş konusunda gibi.

eski amerika yeni amerika’ya direniyor mu?

eski amerika’nın trump’ın ‘yeni amerika’sına direndiği de teorilerden biri. abd’nin geleneksel güç odakları dendiğinde birçok kişinin aklına ‘goldman sachs başta olmak üzere wall street’, ‘exxon mobil başta olmak üzere petrolcüler’, ‘silah, otomobil ve ilaç endüstrileri başta olmak üzere ticaret devleri’ ve belki de henry kissinger gelir. eğer bu güçler ‘eski amerika’ ise trump ile yeni bir altın çağa hazırlandıkları söylenebilir. seçim kampanyasında rakibi clinton’ı ‘wall street’in kuklası' olmakla suçlayan ve son kampanya videosunda goldman sachs ceo'su ve clinton'ın fotoğrafını 'yolsuz amerikan müesses nizamının' sembolü olarak kullanması, ‘trump eski amerika’ya karşı’ tezine güç vermişti.

ancak trump, kabinenin en önemli bakanlığı olan hazine bakanlığı’na, ulusal ekonomi konseyi’nin ve abd’nin sermaye piyasası kurulu’nun başına da yine goldman sachs’a çalışan kişileri seçerek wall street'e büyük güç verdi.

yeni göçmen enerjisinin günümüzde en parlak şekilde ortaya çıktığı odaklar microsoft, google, amazon, twitter, facebook gibi teknoloji firmaları, üniversiteler ve hollywood. siyasi sloganı ‘abd’yi eskiden olduğu gibi harika yapacağım’ olan trump yönetiminin, amerika’nın yeni yüzünü yansıtan teknoloji firmaları, hollywood ve üniversitelerin üçüyle de kavgaya tutuşması, eskinin yeniye bir direnişi sayılıyor bu bakışa göre.

petrol endüstrisi ise iki texaslının - exxon mobil’in ceo’su rex tillerson’ın dışişleri bakanı ve rick perry’nin enerji bakanı olmasıyla belki de tarihinin en güçlü siyasal temsiline kavuştu. ilaç endüstrisi ‘obamacare’de lehlerine yapılacak düzenlemeleri bekliyor. ulusal güvenlik ve dış politikada ise henry kissinger’in ekibinin de yeniden söz sahibi hale geldiği medyaya yansıdı.

öte yandan ‘eski amerika yeni amerika’ diyalektiğini tersten savunanlar da var. bu kesime göre, amerikan toplumunun dinamizmi ve değişim potansiyeli, amerikan ilerlemesinin en önemli enerji kaynağı oldu, lokomotif ise göçmenler. 19. yüzyıldaki katolik göçünden beri her göçmen dalgası yerleşik güçlerde bir reaksiyon yarattı. 1960’lara kadar bir katolik’in başkan olması düşünülemezdi bile. 1965’te göçmenlik reformu ile abd kapılarını avrupalı olmayan göçmenlere açtı. abd’nin rengi hızla değişmeye başladı ve bir siyah abd başkanı oldu. trump da bu dalgaya karşı olan reaksiyonun bir meyvesi.

bu yeni göçmen enerjisinin günümüzde en parlak şekilde ortaya çıktığı odaklar ise microsoft, google, amazon, twitter, facebook gibi teknoloji firmaları, üniversiteler ve hollywood. siyasi sloganı ‘abd’yi eskiden olduğu gibi harika yapacağım’ olan trump yönetiminin, amerika’nın yeni yüzünü yansıtan teknoloji firmaları, hollywood ve üniversitelerin üçüyle de kavgaya tutuşması, eskinin yeniye bir direnişi sayılıyor bu bakışa göre.

trump yönetiminde iç savaş mı var?

trump’ın beyaz saray’da akşam 6’dan sonra bornozunu giyip televizyon izlediğinden, gizli toplantılarında konuşulanlara kadar yönetimde olan biten her şeyin medyaya ulaşmasında, beyaz saray genel sekreteri reince priebus ile trump’ın baş stratejisti steve bannon’ın ekipleri arasındaki savaş iddiasının etkili olduğu iddialar arasında.

bannon’un bir zamanlar editörlüğünü yaptığı breitbart adlı tutucu haber portalının priebus’un beyaz saray’daki ömrünün kısa olacağını yazması da bu görüşü pekiştirdi. başkan yardımcısı pence ile trump arasında iletişim krizleri olduğu da iddialar arasında. pence, flynn’ı istifaya zorlayan en önemli yönetim içi güç olarak anılıyor.

sessiz dışişleri bakanlığı

başkan yardımcısı pence, münih güvenlik konferansı’nda, avrupalı ortaklarına washington’da her şeyin kontrol altında olduğu, abd’nin nato taahhütlerine bağlı olduğunu, rusya’yı ukrayna’daki davranışından dolayı sorumlu tutmaya devam ettiği güvenceleri verdi. ancak sorun şu ki, pence’in abd’nin resmi dış politikası adına konuştuğundan kimse emin değil.

pence’in ‘ortak demokratik değerler’den bahsettiği saatlerde trump medyayı ‘amerika’nın düşmanı’ ilan ediyordu. trump “rusya’ya ambargonun gevşetilmesi gündemimizde” derken, abd’nin birleşmiş milletler elçisi nikki haley ambargonun süreceğini belirtiyordu. trump, netanyahu ile görüşmesinde ”israil-filistin meselesinde tek devletli çözüm de olabilir” derken, haley ‘abd iki devletli çözümü desteklemeye devam ediyor’ diye konuşuyordu.

aylarca japonya’yı yerden yere vuran ve trans pasifik ortaklığı anlaşması’ndan çekilen trump, japon başbakanı’nı haftasonu özel malikanesinde ağırlıyor. trump, abd’nin 40 yıllık tek çin politikasını sarsarak tayvan devlet başkanı’yla telefonda görüşürken, çin’in lideriyle görüşmesinde ‘tek çin politikasına bağlı olduğunu’ belirtiyor.

bütün bu kritik dış politika konularında konuşmayan tek kurum ise dışişleri bakanlığı. bakanlık, 19 ocak’tan beri resmi basın toplantısı düzenlemiyor. bakanlığın onlarca yıllık hafızasını taşıyan tüm üst kademe görevden alındı. çoğu kritik dairenin başında kimse yok. bakan tillerson daha bir kez bile basının karşısına çıkmadı.

bir aylık kargaşadan sonra trump, 16 şubat’ta basının karşısına çıkıp tüm skandalların ve yönetimindeki kaosun bir medya uydurması olduğunu ve yönetiminin sorunsuz bir makine gibi çalıştığını iddia etti. açıkça yalan bilgiler vermeyi sürdürdü, abd tarihinin en başarılı ilk ayını geçirdiklerini iddia etti. bu basın toplantısı, trump’ın mental kapasitesi ve kişiliğinin başkanlığı taşımaya yeterli olup olmadığını da bir kez daha tartışmaya açtı.

diğer yandan flynn etrafındaki skandal da trump için mayınlı bir yola dönüşmüş durumda. trump, medyanın, istifaya zorlayarak michael flynn’a büyük haksızlık yaptığını ve yalan haber yaptığını savundu. trump ve destekçileri, kamuoyunun dikkatini, sızan bilgilerin içeriğinden, sızdıranhakkındaki komplo teorilerine çekmeye çalışıyor. ancak, trump flynn’ı neden görevden aldığına ikna edici bir yanıt veremedi. bu da medyanın, flynn’ın rus elçiyle gizli görüşmelerini trump’ın bilgisi dahilinde mi yaptığı sorusunun peşine düşmesine neden oluyor.

birçok önemli yorumcu krizi watergate skandalı ile kıyaslamaktan kendini alamıyor. flynn’in istifa edeceği gün basın toplantısında gazeteciler beyaz saray sözcüsü’ne watergate soruşturma komisyonlarının ünlü sorusunu sordu: “başkan bu konuda ne biliyordu ve ne zaman öğrendi?”

trump’ın mental kapasitesi

bir aylık kargaşadan sonra trump, 16 şubat’ta basının karşısına çıkıp tüm skandalların ve yönetimindeki kaosun bir medya uydurması olduğunu ve yönetiminin sorunsuz bir makine gibi çalıştığını iddia etti. açıkça yalan bilgiler vermeyi sürdürdü, abd tarihinin en başarılı ilk ayını geçirdiklerini iddia etti. bu basın toplantısı, trump’ın mental kapasitesi ve kişiliğinin başkanlığı taşımaya yeterli olup olmadığını da bir kez daha tartışmaya açtı.

abd anayasasının 25. ek maddesini de gündeme getirdiği için önemli. abd anayasasının ilgili maddesi uyarınca, başkanın kabinesinin çoğunluğu, başkanın görevini yapma ehliyetini kaybettiği gerekçesiyle, kongre’ye başvurarak başkanın yerine başkan yardımcısının görevi devraldığını bildirme yetkisine sahip. başkanın koltuğunu geri alabilmek için tek yapabileceği kongre’ye itiraz etmek. ancak hem temsilciler meclisi hem de senato’nun üçte ikisinin itirazı haklı bulması lazım. bu olasılık ne kadar güçlü bilmek için çok erken ama başkan reagan’ın son yılında alzheimer hastalığının ilk belirtilerini göstermeye başlamasından beri ilk kez bir başkan için hem de ilk ayında gündeme gelmesi bile washington’ın nasıl öngörülemez gelişmelerle dolu bir sürece girdiğini göstermesi açısından çarpıcı.

cemal tunçdemir, gazeteci ve yazar. uzun yıllardır abd'de yaşayan tunçdemir, t24 sitesi için blog kaleme alıyor.

twitter’dan takip edin: @cemaltdemir

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Cemal Tunçdemir

gazeteci ve yazar. uzun yıllardır abd'de yaşayan tunçdemir, t24 sitesi için blog kaleme alıyor.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;