Görüş

AK Parti'nin 'muhalefete' ihtiyacı var

Bu ortamda, hiç olmazsa geçmişte iktidarların suyuna gitmediği için güvenilirlikleri “test edilmiş” muhafazakâr camiadan veya dışarıdan bazı gazeteci veya entelektüellere kulak verilmesi; sadece doğru olmakla kalmayacak, uzun vadede yarar da sağlayacaktır.

Fatma Bostan Ünsal'a göre, Başbakan Erdoğan'ın sık sık muhalefetin meşruluğunu sorgulaması AK Parti'ye de zarar veriyor. [AA]

yaşadığımız toprakların anayasa, çok partili parlamento ve seçimler gibi halkın katılımını öngören siyasi tecrübesi, türkiye cumhuriyeti’nin (tc) kurulmasından önceye dayanır. bugünkü anlamda çok partili hayata geçilip serbest seçimlerin -genel ve gizli oy, açık tasnif- gerçekleşmesi 60 yılı geçmiştir. yine de türkiye’de meşru bir “muhalefet” alanından pek bahsedilemez. her siyasi sistemde iktidar vardır; demokratik sistemi diğerlerinden ayıran temel husus ise muhalefetin meşruiyeti konusundaki oydaşımdır.

türkiye’de aslında şekli düzeyde muhalefete önem veriliyor. bilindiği gibi tc devlet protokolünde, ana muhalefet partisinin genel başkanı 4. sırada yer alır. lakin ana muhalefet liderinin protokoldeki sırasıyla münasip olmayan bir durum söz konusudur.

türkiye’deki muhalefet, parlamenter demokrasinin ilk ve en başarılı örneği olan ingiltere tecrübesinde olduğu gibi, “kraliçe’nin sadık muhalefeti” veya “gölge kabine” kurup “iktidarın uygulamalarını eleştirmek veya alternatif üretme sorumluluğu” bulunan bir muhalefet olarak görülmedi. tam da bu yüzden türkiye, sıkıntılarını sivil siyaset kurumlarını çalıştırarak çözme tecrübesi biriktiremedi. “vesayetçi demokrasi” olarak adlandırılmasına yol açacak şekilde yakın zamanlara kadar 10 yılda bir doğrudan veya dolaylı müdahaleler yaşadı; bu alandaki sorunlarını yeni yeni atlatabildi.

ak parti, 27 mayıs ve muhalefet

türkiye’de yerleşmiş ’muhalefetin görüşlerini dikkate almama pratiğini’ son olarak, 13 mayıs 2014 günü manisa, soma’da yaşanan kaza üzerine yaşadık. soma’daki kömür ocaklarının iş güvenliğiyle ilgili ana muhalefet cumhuriyet halk partisi’nin (chp) verdiği ve tbmm’de temsil edilen bütün partilerin desteklediği bir araştırma önergesi, 29 nisan 2014’te yani soma faciası’ndan 15 gün önce reddedilmişti.

300'ü aşkın maden işçisinin hayatını kaybettiği böylesine büyük bir faciadan sonra, 2002'den beri iktidardaki olan adalet ve kalkınma partisi'nin (ak parti) gaziantep milletvekili şamil tayyar, söz konusu araştırma önergenin reddedilmesini “muhalefet, meclis’i işlevsiz hale getirmek için önerge veriyor” diye sundu. tayyar'ın söylemi ve bunun ak parti grubu tarafından tekzip dahi edilmemesi, iktidarın muhalefete nasıl yaklaştığını ortaya koyuyor.

başbakan recep tayyip erdoğan’ın en son afyonkarahisar’daki ak parti 22. istişare ve değerlendirme toplantısı’nda (10-11 mayıs 2014) çizdiği muhalefet portresi öne çıkıyor. zira erdoğan’ın bugünkü muhalefeti, dönemin başbakanı adnan menderes ve iki bakanının idamıyla sonuçlanan 27 mayıs 1960 darbesi öncesinin muhalefetine benzetmesi muhalefetin meşruiyetini derinden zedeliyor.

aradan 50 yıl geçtikten sonra bambaşka insanların son derece farklı olaylarda gösterdikleri tepkileri, 1960 askeri darbe öncesinde yaşananlara referans vererek suçlamak, buraya takılıp kalındığının işaretidir. bir kere daha görülmüştür ki türkiye bu konuyu hâlâ aşamamıştır. bu aşamama halinin bir nedeni de, türkiye’yi askeri darbeye sürükleyen muhalefet ve iktidarın hataları üzerinde durulmaması veya sadece bir kesimin kusurlarının ifade edilmesi, hatta abartılmasıdır.

muhafazakârlar, belki de başbakan menderes’in trajik akıbetinden dolayı, demokrat parti (dp) dönemine (1950-1960) eleştirel yaklaşamıyor.

binlerce gayrimüslim vatandaşın canına ve malına kasteden 1955’teki 5-6 eylül olayları (ki özel harekat tertibi olduğu itiraf edildi), cezayir'in fransa’ya karşı özgürlük mücadelesinde türkiye’nin emperyalist fransa’yı desteklemesi ve tahkikat komisyonları ile muhalefetin tbmm’de bulunmasını kolayca engelleyebilecek düzenlemeler yapılması gibi vahim hatalara değinilmiyor.

hatta birkaç yıl önce, dönemin chp genel başkanı deniz baykal’ın parti liderliğinden istifa etmesine yani bir şekilde liderliğinin bitmesine yol açan ‘özel ilişkisine benzer’ ilişkileri olduğu bilinen merhum menderes’in bu yönü, baykal’a gösterilmeyen türde bir müsamaha ile karşılanıyor. muhafazakâr camiada menderes’in bu ilişkilerden hiç söz edilmiyor.

artık hem muhafazakâr kesim hem de o dönemin muhalefeti chp farklı bir tutum geliştirerek dp dönemi ve 1960 darbesi’nde muhalefetin tavrı konusunu aşmalıdır. muhafazakârlar için bu, “tutarlılık” ve “hakikate saygı” gibi ilkelerle ilişkili etik ve entelektüel bir meseledir. chp’nin meseleyi aşmasının ise politik getirileri de olabilecektir.

muhafazakarlar, başbakan menderes’in trajik akıbetinden dolayı, demokrat parti dönemine (1950-1960) eleştirel yaklaşamıyorlar.

by Fatma Bostan Ünsal

ak parti ve medya

kendi tabanı dışındaki siyasal, toplumsal ve medya eleştirilerini “kendisini devirmeye çalışan bir müdahalenin” ajanı olarak görme tutumu, sadece ak parti lideri ile sınırlı değildir. erdoğan’ın çevresindeki siyasal ve entelektüel çevre ile medya mensupları tarafından da bu konuda çok büyük bir teşvik mevcuttur. özellikle yeni medya sermaye kompozisyonunun çok geniş bir kesimi etkileme potansiyeli nedeniyle gerçeklikten kopmamak çok zordur.

aslında iktidarı destekleme davranışı sadece bu dönemin medya ve sivil toplumu için geçerli değildir. her dönemde iktidarı destekleyecek şekilde davranmıştır medya. toplum tarafından desteğin yüzde 80 olduğu başörtüsüne yönelik siyasi iktidarların yasaklayıcı tutumlarına medyadan ve sivil toplumdan güçlü bir itirazın gelmediğini hatırlayabiliriz. bu hatırlatma, siyasi iktidarın iklimine göre basının ne kadar savrulabileceği ve siyasileri de gerçeklikten koparabileceği konusunda ciddi uyarılar içeriyor esasında.

içinde bulunduğumuz ortamda, hiç olmazsa geçmişte iktidarların suyuna gitmediği için güvenilirlikleri “test edilmiş” muhafazakâr camiadan veya dışarıdan bazı gazeteci veya entelektüellere kulak verilmesi; sadece doğru olmakla kalmayacak, uzun vadede yarar da sağlayacaktır.

geçmişte siyasi iklimlere göre savrulmamış ve en zor zamanda şimdiki iktidar grubunun yanında olmuş pek çok yazar ve düşünür, iktidara eleştirel yaklaştıklarında görüşlerine iltifat edilmedi, hızla “güvenilirliklerini” kaybederek ana akım medyadan dışlandılar. muhafazakâr kesimin, siyasi iklime hemen uymayacak çok az sayıdaki basın mensupları da sadece muhafazakâr kesimin yayın grubunda yer alabildiği için bu kesimden güçlü bir itiraz seslendirilmedi.

ak parti içinde herkesin, özellikle 17 ve 25 aralık 2013 tarihli yolsuzluk operasyonlarıyla ilgili davaların açılmasından sonra, önceden işbirliği yapıldığı açıkça söylenen bir grubun birdenbire “terör örgütü” ilan edilmesi ve onunla mücadelede, masumların da bundan zarar görebileceğinin itirafı anlamına gelecek şekilde, “cadı avı”ndan çekinilmeyeceği ifadelerini haklı bulup bulmadıklarını bilmiyorum. bu politikalara yüksek sesle itiraz edenler, ak parti’den ya kendileri ayrıldılar ya da yetkili kurullar tarafından ihraç edildiler.

islam tarihi ve muhalefete bakış

yöneticilere itiraz ve muhalefetin genelde çok uygun görülmemesinin aslında çok eski tarihi-dini kavrayıştan kaynaklandığı da söylenebilir. muhafazakâr dini literatürün, islami siyaset usulü kapsamında ele alınan son derece sınırlı konuları arasında, meşru muhalefetle ilgili bir konu başlığı yoktur. islami siyasi diskurda, yöntemleri çok net olmasa da istişareye genelde önem verilir, şu veya bu şekilde istişare gündeme gelir. ama muhalefet konusu islami literatürde ana akım olarak hiç işlenmemiştir.

islam dünyasını iki ana kampa bölen hilafet meselesinde, en çok ilgiyi “itiraz-muhalefet” hususu hak eder. sünnilerin i. raşid halife olarak gördükleri hz. ebu bekir’e, hz. muhammed’in kızı hz. fatma’nın biat etmemesi, hatta hz. ebu bekir’in halifeliğe hakkı olmadığını hutbeyle beyan etmesi üzerinde sünni çevrelerde hiç durulmaz.

sünnilerin iii. raşid halife kabul ettikleri hz. osman’ın yönetimine itiraz edenlerin medine’ye gelmesini, sorunların bir türlü çözülememesi üzerine hz. osman’ın öldürülüp fitne olaylarının çıkmasını, hem önceki müslüman alimler hem de daha yakın dönemdeki müslüman siyaset bilimciler sadece tasvir ederler. muhalefete dair herhangi bir ilke üzerinde durmazlar.

hz muhammed’in torunu hz. hüseyin’in katledilmesi olayında da temel sorun “muhalefet”tir; nitekim muhalefetin meşru görülmesi anlayışı geçerli olsaydı hz. hüseyin katledilmeyebilirdi.

islam tarihinin en trajik olaylarına sebep olan “muhalefet” konusuna müslümanların geliştirecekleri makul yaklaşım, bizleri şimdiden sonra büyük trajedi ve hatalardan koruma olasılığı taşıyor. özelde islami ilkelere referans veren bir anlam dünyası barındıran ak parti’nin, bu dönemde gerek parti içi “muhalefet”i gerekse demokratik toplumun en bariz unsuru olarak “meşru muhalefet”i kabul etme pratiği, gelecek için bizleri ümitvar kılacaktır.

fatma bostan ünsal, muş alparslan üniversitesi öğretim görevlisi. başkent kadın platformu yönetim kurulu üyesi. kadın hakları ve insan hakları aktivisti. siyasal ve toplumsal meseleler üzerine kaleme aldığı birçok makalesi yayımlanan ünsal, siyaset bilimi alanındaki doktora çalışmalarını sürdürüyor.

twitter’dan takip edin: @fatmabostanunsa

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Fatma Bostan Ünsal

fatma bostan ünsal, muş alparslan üniversitesi öğretim görevlisi. başkent kadın platformu yönetim kurulu üyesi. kadın hakları ve insan hakları aktivisti. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;