Görüş

Beş yıl... Beş kural...

Devrim, bastığımızda bizi bir anda karanlıktan aydınlığa çıkaracak bir elektrik düğmesi değil. Birden yön değiştiren azgın bir nehir gibidir. Onu harekete geçiren güç, geçmişin ve şimdinin ümitsizliğine son vermek isteyen başka fikirler, değerler ve yeni düşlerdir.

Marzuki, "İçinde devrim düşünü taşıyan tek bir Tunuslu ve tek bir Arap kalsa dahi, bu kıvılcımdan doğan alev yanmaya devam edecek." diyor. [Fotoğraf: Getty Images]

14 ocak 2011'de devrik zatın (tunus'un 1987-2011 yılları arasında görevde kalan eski cumhurbaşkanı zeynel abidin bin ali) ülkeden kaçışıyla birlikte tunus’ta diktatörlük rejimi yıkıldı. arap baharı’nın fitilini ateşleyen tunus devrimi’ne ilişkin ilk değerlendirmede, bizim devrimimizin de tarihteki diğer devrimlerden farklı olmadığını görmek mümkün. bizimki de tarihte tanık olmaya alıştığımız o ezeli kurallara tabi. devrimlerde detaylar farklılık gösterse de sabitler aynı.

birinci kural: her devrimin bedeli ağır olur

308 şehit ve 2 bin yaralının yanı sıra terörle mücadele sürecinde şehit düşen ve yaralanan onlarca asker ve güvenlik görevlisi bu kural gereği bedel ödedi.

kanla ödenen bu bedele, bu süreçte tunus toplumunun tanık olduğu, ekonomiyi felce uğratıp insanların sıkıntılarını giderek artıran siyasi ve sosyal çalkantıları da eklemek gerekir.

tunus’ta diktatör arap baharı’yla gitti ama bize yozlaşmış medyasını, derin devletini ve parti adı altındaki fırsatçılar şebekesini bıraktı. bütün bu güçler devrimi baltalamak için ittifak oluşturdu.

by Munsif Marzuki


bütün küstahlıklarıyla "bu devriminizle zavallı halka karşı ne kadar büyük bir suç işlediğinizi görmüyor musunuz?" diyenler var. bunların hiçbiri de de çıkıp “halkı isyana sevk eden aptalların taksiratını allah affetsin veya allah onlara lanet etsin” demiyor. zira onların zulmü ve yolsuzlukları olmasaydı bu kadar kan ve gözyaşı dökmeyecektik.

kimileri de arsızca şöyle diyor: "falancanın ne büyük bir deha olduğunu görmüyor musunuz? onlar olmasaydı, arap baharı’nın yaşandığı çoğu ülkede olduğu gibi tunus da kana bulanacaktı."

ama bunlar, tunus’un kan gölünde boğulmamasının ardında ülkenin homojen mezhep yapısının, disiplinli ordusu ve cumhuriyetçi güvenlik güçlerinin, güçlü sivil toplumunun ve halkın bilgelik yüklü soğukkanlı yaklaşımının yattığını ya unutuyorlar ya da görmezden geliyorlar.

ikinci kural: devrim, ona kurban gidenlerin değil, onu kurban edenlerin çıkarına hizmet eder

şehitler kabirleri mesken tuttu, şehit aileleriyse hüznü… yaralılar engelleriyle baş başa sabahladılar. işsizler yine işsiz kaldı. bir asır susup sonra da kâfirliği dillerine dolayanlarsa demokrasi havarisi kesildi. diktatörlüğe boyun eğen veya destek verenler ermiş kesilip en yüksek makamları işgal ettiler. devrimin şerrinden allah’a sığınan, dahası açıkça ya da gizlice devrime karşı savaşan bazıları da tüm madalyaları ve büyük ödülleri topladı.

tüm bunların zirve noktası ise diktatörlük yıllarında parmağını bile kıpırdatmamış bir cumhurbaşkanı oldu. devrim olmasaydı adı sanı bilinmeyen, devrimle ve şehitlerle alay eden bir avukat olarak kalacak bu zat (tunus’un mevcut cumhurbaşkanı baci kaid sibsi), devrimle gelen, uğruna birçok fedakârlıkta bulunduğumuz anayasayı sürekli ayaklar altına alıyor.

şu anda karşı karşıya olduğumuz gerçek dışı görüntü, tarihin bir adım ilerleyip birkaç adım geriye gittiğini gösteriyor: nida tunus partisi’nin başkanı bile olmayı başaramamış bir cumhurbaşkanı, tüm tunusluların cumhurbaşkanı olduğunu ileri sürüyor. dahası, anayasayı çiğneyerek partisinin kendisini destekleyen yarısını devrimden önce kimsenin tanımadığı oğlu için hazırlıyor. cumhurbaşkanı’nın bu “yarım parti”yle vesayeti oğluna devretmek istediğini bilmeyen yok.

öyle ya, vesayet! vesayetin ne olduğunu bilmeyenimiz var mı? böyle bir yaklaşımla artık sadece başa değil, en başa dönüyoruz. burgiba bile bir gün olsun oğlunu partinin başına veya kendine halef olarak göstermedi.

kim demişse doğru demiş: insan yedisinde neyse yetmişinde de odur. ve insan yetmişinde neyse öldüğünde de aynı kişidir.

kaderin cilvesine bakın ki devrim, bir gün olsun ona inanmamış ve üstelik onunla alay etmiş kişilere iktidarı teslim etti. bunlar da istikrarı koruma gerekçesiyle, kendi elleriyle iktidarı devrim karşıtlarına teslim etti. oysa ki “istikrar” dedikleri bataklıklar ve mezarlıklar demekti. yolsuzluk ve zulümle uyum içindeki istikrar, fırtına öncesi sessizlikten başka nedir ki?

üçüncü kural: devrim kendi çocuklarını yer

- diktatörlük düşmanlarını bir arada tutan sıkı bağ koptu. eski rejimle tüm bağları koparıp özgün bir tunus modeli oluşturmayı hedefleyen islamcılarla demokratlar arasındaki tarihi ittifak, eski rejimle iktidarı paylaşmayı hedefleyen islamcılarla “yeni birlikçiler” ittifakına dönüştü.

- radikal sol, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda devrimin adayının önünü kesmek için eski rejimle ittifak kurdu.

- devrimciler dağıldı ve herkes başkasını sorumlu tuttu. (m.ö. 1 yüzyıl civarında yaşadığı düşünülen beydeba tarafından kaleme alınmış fabl tarzında hikâyelerden oluşan) kelile ve dimne isimli hikâye kitabının çevirmeni ibnu’l-mukaffa’nın dediği gibi: “herkes ötekini suçluyor, herkes ötekini düşman belliyor ve herkes ötekini ayıplıyor.”

not: başarısızlığın bir kısmını bana yıkarak vakit kaybetmeyin. ben zaten bu başarısızlığı kabul ediyorum. işlediğim tüm hata ve kusurlardan dolayı tunus halkından açıkça özür diledim. belli bir hedef güden çirkin ithamlara karşı tutumum ise dün olduğu gibi bugün ve yarın da görmezden gelmek şeklinde olacak.

arap baharı’nın uyarısını anlamayıp gerekli reformlar için acele etmeyen bütün geri kalmış rejimlerden kurtulacağız. halkının hizmetinde devletler yaratacağız.

by Munsif Marzuki


dördüncü kural: her devrimin karşı devrimi vardır

diktatör gitti ama bize yozlaşmış medyasını, derin devletini ve parti adı altındaki fırsatçılar şebekesini bıraktı. bütün bu güçler devrimi baltalamak için ittifak oluşturdu.

- söz konusu güçler, devrimimizin demokratik, insan haklarına saygılı ve tunusluların kanını akıtmayı reddeden karakterini meşruiyete karşı şiddet, anarşi ve isyanı kışkırtma aracı olarak kullandı. (doğrusu devrimin bu karakterde olması benim sorumluluğum ve tercihimdir. bundan da pişmanlık duymuyorum.)

- devrimin imajını bozmak ve devrimcileri küçük düşürmek için medya silahını daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde çirkince kullandı.

- bütün ekonomik projeleri çalışamaz hale getirdiler. memleketin kutsal topraklarının ne derece kirletildiğini önemsemeden her tarafa çöpleri yığdılar. bunu yaparak hükümetin en basit hizmetleri dahi yerine getirmekten aciz kaldığını göstermek istediler.

- kimler tarafından gerçekleştirildiği hâlâ meçhul olan terör eylemleri ve siyasi suikastlara bel bağladılar.

- tunus’un bağımsızlığını göz ardı ederek yasadışı yollarla yabancı sermayeyi kullanmaktan çekinmediler.

daha da korkunç ve acı olanı, söz konusu güçler demokratik mekanizmaları demokrasiye darbe vurmak için kullandılar. oylar satın alındı, ölülere oy kullandırıldı, vatandaşlara iftira atıldı, siyasi rakiplere karşı en çirkin yalanlara ve dedikodularla başvuruldu.

beşinci kural: devrimin hedeflerini gerçekleştirmek zaman alır

geçtiğimiz beş yılda tunus devriminin bile hedeflerini gerçekleştiremediği, iç ve dış güçlerin devrimlerin üzerine çullandığı bir ortamda, diğer arap baharı devrimlerinin gerçekleşmesinin söz konusu olamayacağı konuşuluyor. unutmayalım ki devrim, bastığımızda bizi bir anda karanlıktan aydınlığa çıkaracak bir elektrik düğmesi değil. birden yön değiştiren azgın bir nehir gibidir devrim. onu harekete geçiren güç, geçmişin ve şimdinin ümitsizliğine son vermek isteyen başka fikirler, başka değerler ve yeni düşlerdir.

karşı devrimin sürekli önüne set koyduğu güç, bu güçtür. ancak devrimin isyandan farkı, sabırlı ve soğukkanlı niteliğidir.

fransız ihtilali 1789’da oldu. hedefi özgürlük, eşitlik ve kardeşlikti.

özgürlük!

devrimin yıktığı rejim, 1804’te napolyon, 1814’te xviii. louis, 1824’te x. charles, 1830’da louis-philippe ve 1852’de iii. napolyon ile geri geldi. 1871’de paris komünü olarak bilinen halk devrimi yok edildi. 1940 yılında cumhuriyet rejimi ortadan kaldırılarak yönetimi ihtiyar bir diktatör olan pétain üstlendi ve fransa’yı dört yıl yönetti. fransa sadece son yetmiş yıldır 1789 ihtilali’nin ilk sloganı ile bağdaşan, gerçek anlamda özgür bir cumhuriyet rejimiyle yönetiliyor.

eşitlik!

kölelik kaldırıldıktan sonra 1804’te kolonilerde yeniden kölelik düzeni getirildi. onlarca yıl, işçi grevleri ve bunlara yönelik acımasız baskılarla geçti. işçi sınıfı tatil günlerinde ücret alma hakkını ancak 1936’da elde etti. fransız kadını ancak 1945’te oy kullanma hakkını kazandı.

her canlı, son nefesine kadar kendi varlığını savunmak ve koşullarını iyileştirmek üzere programlanmıştır. içinde devrimin düşünü ve hedeflerini taşıyan tek bir tunuslu ve tek bir arap kalsa dahi, bu kıvılcımdan doğan alev yanmaya devam edecek.

by Munsif Marzuki


kardeşlik!

proje bugün de devam ediyor.

bütün bu nedenlerden dolayı tarihin korkunç yasaları sizi hayal kırıklığına uğratmasın. tarih, corci zeydan’ın romanlarında olduğu gibi, hep sevgililerin kavuşmasıyla sona eren romantik bir roman değil. tarih, hoş olmayan sürprizlerle, engellerle, hatta azim ve inatla silahlanmadıkça başarısızlıklarla dolu acı, uzun ve tehlikeli bir çekişme.

buna göre tunus devrimi umutlarını iki yüzyıl sonra mı gerçekleştirecek? tarihin hızlanma yasasını unutmayın. dolayısıyla tahminim yirmi ile elli yıl arasından yana. bu süreçte, tunus’un ne denli “doğurgan” olduğunu unutan güçlerin baltaladığı devrimin birçok umudunu gerçekleştireceğiz.

önümüze ne kadar engel konulursa konulsun, kişisellikten, narsisizmden, adam kayırmacılıktan, bölgecilikten ve yolsuzluktan kurtulacağız. eninde sonunda hem parti devletini hem de devlet partisini mezara gömeceğiz. kurumlarımızı değerler, bilim ve çalışma ilkeleri üzerinde inşa edeceğiz. yozlaşmış paranın bozamayacağı bir demokrasi kurup vatandaşlardan oluşan halk projesini hayata geçireceğiz.

arap coğrafyası açısından bakarsak, önümüzdeki on yıl sürecek depremler durduğunda ve volkanlar söndüğünde bingazi’yi, hama’yı, humus’u, idlib’i, taiz’i, sana’yı ve yerle bir edilmiş tüm şehirleri yeniden inşa edeceğiz. buldozerlerin ve bombaların batı şeria ve gazze şeridi’nde tahrip ettiğini yeniden yapacağız.

kimse ilk kıbleye saldırmaya cüret edemeyecek. arap baharı’nın uyarısını anlamayıp gerekli reformlar için acele etmeyen bütün geri kalmış rejimlerden kurtulacağız. halkının hizmetinde devletler yaratacağız. bu demokratik devletlerle ve özgür halklarla güçlü bir ekonomi, yarının dünyasında etkin rol oynayacak bir arap birliği inşa edeceğiz.

tunus’ta torunun babadan ve atadan miras aldığı bir “cum-krallığa”, arap coğrafyasının ise şehir hatta mahalle düzeyinde birbiriyle savaşan emirliklerle dönüştüğü, arapların da taş devrine hatta yamyamlar dönemine döndüğü bir ortamda, tahminlerimle dalga geçeceklere sözüm şu: öyle hemen alay etmeyin. zira devrimlerin kaderini ve sürecini belirleyen beş kuralı da kapsayan bir kural daha var.

sözünü ettiğim kural, hayatın ilk yasasıdır: her canlı, son nefesine kadar kendi varlığını savunmak ve koşullarını iyileştirmek üzere programlanmıştır. şimdi bu yasayı bizim özel durumumuza tercüme edelim: içinde devrimin düşünü ve hedeflerini taşıyan tek bir tunuslu ve tek bir arap kalsa dahi, bu kıvılcımdan doğan alev yanmaya devam edecek.

ya başaracağız ya başaracağız!

munsif el marzuki, tunus eski cumhurbaşkanı, düşünür, siyasetçi ve insan hakları savunucusu. cumhuriyetçi kongre partisi’nin 21 temmuz 2001’deki kuruluşundan 12 aralık 2011'e kadar genel başkanlığını yaptı. israil'in gazze'ye yönelik ablukasını delmeyi hedefleyen 3. özgürlük filosu'nda yer aldı.

twitter'dan takip edin: @moncef_marzouki

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Munsif Marzuki

tunus eski cumhurbaşkanı, düşünür, siyasetçi ve insan hakları savunucusu. cumhuriyetçi kongre partisi’nin 21 temmuz 2001’deki kuruluşundan 12 aralık 2011'e kadar genel başkanlığını yaptı. israil'in gazze'ye yönelik ablukasını delmeyi hedefleyen 3. özgürlük filosu'nda yer aldı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;