Görüş

Brexit, Türkiye için fırsat olabilir mi?

AB ile İngiltere arasında ayrı da müzakere edilecek bir serbest ticaret anlaşmasını temel alacak bu yeni ilişki modeli Türkiye açısından da bir fırsat olarak görülebilir.

Birleşik Krallık'ta 23 Haziran'da yapılan referandumda Avrupa Birliği'nden ayrılma kararı çıktı. [Fotoğraf: Getty Images]

beklenmeyen oldu ve birleşik krallık ab’den ayrılmaya karar verdi. yüzde 52 oranında destek bulan “brexit” senaryosunun başta avrupa birliği’nin ama aynı zamanda türkiye- ab ilişkilerinin yörüngesi üzerinde önemli etkileri olacak.

öncelikle britanya adalarındaki seçmenin bu kararı ile tarihte ilk defa olarak bir ülke ab’den çıkma yönünde bir irade sergilemiş oluyor. ab antlaşması’nın 50. maddesine göre, birleşik krallık ile ab iki yıllık bir süre içinde ayrılık müzakerelerini tamamlamak zorundalar.

bu süre zarfında ab açısından en büyük güçlük, birliğin diğer ülkelerindeki aşırı sağ ve popülist partilerin yükselişini durdurmak olacak. daha geçtiğimiz haftalarda avusturya’da yapılan başkanlık seçimlerinde aşırı sağ partinin adayı yüzde 50’ye yakın bir oy aldı. mayıs 2017’de fransa’da yapılacak başkanlık seçimlerinde en önde giden aday, aşırı sağ ulusal cephe partisi’nin adayı marine le pen. keza ab’nin bir diğer kurucu ülkesi hollanda’da ab ve göçmen karşıtı söylemi ile en fazla büyüyen wilders’in partisi oldu.

avrupa’nın önündeki iki yol

dolayısıyla brexit sonrası ab çok kritik bir eşiğe geldi. ya popülist partilerin gücüne teslim olacak ve son yarım yüzyılın en başarılı sayılabilecek siyasi bütünleşme hareketinin dağılmasına seyirci kalacak ya da tam tersine bu tehlikeyi bertaraf edecek politikalar çerçevesinde yeni bir uluslarüstü ve toplumsal mutabakat geliştirip, ingiltere’nin de ab’yi terketmesinden istifade ile ab’nin siyasi yapılanmasını daha üst bir seviyeye taşıyacak.

ab açısından en büyük güçlük, ab’nin diğer ülkelerindeki aşırı sağ ve popülist partilerin yükselişini durdurmak olacak.

ab bu tercihini yaparken, ingiltere de benzer zorlukta bir tercihle karşı karşıya kalacak. zira ingiltere veya en azından brexit’i desteklemiş kesimler aslında imkansız bir formülün arayışındalar.

londra bir yandan ab tek pazarı’na erişimini garanti almaya çalışırken diğer yandan ab ile egemenlik paylaşımını da sonlandırmak istiyor. ancak ab tek pazarı’na tam erişim ancak ab’nin müktesebatını kabul etmekle mümkün.

bu tercih, aslında ab’nin egemenliğini de kabul etmekle eşanlamlı. sonuçta tek pazar’a dair kurallar brüksel’de ab kurumları tarafından oluşturulacak, ab dışında kalmış ülke statüsü ile ingiltere de bu kuralların oluşumuna katkıda bulunmadan bunları üstlenmekle yükümlü olacak.

ingiltere gibi bir imparatorluk geçmişi, devlet geleneği ve demokrasi tecrübesi bulunan bir ülkenin ab’ye bu kadar üst düzeyde bir siyasa bağımlılığını kabul etmesi hele hele brexit sonrasında pek gerçekçi gözükmüyor. o nedenle ingiltere’nin ab tek pazarı’na tam erişim hedefinden feragat ederek ab ile daha farklı bir ilişki modeli kurgulaması gerekecek.

türkiye için bir fırsat olabilir mi?

her hâlükârda ab ile ingiltere arasında ayrıca müzakere edilecek bir serbest ticaret anlaşmasını temel alacak bu yeni ilişki modeli türkiye açısından da bir fırsat olarak görülebilir.

zira bu son gelişmeye türkiye açısından bakıldığında da ilk aşamada olumsuz sonuçlarının ağır bastığı söylenebilir.

öncelikle brexit senaryosu, türkiye’nin ab üyelik sürecini en fazla desteklemiş ülkelerden birinin ab dışında kalması sonucunu beraberinde getirecek. başka bir deyişle, türkiye ab içindeki en büyük ve önemli müttefikini kaybetmiş olacak. dolayısıyla zaten büyük ölçüde suni teneffüste olan tam üyelik sürecini ilerletmesi daha da zor olacak. üstelik brexit sonrasında avrupa’nın diğer ülkelerinde yükselmesi beklenen popülist siyasi hareketler, türkiye’nin tam üyelik sürecinin ilerletilmesini daha da güçleştiren bir siyasi arka plan oluşturacaklar.

son olarak türkiye’deki siyasi iradenin de ab kriterlerini içselleştirme yönünde bir iştahının olmadığı son yıllarda özellikle görüldü. dolayısıyla bu ortamda türkiye’nin ab’ye üyelik trenini artık kaçırdığını teslim etmek lazım. iki tarafın da burada önemli bir sorumluluğu var.

türkiye’nin de aynen ingiltere gibi, ab ile ilişkisini yeniden tanzim etmesi gerekecek. hedefi tam üyelik olmayan ve bir değerler ortaklığından ziyade bir menfaat ortaklığı üzerine bina edilecek bir ilişki modelinden bahsediyor olacağız.

tarihi olarak nitelendirilebilecek bir birlikteliğin bu siyasi konjonktürde ve de öngörülebilir gelecekte taçlanması imkanının artık ortadan kalkmış olduğu ifade edilebilir. bu nedenle brexit ile bağlantılı olarak geçtiğimiz günlerde gündeme gelen türkiye’de ab üyeliği konusunda bir referandum tertiplenmesi önerisi de gecikmiş ve ilişkilerin geleceği bakımından zaten sonuçsuz kalmaya mahkum bir öneri olarak görülebilir.

türkiye’nin de önümüzdeki vadede, aynen ingiltere gibi, ab ile ilişkisini yeniden tanzim etmesi gerekecek. hedefi tam üyelik olmayan ve bir değerler ortaklığından ziyade bir menfaat ortaklığı üzerine bina edilecek bir ilişki modelinden bahsediyor olacağız.

zaten mülteci anlaşması ile böyle bir ilişki modelinin tohumları atılmıştı. bu anlaşma, iki tarafın da ortak menfaati olan bir alandaki işbirliklerinin çerçevesini belirliyordu. şimdi, bu yaklaşım diğer potansiyel işbirliği alanlarına da genişletilecek. örneğin ekonomik bütünleşmenin ilerletilmesi için gelecek yıl içinde gümrük birliği’nin derinleştirilmesine yönelik müzakereler başlayacak. veya terör ile mücadelede daha etkin bir işbirliğine gidilmesinin koşulları konuşulacak.

bu açıdan bakıldığında aslında ingiltere’nin ab ile oluşturacağı ilişki modelinin türkiye-ab ilişkilerinin geleceği açısından da belirleyici olacağı görülebilir.

türkiye de nihayetinde ingiltere gibi ab’ye üye olmadan ab ile en ileri derecedeki bir entegrasyon seviyesini yansıtacak bir ilişki modelinin arayışında olacak.

bununla beraber türkiye, ingiltere’nin aksine, ab üyelik hedefini kaybetmekle, çağdaş demokratik normlara ulaşma çabasını, demokratik standartlarını yükseltmek için en ihtiyaç duyduğu dış dinamikten mahrum olarak devam ettirmek zorunda kalacak.

sinan ülgen, ekonomi ve dış politika araştırmalar merkezi (edam) başkanı. abd virginia üniversitesi'nde ekonomi ve bilgisayar mühendisliği dallarından mezun olan ülgen, brugge avrupa koleji'nde avrupa topluluğu konusunda yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1990 yılında girdiği dışişleri bakanlığı'nda iki yıl boyunca ankara'da birleşmiş milletler dairesinde çalıştı. 1992-1996 yılları arasında ise brüksel'de avrupa birliği nezdindeki türkiye daimi temsilciliği'nde görev yaptı, bu dönemde gümrük birliği'yle ilgili müzakerelere fiilen katıldı. daha sonra türkiye'nin trablus büyükelçiliği'nde görev yapan ülgen 1996 yılı sonunda dışişleri bakanlığı'ndan ayrıldı. sinan ülgen'in yerli-yabancı gazete ve düşünce kuruluşları tarafından yayımlanmış çok sayıda makale ve araştırma yazısı bulunmaktadır.

twitter'dan takip edin: @sinanulgen1

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Sinan Ülgen

sinan ülgen, ekonomi ve dış politika araştırmalar merkezi edam'ın başkanıdır. abd virginia üniversitesi'nde ekonomi ve bilgisayar mühendisliği dallarından mezun olan ülgen, brugge avrupa koleji'nde avrupa topluluğu konusunda yüksek lisans eğitimini tamamladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;