Görüş

Darbe karşıtı stratejiler nasıl olmalı?

Askeri yapının sivil siyasi iradeye tam olarak bağlanmasını sağlayacak düzenlemeler darbe riskini uzun vadede ortadan kaldırmada en etkili strateji olacaktır. Özellikle askeri eğitim veren kurumların demokratik değerlere ve sivil iradeye bağlılık ilkesine göre yeniden düzenlenmesi hayati önem taşıyor.

Ulvi Saran'a göre, darbeler döneminin kapanması ancak darbeyi besleyen siyasal kültür altyapısının bütünüyle ortadan kalkmasına bağlı. [Fotoğraf: Reuters-Arşiv]

askeri darbeler türkiye'nin kaderi mi? şüphesiz hayır. ancak yakın tarihimize baktığımızda askeri müdahale ve darbelerin bu toprakların siyasi ve sosyal gerçekliği içinde belirleyici bir ağırlık taşıdıklarını ve çoğu defa tarihin akışına yön verdiklerini görüyoruz.

fetö eliyle gerçekleştirilen 15 temmuz girişiminin halkın darbeye karşı topyekûn bir duruş sergilemesi nedeniyle başarısızlığa uğramasından sonra türkiye'de darbeler döneminin bir daha açılmamak üzere kapandığı yönünde bir görüş birliği oluştu. oysa gerçekte öyle mi? öyle olabilmesi ancak darbeyi besleyen siyasal kültür altyapısının bütünüyle ortadan kalkmasına bağlı.

askerler neden darbe yapar? bu soruya verilecek cevap türkiye'nin ve benzer deneyime ve tarihsel birikime sahip ülkelerin kendi gerçekleriyle yüzleşebilmeleri ve geleceğe yönelik risk potansiyelini azaltabilmeleri açısından son derece önemli.

militarist hayranlık

neden darbe yapılır sorusunun cevabı özellikle ülkelerin siyaset ve yönetim kültürlerinde saklı. her şeyden önce türkiye ve benzer ülkelerdeki otoriter siyaset kültürü, antidemokratik ve baskıcı uygulamalar, hoşgörüsüzlük, aile içi ve toplumsal şiddet ve eleştiri geleneğinin zayıflığı otoriter düşüncelerin ve diktacı tutum ve eğilimlerin gelişmesine elverişli bir iklim oluşturuyor.

eğitim sistemindeki militarist hayranlık ve özentiye yol açan telkinler, idolleştirmeler gençlerde militarist ruhu ve darbe kültürünü besliyor. özellikle askeri eğitim programları öğrencilere sivil siyasi mekanizmaların zamanla yozlaşarak ülkeyi çıkmaza sokacağı ve yeri geldiğinde ülkeyi kurtarma rolünü kendilerinin üstleneceği fikrini ve misyonunu aşılayarak darbe heveslisi bir kimlik kazanmalarına yol açıyor.

türkiye ve benzer ülkelerdeki otoriter siyaset kültürü, antidemokratik ve baskıcı uygulamalar, hoşgörüsüzlük, aile içi ve toplumsal şiddet ve eleştiri geleneğinin zayıflığı otoriter düşüncelerin ve diktacı tutum ve eğilimlerin gelişmesine elverişli bir iklim oluşturuyor.

türk siyaset kültüründe ağırlık taşıyan militarist ögelerin halkın askeri yapıya yönelik tutum ve tavırlarını belirlemedeki etkisi oldukça yüksek. 10-15 yıl öncesine kadar "ordunun millete sadakatinin" değil de "milletin orduya sadakatinin" şeref ve namus borcu olduğuna ilişkin sloganların kışla kapılarına ve dağ yamaçlarına yazılmış olması hâlâ hafızalardaki canlılığını koruyor. ordu ve millet arasındaki varlık ve bağlılık ilişkisini tersine çeviren bu tür sloganlar askeri otoritenin sivil iradeye üstünlüğü ve sorgulanamazlığı algısını kolay kolay ortadan kaldırılamayacak biçimde genç nesillerin zihnine yerleştiriyor.

durumdan vazife çıkarmak

milletin ordunun kimliğinden ve ideolojisinden bağımsız bir varlığının olamayacağı inancına yol açan "ordu millet" kavramı siyaset felsefesinde bir kült haline gelmiş, devletin genel düzeninin tasarımında ve idari yapının işleyişinde önemli bir referans kaynağı olmuş bir kavram. darbeci kadroları cesaretlendiren ve darbe girişimlerini tetikleyen esas önemli unsur ise bu tür yargıların "durumdan vazife çıkarma" düzenlemesinde görüleceği gibi askeri hukuk düzeninde pozitif bir norm haline dönüşmesi.

öte yandan belli dönemlerde seçimle işbaşına gelmiş iktidarlara karşı yapılan askeri müdahalelerin karşıt siyasi partiler ve ideolojik kesimlerce siyasi pragmatizm ve kısa vadeli çıkarlar gereği desteklenmesinin de en azından yapılanlara sessiz kalınması ordunun darbe geleneğini pekiştiren ve kurumsallaştıran bir işlevi oldu.

askeri birliklerin yerleşim düzenleri ve lojistik imkân ve kapasiteleri itibariyle ülke coğrafyasında ve kentlerdeki dağılımı, olağanüstü dönemlerde siyasi iktidarları ve kritik merkezleri kolaylıkla kontrol altına alabilecekleri, adeta darbeye davetiye çıkaracak şekilde düzenlenmiş durumda. savunma gücü yerine, saldırı işlevi ve vurucu gücü yüksek birliklerin ve savaş araçlarının başkentin ve büyük şehirlerin dört bir tarafını kuşatıyor olması siyasi iktidarın sürekli darbe tehlikesine açık ve hızla etkisizleştirilebilecek bir konumda kalmasına yol açıyor.

ordunun hiyerarşik yapı ve işleyişinin devlet organları içindeki konumu, siyasi irade ve karar mercileriyle olan görev ve bağlılık ilişkisi demokratik yapılanmanın ruhuna ve örgütlenme kriterlerine uygun düşmüyor. buradaki ana sorun, genel kurmay başkanlığının anayasa gereği başbakandan hemen sonra gelen, hatta başbakana eşit düzeydeymiş gibi gözüken sıra dışı konumu. devletin protokol düzenine ve mgk toplantılarına açık bir biçimde yansıyan bu statü üstünlüğü, siyasi iradeye tabi olma ve hesap verme sorumluluğunu adeta geçersiz hale getirecek, uygulamada ise milli savunma bakanını fiilen devre dışı bırakacak kadar etkili oluyor.

peki, darbeleri önlemede hangi stratejiler uygulanmalı?

askeri eğitim müfredatı değiştirilmeli

türkiye darbe girişimine karşı sergilediği tavırla sivil iradeyi koruma yönünde uzun vadede etkili bir direnç mekanizması oluşturmaya yönelik ilk adımları attı. ancak toplum katmanlarında darbeye karşı koyma refleksinin geliştirilmesi yeterli değil. eğitim sisteminde ve devletin temel yapısında gerekli idari, hukuki ve cezai düzenlemelerin de bir an önce gerçekleştirilmesi şart.

askeri okullar kapatılmış olsa da askeri eğitimin demokratik değerlere ve sivil iradeye bağlılık ilkesine göre düzenlenmesi hayati önem taşıyor. bu kapsamda askeri eğitim müfredatının bir bütün olarak değiştirilmesi; askerin sivil iradeye üstünlüğünü, kurtarıcı misyonunu ve yeri geldiğinde durumdan vazife çıkarması gerektiğini telkin eden tortuların ortadan kaldırılması gerekiyor. buna karşılık yerleştirilmesi gereken yeni anlayışın özünü, demokratik değerlere ve topluma saygı, sivil iradenin üstünlüğü ve ordunun milletin hizmetinde olması gerektiği inancı oluşturmalı.

askeri yapının sivil iradeye tam olarak bağlanmasını sağlayacak düzenlemeler darbe riskini uzun vadede ortadan kaldırmada en etkili strateji olacaktır. kuşkusuz bu stratejinin en önemli ayağı genel kurmay'ın milli savunma bakanlığı'na bağlanması.

vatandaşların askerlik yükümlülüğüyle ilişkisi yeniden tanımlanarak zorunlu askerlik hizmetinin süresi kısaltılmalı; tsk yüksek mesleki birikim ve savaşma yeteneğini haiz nitelikli personele ve vurucu gücü yüksek silah ve teknolojiye sahip profesyonel bir orduya dönüşmeli.

ordunun ülkede tek ve en güçlü silahlı örgüt niteliğini taşıması ve gücünü kontrol edecek denetleyici ve dengeleyici mekanizmaların bulunmaması darbe riskinin bütünüyle ortadan kalkmadığı anlamına gelir.

ordunun ülkede tek ve en güçlü silahlı örgüt niteliğini taşıması ve gücünü kontrol edecek denetleyici ve dengeleyici mekanizmaların bulunmaması darbe riskinin bütünüyle ortadan kalkmadığı anlamına gelir. bazı ülkelerde askeri yapıya paralel ve onu dengelemek üzere kurulan polis örgütü, özel kuvvetler, paramiliter birlikler gibi nizami silahlı birliklerin ya da çoklu iç güvenlik örgütlenmelerinin ordunun tek başına siyasi rejime müdahale etmesini engellemede etkili ve caydırıcı bir mekanizma işlevi gördüğü biliniyor.

özel kurumlara özel güvenlik

bu kapsamda en etkili önlem, cumhurbaşkanlığının ve yasama organı tbmm'nin korunmasında silahlı kuvvetlerin, hatta polis örgütünün devre dışı bırakılması ve bu mercilerin kendilerini korumak üzere özel koruma birliklerini oluşturmaları. sadece kendilerine özgü, sadakatlerinden şüphe duyulmayan yüksek nitelikli ve eğitimli elemanların istihdamıyla oluşturulacak, üstün silah ve savunma gücüne sahip cumhurbaşkanlığı ve tbmm özel koruma birliklerinin muhtemel darbe girişimlerine karşı daha profesyonel, etkili ve uzun süreli koruma hizmeti sağlayacağı açık. öte yandan cumhurbaşkanlığı, tbmm, başbakanlık ve bakanlık binalarıyla güvenlik ve istihbarat kuruluşlarına ait binaların hava saldırılarına karşı korunması için elektronik donanım ve ağır silahlarla desteklenmiş erken uyarı ve savunma sistemleri de oluşturulmalı.

başkentte ve büyük kentlerde halkı ve kritik tesisleri savunmak için gerekli olanların dışında kalan hava ve kara birliklerinin ve bunlara ait yüksek saldırı ve ateş gücüne sahip savaş uçağı, tank gibi savaş araçlarının yurdu dış düşmandan korumak üzere gerekli bölgelerde konuşlandırılmaları, ülke sınırlarına daha yakın yerlere gönderilmeleri sağlanmalı.

diğer taraftan, 1980 sonrası özelleştirme politikaları gereği kamu kurumlarının kâr amaçlı faaliyetleri sona erdirilmiş olduğu halde kendisi de kamu kurumu niteliğini taşıyan tsk'nın, oyak bünyesindeki grup şirketleri eliyle sınai ve ticari faaliyet yürütmesi de söz konusu devlet politikasına aykırılık oluşturuyor ve ana işleviyle bağdaşmıyor. ordunun kâr getirici faaliyette bulunarak devletin tüzel kişiliğinin dışında büyük bir ekonomik güç haline gelmesini sağlayan ve kamu iradesinin sivil gözetim ve denetiminden bağımsız hareket etme eğilimini güçlendiren bu ayrıcalıklı statüye son verilmeli.

askeri personele yargılanmalarında diğer kamu görevlilerine göre ayrıcalık tanıyan özel ceza ve yargılama sistemleri ve askeri yüksek mahkemeler kaldırılmalı; çok özel durumlar ve belirli suçlarla ilgili görevler hariç olmak üzere başka demokratik ülkelerde bulunmayan sivil yargı-askeri yargı ikiliğine son verilmeli.

doç. dr. ulvi saran, eski kamu düzeni ve güvenliği müsteşarı, vali. ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi kamu yönetimi ve siyaset bilimi bölümü'nden mezun oldu. kamuda önce başbakanlık devlet planlama teşkilatı'nda sözleşmeli uzman olarak çalışmaya başladı, ardından çeşitli ilçelerde kaymakamlık yaptı. 1992-2003 arasında içişleri bakanlığı'nda mülkiye başmüfettişi olarak görev yaptı. sağlık bakanlığı'nda müsteşar yardımcılığı görevinde bulundu. 2009-2012 arasında malatya valisi olarak görev yapan saran, daha sonra başbakanlık kamu düzeni ve güvenliği müsteşarı olarak atandı; 22 eylül 2014 tarihine kadar bu görevde bulundu.

twitter'dan takip edin: @ulvisaran

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Ulvi Saran

ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi kamu yönetimi ve siyaset bilimi bölümü'nden mezun oldu. kamuda önce başbakanlık devlet planlama teşkilatı'nda sözleşmeli uzman olarak çalışmaya başladı, ardından çeşitli ilçelerde kaymakamlık yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;