Görüş

Filistin'de barış yanılgısı ve halkların alternatifi

Filistin'in bölünmüşlüğünü sonlandırmadan ve yeni Yahudi yerleşimleri inşasına son verilmeden İsrail ile yapılacak müzakereler, 1993'teki Oslo Anlaşması sürecinde yapılan hataların tekrarından ibaret olacaktır.

çıkmaz tünelin sonuna varan 1993 - oslo anlaşması'nın üzerinden yirmi yılı, 29 nisan 2014 günü son bulması öngörülen dokuz aylık müzakerelerin yeniden başlamasının üzerinden ise altı ayı aşkın bir süre geçmesinin akabinde aynı gerçek tecelli ediyor. bu gerçek; israil'in emri vakiyi derinleştirmek için müzakereleri kullanması, iki devletli çözüm kavramı ve prensibini çıkarıp yerine israil ırkçılığının kontrolü altındaki bir filistin bantustan rejimini (aynı etnik grubun üyelerinin birbirlerinden kopuk birimler şekilde yaşadıkları yapıyı) gündeme getirmek amacıyla zamana oynamasıdır.

israil ile "barış süreci" adı verilen müzakerelere veya israil'e baskı amaçlı amerikan müdahalelerine bel bağlanılması ise bir yanılgıdan ibarettir. bu yanılgı, abd başkanı barack obama ile israil başbakanı binyamin netanyahu arasında 3 mart 2014 günü beyaz saray'da gerçekleşen son görüşmede ve obama yönetiminin barış fırsatlarını zayi edenin israil'deki yerleşimci hükümet olduğunu bilmesine rağmen netanyahu'ya yapılan methiyede görüldü.

şu günlerde esasen israil devletinin yahudiliğinin tanınması; güvenlik, sınırlar, kudüs, mülteciler, batı şeria'daki agvar bölgesindeki su kaynaklarının kullanımı ve yahudi yerleşim birimleri gibi konularda israil tutumunun benimsenmesini içeren çerçeve anlaşmasına dair fikirler temelinde müzakereler yürütülüyor. bu kapsamdaki hususlar pohpohlanırken geçici ve kısmi anlaşmalar prensibinden destek alınmak suretiyle oslo'nun hataları tekrarlanıyor. israil'e, yerleşim birimleri inşasını sürdürmesi, emri vakilerde bulunması ve tam egemen filistin devletini güney afrika'da apartheid rejimi sırasında oluşturulan bantustanalar'a dönüştürmesi imkanı veriyor.

bugün yaşananlar, yerleşimler durmadan ve net bir referans tanımı yapılmadan müzakerelere girilmemesi çağrısı yapan önceki tutumumuzun doğruluğunu gösteriyor. oslo'nun üzerinden 20 küsur yıl geçti ve bizler daha fazla yerleşim ve yahudileştirmeden başka bir şey devşirmedik. 

by Mustafa Barguti

müzakerelere alternatif yapılanma oluşturulmalı

bugün olan bitenler, yeni yahudi yerleşimlerinin inşası durmadan ve net bir referans tanımı yapılmadan israil ile müzakerelere girilmemesi çağrısı yapan önceki tutumumuzun doğruluğunu gösteriyor. halkımız kendine dayanmalı, filistin'in bölünmüşlüğü sonlandırılıp ulusal bütünlük gerçekleştirilmeli, halk direnişi tırmandırılmalı, israil'e boykot ve yaptırım uygulanmalı, tüm kurumlarına katılmak üzere birleşmiş milletler'e ivedilikle gidilmeli, zaman bekleyemeyeceği için daha fazla beklenilmemeli ve şartlar ne olursa olsun müzakerelerin uzatılması kabul edilmemelidir. bu doğrultuda israil'in yerleşimleri sürdürmek için kullandığı müzakerelere alternatif bir yapılanma benimsenmelidir.

geldiğimiz noktada oslo'nun üzerinden 20 küsur yıl geçti ve bizler daha fazla yerleşim birimi ve yahudileştirmeden başka bir şey devşirmedik. 1993'te oslo anlaşması imzalandığında 160 bin olan yahudi yerleşimcilerin sayısı 650 bine çıktı; filistin toprakları a, b, c bölgeleri şeklinde sınıflandırılıp koparıldı; batı şeria içinde 25 km. derinliğinde ırkçı ayrımcılık duvarı inşa edildi; geniş toprak alanları ilhak edildi; kudüs yahudileştirildi, filistinlilerden tecrit edildi ve filistin'in tüm su kaynakları kontrol altına alındı.

işgalle çekişmenin özünden, israil'in apartheid rejimi ile ve israil'in filistin topraklarında yerleştirdiği ırkçı ayrımcılık manzumesiyle mücadeleden kaçış mümkün değil. israil istatistik kurumu'nun da itiraf ettiği giib, filistin topraklarındaki yahudi yerleşimlerinin sayısı 2013 boyunca, 16 yıldır bir benzeri görülmemiş şekilde, yüzde 123 oranında arttı. bu durum eğer bir şeye işaret edecekse o da israil'in yerleşim gibi tek bir projesinin bulunduğu ve barıştan konuşmanın ise israil'in yayılmacı projesinin üzerini örtmek için kullandığı değersiz bir malzemeden ibaret olduğudur.

bu vakıa karşısında filistin topraklarının coğrafi bağlantısı ve bağımsız devlet kurma gücünü parçalayan, ekonomik gelişimin tüm temellerini yıkan israil'in yerleşimci kölelik rejimi ile mücadele edilmeliydi. israil ile filistin arasındaki ekonomik ilişkileri düzenleyen 1994 - paris protokolü, filistin'in israil'e bağımlılığını kalıcı hale getirdi ve israil'in keyfi uygulamalarının faturasını filistinlilere ödetti. israil, filistinlilerin ödediği vergileri kontrol altına aldı, siyasi şantaj aracı olarak tahvillerin üzerinde tahakküm kurdu, sınır kapılarına ve geçişlere hakim oldu.

israillilerin barış istediğine inanmak bir yanılgıdır. zira filistin devletinin kurulması fikrini, filistinlilerin kudüs'teki varlıklarını ve filistinli mültecilerin kendi vatanlarınaına dönme hakkını tamamen reddediyorlar. 

by Mustafa Barguti

hiç kuşkusuz sahada yürütülen tek süreç filistin sorunu'nun unsurlarının tasfiye edilmesi, egemen bağımsız filistin devleti kavramının ortadan kaldırılması ve yerine bantustanalar içinde sınırlı ve israil'in ırkçı ayrımcılık rejiminin yerleştirilmesi çerçevesinde bir özerk yönetimin getirilmesidir.

israillilerin barış istediğine inanmak bir yanılgıdır. zira filistin devletinin kurulması fikrini, filistinlilerin kudüs'teki varlıklarını ve filistinli mültecilerin kendi vatanlarına dönme hakkını tamamen reddediyorlar. ayrıca yerleşimlerin uluslararası hukuka aykırılığı ve gayri meşruluğuna rağmen işgal topraklarından kaldırılmasına da karşı çıkıyorlar.

israil, sahada ve özellikle de kudüs'teki emri vakiyi derinleştirmek için arapların kendi ülkelerinde yaşanan gelişmelerle meşguliyetlerini iyi kullandı. bu emri vaki, sadece kutsal mescidi aksa'yı hedef alan eylemler ve günlük baskınlarla sınırlı kalmıyor. kudüs'ün ve tıpkı halil kentindeki haram ibrahimi'de yaşandığı gibi, mescidi aksa'nın siluetini değiştirmek, zamansal ve mekânsal olarak bölünmesi, yıkılması ve enkazı üzerine sözde heykelinin inşa edilmesine hazırlık yapılmak suretiyle israil egemenliğini dayatmak için yasalar çıkarmak tarzı yöntemleri de kapsıyor.

dolayısıyla acilen israil'e yaptırımda bulunup boykot uygulamak, yasaların üstünde bir devlet gibiymiş gibi davranmasına son vermek ve ardından çıkarlar diline başvurmak için uluslararası kurumlar nezdinde harekete geçerek lafta kalmayıp fiiliyata geçmiş bir arap-islam duruşu tesis etmek zorunludur. çünkü şimdilerde arapların ve müslümanların elinde kullanabilecekleri birçok kart mevcut.

filistinliler iç cepheyi güçlendirip birliklerini sağlamalı

bizler, öncelikle bölünmüşlüğü sonlandırarak iç cephemizi güçlendirmeye her zamankinden daha fazla muhtacız. diyalog yolu tamamen kapalı değil ancak mesele tüm tarafların, 'uzlaşmanın temelleri var' yollu bir yaklaşımla diyalogu başarılı kılmaya hazır olma boyutuna bağlı.

işgal altında hayali bir iktidar çekişmesiyle doğal olmayan meşguliyet, herkesin halkçı talebi olan ulusal bütünlüğü sağlama yollarını kapatıyor. bölünmüşlüğün sürmesinden tek istifade eden ise israil ve filistin halkının düşmanlarıdır. geçmişte seçim sonuçlarına saygı temelinde ulusal birlik hükümetini kurmayı başarmıştık. fakat bu hükümet fazla direnemedi. o hükümetin çöküşünün temel nedeni, hükümetin desteklenmesi noktasındaki avrupa başarısızlığı ve arap gevşekliği gölgesinde bize dayatılan israil ve amerikan ablukasıydı.

israil, arap baharı devrimleri sonrası birçok arap ülkesini saran havayı, halkımızı ve davasını izole etmek için kullandı. araplar bunun tehlikesine dikkat çekmediler. lakin arap baharı'nın filistin-israil çekişmesi üzerinde etkileri ortaya çıktı. kaldı ki arap baharı ayrıca filistin'in iç ilişkilerine ve özellikle de fetih ile hamas hareketleri arasındaki zor ilişkiye de yansıdı.

by Mustafa Barguti

filistin'de ulusal birliğin yeniden sağlanması çabalarının başarıya ulaşması; anlaşma yönünde samimi bir niyete, dış baskılara direnebilecek güçlü bir iradeyle silahlanmaya ve daha da önemlisi demokrasi ve katılım yönünde bir kanaatin oluşmasına bağlıdır.

filistin sahası, filistin tutumunu zayıflatan bölünmüşlüğün ve sancının giderilmesi yönündeki güçlü girişimlere rağmen geçmişte bu oranda bir bölünmüşlük ve parçalanmışlık yaşamadı.

ürdün ve mısır seçeneğine dönülmesi bağlamındaki konuşmaların kaynağı ise israil'dir ve bu seçeneğin kabul edilmesi mümkün değildir. halkımız geriye dönmek için değil, bağımsız devletini kurmak için şehitler verdi ve sorunumuzun çözülmesi, hiçbir kardeş ülkenin aleyhine olmayacaktır. ürdün ürdünlülerindir, filistin filistinlilerin. tıpkı mısır mısırlıların olduğu gibi. bunun dışındaki bir sunum, uygun karşılık bulamayacaktır. mısır ve ürdün'deki kardeşlerimize saygı duyuyoruz. onlar da bizimle aynı görüşü paylaşıyorlar ve davamızın tasfiye edilmesini kabul etmiyorlar.

israil, arap baharı devrimleri sonrası birçok arap ülkesini saran havayı, halkımızı ve davasını izole etmek için kullandı. araplar bunun tehlikesine dikkat çekmediler. lakin arap baharı'nın filistin-israil çekişmesi üzerinde etkileri ortaya çıktı. kaldı ki arap baharı ayrıca filistin'in iç ilişkilerine ve özellikle de fetih ile hamas hareketleri arasındaki zor ilişkiye de yansıdı.

israillilerin gözlerini tüm bu gelişmelere kapamasına rağmen söz konusu tutum uzun süre devam edemez. zira arap dünyasındaki değişimler o derece köklü ki israil, filistin sorunu'nun bölgedeki diğer tüm ilişkilerini organize eden temel yapı taşı olduğunu görmezlikten gelirse vahim bir hata işler.

durumun birçokları için karanlık göründüğü bir zamanda farklı bir geleceğe doğru yol alınıyor. israil'in ahlaki zeminini kaybedeceği, ekonomisinin halk direnişi ve boykot hareketinin gücüyle ard arda darbelere maruz kalacağı bir gelecek bu. nelson mandela'nın da dediği gibi dünyanın birincil ahlaki sorunu olması itibariyle filistin halkının davasının güçleneceği bir gelecek. öyle olmasaydı netanyahu, abd'deki israil lobisinin en büyük kuruluşu olan aipac'taki konuşmasının merkezine, israil'e yönelik boykot ve yaptırım hareketine karşı çılgınca saldırmayı almazdı.

netanyahu ve destekçileri, müzakerelerin veya sefil çerçeve anlaşmasının uzatılması yönünde filistin yönetiminin onayının alınmasından çok umutlu olabilirler. ancak bu durum, filistin sorunu'nun geleceğinin ve elbette yolunun bir başka mekanda, halklar arasında ve hiçbir anlaşmanın durduramayacağı halkların yürüyüşü içinde belirleneceği gerçeğini değiştirmez.

filistinli siyasetçi ve tıp doktoru olan mustafa kamil barguti, fetih hareketi'nin önde gelen isimlerinden mervan barguti'nin kuzenidir. 1954 yılında kudüs'ta dünyaya geldi. 1971'de moskova'ya giderek tıp öğrenimi gördü. filistin'e döndükten sonra bir süre kudüs'teki bir hastanede çalıştı. abd'ye giderek stanford üniversitesi'nden işletme ve yönetim alanında yüksek lisans derecesi aldı. 1989'da batı şeria’nın merkezi ramallah'ta bir düşünce kuruluşu olan sağlık, kalkınma, enformasyon ve politika enstitüsü'nü (hdip) kurdu. soğuk savaş'ın bitmek üzere olduğu 1991 yılında israil ile filistin arasında düzenlenen madrid barış konferansı'na katılan filistin heyetinde yer aldı.

2002'de edward said, haydar abduşşafi ve ibrahim dikak'ın da aralarında bulunduğu 500 filistinli yazar, akademisyen ve aktivist ile beraber 'mubadara' olarak bilinen filistin ulusal girişimi adlı platformun oluşumuna katıldı. halen bu platformun başkanlığını yürüten barguti, 2005'te filistin yönetimi'nin başkanlığı için fetih lideri mahmud abbas'a rakip oldu. 2007'de hamas liderlerinden ismail heniye'nin başbakanlığında kurulan filistin ulusal birlik hükümeti'nde enformasyon bakanı olarak görev yaptı.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mustafa Barguti

filistinli siyasetçi ve tıp doktoru olan mustafa kamil barguti, fetih hareketi'nin önde gelen isimlerinden mervan barguti'nin kuzenidir. 1954 yılında kudüs'ta dünyaya geldi. 1971'de moskova'ya giderek tıp öğrenimi gördü. filistin'e döndükten sonra bir süre kudüs'teki bir hastanede çalıştı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;