Görüş

Fransa 2016 için 7 umut

Bundan tam 1 yıl önce, 13 Ekim 2014’te ilk 3 eleme maçından 1 puan çıkarabilmiş ve Fransa 2016'yı unutup Rusya 2018’i hedeflememiz gerektiğini düşünmeye başlamıştık. 365 gün sonra bugünse, Fransa 2016’nın kıyısında hissediyoruz ulusal takımı. 365 günde değişen neydi peki? Türk milli takımını Fransa 2016 için umutlandıran faktörler neler?

1)hasret kaldığımız oyun istikrarı
13 ay önce, 9 eylül 2014’te euro 2016 eleme serüvenine izlanda’da başladığımızda tablo biraz karışıktı: milli takım o maça üçlü savunmayla başlamıştı mesela. süper lig’de hiçbir takım üçlü oynamıyorken. üçlü savunmayı oluşturan ersan-mehmet topal-ömer’den hiçbiri de kendi takımında üçlü oynamıyorken... üstelik de bu üçlü, bir arada da hiç oynamamışken.

13 ay sonra bugün, milli takım 11’ini ezberden sayabiliyoruz neredeyse. hollanda’yı 3-0 yenen 11’den çekler’i 2-0 yenen 11’e tek bir değişiklik vardı, o da mecburiydi (cenk/burak). 1 nisan 2009’daki ispanya maçından beri iki resmi maç üst üste aynı 11’i sadece 1 kez sahaya sürebilmiş bu ulusal takım için, hollanda-çek cumhuriyeti-izlanda fikstüründe sadece 1 değişiklik olma durumu, net bir gelişim. 

2)nesil değişikliği
türkiye, son 6 büyük turnuvanın yalnızca birine gitti (euro 2008’e)... son 3 büyük turnuvayı da ıskaladı. 3 büyük turnuva ıskalamış bir ulusal kadro, değişmeye mahkumdur, nesil değişikliği şarttır. çek cumhuriyeti, hırvatistan, isveç ya da yunanistan, yani bizim seviyelerimizde dolaşan herhangi bir ikinci halka ülke de 3 büyük turnuva ıskalıyorsa, onlar da muhakkak bir nesil değişimi yaparlar. 
 

bu ulusal takım ne zaman sakin, ne zaman sessiz, ne zaman kibirden ve gerilimden uzak kalıyor, o zaman başarılı oluyor. ne zaman geriliyor, ne zaman birilerini hedef gösteriyor, ne zaman kibir batağına düşüyor, o zaman dizler titriyor, başarısızlık geliyor.

by Uğur Meleke

13 ay önce izlanda karşısında euro 2016 elemelerine başlayan türkiye milli takımı’nda kaptanlık bandını 35’lik emre takıyordu. hedeflenen turnuvaya gidilebilirse, orada 36 olacak emre. emreler, hamit altıntoplar, volkanlar, umutlar, üç turnuva üst üste ıskalayan, kaybeden ve bahane üretmeye alışan neslin parçaları. oysa bize son hollanda-çek cumhuriyeti maçlarındaki gibi kaybetmeye alışmamış gençler gerekiyordu. bu ulusal takımda oğuzhan’ı, hakan çalhanoğlu’nu, ozan tufan’ı, cenk tosun’u filan görünce yeşeriyor umutlar.

3)statü
ulusal takımımız euro 2000’le euro 2012 arasında hep birinci ya da ikinci torba temsilcisi idi. euro 2004 ve dünya kupası 2006, tarihimizde birinci torbayı gördüğümüz özel turnuvalar. ama hiddink ve abdullah avcı başarısızlıkları ile beraber artık üçüncü torba temsilcisiyiz. bir üçüncü torba temsilcisi, üstelik bir de nesil değişikliği yapıyorsa, turnuvalara gitme ihtimali normalde düşecektir.

ama öyle şanslıyız ki, tam da üçüncü torbaya düşmüşken, turnuva hacmi 24’e artırıldı. üçüncülere de play-off yolu açıldı. böylece son 8 turnuvada 5 play-off oynayarak rekoru elinde bulunduran milli takım, 9’da 6’ya bir maç mesafede şu anda.

4)fikstür şansı
şansımız avrupa şampiyonası’nın 24’e genişleyen hacmiyle de sınırlı kalmadı, fikstürde de çok şanslıydık. son iki maçı oynayacağımız çek cumhuriyeti ve izlanda’nın her ikisinin 8’inci hafta sonunda turnuvayı garantilemeleri, büyük şans. üstelik terim, bu durumu kariyerinde ilk kez yaşamıyor.

daha önce de dünya kupası 1994 elemelerinde göreve geldiğinde oynayacağı 2 rakip, norveç ve polonya da bizim maçlara prestij amacıyla çıkmışlardı. zira norveç, amerika’ya gitmeyi garantilemiş, polonya da elenmişti.

yine 2012-13 şampiyonlar ligi’nde ilk 4 maçın sonunda yalnızca cluj’den puan alabilmiş terim’li galatasaray, son iki müsabakada çok şanslıydı: çünkü 5’inci rakip manchester ikinci turu, 6’ncı rakip braga da elenmeyi garantileyerek gelmişlerdi galatasaray’ın karşısına...

5)en iyi üçüncülük ihtimali
play-off öncesi bir de “en iyi üçüncülük” ihtimali olması da büyük bir şans. letonya’ya kaybedilen 4 puanın, gün gelip dezavantajdan avantaja dönüşeceğini herhalde hiç kimse tahmin edemezdi. eğer bu gece letonya kazakistan’a yenilir ve grup sonuncusu olursa, türkiye’nin “en iyi üçüncü” kontenjanından turnuvaya gidebiliyor olması, tarihi bir fırsat.

2004’ten 2016’ya letonya-türkiye ikilisinin hikayesi gibi, izlanda-türkiye ikilisinin hikayesi de ilginç aslında: euro 96 elemelerine biz beşinci torba takımı olarak girmiş, izlanda’yı saf dışı edip ingiltere’ye gitmiştik. tam 20 yıl sonra, euro 2016 elemelerine izlanda beşinci torba takımı olarak girip, bizi saf dışı bırakıp fransa’ya gidiyorlar. tarih tekerrür... yok, bu başka bir şey galiba! 
 
6)play-off senaryoları
play-off oynayacak 8 ülke, uefa milli takım katsayılarına göre sıralanacaklar bu kez. uefa, bu katsayıları son 3 turnuva performanslarına göre belirliyor: euro 2012 turnuva ve elemelerinin yüzde 20’si, dünya kupası 2014 turnuva ve elemelerinin yüzde 40’ı ve euro 2016 elemelerinin yüzde 40’ı... yani bu geceki maçlar tamamlanmadan henüz uefa ülkeler sıralaması netleşti diyemeyiz...

uefa koşullarına göre elemelerde bir galibiyet 1600, bir beraberlik 800, bir mağlubiyet 400 puan. eğer 3 farklı kazanırsanız 1660, 3 farklı kaybederseniz 340 puan almanız gibi detaylar da söz konusu. ülkelerin katsayıları da birbirlerine bu kadar yakınken, bu geceki son 9 maçla birlikte sıralamaların da ciddi biçimde değişmesi söz konusu olabilir.

play-offlara kalacak 8 takım kim olursa olsun, türkiye’nin seribaşı torbada olamayacağı kesin. dün geceki sonuçlarla slovenya dahil tüm muhtemel rakipler üstümüzde artık. ama seribaşı torbasında yer alacak 4 ekip de henüz kesinleşmiş değil. yine de zlatan dışında zayıf bir nesli olan isveç’le bosna-hersek’in muhtemel rakiplerimiz arasında olması daha güçlü bir umut sebebi.

7)huzur
evet, play-offlarda muhtemel rakiplerimiz arasında korkutucu olanlar da var. modriç’li, rakitiç’li, mandzukiç’li, srna’lı hırvatistan’ı play-offları bırakın, turnuvada bile çok az ülke karşısında görmek ister. konoplianka’lı ukrayna da öyle. ama bizim milli takımın bu kuraya favori olarak girmemesi de bence bir avantaj.

çünkü bu ulusal takım ne zaman sakin, ne zaman sessiz, ne zaman kibirden ve gerilimden uzak kalıyor, o zaman başarılı oluyor. ne zaman geriliyor, ne zaman birilerini hedef gösteriyor, ne zaman kibir batağına düşüyor, o zaman dizler titriyor, başarısızlık geliyor.

ben bu huzur ortamının, milli takımın en büyük kozu olduğunu düşünüyorum şu an...    

uğur meleke, milliyet gazetesi spor yazarı.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;