Görüş

Hamas-İsrail diplomasi savaşını kim kazanacak?

İsrail-Filistin Sorunu'nda her iki taraf da dünya kamuoyunu kendi lehine çevirmeye çalışıyor. İsrail, Filistin işgalinin kabullenilmesine; Hamas ise İsrail'e yönelik desteğin yavaş yavaş yok olacağına bel bağlamış durumda. Orta vadede bu diplomasi savaşının galibinin Hamas olacağı, ancak İsrail'in de tek devletli çözümde ayak direyeceği açık.

İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonunu desteklemek için Avrupa ülkeleri ve ABD'de yaşayan Yahudilerin öncülüğünde gösteriler düzenleniyor. [Reuters]

bugün israil/filistin olarak adlandırabileceğimiz coğrafi bölge, neredeyse yüz yıldır şiddetin pençesinde kıvranıyor. bölgede filistinli araplar ile yahudi yerleşimciler arasında toprak işgali hakkıyla ilgili bitmeyen bir mücadele yaşanıyor. her iki taraf da kendi haklarının, yasalar nezdinde onaylanmasını sağlamaya ve dünyanın farklı yerlerinde yaşayan kendi "insanlarının" desteğini arttırmaya çalışıyor. her ikisinin de amacı, dünya kamuoyunu yanlarına çekmek.

değişen jeopolitik gerçekler, oyunun şeklini de değiştirdi. ingiliz ordusu 1917'de bu bölgeyi işgal ederek buradaki osmanlı imparatorluğu hakimiyetine son verdi. bu değişiklik neticesinde ilerleyen yıllarda milletler cemiyeti'nin onayıyla birleşik krallık filistin mandası kuruldu. işgalci ingiliz hükümeti, yine 1917 yılında balfour deklarasyonu adıyla yayınladığı bildiride, filistin'de yahudiler için milli bir yurt kurma amacını da dile getirmiş oldu.

lakin "yurt" muğlak bir terimdi ve taşıdığı anlam, o günden beri tartışma konusu. manda yönetimi, 1920'lerde alınan bir dizi karar neticesinde trans-ürdün (bugünkü adıyla ürdün) ve filistin olarak ikiye ayrıldı. trans-ürdün, zaman içinde bağımsızlaşacak bir arap devleti olarak tanımlanmıştı. filistin ise ürdün'ün batısında kalıyordu ve daha farklı bir şekilde yönetilmesi öngörülüyordu.

siyonizm, 1947 yılında yahudi dünyasının ancak küçük bir kesimince desteklenirken, 1967 ve bilhassa da 1973'teki savaşlar, verilen desteğin büyüyüp sınırsız hale gelmesinde etkili oldu. 

by Immanuel Wallerstein

birleşmiş milletler (bm), 1947 yılında ürdün'ün batısındaki toprakların biri yahudi, diğeri arap olmak üzere iki devlete ayrılmasını kararlaştırdı. siyonist liderler, bu karara dayanarak 14 mayıs 1948'de israil devletinin bağımsızlığını ilan etti. hemen ardından ise yeni kurulan yahudi devleti ile arap ülkeleri arasında savaş çıktı. yani bu defa taraf ülkelerin silahlı kuvvetlerinin de dahil olduğu çok daha yoğun bir şiddet yaşandı.

savaş sonunda imzalanan ateşkes ile bm'nin daha önce belirlediği sınırlar değişti. bölge, 1967 (altı gün savaşı) ve 1973 (yom kippur savaşı) yıllarında iki büyük savaş daha yaşadı. 1973'teki savaşın ardından, ürdün'ün batısındaki toprakların tamamı fiilen israil'in eline geçti.

yaşanan savaşlar, her iki grubun da gördüğü desteğin vasfını ve seviyesini değiştirdi. siyonizm, 1947 yılında yahudi dünyasının ancak küçük bir kesimi tarafından destekleniyordu. 1967 ve bilhassa da 1973'teki savaşlar, bu konudaki tutumların değişmesi, verilen desteğin büyüyüp hemen hemen sınırsız hale gelmesinde etkili oldu. öte yandan, her üç savaşta da tüm arap devletleri birlikte yer almışsa da, 1967'den sonra filistinli araplar, mücadelelerinin siyasi kontrolünü kendi ellerine alma yoluna gittiler. artık filistinli arapların yeni temsilcileri, filistin kurtuluş örgütü (fkö) idi. filistinli farklı hareketleri bünyesinde toplayan bu konfederasyonun başına ise bu çatı altındaki en büyük örgüt olan fetih'in lideri yaser arafat getirildi.

fkö, karargahını lübnan'ın başkenti beyrut'ta kurdu. 1982 yılında israil silahlı kuvvetleri fkö'yü yok etme amacıyla lübnan'a girdi. işbirliği yaptıkları lübnanlı bir takım maruni örgütler, sabra ve şattila mülteci kamplarını basarak 2 bin kadar filistinliyi ve lübnanlı şiiyi katlederken, israil ordusu kılını bile kıpırdatmadı.

hatta olayı araştırmak için israil hükümeti tarafından kurulan kahan komisyonu, dönemin savunma bakanı ariel şaron'un yaşananlarda manevi sorumluluğu olduğuna hükmetti ve bunun üzerine şaron, görevinden istifa etmek zorunda kaldı. fkö yönetimi, bm güçlerinin koruması altında beyrut'tan ayrılarak tunus'a geçti. savaş, lübnan'da hizbullah adıyla bir şii hareketinin kurulmasına da yol açtı. güçlenen hizbullah, 2006'daki ikinci lübnan savaşı'nda israil'i ülkeden çekilmek zorunda bıraktı.

işgal altındaki filistin'de ise iki kez intifada (ayaklanma) yaşandı ki, israil bunları bastırmakta son derece zorlandı. hamas ile israil arasında süregelen ve uzun bir müddet daha devam edecek gibi görünen mevcut savaşın arka planında işte bunlar var. hamas, askeri açıdan israil için ciddi bir tehlike arz etmiyor. iktisadi bakımdan kıyaslarsak, israil fena durumda değil; lakin gazze, israil ablukası yüzünden her konuda büyük sıkıntı yaşıyor. lakin asıl mücadele diplomasi alanında yaşanıyor ki, burada taraflar daha eşit koşullar altında.

israil'in tutumu belli. askeri istihbarat teşkilatı (aman) eski başkanı amos yadlin'in new york times'a yazdığı makalenin başlığında belirtildiği üzere israil, askeri gücünü kullanarak "hamas'ı yok etmek" istiyor. kısa bir süre öncesine kadar israil'in abd büyükelçisi olarak görev yapan michael oren ise washington post için kaleme aldığı görüş yazısında bunu daha da açık bir dille ifade etmiş. oren, israil'in batılı dostlarına bu işe karışmamalarını ve her şeyden öte, israil işini bitirmeden ateşkes sağlamaya çalışmamalarını söylüyor.

analitik açıdan bakarsak, bu diplomasi savaşının orta vadede galibinin hamas olacağı, ancak israil'in de ayak direyeceği açık. 

by Immanuel Wallerstein

hamas'ın tavrı da aynı şekilde net. gazze halkının "dünyanın en büyük hapishanesinde yavaş yavaş ölmekte olduğunu" belirten hamas lideri halid meşal, ateşkesin ancak bu sekiz yıldır uygulanan ablukanın kaldırılması ile mümkün olacağını dile getirdi. uluslararası toplum, sürekli ve filistinliler aleyhine orantısız bir şekilde artan can kaybı ile gazze'de yaşanan büyük çaplı yıkım karşısında "insanlık namına ateşkes" yapılması çağrısında bulunuyor. bm güvenlik konseyi de israil ve filistin'e oybirliği ile ateşkes çağrısı yapmakta.

diplomasi oyununda mesele kimin kiminle müzakerede bulunduğudur. başlangıçta (hamas'ın ezeli düşmanı) mısır, israil'e danışıp hamas'a haber bile vermeden bir takım ateşkes koşulları ilan etti. daha sonra ise dünya güçleri, mısır'ı aradan çıkarıp katar ve türkiye aracılığıyla müzakerelerde bulunmak suretiyle hamas'ı da sürece dahil etmek istedi. bu girişimin abd dışişleri bakanı john kerry tarafından da desteklenmesi, israil tarafından "ihanet" olarak nitelendirilerek kınandı.

hamas-israil çatışmasında, her iki taraf da dünya kamuoyunu lehine çevirme gayreti içerisinde. israilliler, filistin üzerindeki işgalin fiilen kabullenilmiş olmasına güveniyorlar. başbakan binyamin netanyahu, israil'in ürdün ve suriye sınırında sürekli asker bulundurma niyetinde olduğunu ve hamas'ın "sivilleştirilmesi" konusunda ısrar ettiğini bir kez daha doğruladı. hamas ise dünyanın israil'e yönelik desteğinin yavaş yavaş yok olacağına bel bağlamış durumda.

analitik açıdan bakarsak, bu diplomasi savaşının orta vadede galibinin hamas olacağı, ama israil'in de ayak direyeceği açık. tel aviv, hamas ile filistin yönetimi arasında varılan ve hamas'ın üstü kapalı olarak da olsa iki devletli bir çözümü kabul ettiği yeni anlaşmayı desteklemek yerine, tüm gazabıyla uğraşıp tek devletli çözümünü elde edecektir. israil, hamas'ı örgüt olarak yok edebilir. fakat bu durumda elbette karşısında uysal filistinlileri değil, şimdilik filistin'de gerçek anlamda pek bir varlık göstermeyen hilafet yanlılarını bulacaktır.

yale üniversitesi sosyoloji bölümü öğretim üyesi. otuzdan fazla kitabın yazarıdır. bunlar arasında 'modern dünya sistemi' (the modern world system) uluslararası ekonomi-politik teorileri arasında bir ekol oluşturmuştur. prof. wallerstein’in onlarca yıllık çalışmaları, küresel kapitalizm eleştirileri ve ‘sistem karşıtı hareketleri’ desteklemesi, dünya çapında bir toplumsal analiz uzmanı olarak tanınmasını sağlamıştır.

twitter’dan takip edin: @iwallerstein

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Immanuel Wallerstein

yale üniversitesi sosyoloji bölümü öğretim üyesi. otuzdan fazla kitabın yazarıdır. bunlar arasında 'modern dünya sistemi' (the modern world system) uluslararası ekonomi-politik teorileri arasında bir ekol oluşturmuştur. prof. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;