Görüş

Havuzu doldurmak

İngiltere Premier League yeni yayın ihalesiyle birlikte Amerikan Futbol Ligi'nin ardından dünyanın en pahalı spor organizasyonu haline geldi. Alper Öcal, bu yükselişin nedenlerini yazdı.

Konular: Spor, Futbol

1992 yılında premier league kurulduğunda, bskyb televizyonunun maç başına lig yönetimine ödediği para 630 bin sterlindi. 5.14£ karşılığında satılan yeni yayın haklarıyla bu bedel 10 milyon sterlini aştı. premier league böylelikle nba'i de sollayarak, amerikan futbol ligi'nin (nfl) ardından  dünyanın en pahalı spor organizasyonu oldu. hatta kimi hollywood yapımlarını da solladı. örneğin leicester city ve burnley arasındaki maçın yayıncı kuruluşlara maliyeti, bütçesinin 10 misli gişe yapmış ve bu yıl oscar için yarışacak the imitation game filminin toplam maliyetinden daha pahalı. whiplash, boyhood, the theory of everything gibi yılın ödüllü ve gişe başarısı olan diğer filmleriyle de benzer kıyas yapılabilir.

premier league ürün olarak bu ihaleden önce de dünyanın en büyük futbol markasıydı ama değeri bu denli arttıran unsurlar arkasında fazla üstünde durulmayan faktörler de var.

rekabet ilki bein sports ile eurosport'u bünyesinde barındıran katar merkezli discovery group'un tehdidinin iki firmayı daha agresif olmaya zorladığı aşikâr. sky yatırımcıları için bu hamle sonucun açıklandığı gün hisselerindeki değer kaybına bakılırsa biraz riskli görünüyor. 960 m. £ ödeyen ve hisseleri %3 yükselen bt grubunun yatırımcıları ise memnun gibi. 

sky grubunun gözü karartmasında mevcut 11 milyon üyesinin başka bir seçim yapma ihtimalini ortadan kaldırmak istemesi de yadsınamaz. bu üyelerin ne kadarının spor kanallarını satın aldığını açıklamıyorlar ama premier league'in küresel gücü ve prestiji bile yunanistan nüfusundan fazla olan üye sayılarını korumak ve geliştirmek adına büyük bir teminat. öte yandan kulüplerin, futbolcuların ve menajerlerin cebi ligin yayın değerindeki % 41,2'lik bu artışla iyice dolacakken, aradaki farkın yine o üyelerin cebinden karşılanma ihtimali yüksek.  

2016 yılından itibaren premier league'in dibindeki kulüp en az 99 milyon sterlin kazanacak. şampiyon ise 150 milyon. mevcut pariteyle yaklaşık 134 ve 202.5 milyon €'ya denk geliyor.

by Alper Öcal


ingiliz taraftar dernekleri de durumun farkında ve çatlağı yamamak için kulüplerin böyle bir kaynağa kavuşmalarıyla bilet fiyatlarını düşürmelerini isteyen açıklamalar yapmakta gecikmediler.

kombinelerdeki en ucuz kategorilerde son iki sezona göre %8.7 artış yaşanarak premier league'de ortalama fiyatlar 468 £'den 508.5£'e ulaşmıştı. günlük bilet fiyatlarındaki artış ise %13. aynı dönemde ülkedeki geçim gideri artışının iki katı. arsenal 29£ indirime gitmesine rağmen bu sezon da 97£ ile en pahalı bileti satan kulüp. bu bedel ligdeki 7 kulübün en pahalı biletinden iki misli fazla. kombinelerde de durum farklı değil. topçulara gönül verenler 27.36£ ile emirates'te takımlarının bir golüne en fazla ödeyen takımken, city taraftarı 4.38£ ile keyif yapıyor. city yönetiminin 299 £'e sattığı kombine, sadece epl'nin tamamında en ucuz olma özelliğini taşımıyor, alt liglerdeki 29 hatta 1 konferans takımının sezonluk biletlerinden bile pahada hafif.

astronomik yayın bedeline ian wright'ın bakış açısı ise çok farklıydı. jamaika asıllı efsane ingiliz golcü "premier league'e 5 milyar ödenecek ama bahse girerim biz yine grassroots için bulunamayan fonları konuşacağız" diyerek ülkedeki altyapı sorununa dikkat çekti. premier league yönetiminin cevabı ise 152 adet 3. jenerasyon suni çim saha yapılacağını duyurmak oldu. ayrılan bütçe 168 milyon sterlin ancak grassroots için ödeneğin lig gelirine oranı yine de %5'i aşamıyor.

avrupa'da makas açılıyor

premier league'e akıtılan bu kaynak üzerinde dönen tartışmaların türkiye'deki izleyici arasındaki, bireysel yansımaları züğürtlük esprileri, zenginlik kompleksi içine sıkışmış görünüyor. kurumsal olarak ise yabancı kuralının esnetilmesiyle birlikte daha rekabetçi olacaklarını düşünen uluslararası kulüplerimiz, yeniden nasıl rekabet edecekleri telaşı içine fazla seslendirmese de düşmüş durumda. haklılar ama yalnız değiller. avrupa futbolunun tamamı da aynı kaygıyı taşıyor.

premier league'de geçen sezon dağıtılan yaklaşık 1.9 milyar € tutarındaki yayın gelirinden en az parayı  74.5 milyon € ile cardiff city almıştı. fransa şampiyonu psg aynı sezon 44.5 milyon €, ispanya şampiyonu atletico madrid 42 milyon €, almanya şampiyonu bayern münih ise 37 milyon € kazanabilmişti. 
 

avrupa'nın beş büyük ligi arasında havuz sistemini uygulamayan ve yayıncı kuruluş mediapro'ya kulüplerle birebir pazarlık imkânının verildiği tek lig olan ispanya da etekleri tutuşanlardan.  

by Alper Öcal

2016 yılından itibaren premier league'in dibindeki kulüp en az 99 milyon sterlin kazanacak. şampiyon ise 150 milyon. mevcut pariteyle yaklaşık 134 ve 202.5 milyon €'ya denk geliyor. yani crystal palace, hull city gibi takımlar roma, marsilya, benfica ve ajax gibi kulüplerin sezonda ürettiği tüm gelirin daha fazlasını tek başına yayından alacak.

deloitte'in yayımladığı 2014 para ligi raporunda 30 kulübün 8'i premier league takımlarından oluşurken son raporda bu sayı 14'e çıkarak rekor seviyeye ulaşılmıştı. 144 m. €'luk toplam geliriyle listeye 20. sıradan giren everton, bunun % 73'ünü yayın haklarından sağlamıştı. manchester'ın iki kulübü ve liverpool dışında listedeki diğer 11 britanya kulübünün de ana gelir kalemini yayınlar oluşturuyordu. 2012-13 istatistiklerine göre epl kulüplerinin gelirlerinde yayının payı % 50 civarındayken, yeni ihaleyle 60'ın üzerine çıkacak. yayın geliri ağırlığının % 39 olduğu 2015 deloitte para ligi'nin iki sezon sonraki 2017 versiyonunda tüm premier league takımlarını görmemiz işten bile değil.

öte yandan bundesliga kulüplerinin gelir kalemleri arasında yayın haklarının oranı sadece %29 ve hâl böyleyken reaksiyonlar da gecikmiyor. bundesliga'nın patronu christian seifert ortaya çıkan tablonun kendilerini nasıl etkileyeceğine ve planlarına dair söyledikleri önemli:

"bundesliga haklarının yakın gelecekte bu fiyatla satılması imkânsız. bu yüzleşmek durumunda olduğumuz bir zorluk. dünyanın en iyi oyuncularını hâlâ almanya'ya getirebileceğimizden emin olmamız için rağbet görmeyen seçeneklere yönelmeye hazır olup olmadığımızı dürüstçe tartışmamız gerekli."



bundesliga ve la liga'nın pozisyonu

seifert'in rağbet görmeyen seçeneklerden kastettiği iki şey olabilir. ilki, takım sayısını arttırarak ingiltere'de olduğu gibi 20 kulüplü bir lig düzenlemek. buradaki sorun ingiltere'nin kışının yumuşak olması ve sık fikstürde hafta arası maçlarının yayıncı açısından cazibesini kaybetmezken almanya'nın iklim açısından sahip olduğu dezavantaj. asıl radikal hamle ise maç saatlerini premier league ile minimum çakışacak şekilde yeniden düzenleyerek daha geç bir saate almak. burada da taraftarın onlarca yıldır süregelen alışkanlığı ve görece çok daha ucuz izlediği maçların fiyatının artma ihtimali önlerini tıkıyor.

avrupa'nın beş büyük ligi arasında havuz sistemini uygulamayan ve yayıncı kuruluş mediapro'ya kulüplerle birebir pazarlık imkânının verildiği tek lig olan ispanya da etekleri tutuşanlardan. barcelona ve real madrid senelik 140 milyon € gelirle ligin lokomotifi. rekabet etme sıkıntıları elbette yok ama onları 48 milyon ile takip eden valencia, 42 milyon kazanan atletico madrid ya da 18'er milyon € kazanan ligin dibindeki 5 takım için aynı pembe tabloyu çizmek imkânsız. la liga'da yayından en fazla kazananla en az kazanan arasında yaklaşık 8 misli fark var. ingiltere'de bu oran 1.5, almanya'da 2, fransa'da 3.5, italya'da 5.25. 
 

1,3 milyon şehir nüfusu olan kayserispor, geçen sezon küme düşmesine rağmen 11 milyon € ile ligde yayın geliri en az olan kulüptü. 10'da biri nüfusa sahip isviçre şampiyonu basel ise yayın haklarından senelik 2 milyon € kazandığı halde avrupa kupalarında son 5 yılda en fazla puan 20 kulüpten biri. 

by Alper Öcal

la liga'nın yayın hakları bu sezon sonunda yenilenecek ve ispanyol kulüpleri adaletsiz tablonun düzeltilip havuz sistemine geçilmesi için kazan kaldırdı. espanyol kulübü başkanı joan collet önümüzdeki iki ya da üç hafta içinde ilerleme kaydedilmezse greve gidip ligi askıya alacaklarını açıkladı.

atletic bilbao dışındaki tüm kulüpler, real madrid ile barcelona da dahil olmak üzere havuzu mecburi kılan yasanın çıkması için bastırıyor. amaç, adaletli bir gelir paylaşımıyla zirvedeki kulüpleri daha fazla zorlayacak bir lig vasatı yaratmanın yanı sıra yıllık 650 milyon € değerinde olan ligin değerini iç ve dış pazarda yükseltmek.

premier league'in 2013-16 sezonları arasında dünya genelinde yıllık 864 milyon € gelir elde edip la liga'nın ispanya içindeki ederinden fazlasını cebe indirdiği düşünüldüğünde ortaya koyan aklın doğru olduğu su götürmez.

arsenal'in aynı zamanda ekonomi diplomalı menajeri arsene wenger'in geçtiğimiz günlerde kulübün resmi sitesindeki "avrupa fakirleşirken dünya zenginleşiyor ve avrupa futboluna yatırım yapıyor. şu an için sadece ingiltere'ye. bu sürecek mi ? pek emin değilim." tespitinin zamanlaması bu açıdan mükemmel.

fransız menajer uzun vadede doğru bir soru olsa da şimdilik sadece wenger özelinde değil tüm premier league organizasyonu rahat edebilir.

süper lig'in delik havuzu

ingiltere'nin zirve ligi bulunduğu yere 35 senede tırmandı. 1979'da iran devriminin tetiklediği petrola bağlı enerji krizi ve stagflasyon sonucu birleşik devletler'in kemer sıkma politikası tüm dünyayı titretirken; ingiltere'nin payına aynı yıl yapılan seçimlerde iktidardaki işçi partisi'nin kaybedip, yerine neo liberal – muhafazakar margaret thatcher'in düşmesiyle olaylar gelişmişti.

premier league, o dönem thatcher'in siyasi ve ekonomik yaklaşımların ek olarak 1985'te holiganizmi önlemek için kurdurduğu savaş kabinesi ile ince ince planlanan bir politikanın doğal sonucu. ayrı bir yazı konusu olur. ne avrupa'nın büyük ligleri, ne de önce özal şimdi erdoğan döneminde aynı neo liberal muhafazakar süreçten geçen ve futbolda da ingiltere'in ayak izlerini takip eden türkiye yakın zamanda bu farkı kapatabilir. 

fenerbahçe'nin şu sıralar yine havuzu terketme olasılığı dillendirmeye başlamasından da bu anlaşılıyor zaten. aziz yıldırım'ın anadolu kulüplerinin tribün, organizasyon ve ticari açıdan lige katkısını yetersiz görüp eleştirmesi çok haklı. istanbul şampiyonlarını çıkardığımızda ortalaması 4500 olan tribünlerle, birkaç istisna dışında kötü futbol ve zeminlerle, verimsiz altyapı organizasyonlarıyla ve en önemlisi bilinçsiz yönetimlerle anadolu kulüplerine verilen pay ve devlet eliyle yapılan statlar kötüyü ödüllendirmekten farksız. devlet statları yeniliyor, kulüplere her türlü maddi teşviği veriyor ama bir sistem kurulmadığı için, nepotist tartışmalar içinde yuvarlanıp gidiyoruz.

1,3 milyon şehir nüfusu olan kayserispor, geçen sezon küme düşmesine rağmen 11 milyon € ile ligde yayın geliri en az olan kulüptü. 10'da biri nüfusa sahip isviçre şampiyonu basel ise yayın haklarından senelik 2 milyon € kazandığı halde avrupa kupalarında son 5 yılda en fazla puan 20 kulüpten biri. oyuncu maaşlarının gelirlere oranı % 43 ve 32 milyon € net varlığa sahipler.

anadolu kulüplerinin çaba bile göstermeden sürekli hazıra konduğu, devlet ve federasyonun da seyirci seçecek lükse sahip olduğunu sandığı bir ortamda, fenerbahçe menfaatleri için sürünün tersine hareket etmeyi mantıklı buluyor olabilir. ancak köhnemiş ve zayıflamış bir organizasyonun parçası olmak uzun vadede fenerbahçe'ye rekabet avantajından çok handikap olarak geri dönecektir.

havuzu boşaltmak değil doldurmak zor olan, ve paradan da fazlası gerek.

alper öcal 1982 doğumlu. beykent üniversitesi mis ve işletme bölümlerinden mezun. vatan gazetesinde spor yazarlığı, lig tv'de brezilya serie a ligi danışmanlığı ve bloomberg ht kanalında futbol ekonomisi üzerine program yaptı.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir

kaynak: al jazeera
 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;