Görüş

Irak'ın 'dindar' hükümeti

İbadi’nin bazı politikalarının Maliki’den farklı olması, her ikisinin yöntem itibarıyla farklı olduğu anlamına gelmez. Hatta İbadi’nin Maliki’nin politikalarını sürdürdüğünü kesin bir dille söyleyebiliriz.

Irak'ta Maliki'nin (solda) sekiz yıllık başbakanlığı 2014'te sona erdi, yerine geçen isim İbadi oldu. [Fotoğraf: AP-Arşiv]

bir özdeyiş şöyle der: dindarlık (takva) özü itibarıyla bir gerçeğin ve aidiyetin soyut iddiası değildir, kalbi dolduran ve salih amelle organlarda tezahür eden bir duygudur. dolayısıyla sadece dini veya dini olmayan sloganların atılması, beraberinde vatandaşların canlarını, mallarını, özgürlüklerini ve onurlarını koruyan eylemler gelmedikçe hakikate dair hiçbir şeyi değiştirmez.

2003 yılı sonrası, irak’ta şii ve sünni ‘siyasal islam’ın ön plana çıktığı bir dönemin başlangıcına işaret eder. bu dönemde dini partiler devletin birçok kurumuna hâkim oldu. hatta bu partilerin çoğu, diktatörlükten kurtulmak ve keza ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ kuralından hareketle irak’ın işgalini kolaylaştırmak için dini-siyasi fetvalarla amerikan işgalini desteklediler.

niyetimiz, irak’taki dini partilerin tarihsel okumasını yapmak değil. ancak bugün bu partiler irak'ta siyasi karar organını ellerinde tutuyorlar. acaba dindar olduklarını ve allah’tan korktuklarını iddia eden bu partiler, ülkenin ve vatandaşın refahını ve çıkarlarını sağlamakta başarılı oldu mu?

hiç kuşkusuz bu sorunun yanıtı, çok kapsamlı ve ciddi araştırmalar gerektiriyor. gerçeğe uygun, şahsi eğilimlerden uzak, nesnel bir değerlendirmeye varmak için hayali değil, ‘gerçek başarılara’ ihtiyaç var.

gerçeğe uygun, şahsi eğilimlerden uzak, nesnel bir değerlendirmeye varmak için hayali değil, ‘gerçek başarılara’ ihtiyaç var.

by Casim Şummeri

irak'ın önceki dönemi, gerçekler karşısında direnemeyen zayıf gerekçelerle milyonlarca masum insanın öldürüldüğü, tehcir edildiği ve tutuklandığı kanlı olaylarla doluydu. irak için terör ‘ülkeye yönelik bir terör’ olmaktan çok bir 'devlet terörü' hâlini aldı. dolayısıyla mantıksız ve yetersiz politikaları haklı çıkarmak için terör gerekçesi devam ettirilemez.

burada irak’taki islami siyasi çalışma döneminin 1957 yılında kurulan irak islami dava partisi'yle ilgili kısmına değineceğim. zira partinin liderleri bugün iktidarın başındalar.

iraklılar, islami dava partisi'nin lideri nuri maliki’nin sekiz yıldan uzun süren başbakanlığı ve bu görevinden zorla ayrılması sonrasında hâlâ aynı vaziyetteler.

maliki'nin devamı olarak ibadi

bugün, irak’ta maliki’nin halefi, yol arkadaşı ve islami dava partisi'nin ileri gelenlerinden sayın haydar ibadi’nin iktidar koltuğuna oturmasının ardından gerçeklikten uzak birçok soru duymaya başladık. her söyleşi veya tartışmada tekrarlanan ‘iraklılar açısından ibadi, maliki’den daha iyi değil mi?’ sorusu da bunlardan biri.

yanıt bazı irak uzmanlarının düşündüğü kadar kolay değil. bunun bir dizi sebebi var:

1) ibadi, maliki’nin sekiz yılı aşan diktatörlüğü dönemindeki politikalarına itiraz etmedi. bu tutum ibadi’nin maliki'nin mezhepçi, dışlayan ve marjinalleştiren politikalarına zımnen onay verdiğinin açık göstergesidir.

2) ibadi’nin dışlanmış eyaletlerin halklarına (anbar, selahaddin, diyala, musul, kerkük ve bağdat kemeri bölgelerinin çoğunluğu) yönelik politikası net değil. bu halkların bir yılı aşkın süredir devam eden barışçıl gösterilerde dile getirdiği anayasal ve hukuki taleplerinin ne olacağı belirsiz.

3) felluce, hit, samarra, tikrit, mikdadiye ve başka kentlerde işid savaşçılarının yakalanması adı altında gelişigüzel öldürme politikaları devam ediyor. maliki de aynı gerekçeyle bu kentlerdeki halkın canlarını, ırzlarını ve mallarını hiçe saymıştı.

ibadi yaklaşık iki ay önce içlerinde işid unsurları olsa dahi evlerin bombalanmaması talebinde bulundu ancak üzerinden 24 saat geçmeden ağır silahlar tekrar savunmasız sivilleri vurdu. ibadi’nin gerçeklerle örtüşmeyen medyatik açıklamalarla neyi amaçladığını bilemiyoruz. kamuoyunu saptırmak mı istedi, yoksa medyada kendini pazarlamak mı?!

şimdi bu göçmenlere mikrofon uzatsak ve onlara "evlerinizi niçin terk ettiniz?" diye sorsak büyük çoğunluğu, "uçak ve top bombardımanı, şii halk topluluğu milislerinin suçları sebebiyle" diyecektir.

4) gelişigüzel tutuklamalar da devam ediyor. bu tür tutuklamalar (tutuklama emri olsun veya olmasın) maliki döneminde hangi oranda uygulandıysa aynen sürüyor. geçen kasım ayında 1523 vatandaş tutuklandı. bu da maliki ve ibadi dönemlerinde aynı politikaların sürdüğünü teyit ediyor.

5) şii milisler (halk topluluğu milisleri) açıkça tekrar ortaya çıktı. hem de modern irak tarihinin başka hiçbir döneminde görülmediği kadar. bugün bu milisler vatandaşları öldürüyor, kaçırıyor ve birçok şehirde evlerini yakıyorlar. buhriz, medain, latifiye, mahmudiye, dura, taci ve başka bölgeler, yasadışı olarak, dini ve hukuki destek alan bu milislerin suç işleme sahasına dönüştü.

maliki ile ibadi döneminin farkları

tüm bunlarla birlikte maliki ile ibadi arasında farklı politikalar da var. bunlardan bazıları şunlar:

1) ibadi, savunma ve içişleri bakanlıklarını vekaleten yürütmeyi sürdürmedi, silahlı kuvvetlerin başkomutanı olması hesabıyla bu yükten kurtuldu. oysa bu iki bakanlık maliki tarafından 8 yılı aşkın süre vekaleten yürütüldü.

2) maliki’nin savunma ve içişleri bakanlıklarına nezaret etmek için oluşturduğu silahlı kuvvetler başkomutanlık ofisini kaldırdı. bu da zahiren de olsa maliki’yle bazı kararlarında farklı düşme girişimine işaret ediyor.

3) ibadi, bakanlıklardaki mali ve idari yolsuzluğu bitirmek için ‘ciddi’ bir kampanya başlattı. ilk olarak da güvenlik bakanlıklarını ele aldı. ibadi şimdiye kadar orduda görevli olmayan 50 binden fazla kişiye maaş verildiğini belirtti. iyad allavi ise savunma ve içişleri bakanlığında bu sayının 250 bin kişi olduğunu söylüyor.

aynı alanda ibadi, maliki’ye bağlı oldukları söylenen onlarca komutanı değiştirmeye çalıştı. çoğunluğunu emekliğe sevk etti.

4) ibadi, hükümetin dış politikasını değiştirmeye, devletin komşu ve bölge ülkelerine yönelik açılımını artırmaya çalıştı. bununla birlikte iran nüfuzu ve müdahalesine kapı açık tutuldu. hükümetin (amerikan baskıları yanı sıra) içinden geçtiği siyasi ve güvenlik krizinin, ibadi'yi birçok komşu ve bölge ülkesiyle ilişkilerde sağlam kapılar açmaya sevk ettiğini düşünüyorum.

iraklıların güvenliğin sağlanması ve siyasi sürecin korunması gerekçesiyle ordu, polis ve halk topluluğu çetelerinin cinayetlerinin, tutuklamaların, tehcir ve evleri imha politikalarının devam ettiği ortada.

by Casim Şummeri

son olarak burada şöyle bir sorgulamada bulunabiliriz: ibadi hükümetinin izlediği bu politikalar iraklıların derin yaralarına merhem olabilir mi?

iraklıların güvenliğin sağlanması ve siyasi sürecin korunması gerekçesiyle ordu, polis ve halk topluluğu çetelerinin cinayetlerinin, tutuklamaların, tehcir ve evleri imha politikalarının devam ettiği ortada.

ibadi’nin bazı politikalarının maliki’den farklı olması, her ikisinin yöntem itibarıyla farklı olduğu anlamına gelmez. hatta ibadi’nin maliki’nin politikalarını sürdürdüğünü kesin bir dille söyleyebiliriz. irak’ın karışık gerçeği, siyasi ve güvenlik olarak aşınan şartların değiştirilmesi için ciddi eylemlere ve gerçekçi bir iradeye ihtiyaç duymaktadır. medyatik açıklamaların ve ses getiren konuşmaların, 'devlet terörü' çekici ile diğer terörün orağı arasında kaybolan irak vatandaşlarının nezdinde, ulaşılması zor bir hayale dönüşen hedefleri gerçekleştirmek için yeterli olmadığını düşünüyorum.

kanımca, çifte standartlı politikaların sürmesiyle, (kendi canını, onurunu ve malını koruyarak) silah taşıyan herkese muhalif oldukları için ‘terörist’ gözüyle bakan birileri olduğu müddetçe boş bir halka içinde dönüp duracağız. muhalif olmayıp silah taşıyanlar ‘mücahit’ olarak görülmektedir. hakkı söyleyenler ‘fitneci’ sayılırken, söylemeyenler ‘batılın üzerindeki kılıç’ olarak kabul edilmektedir. bu hasta politikalar sürdükçe irak treninin doğru ray üzerinde hareket etmesi mümkün olmaz. bu doğru rayların yapımının ne zaman tamamlanacağını da bilemiyoruz. 

casim şummeri, iraklı yazar ve gazeteci. ürdün uluslararası islami ilimler üniversitesi'nde islam siyaseti alanında doktorasını tamamladı. makaleleri birçok gazete ve internet sitesinde yayınlanıyor.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Casim Şummeri

iraklı yazar ve gazeteci. ürdün uluslararası islami ilimler üniversitesi'nde islam siyaseti alanında doktorasını tamamladı. makaleleri birçok gazete ve internet sitesinde yayınlanıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;