Görüş

İran: Çıkmazın sonuna doğru

Yemen, Irak ve Suriye'deki gelişmeler İran'ın içinde bulunduğu krizin derinleştiğini gösteriyor. Bu dönemde, Suriye sahasında Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar arasındaki koordinasyonun artması önemli.

Yemen'deki Husilere destek amacıyla Bağdat'ta gösteri düzenleyen Haşdi Şabi milislerinin elinde İran'ın dini liderlerinin posterleri vardı. [Fotoğraf: Reuters]

yemen’de halk direnişi gelişiyor, husiler ve müttefiki devrik lider ali abdullah salih’e kan kaybettiriyor. irak’taki trajedi savaşa yaklaşımla ilgili yeni bir süreç dayatıyor. suriye’de büyük saha gelişmeleri yaşanıyor. hatta lübnan’da hizbullah’a siyaset ve medya üzerinden nitelikli bir yüklenme söz konusu ve örgütün dokunulmazlığı kalktı. tüm bu gelişmeleri şu başlık altında okumak mümkün: ‘bütün hesapları ve tahminleri aşan iran müdahalesiyle mücadele noktasında arap-türk uyanışı.

suriye

bu gelişmelerin 'tesadüfen' eş zamanlı gerçekleştiğini söylemek zor. zira suriye’de yaşananlar, idlib kentinin kurtarılmasından cisruş şugur zaferi ve güneyde kasım süleymani’nin operasyonlarının başarısız olmasına kadar dikkat çeken ilerlemenin bir işaret olmaması mümkün değil. üstelik bu ilerlemenin büyük parçasını devrimcilerin çabaları ve cihatları oluşturmaktadır. hiç kuşkusuz devrimcilerin bu başarılara imza atmaları için iyi destek aldıkları şüphesiz. idlib ve cisruş şugur’u kurtaran ‘fetih ordusu’nun oluşturulması yönündeki destek de cabası. beşşar esed’in idlib’in düşmesinden türkiye’yi sorumlu tuttuğu (aynı suçlamayı cisruş şugur için de söyleyecektir) son söyleşisini dinleyenler, tartıştığımız bu boyutu daha iyi anlayacaktır.

birçok siyasi ve medya kaynağının ortaya koyduğu üzere türkiye, suudi arabistan ve katar arasında suriye sahasında koordinasyonun artması, basit bir boyut değildir. çünkü bu üç ülke arasında zıtlaşmanın yaşanması, suriye’de sadece çatışmaların seyri üzerinde değil, aynı zamanda suriye dosyasının genelindeki siyasi hareketlenme üzerinde de olumsuz etkiler bırakırdı.

bu tespitler son birkaç hafta içindeki başarıları sunduğunuz bir askerî rapor değil; ancak haberleri takip edenler bu başarılarda kuşku duyamaz. hatta iran ittifakının kendi medyası dahi bu başarıları gizleyemiyorlar. haberlerin satır arasında rejim güçlerinin ilerlemesinden bahsederken hayal kırıklıklarını gizlemeye çalışıyorlar. suriye rejimi askerleri, rejime bağlı ve dışarıdan getirilen milisler öldüğünde ve bu askerlerin bazılarının cesetleri video kayıtlarında gösterildiğinde hiçbir şey olmamış gibi görmezden gelmek zorlaşıyor. doğal olarak görmezden gelmek siyasi skandallar da içermektedir.

yeryüzünün dört bir yanından getirilen savaşçıların, devrimcilerin iradesiyle mücadelede ederken pek bir şey yapmayacakları açıktı. hizbullah’ın oynadığı önemli rol de bu kaideye dahildir. örgütün genel sekreteri yaklaşık bir yıl önce kalamun’da tehditler savurmuştu. şu ana kadar bu tehditlerle ilgili hiçbir şey gerçekleşmedi; hatta devrimciler ilerleme dahi kaydettiler.

yemen ve irak

yemen ile ilgili fazla bir açıklama yapmaya gerek duymuyoruz. zira orada halk direnişi tedrici olarak gelişiyor ve hava operasyonlarının sonuçları bir yana önceki kaos hâlinden organize bir yapıya geçiliyor. tüm bunlar husilerin kaybının özellikle güneyde gün geçtikçe arttığına işaret ediyor.

devrik lider salih’in yeni tutumu (bm güvenlik konseyi'nin kararını kabul etmesi ve husilerden bu kararı kabul etmelerini istemesi) zafer kazanma olasılığına dair taşıdığı ümitsizliğin göstergesi. özellikle de partisinin birçok yöneticisinin kendisini terk etmesi ve bağlılıklarını sunmak için suudi arabistan’a gitmesi sonrası… tabii bu durum salih’in körfez ülkeleriyle, "husilerin satılmasını" içeren bir anlaşmaya varmaktan umutsuz olduğu anlamına gelmez.

irak da bu gelişmelerden uzak değil; ancak orada düşman, tüm tarafları kendisine karşı birleştiren işid örgütü. bununla birlikte haşdi şabi (halk topluluğu) milislerinin açık ara başarısızlığı ortada; işid, tikrit’i kaybetmesine rağmen büyük başarılar elde etti. burada iran ittifakının gerilemesinin ardında irak başbakanı haydar ibadi’nin amerikan desteğini milislere yeğleme girişimi yatıyor. özellikle washington’ın, bu milislerin katılması hâlinde anbar savaşına müdahale etmeyeceğini açıklamasının ardından ibadi böyle bir karar aldı. irak başbakanı, tikrit’te milislere karşı amerikan desteğini seçti. gerçi milisler bir şekilde sahada varlar; ancak başarısız olmaları, ibadi’yi böyle bir tercihe zorladı. ve bu tercih tikrit’in alınmasında belirleyici oldu.

ibadi irak’ta milislerin olmadığını dile getirirken aslında adeta güneşi balçıkla sıvamaktadır. zira ibadi içine düştüğü trajediden kendisini kurtaracak bir destek kapısı arıyor. aynı zamanda ibadi çevresindeki arap ülkelerinden destek bulmak umuduyla korkunç iran nüfuzu ile kendi iktidarı arasında bir denge kurmaya çalışıyor ve doğal olarak nuri maliki deneyimini tekrarlamamak için fırsat kolluyor.

iran medyasında ibadi’ye yönelik öfkenin işaretleri (sınırlı da olsa) mevcut. bu öfke, iranlı yöneticilerin ibadi’nin tahran’ın gücünü sınırlamaya çalıştığı ve başına doğrultulmuş bir kılıç olmasını istedikleri milislerin bir şekilde zayıflatılacağı yönündeki düşüncelerini yansıtıyor. bununla birlikte bizler ibadi’den fazla umutlu değiliz. zira o mezhepçi yapısının ve manevraya pek alan bırakmayan iran tecavüzlerinin esiridir. ancak irak’ta iran’ın gücünün gerilediğine, suriye ve yemen’de olduğu gibi orada da trajedinin artması ihtimaline işaret edebiliriz.

aylardır hz. hüseyin derecesinde bir ikona dönüşecek kadar gündeme oturan kasım süleymani’nin sesinin (ki hz. hüseyin’in zorba yöneticileri destekleyen savaşlarla hiçbir ilgisi yoktur) kesilmesi, iran çıkmazının geldiği noktayı yansıtıyor. özellikle de muhafazakârlar, rakipleri reformcular lehinde büyük bir ivme içermesine rağmen nükleer anlaşmayı onaylamaları gerektiğini düşünmüşken…

tüm bu yaşananlar iran'ın çıkmazın sonuna doğru ilerlediği anlamına geliyor. iran’ın ve nasrallah’ın söylemlerine kulak kesilenler içine düştükleri krizin yapısını daha iyi anlarlar. ancak zehirli kaseden içecek noktaya geldiklerini söyleyemiyoruz. bu noktaya gelene kadarki süreç ise maalesef kısa olmayacaktır.

zehirli kaseden kasıt, iran’ın araplar ve türkiye ile anlaşmaya varmasıdır. bu anlaşmanın tek amacı işlerin doğal akışına getirilmesidir. zira hiç kimse ötekini ortadan kaldıramaz. bölgenin kaderi, ülkeler ve keza ırklar ve mezhepler bazında birlikte yaşamaktan geçmektedir. 

filistin eriha doğumlu yaser ez zeatira, bir süre muhabir olarak çalıştı. daha sonra filistin'de yayımlanan el müslime dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1998 yılından beri ürdün'deki düstur gazetesinde günlük makaleler kaleme alan yazarın birçok kitabı bulunuyor.

twitter'dan takip edin: @yzaatreh

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yaser Ez Zeatira

1962 filistin eriha doğumlu yaser ez zeatira, bir süre gazete muhabiri olarak çalıştı. daha sonra filistin'de yayımlanan el müslime dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. 1998 yılından beri ürdün düstur gazetesinde günlük makaleler kaleme alan yazarın birçok kitabı bulunuyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;