Görüş

İran ile Körfez arasında yalancı bahar

Körfez rejimleri nezdinde İran’ın güçlenmesi, yerelde siyasal İslam’ın güçlenmesi anlamına geliyor. Yerelde siyasal İslam’ın güçlenmesi ise halkların siyasi pasifliğini temel alan rejimler için doğal bir iç tehdit oluşturuyor.

Kuveyt Emiri Sabah Ahmed Cabir Sabah'ın Haziran 2014'te İran'ı ziyaret etmesi, tarihi bir adım olarak değerlendiriliyor. [AFP/Getty]

iran’da hasan ruhani’nin cumhurbaşkanlığı makamına gelmesiyle dış politikada yeni bir fırsat kapısı açıldı. ruhani ile beraber tahran, abd ve avrupa birliği (ab) ülkeleri ile özellikle son yıllarda daha da bozulan ilişkilerini düzeltme fırsatı yakaladı.

bu fırsatın belki de en büyük işareti, abd başkanı barack obama ile iran cumhurbaşkanı ruhani'nin, eylül 2013’te gerçekleştirdikleri 15 dakikalık telefon konuşmasıydı. bu görüşme, 35 yıl sonra bir amerikan başkanı ile iran cumhurbaşkanı arasında yapılan ilk doğrudan iletişim olarak tarihe geçti.

suriye’de iran’ın müttefiki baas rejimine askeri müdahale konusunda nazlı davranan ve ayak direyen abd’nin iran ile ilişkilerinde gözlemlenen yumuşama veya o yöndeki emareler, suudi arabistan ve diğer körfez ülkeleri için şüphesiz endişe verici bir gelişmeydi.

riyad’ın birleşmiş milletler güvenlik konseyi’ndeki geçici üyelik koltuğunu reddetmesi, washington’a bir tepki olarak yorumlandı. suudilerin daha çarpıcı tepkileri, bandar bin sultan ve türki bin faysal gibi, her ikisi de istihbarat şefliği ve washington büyükelçiliği yapmış, rejimin kritik isimlerinden geldi. bandar bin sultan, ülkesinin abd ile arasına mesafe koyacağını haber verdi. türki bin faysal da ‘kum ve tahran’daki karanlık güçlerin’ obama’nın açılımlarını akim bırakacağını iddia etti.

hali hazırdaki duruma bakarak, suudi arabistan ve diğer körfez ülkelerinin, sert tonlu ilk tepkilerinin ardını getiremediğini söyleyebiliriz. abd dışişleri bakanı john kerry’nin kasım 2013 ve ocak 2014, obama’nın ise mart 2014’teki suudi arabistan ziyaretleri, körfez'in iran’a yönelik yaklaşımını değiştirmiş görünüyor.

bu çerçevede ilk olarak abd ile aralarına mesafe koyacaklarını söyleyen ve suriye’de baas rejimine muhalefeti yürüten bandar bin sultan, nisan 2014’te suudi arabistan istihbarat şefliği görevinden alındı. mayıs ayında suudi arabistan’ın, iran dışişleri bakanı cevad zarif’i riyad’a davet ettiği açıklandı.

kuveyt emiri sabah ahmed cabir sabah, 1 haziran 2014 günü iran’a tarihi bir ziyaret düzenledi. bu ziyaretin hemen ardından yapılan körfez ülkeleri dışişleri bakanları toplantısı’nın başkanlığını üstlenen kuveyt dışişleri bakanı sabah halid sabah, körfez ülkelerine bölgesel istikrarın sağlanması için iran ile işbirliğine gitmeleri çağrısında bulundu.

iran-körfez ilişkilerindeki yapısal sorun, körfez ülkelerinin ulusal güvenlik açığıdır. körfez arap ülkeleri, yüksek savunma harcamalarına rağmen, iran karşısında caydırıcı bir askeri güç olmanın çok uzağındadır.

by Birol Başkan

iran-körfez ilişkilerindeki yapısal sorun: ulusal güvenlik açığı

söz konusu adımların, bölgenin barış ve istikrarı açısından ‘güven kurucu adımlar’ olduğuna kuşku yok. ancak hiçbiri, iran ve körfez arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde kapsamlı ve köklü bir değişikliğin habercisi değil. zira iran-körfez ilişkilerini bozan çok önemli bir yapısal sorun var ve tarafların bu sorunu çözmeleri neredeyse imkansız.

iran-körfez ilişkilerindeki yapısal sorun, körfez ülkelerinin kronik ulusal güvenlik açığıdır. (birol başkan, körfez’in iran sorunu: güvenlik ikileminde çoklu ilişkiler, akademik orta doğu, cilt 7, sayı 14, nisan 2013, s. 39-63.) körfez arap ülkeleri, yüksek savunma harcamalarına rağmen, iran karşısında caydırıcı bir askeri güç olmanın hâlâ çok uzağındadır. bunun en temel nedeni ise nüfuslarının azlığıdır. körfez arap ülkelerinin, mevcut nüfusları ile oluşturabilecekleri askeri güç her zaman sınırlı olacaktır.

örneğin; 2012 yılında iran’ın kara gücü 350 bin asker iken, suudi arabistan’ın 75 bin, bahreyn’in 6 bin, kuveyt’in 11 bin, umman’ın 25 bin, birleşik arap emirlikleri’nin (bae) 44 bin, katar’ın ise 8,5 bindi. bu demografik dezavantajı çözmek amacıyla körfez ülkelerinde yabancılar, en çok da pakistanlı ve yemenliler, askerlik ve diğer emniyet kuvvetlerinde istihdam ediliyorlar. fakat herhangi bir savaş halinde yabancı askerlerin ne kadar etkin bir güç teşkil edecekleri tartışmalı.

taraflar arasında, körfez arapları aleyhine seyreden askeri güç dengesizliği, iran’ın nükleer silah sahibi olmasıyla iyice bozulacak. bu şartlarda körfez ülkelerinin atmaları gereken adımlar gayet açık:

1) askeri güçlerini teknolojik üstünlükle caydırıcı hale getirmek.

2) iran’ın nükleer silah programını, ne pahasına olursa olsun, engellemek.

3) bu iki hedefe ulaşmak için yabancı bir devletin askeri gücüne bel bağlamak.

körfez’in bel bağlayacağı güç, tahmin edileceği üzere abd. bu da körfez-iran ilişkilerini kaçınılmaz şekilde abd-iran ilişkilerine mahkum kılıyor. körfez ülkelerinin son dönemdeki iran’a yönelik jestlerinin, iran probleminin çözümünde ruhani’ye bir şans tanıyan abd’nin baskısından kaynaklandığı öne sürülebilir.

iran, körfez ülkelerinin tamamı için askeri bir tehdit. bu anlamda iran ile ilişkileri nispeten daha iyi olan umman ve katar’ın durumu, suudi arabistan, kuveyt veya bae’den farklı değil.

körfez'in iran rahatsızlığının diğer unsurları: siyasal islam ve şii siyasal aktivizmi

körfez ülkeleri açısından askeri tehdidin ötesinde iran’ın yarattığı iki kritik tehdit daha var: siyasal islam ve şii siyasal aktivizmi.

iran kaynaklı siyasal islam tehdidini bilhassa kuveyt, bae ve suudi arabistan'ın hissettiği aşikar. bunun somut bir tehdit olmadığını, dolayısıyla parametrelerinin net bir şekilde ortaya konamayacağını belirtmeliyiz. lakin şu çıkarımda bulunmak da mümkün: “arap dünyasında esasen müslüman kardeşler’in temsil ettiği siyasal islamcı hareket ile iran’daki dini rejim arasında ideolojik zeminde bir etkileşim ve daha da önemlisi güçlü bir gönül bağı bulunduğuna inanılıyor.” müslüman kardeşler’in bu inancı destekleyen tavırları geçmişte yok değildi.

körfez rejimleri nezdinde iran’ın güçlenmesi, bir anlamda yerelde siyasal islam’ın güçlenmesi anlamına geliyor. yerelde siyasal islam’ın güçlenmesi ise halkların siyasi pasifliğini temel alan rejimler için doğal bir iç tehdit oluşturuyor.

iran kaynaklı, ya da en azından öyle gözüken, şii siyasal aktivizm tehdidi ise kuveyt, suudi arabistan ve bahreyn için söz konusu. üç ülke de, bu hayali veya gerçek tehdit ile karşı karşıya. körfez’deki sünni iktidarların şii siyasal aktivizm sorunu, abbasiler devri’nden (750-1258) beri hep olageldi. 16. yüzyılda arap yarımadası’nın doğusunu topraklarına katan osmanlı devleti de bölgedeki şiilerden sürekli endişelendi.

körfez’deki şii siyasal aktivizmine son dönemde yeni bir soluk veren olay, hiç kuşkusuz 1979-iran islam devrimi'ydi. devrimin hemen ardından kuveyt, bahreyn ve suudi arabistan’da şii siyasal aktivizmi gözle görünür ölçüde arttı. körfez’deki şiilerin aktivizmini, iran’ın devrim lideri ruhullah humeyni de açık açık destekledi, hatta kışkırttı. humeyni, yalnızca körfez arap şiilerini ayaklanmaya davet etmekle kalmadı; bölge ülkelerindeki şii muhalefete lojistik destek sağladı, hatta bazılarına kucak açtı. 

şii siyasal aktivizmi, iran’da daha pragmatik bir kadronun iktidara geldiği 1990’larda azalsa da, körfez’in bahsi geçen üç ülkesi için potansiyel bir sorun olarak kaldı. konu sadece bu iç sorunu iran’ın istediği zaman kaşıyabilme potansiyeli değil. daha ziyade, bölgede iran güçlendiğinde, körfez arap şiilerinin de bundan cesaret alıp kuveyt, bahreyn ve suudi arabistan rejimlerinden daha talepkar olabilecekleri endişesi...

iran ve körfez arap ülkelerinin tarif etmeye çalıştığımız temel güvenlik sorunu çözülmedikçe, ilişkilerde yaşanan her bahar yalancı olmaya mahkum... taraflar arasında sağduyuyu temsil edebilecek ve güvenlik endişesini yatıştırabilecek üçüncü bir taraf ise şimdilik yok gibi gözüküyor. abd’nin orta ve uzun vadede bu rolü sürdüremeyeceğini söylemek kehanet olmaz. zira mevcut yakınlaşma gerçekten yapay ve tamamen obama’nın kişiliğinden kaynaklanıyor.

birol başkan, amerikan georgetown üniversitesi'nin doha'da bulunan katar kampüsü'ndeki school of foreign service'te öğretim üyesidir. uzmanlık alanı, çağdaş siyaset ve din ilişkileridir. 

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir. 

Birol Başkan

amerikan georgetown üniversitesi'nin doha'da bulunan katar kampüsü'ndeki school of foreign service'te öğretim üyesidir. uzmanlık alanı, çağdaş siyaset ve din ilişkileridir.    Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;