Görüş

İran ve Suriye kriziyle kaybolan itibarı

Ortadoğu açısından bakıldığında Suriye krizi aslında İran devriminin cihanşümul iddialarının ve muhtemel toplumsal meşruiyet olanaklarının yok olduğu bir süreçtir. Suriye krizi, İran rejiminin iddia ettiği ahlaki üstünlüğünü çürütmüş ve onu mezhepçi-milliyeti bir sloganla kazanılması imkânsız bir jeopolitik çatışmaya sürüklemiştir.

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed. [Fotoğraf: Reuters-Arşiv]

1979 iran islam devrimi’nin temel iddiası, sahip olduğu mesajın sadece islam dünyasıyla sınırlı olmadığı, hatta belki de tüm dünyayı kapsayan evrensel bir özellik taşımasıydı. onlara göre sosyalizm, liberalizm başta olmak üzere bütün ideolojiler insanlığı felakete götüreceği için tek kurtuluş yolu şii/islami kurallara dayanan bir düzen kurulmasıydı. 1979 devrimini ve kurdukları devleti de bu doğrultuda ilk adım olarak görüyorlardı. iran devrimi “dünyadaki manevi buhranlara” son verecek, insanlığın “hakiki kurtuluş yolunu” çizecekti. devrimci kadro bu iddialarını şii teolojisindeki mehdeviyet inanışıyla temellendiriyordu. onlara göre, iran devrimi ve akabinde kurulan islam cumhuriyeti, mehdi’nin gelişini hazırlayan ve o doğrultuda gerçekleşen bir toplumsal kurtuluşun umudunu simgeliyordu.

devrimci kadro, kendilerini müstesna bir dava sahibi olarak gören kurtuluşçu söylemlerini hayata geçirmek için şii din adamlarını merkeze alan islam cumhuriyeti adını verdikleri bir devlet sistemi tasarladı. bu devlet, sadece iran toplumunun sorunlarını çözmekle kalmayacak, bütün insanlığa örnek olacaktı. ancak iran toplumu kısa sürede bu iddiaların doğru olmadığını anladı.

iran devrimi, 1979’da vadettiği hiçbir şeyi gerçekleştiremedi. 1979’da halk şah diktatörlüğüne karşı daha özgür, adil ve demokratik bir düzen için isyan etmişti. fakat gelinen noktada toplum açısından iran rejimi şiddet, yoksulluk, baskı, adaletsizlik ve devleti baştan sona kapsayan fesadı simgeleyen bir yönetim modeliyle özdeşleşmişti.

iran, sünni arap toplumunu büyük oranda kaybetti. bugün itibariyle arap ülkeleri iran'ı en öncelikli sorun ve tehdit olarak görüyor. bu algı sadece arap seçkinleriyle de sınırlı değil, arap kamuoyunda da iran karşıtlığı büyüyor. iran, bugün araplar açısından sadece ideolojik değil, aynı zamanda jeopolitik de bir tehdit olarak görülüyor. iran'ın mezhepçiliği bugün arap devletlerinin hem rejimlerini hem de toprak bütünlüklerini tehdit ediyor.

iran toplumu 1979 devriminin akabinde kurulan rejimin ne ideal insan ne de ideal toplum hayallerini gerçekleştirebilecek imkânı olmadığını anlasa da, islam dünyasında özellikle ortadoğu’daki halkların önemli bir bölümü iran’a yeni bir umut gibi bakıyordu; iran toplumunun değişim isteklerini ve gerçekleşen toplumsal hareketleri “batı komplosu” olarak değerlendiriyor ve onu anlamaktan uzak duruyordu. başka bir ifade ile iran devrimi, ülke içinde bütün umutları yok etse de ortadoğu’da çekiciliğini koruyordu.

suriye krizi ve yok olan umutlar

suriye krizi bölgedeki iran’a yönelik bu algıyı yerle bir etti. iran kazandığını iddia etse de, 1979 iran devrimine yönelik umutları da yok etti. ortadoğu açısından bakıldığında suriye krizi aslında iran devriminin cihanşümul iddialarının ve muhtemel toplumsal meşruiyet olanaklarının yok olduğu bir süreçtir. suriye krizi, iran rejiminin iddia ettiği ahlaki üstünlüğünü çürütmüş ve onu mezhepçi-milliyeti bir sloganla kazanılması imkânsız bir jeopolitik çatışmaya sürüklemiştir.

bu noktada iran’ı bölgedeki süreçlerde kazançlı göstermeye dönük yorumlar, ciddi şekilde tartışılmalıdır. öncelikle iran'ın etkin olduğu irak, suriye ve yemen gibi ülkeler bir iç savaşın içindedir. bu iç savaşın neyle sonuçlanacağı ve ne zaman biteceği de belli değildir. iran bu ülkelerde varlığını devam ettirmek için tüm diplomatik, askeri, ekonomik ve siyasi imkânlarını seferber ediyor, fakat bu seferberliğin iran’a güvenlik ve refah sağlamadığı da ortada.

iran, iç istikrarı olan, güçlü ve kendisiyle iyi ilişkisini koruyan bir suriye istiyor. ancak arap baharı, iran’ın en yakın müttefikini kısa sürede bitmesi imkânsız görünen etnik, mezhepsel, dinsel ve siyasal bir iç savaşa sürükledi. esed’in “salgın hastalık” adını verdiği halk hareketlerinin suriye’de ortaya çıkışı, iran’ın suriye’deki kaybının başlangıcı sayılabilir. suriye’deki iç savaş, bir taraftan beşar esed’in siyasi geleceğini tartışmalı hale getirirken, bir taraftan da suriye’nin siyasal enerjisini tüketiyor.

iran'ın ortadoğu'da giriştiği bu çatışmaların kısa sürede bitmeyeceği de açık. ekonomik krizin eşiğinde olan iran’ın bu yükü ne kadar uzun süre taşıyabileceği de önemli bir diğer soru işaretini oluşturuyor.

iran, sünni arap toplumunu büyük oranda kaybetti. bugün itibariyle arap ülkeleri iran'ı en öncelikli sorun ve tehdit olarak görüyor. bu algı sadece arap seçkinleriyle de sınırlı değil, arap kamuoyunda da iran karşıtlığı büyüyor. iran, bugün araplar açısından sadece ideolojik değil, aynı zamanda jeopolitik de bir tehdit olarak görülüyor. iran'ın mezhepçiliği bugün arap devletlerinin hem rejimlerini hem de toprak bütünlüklerini tehdit ediyor.

iran’ın bölgesel jeopolitik ihtirasının irak, suriye ve yemen gibi arap devletlerini yanık bir toprağa çevirdiği açıktır. bu açıdan bakıldığında, iran oluşmakta olan yeni arap kimliğinin ötekisine dönüşüyor. bunun iran açısından nasıl tehlikeli sonuçları doğuracağını öngörmek zor değil.

ne iran ne hizbullah

iran, arap devletlerini israil karşısında teslimiyetle suçluyordu ve kendisini filistinlilerin en sadık ve büyük hamisi olarak gösteriyordu. iran'ın bu iddiası, arap toplumunda iran'a yönelik olumlu bir hava oluşturuyordu. iran destekli hizbullah ve hasan nasrullah da arap kamuoyunda ciddi bir saygınlığa sahipti. suriye krizi iran'ın bu iddiasını da elinden aldı. başka bir ifade ile suriye krizi, iran eksenli israil karşıtı “direniş hattını” da dağıttı.

iran, nüfusun yüzde 70’ini sünnilerin oluşturduğu suriye’de toplumun önemli bir bölümü tarafından düşman gibi görülüyor ve ülkedeki katliamların ortağı gibi algılanarak ahlaki olarak da sorgulanıyor. “la iran-la hizbullah” (ne iran ne hizbullah) sloganları gösteriyor ki, esed sonrası suriye’de iran’ın yeri çok tartışmalı olacaktır.

hizbullah, suriye savaşına doğrudan müdahil olarak kendi kaderini esed’e bağlayarak düşman sayısını artırdı, bunun sonucunda arap ve lübnan toplumundaki saygınlığı da sarsıldı. hasan nasrullah arap toplumunun en sevilmeyen kişileri arasına girdi. durum sadece bununla sınırlı kalmadı, sünni arap toplumu hizbullah ve hasan nasrullah’ı düşman ilan etti.

hizbullah, suriye savaşına doğrudan müdahil olarak kendi kaderini esed’e bağlayarak düşman sayısını artırdı, bunun sonucunda arap ve lübnan toplumundaki saygınlığı da sarsıldı. hasan nasrullah arap toplumunun en sevilmeyen kişileri arasına girdi. durum sadece bununla sınırlı kalmadı, sünni arap toplumu hizbullah ve hasan nasrullah’ı düşman ilan etti.

bu süreçte iran’ın filistin üzerindeki nüfuzu da azaldı. iran, filistin kurtuluş örgütü ile iyi bir diyalog içinde olmadığı için filistin siyasetini hamas üzerinden gerçekleştiriyordu. suriye krizinin hamas-iran ilişkisini zedelediği de açık.

şii-sünni çatışmasının mimarlarından

iran, aynı zamanda bölgemizde gün geçtikçe tırmanan şii-sünni çatışmasının mimarlarından ve taraflarındandır. şii/sünni çatışması, iran'ın cihanşümul iddialarını sorgulamakla birlikte onu derin ve çok boyutlu jeopolitik sorunlar içinde bırakmıştır. söz konusu çatışma ortadoğu siyasetinin mahiyetini, şeklini değiştirmiş ve bölge dengelerini yeniden altüst etmiştir. iran, şii-sünni çatışmasının sorumlusu ve mimarlarından biri olarak algılanıyor. söz konusu algı, islam dünyasında iran islam devrimi’nin iddia ettiği ahlaki ve dini meşruiyetini de sorgulamaya açmıştır. bu algı özellikle sünni arap kamuoyunda iran karşıtlığına elverişli bir zemin yaratmıştır.

suriye krizi, iran’ın bölgedeki islami hareketlerle, özellikle müslüman kardeşler’le olan ilişkisini de sorunlu hale getirdi. iran rejimi, bölgedeki sünni islami hareketler nezdinde anlamlı ölçüde model ve umut olmaktan çıktı. suriye krizi, iran’ın 1979’dan günümüze kadar biriktirdiği siyasi desteği önemli oranda azalttı. çok yakın zamana kadar sürekli iran islam devrimi’ni destekleyen türkiye’deki islami hareket mensuplarının iran karşıtı çeşitli gösterileri ve sert açıklamaları da bunun açık örneği sayılabilir. bu krizin iran’ın 1979’dan günümüze kadar özellikle ortadoğu’da takip ettiği devrimi ihraç çabalarını da heba ettiği söylenebilir.

iran, suriye krizi nedeniyle bütün komşularıyla da çatışma içine girdi. bu çatışma iran'ı derin ve uzun süreli bir tehdit içine sürükledi. iran, başta abd ve batılılarla sorunlarını tam anlamıyla çözebilmiş değil. nükleer gerginliği atlatsa da abd ile ilişkilerinin nereye gideceği belirsiz. abd-iran gerginliğinde komşularının nasıl tavır alacağı aşikar. iran’ın suriye krizi nedeniyle islam dünyasının kamuoyunu kaybetmesi elini güçsüzleştirdi.

iran cumhurbaşkanı hasan ruhani, komşularıyla güvenilir bir ilişki tesis etme niyetinde olsa da, bu doğrultuda suriye krizinin aşılması kolay olmayan bir engel oluşturuyor. ruhani’nin ülke ekonomisini iyileştirme istikametinde komşularla sağlıklı ilişkiler kurmaya ihtiyacı var. üstelik abd ile yaşadığı gerginlikte başarılı olmak istiyorsa, komşularla ilişkilerindeki tansiyonu da düşürmesi elzem gözüküyor.

suriye krizi iran’ın bölgesel ilişkilerinin sağlıklı ve güvenilir bir yörüngeye geçmesine engel oluyor. başka bir ifadeyle, iran’ın türkiye ve suudi arabistan başta olmak üzere arap ülkeleriyle ilişkilerinin suriye krizi ipoteğinin altına girdiği açık.

arif keskin, ortadoğu uzmanı, araştırmacı. iran azerbaycanı'nda dünyaya geldi. tebriz'de sosyoloji lisansını tamamladıktan sonra ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nde siyaset bilimi eğitimi aldı. asam, türksam, 21. yüzyıl türkiye enstitüsü ve orsam gibi düşünce kuruluşlarında iran ve orta doğu uzmanı olarak görev yaptı.

twitter'dan takip edin: @keskinarif

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Arif Keskin

Arif Keskin

ortadoğu uzmanı, araştırmacı. iran azerbaycanı'nda dünyaya geldi. tebriz'de sosyoloji lisansını tamamladıktan sonra ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nde siyaset bilimi eğitimi aldı. asam, türksam, 21. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;