Görüş

İslam dünyasında kurtarıcılık: Mesihlik ve Mehdilik

İktidar mücadelesini kaybedenler veya siyasi mücadelesinde güç kazanmak isteyen pek çok siyasi lider ve isyancı, dinin motive edici yönünden yararlanmak maksadıyla tarihte sık sık mehdilik inancını kullandı.

Tomar, İslam tarihinde pek çok isyancının Mehdi olduğunu ileri sürerek taraftar topladığına, karışıklık ve iç savaşlara yol açtığına değiniyor. [Fotoğraf: AA-Arşiv]

islam öncesi din ve kültürlerin pek çoğunda bulunan âhir zamanda yani dünyanın son zamanlarında insanlığı kurtaracak bir mesih veya mehdi’nin geleceği inancı günümüzde de dini-siyasi bir olgu olarakbütün dünyayıolduğu gibi islam dünyasını da etkiliyor.

bu inanca dayalı olarak çeşitli siyasi hadiseler meydana gelmeye devam ediyor. hatta pek çok inanç ve kültürde “kıyamete zorlamak” ve “mehdi veya mesih’in gelmesi” için çaba harcayan pek çok hareket mevcut. bunun en bilinen örnekleri armageddon savaşı, işid/daiş’de dâbık savaşı ve son olarak türkiye’de fetö vb. hareketlerdir.

hemen hemen bütün dinlerde, gelecekte, insanlığı düştüğü bunalım ve zulümden, maddi ve manevi tehlikelerden çekip çıkaracak bir kurtarıcının geleceği inancı özellikle toplumların sıkıntıya düştüğü, zulme maruz kaldığı, yenilgiye uğradığı ve ümitsizliğe kapıldığı dönemlerde artar, sıkıntıların azaldığı refah dönemlerinde ise bu inanç daha az gündeme gelir.

islam dünyasında ne zaman bir sıkıntı ve buhran çıksa orada bir mehdi ortaya çıkmıştır ve bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

ilk olarak sümerlerle başlayan bu düşünce, bâbil ve mısır’da gelişme göstererek eski dünya’da yayıldı. ancak hinduizm, zerdüştlük, maniheizm, yahudilik ve hıristiyanlık gibi her dinin kendi özel sosyal ve kültürel şartları içerisinde farklı hususiyetler gösterdi.

islâm tarihinin ilk dönemlerinden itibaren başlayan siyasi mücadeleler, karışıklıklar ve iç savaşlar, iktidarı kimin temsil edeceği yönündeki problemler haricilik ve şia gibi mezheplerin ortaya çıkmasına sebep oldu. özellikle bu mücadeleler esnasında mağlup olanlar, ezilenler ve zulme maruz kalanlar, fitne çıkarmak isteyenler ile siyasi mücadelelerinde dini inançları kullanarak üstünlük kazanmaya çalışanlar tarafından, islam öncesi din ve kültürlerde de yeralan ve ortadoğu halklarının aşina olduğu bir “kurtarıcı” (mehdi, mesih, müceddid vs.) kavramı sıklıkla kullanılarak önce şia daha sonra ehl-i sünnet’te yaygınlaştı.

“âhir zamanda insanlığın kurtarıcısı manasında” mehdi unvanı, ilk olarak,hz. osman döneminde müslüman olan ve aşırı düşünceleriyle tanınanabdullah b. sebe tarafından kullanıldı. islam tarihindeki ilk iç savaş olan hz. ali ile hz. ayşe taraftarları arasındaki cemel savaşı’nda (656) barış yapılmasına da engel olan ve uydurduğu hadislerle meşhur abdullah b. sebe; hz. ali’nin katlinin ardından onun ölmediğini ve kıyamet’ten önce gelerek dünyada adaleti sağlayacağını iddia ediyordu.

islam tarihinde mesiyanik, mehdici görüşlerin esas olarakmüslümanlar arasında yaygınlık kazanması hz. hüseyin’in 680 yılında kerbela’da emeviler tarafından hunharca şehit edilmesinin ardından oldu. hz. peygamber’in torunu hz. hüseyin’in, iktidarı gasp eden emeviler tarafından şehit edilmesinin yarattığı ve etkilerini günümüze kadar sürdüren bu büyük travma, mehdi inancının önce şia sonra da ehl-i sünnet’de yaygınlaşmasında büyük rol oynadı.

hz. hüseyin’in şehit edilmesinin ardından onun intikamını almak için ayaklanan muhtar es-sekafi ve yakın adamı keysan, hz. ali soyundan gelen muhammed b. hanefiyye’nin ölmediğini ve kıyametten önce “mehdi” olarak geleceğini ve dünyayı adaletle dolduracağını iddia ederek bunu inanç (keysâniye) haline getirdiler.

siyasi amaçla kullanılan mehdi inancı

islam tarihinde mehdi hareketlerinin pek çok versiyonu ortaya çıktı. emeviler mehdilerine “süfyani” adını vererek bu inancı siyasi olarak kullandıkları gibi, kendi mehdileri için pek çok hadis uydurdular.

sünni olan abbasiler de emevileri yıkmak için siyasi maksatlarla “mehdi” inancını kullandılar. abbasiler mehdi’nin kendi hanedanlarından çıkacağını ileri sürerek mehdileriyle ilgili pek çok hadis uydurdular. ilk abbasi halifesi ebü’l-abbas bizzat kendisini mehdi olarak ilan etmişti.

abbasiler döneminde zor şartlar altında çalıştırılan doğu afrikalı siyahların tamamen sosyal ve iktisadi sebeplere dayalı zenc isyanı dahi mehdi hareketiyle ilişkilendirildi. islam’da ne hz. ali’nin ne de muaviye’nin yönetimini kabul etmeyen ve lâ hükme illâ lillâh (hüküm yalnız allah’ındır) düsturuna sahip hariciler de bu gelişmeden geri kalmayarak ali b. mehdi’yi kendi mehdileri olarak ilan ettiler.

mehdi inancı özellikle 9. yüzyıldan sonra oniki imam şia’sında yaygınlaştı. mağrip ve endülüs’te sosyal ve iktisadi sıkıntıların olduğu bir dönemde ibn tumert adlı bir ıslahçı kendisini mehdi ilan etmişti.

son iki yüz yıldır islam dünyasında yaygın olan batı karşısında yenilmişlik duygusu, sömürgecilik, kötü yönetimler, sosyal adaletsizlikler ve bunun yol açtığı ümitsizlik, müslüman coğrafyada da bugün de bu tür inançların popülarite kazanmasında ve kullanılmasında etkili oluyor.

osmanlılarda da pek çok mehdi hareketi ortaya çıktı. bu tür iddialarla ortaya çıkanlar sert bir şekilde cezalandırılıyordu. osmanlı arşiv belgeleri ve kroniklerinde bunlarla ilgili pek çok kayıt bulunur. daha 15. yüzyıl sonlarında iran’dan gelerek istanbul’da mehdilik iddia eden bir şahıs, osmanlı ulemasının fetvasıyla katledilmişti. doğu avrupa’da yahudilerin büyük katliamlara uğrayarak ümitsizliğe kapıldığı yıllarda, ispanyol kökenli izmirli bir yahudi olan sabatay sevi 1648’de yahudilerin yıllardır beklediği mesih olduğunu ilan etti. yahudi cemaati tarafından dışlanan sevi’nin evliliği de rüyasında mesih’i gördüğünü ileri sürüp amsterdam’dan kahire’ye gelen sara adlı bir kadınla aracı vasıtasıyla olmuştu.

ii. abdülhamid döneminde giresun’un keşab nahiyesinde mehdilik iddiasıyla etrafına yüzlerce insan toplayan hasan efendi yakalanarak ailesi ve adamlarıyla birlikte yemen’e sürgün edildi. ancak güçlü bir idari yapıya sahip osmanlılar’da mehdi hareketleri hep mahallî kalmış olup genelleşmedi.

19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın ilk yarısında afrika’da sömürge hareketlerine karşı çıkan liderler arasında 1881’de sudan’da muhammed ahmed, somali’de muhammed b. abdullah hasan mehdiliklerini ilan ettiler. 1941’de nijerya’da muhammed cum’a da mehdiliğini ilan edenler arasındadır. günümüzde de hem dünyada hem de türkiye’de kendisini mehdi ilan eden pek çok kişiye rastlanıyor. islam dünyasında ne zaman bir sıkıntı ve buhran çıksa orada bir mehdi ortaya çıkmıştır ve bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

islam dünyasında mehdi inancı neden yaygınlaştı?

hz. ali taraftarları ve ehl-i beyt’e emeviler ve abbasiler tarafından yapılan zulüm ve yenilmişlik duygusu, sosyal şartların bozulması ve kötü idare, iç savaş ve karışıklık dönemlerinde yaşayan çaresiz insanları bir kurtarıcı beklemeye itmiş, islam öncesi dönemde bölgedeki zerdüştlük, maniheizm, hıristiyanlık ve yahudilikte mevcut olan bu inanç islam tarihinde de önemli sonuçlar yaratmıştır.

iktidar mücadelesini kaybedenler veya siyasi mücadelesinde güç kazanmak isteyen pek çok siyasi lider ve isyancı, dinin motive edici yönünden yararlanmak maksadıyla tarihte sık sık mehdilik inancını kullandılar. bu inanç islam tasavvufunda da önemli bir yere sahiptir.

mehdi inancı islam tarihinde pek çok olumsuzluğa da sebep oldu. pek çok isyancı mehdi olduğunu ileri sürerek taraftar toplamış, karışıklık ve iç savaşlara yol açmıştır. beklenen ve herkesi kurtaracak bir mehdi anlayışı insanları atalete sevketmiş ve kendi problemlerini mehdi'nin gelip çözeceği hissiyatına yöneltmiş, zulmü sadece mehdi’nin giderebileceği fikrini yaygınlaştırmıştır.

son iki yüz yıldır islam dünyasında yaygın olan batı karşısında yenilmişlik duygusu, sömürgecilik, kötü yönetimler, sosyal adaletsizlikler ve bunun yol açtığı ümitsizlik, müslüman coğrafyada da bugün de bu tür inançların popülarite kazanmasında ve kullanılmasında etkili oluyor. hâlbuki ümitsizliğe asla yer olmayan islam inancında her insan etrafında olanlardan sorumludur ve zulme karşı bizzat direnmekle mükelleftir.

doç. dr. cengiz tomar, marmara üniversitesi ortadoğu araştırmaları enstitüsü (ode) ve fen edebiyat fakültesi tarih bölümü öğretim üyesi. 1992'de marmara üniversitesi fen edebiyat fakültesi tarih bölümü'nü bitirdi. yüksek lisans ve doktorasını aynı okul ve bölümde tamamladı. ürdün ve edinburgh üniversitelerinde islam ve ortadoğu tarihi ile arapça eğitimi aldı. 2003-2005 yıllarında şam üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 2011-2014 yıllarında marmara üniversitesi ode müdür yardımcısı ve siyasi tarih ve uluslararası ilişkiler anabilim dalı başkanı olarak görev yapan tomar'ın, arap coğrafyasının tarihi ve kültürüne dair akademik makaleleri bulunuyor.

twitter'dan takip edin: @cengiztomar

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Cengiz Tomar

prof. dr. cengiz tomar, marmara üniversitesi ortadoğu araştırmaları enstitüsü (ode) ve fen edebiyat fakültesi tarih bölümü öğretim üyesi. 1992'de marmara üniversitesi fen edebiyat fakültesi tarih bölümü'nü bitirdi. yüksek lisans ve doktorasını aynı okul ve bölümde tamamladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;