Görüş

Kim daha güvenli bir hayat sürecek?

Türkiye topraklarında güvensiz bölgeler oluşmasını istemiyorsa, öncelikle sorunlarını diğer ülke topraklarında çözmeyi öğrenmek zorunda. Kendisine dayatılan güvensizlik normlarını elinin tersiyle iterek kendine uygun çözüm yöntemlerini hayata geçirmeli. Güvenlik uzmanı Mete Yarar Al Jazeera için yazdı.

Mete Yarar'a göre güvenli bölge kurulmadığı sürece Türkiye asimetrik bir terör saldırısı altında kalmaya devam edecek. [Fotoğraf: DHA-Arşiv]

işid geçen hafta türkiye’nin kurmak istediği işid’den (daeş) temizlenmiş bölge sınırları içerisindeki en büyük yerleşimlerden biri olan mare kasabasına yoğun saldırılar düzenledi. mare kasabasındaki duruma bakınca son günlerde yaşananları anlamak daha kolay bir hal aldı.

düşünsenize işid, özgür suriye ordusu ve türkiye açısından stratejik öneme sahip olan bir kasabayı ele geçirmek için bütün gücüyle saldırmaya devam ediyor. bu kasabayı ele geçirerek türkiye’nin güvenli bölge projesini suya düşürürken, aynı zamanda esad güçleri ile mücadele eden grupların hayat damarlarını da kesmeye çalışıyor. bu derin savaş sürecini de türkiye’nin abd ile incirlik üssü’nün kullanımı ile ilgili anlaşmayı imzaladığı zamanda icra edebiliyor.

işid isminin ortaya çıktığı günden beri, bu örgütün suriye’de iç savaşın başlangıcından itibaren yaptığı tüm icraatın hep türkiye aleyhinde olduğunu ısrarla ifade ettik.

işid’e destek verildi mi?

ancak nedense büyük bir cenah adalet ve kalkınma partisi hükümetini işid’e silah vermekle ve ona destek olmakla suçlamaya devam etti. en büyük argüman olarak da musul’da rehin tutulan konsolosluk yetkililerinin öldürülmemesini ve işid tehlikesinin türkiye sınırında olmasına rağmen güç kullanılmamasını gösterdiler. işin ilginç yanı, uluslararası toplumun da bu şekilde düşündüğü ve ellerinde delil olduğu ifade edildi. ancak nedense bu delillerin ne olduğu bir türlü açıklanmadı.

fiili anlamda sivil hedeflere saldıranları bile türkiye’ye iade etmeyenler, türkiye’yi terör örgütlerine destek olmakla suçlayabildi.

by Mete Yarar


öne sürülen bu iki teze karşı bazı hatırlatmalar yapmakta fayda var. işid’in rehinelere zarar vermemesindeki en önemli neden, musul’daki sünni arap aşiretleriydi. hatta daha önce bölgede farklı ülkelerden kaçırılan kişilerin serbest bırakılması sırasında türkiye pek çok kez devreye sokulmuştu.

iran’ın iç savaş bölgesinde kendisine yakın gruplar ile temas kurması normal karşılanırken, türkiye’nin bölgesel gücünü kullanma çabası terör örgütleri ile temas olarak lanse edilebildi.

ikinci olarak türkiye’nin işid ile mücadelesinde aktif olmadığı tezi sıkça zikredildi. işid’in ortaya çıktığı ve bağdat’a saldırılarını yoğunlaştırdığı dönemde neden kimsenin bu örgüt ile mücadele etme kararı almadığını sormak nedense kimsenin aklına gelmedi. oysa koalisyon güçleri de ancak kürt bölgesel yönetimi’nin merkezi erbil tehlike altına girdiği zaman devreye girme kararı alabildi.

o zamana kadar işid’i terör örgütü listesine alan ancak bir müdahalede bulunma gereği görmeyen uluslararası toplum, ana stratejisini değiştirme kararını verebildi.

aslında bu yaşanan süreç bile ‘terör örgütü’ kavramı ile ‘mücadele’ kavramının birbirinden ne kadar farklı olduğunu göstermeye yetti. batı en çok şikâyetçi olduğumuz konuda bizi vurmaya kalktı. yıllarca pkk’nın kendi terör listelerinde yer almasına rağmen hiçbir şey yapmayan ülkeler, bir anda işid konusunda aktif kara gücü olmamızı istemeye başladı. bu ülkelerin bize sundukları tez ise şöyleydi: bir örgütün terör listesinde olması, herkesin onunla aynı şekilde mücadele etmesini gerektirmez. aktif mücadele ülkelerin kendi menfaatlerinin etkileşimi sonucunda gerçekleşebilir.

bu tezleri öne süren ve fiili anlamda sivil hedeflere saldıranları bile türkiye’ye iade etmeyenler, türkiye’yi terör örgütlerine destek olmakla suçlayabildi.

göbek bağına benzer dış politika

gelinen son nokta bir kez daha gösterdi ki ülkelerin dış politikaları aynı göbek bağına benziyor. başkasının kesmesini beklemeden kendi bağınızı kendiniz kesmelisiniz.  

türkiye kendi topraklarında güvensiz bölgeler oluşmasını istemiyor ise, öncelikle sorunlarını diğer ülke topraklarında çözmeyi öğrenmek zorunda. dahası, güvenli bölge oluşturmaya çalışırken, kendisine dayatılan güvensizlik normlarını elinin tersiyle iterek kendine uygun çözüm yöntemlerini hayata geçirmelidir.

bugün türkiye’de yaşanan terör sarmalının ana sebebi, suriye topraklarında kurulmak istenen güvenli bölgedir.

by Mete Yarar


bugün türkiye’de yaşanan terör sarmalının ana sebebi, suriye topraklarında kurulmak istenen güvenli bölgedir. eğer bu oyunun bozulması isteniyorsa, sorunların birbirinin içine geçmesine müsaade edilmemelidir. bütün sorunlardan bağımsız olarak hareket edilerek güvenli bölge kavramı gecikmeden hayata geçirilmelidir.

türkiye cumhuriyeti devleti silahlı kuvvetleri konsept olarak şu öngörü üzerine hazırlıklarını tamamlamıştır: yurt dışında bir operasyon icra ederken, yurt içinde de bir terör örgütüyle mücadele edilebilir. bunun için gerekli donanıma ve güce sahiptir.

bazı güvenlik uzmanlarının söylediği üzere ‘iç sorun varken güvenli bölge oluşturulması sakıncalıdır’ tezi bence temelde yanlıştır. güvenli bölge kurulmadığı ve karşı tarafın oyunu bozulmadığı sürece türkiye asimetrik bir terör saldırısı altında kalmaya devam edecektir. farkında olanlar şu anda yaşanan terör saldırısı çeşidinin uzun soluklu bir oyalama taktiği olduğunu idrak etmiştir.

pkk ve uzantılarının ister irak ister suriye’de kendilerine yarattıkları güvenli bölgelerin başka bir formasyona dönüşebilmesi için, türkiye’nin güvensiz bölge olarak kalması gerekmektedir. oyun ise ancak onların kurallarıyla oynandığında çözülebilecek bir hal almıştır.

türkiye askeri anlamda yığınaklanma yaptığı bölgede, suriyeli mültecilerinin kendi topraklarında kalacakları kampları kurmak, kendi aleyhine oluşacak oluşumları önlemek, suriyeli göçmenler için kendi istekleriyle dönebilecekleri güvenli bölgeler yaratmak ve işid ile sınırdaş olmamak amacıyla mutlaka güvenli bölge oluşturmalıdır.

hangimizin daha güvende olacağının kararını da halkımız verecektir. bu kararın olumlu ve olumsuz yönleri de hiçbir çekince konmadan halkımıza anlatılmalıdır. çünkü şu anda yaşananlar, kimin daha güvenli bir hayat süreceğinin mücadelesi üzerinedir. 

mete yarar, 1988’de kara harp okulu’ndan mezun oldu, 2004 yılına kadar türk silahlı kuvvetleri’nde çeşitli birimlerde görev yaptı. son görev yeri olan özel kuvvetler komutanlığı’ndan kendi isteği ve binbaşı rütbesi ile ayrıldı. o tarihten itibaren ortadoğu başta olmak üzere risk teşkil eden ülkelerde kendi kurduğu risk yönetim şirketi vasıtasıyla danışmanlık hizmeti veriyor. enerji yönetimi konusunda yüksek lisansını tamamlayan yarar, birçok sivil toplum kuruluşunda aktif olarak çalıştı. değişik medya mecralarında köşe yazarlığı, televizyon yorumculuğu, tv ve radyo program yapımcılığı ve sunuculuğu yaptı. son gün isimli kitabı 2014'te yayınlandı.

twitter’dan takip edin: @meteyarar

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mete Yarar

Mete Yarar

1988’de kara harp okulu’ndan mezun oldu, 2004 yılına kadar türk silahlı kuvvetleri’nde çeşitli birimlerde görev yaptı. son görev yeri olan özel kuvvetler komutanlığı’ndan kendi isteği ve binbaşı rütbesi ile ayrıldı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;