Görüş

Libya Devrimi: Başarısızlığın tohumları ve başarının etkenleri

Hiç kuşkusuz Libya siyaset sahnesi üzerinde bu tehlikeli olguların yoğunluğu, bazılarını karamsarlığa itiyor ancak herkesin zihninden çıkmaması gereken nokta, tehlikenin yalnızca silah yaygınlığından kaynaklandığıdır.

Libya askerleri
Libya'da Muammer Kaddafi'nin devrilmesiyle başlayan demokrasiye geçiş sürecinde, ulusal bir ordu kurma çalışmaları devam ediyor. [AA]

doğan her devrimin ihtimallerinden birinin de başarısızlık olması kaçınılmazdır. bu başarısızlık ister devrim zaferle sonuçlanmadığı, isterse de zaferle sonuçlanıp hedeflerine ulaşamadığı için yaşansın fark etmez. zira devrim; farklı fikir, talep ve hayalleriyle toplumun değişik kesimlerinin çoğunluğunun katıldığı kolektif bir eylemdir. toplum kesimlerden her biri, devrimin kendi fikirlerini somutlaştıracağı ve tüm taleplerini gerçekleştireceği umudunu taşır. devrimlerin bu zor sınavı, gerçeğin hayalle bütünleşmesi sürecinde ortaya çıkar. üç yılın ardından libya devrimi'nin kendisini karşı karşıya bulduğu durum bundan ibarettir.

17 şubat 2011'de ateş alan libya devrimi'ndeki başarının etkenleri, onu takip edenler ve geleceğini araştıranlar açısından başarısızlığının etkenleriyle kol kola yürüyor. yalnız karamsarlar, birazdan bahsini edeceğimiz olgulardan hareketle, çoğu zaman başarısızlığın etkenlerini başarının etkenlerine karşı daha baskın görüyorlar.

ancak nesnellik gereği tüm bu olgular, diğer arap baharı devrimlerinden ayrılan libya devrimi'nin yapısı ve şartlarından uzak görülmemelidir. zira bu devrimi kuşatan şartlar ve olayların oluşturduğu veriler, libya devrimi'ni önceki arap baharı devrimlerinden farklı kıldı.

silahların yaygınlaşması, güvenlik kaosu yaşanması, keza şiddetin, dini aşırılığın ve bazı bölgelerde kabile çekişmelerinin artması ve bölgeselcilik ruhunun ortaya çıkması, toplum gruplarının devrimin meşruiyetini sorgulamalarına kapı açtı.

by Salih Senusi

burada devrimin gelişmeleri, gösteriler ve oturma eylemleri şeklinde yaşanmadı. aksine muammer kaddafi, libya halkını haftalar sonra bu barışçıl görüntüden 'kendilerini savunma' görüntüsüne geçmeye zorladı. böylece savaş, özgürlüğünü kazanmaya kararlı bir halk ile kendisini ,isyanı kabul etmeyen bir tanrı haline getiren yönetici arasında geçen bir çatışmaya döndü. bu yüzden rejimin düşürülmesinin bedeli, can ve mal kaybı açısından ağır oldu. savaş, libya toplumunun dokusunda, iyileşmesi uzun zamana ihtiyaç duyan derin bir yara bıraktı. ayrıca silah yaygınlaştı ve kaddafi yönetimi gölgesinde bir kurum olarak görülen her şey yıkıldı.

nesnellik ayrıca derinleşmeleri, libya'nın coğrafi ve siyasi bir oluşum olarak ortadan kalkmasına yol açacak tüm bu olguların ve tehlikelerin varlığını kabul etmeyi de gerektiriyor. silahların yaygınlaşması, güvenlik kaosu yaşanması, keza şiddetin, dini aşırılığın ve bazı bölgelerde kabile çekişmelerinin artması, bölgeselcilik ruhunun ortaya çıkması ve seçilmiş yegane kurum olan parlamento yani libya ulusal kongresi içindeki siyasi kanatların çekişmesi, toplum gruplarının büyük kesimlerinin devrimin meşruiyetini sorgulamalarına kapı açtı.

bunun yanı sıra libya'nın konumu ve petrol zenginliği, uluslararası güçleri - kendi çıkarları gereği - bu olgulardan bazılarını teşvik edip desteklemeye, bir kısım olgulara karşıt tutum almaya, düşman olmaya ve onların aleyhinde çalışmaya sevk etti. buna karşın hukukun üstünlüğünü sağlamanın ve bölgeyi kontrol altına almanın zaruri araçlarına sahip olmayan zayıf bir iktidar var ortada. tüm bunlar, devletin coğrafi ve siyasi oluşumunu, bütün bu tehlikelerin yol ayırımına koyuyor.

lakin bu olgularda gördüğümüz noktalar yapısal değil, yüzeyseldir. şöyle ki toplumun bileşeni ve dokusu değiştirilmeden bu olguların değiştirilmesi zordur. zira olguların sürekliliği kaçınılmaz ve sonuçları kesindir. hem bu olgular neden olmadığı gibi sebeplerin kesilmesiyle durabilecek sonuçlardır.

bu olguların geri planına baktığımızda hep aynı şeyi görüyoruz. neden, tehlikesi olmasına rağmen yüzeyseldir ve başkalarının deneyimlerdeki benzer başka durumlarda yaşandığı gibi bu nedenin libya devrimi sahnesinden çıkarılması mümkündür.

söz konusu neden, silahların yayılması ve devletin bunu kontrol altına alamamasıdır. bu olgu, devletin rahminden çıktı ve tüm diğer tehlikeli olgular da devletten beslendi.

hiç kuşkusuz bir başka toplumun elinde libya'daki kadar devasa miktarda silah bulunsaydı, ordu ve polisin varlığına rağmen, şiddet hali ve güvenlik kaosu muhtemelen her tarafı sarar ve o ülke, libya toplumunun bugünkü haliyle karşılaştırılamazdı. 

by Salih Senusi

tehlikeli olguların, silahla ilişkileri doğrultusunda iki çatı altında değerlendirilmesi mümkün:

1) ortaya çıkışları silahın varlığıyla irtibatlı olgular: örneğin güvenlik kaosu ve şiddetin artması buna örnektir. toplumun her bir bireyi (gerek bu birey kaddafi’ye yönelik savaşa giren silahlı bir grubun üyesi olsun gerekse de silah edinmenin kolaylığı ve devlet tarafından bu yüzden sorgulanmaktan korkmamanın teşvik ettiği bir vatandaş olsun fark etmez) rahatça bu silaha erişebiliyor. hatta tahminlerin büyük kısmı, ülkede en az 20 milyon parça silah bulunduğu yönünde.

hiç kuşkusuz bir başka toplumun elinde libya'daki kadar devasa miktarda silah bulunsaydı, ordu ve polisin varlığına rağmen, şiddet hali ve güvenlik kaosu muhtemelen her tarafı sarar ve o ülke, libya toplumunun bugünkü haliyle karşılaştırılamazdı. şöyle ki libya'da ticari hayat ve sosyal yaşam, devlet kontrolü dışında 20 milyon parça silahın bulunmadığı güvenli ve istikrarlı ülkelerde yaşananlardan çokça farklı olmayan bazı şiddet eylemlerine maruz kalıyor.

bunun anlamı, libya'da hala silahtan daha güçlü kısıtlamalar, örfler ve yasaların mevcudiyetidir. toplumdaki yazılı kurallar, devlet otoritesinin zayıflığını telafi ediyor. dolayısıyla işlerin kısa süre içinde rayına oturması için bu devletin gücü içinde bir geçişin yaşanması yeterli olacaktır. çünkü toplum, bütünü itibariyle şiddete ve güvenlik kaosuna karşıdır ve şiddete başvuranlar silahlı da olsa azınlıktır.

2) silahın varlığıyla irtibatlı olmayan olgular. bu olguların var olmasının nedeni silah değildir fakat silah, bu olguları tehlike kaynağı haline getirmiştir. en önemlileri şunlardır:

a) dini aşırılık: libya devrimi, dini akımların yaşanan değişimlerde etkili siyasi bir güç olarak ortaya çıkışları konusunda arap devrimlerinin geri kalanından farklı değildir. ancak bu devrimi ayrıcalıklı kılan silahlı yapı dikkate alınmadı. o yapı da sonrasında siyasi-dini ideolojik çerçeve içine giren silahlı tugaylar olarak ortaya çıktı. dini akımlar, kaddafi tugaylarına karşı savaşa katıldılar ve iyi bir sınav verdiler ama içlerinden çok azı devletin anayasası ve dini kurumlarına karşı çıktılar.

bu tür görüşler, demokrasinin anlamı içinde normal sayılabilirdi. nitekim bu kimselerin - sayılarının azlığına rağmen - silahlı olması, bu olguya tehlikeli bir boyut kazandırdı. arap baharı ülkelerinde de benzerleri var fakat azınlıktalar ve silahlı da değiller. dolayısıyla o ülkelerde tam bir tehlike arz etmiyorlar.

libya'da durumun, bu ülkelerdekine benzemesi için devlet ile bu kimseler arasındaki güç terazisinde bir sıçrama yaşanması gerekiyor. ki böylelikle 'silahlı yapı' olgu ile silah arasındaki ilişki kopabilsin. böyle bir şey imkansız değildir. özellikle de bu kimselere yönelik genel bakış değiş ve onlara, düşman gördüklerine karşı şiddete başvurup suikast düzenleyen ve topluma kendi dini kanaatlerine göre bir iktidar ve devlet düşüncesi dayatmak isteyen korku verici silahlı bir güç olarak bakılıyorken…

b) kabilecilik ve bölgecilik: libya bölgelerden ve kabilelerden oluştu ve hala da öyledir. bu durum, sosyal dokunun görüntülerinden biridir ve devlet oluşumu için tehdit değildir. rekabet, kıskançlık ve gurur, güçlü devletin gölgesi altında birçok toplumda bulunan beşeri özelliklerdir. yalnız libya'daki silah yaygınlığı bu olguya bir başka çehre kazandırdı ve bazı kabileler arasındaki anlaşmazlıklara silahın dili hakim oldu. bu durum şüphesiz kamu güvenliği ve sosyal istikrar için tehlike teşkil ediyor. bununla birlikte ortada bu olguya yönelik bir dizi gözlem bulunuyor:

birinci gözlem, devrimin vatanseverlik ruhunu yükseltme noktasındaki rolüne dairdir: devrim, ülkenin en doğusundaki libyalıları en batısındaki bölgelere devrimcilerin yanında savaşmaya götüren nesnel şartlar sağladı. keza batının devrimcileri de en güneydekiler devrimcilerle birlikte savaştı. ayrıca libya'nın dört bir yanından bölge ve kabile heyetleri, konferanslara ve toplu programlara geldi. libyalılar kendi modern tarihlerinde ilk defa ulusal bir zorluk ve ortak kader duygusu yaşadılar.

ikinci gözlem, bazı kabileler arasındaki çatışmanın, rekabetten kaynaklanan sebeplerden ötürü kendi içlerinde sınırlı kaldığı ve kıvrımları içinde devletin oluşumunun birliğine yönelik bir isyan veya ret anlamı taşımadığıdır. aksine bu kabilelerin akil insanları ve liderleri, sorunların devletin çatısı altında çözülmesini kabul ediyorlar. içlerinden hiçbiri devletin varlığını veya bu devlete aitliğini sorgulamanın kendi çıkarına olacağını düşünmüyor.

üçüncü gözlem ise bölgeci çağrılarla ilgilidir. hiç kuşkusuz bu çağrılar merkezin politikalarının ve kaddafi'nin bazı bölgeleri bir şekilde cezalandırmak için uyguladığı marjinalleştirmenin sonucudur. bu yüzden devrimin ardından federasyon çağrısı baş gösterdi. aslında çağrı, bir ayrılma değildir. aksine bu çağrının sahiplerine göre libyalıların referandumda karar vereceği milli bir projedir. hatta silahlı aşrı federasyoncular dahi ayrılmaktan değil genişletilmiş bir federasyondan bahsediyorlar. ayrılma düşüncesini içlerinde gizleyen bir azınlık olsa da vatanın bütünlüğü üzerindeki genel ulusal bilince direnemediklerinden dolayı ve onları ayrılıkçı değil sadece federasyoncu oldukları için destekleyen azınlığı kaybetmemek amacıyla bu düşünceyi dile getirmeye cesaret edemiyorlar.

akdeniz'in en uzun kıyısının yasa dışı göçün en büyük kapısı haline gelmesi, libya'nın sınırdaki şiddet gruplarının sıcak kucağına ve ülkenin petrol bölgelerinin çekişme sahalarına dönüşmesi, libya oluşumunun kuzey afrika haritasında kaybolup gitmesinin büyük uluslararası güçlerin çıkarına ters düşmesi, belki de libya devrimi'nin şansıdır.

by Salih Senusi

tüm bu tehlikelerin ve olguların başında, seçilmiş tek kurum olan parlamentonun meşruiyetinin aşınması geliyor. libya ulusal kongresi'nin erken seçim çağrısında bulunmaması halinde bu tehlikeli olgular, ülkenin ve devrimin belini kıracaktır. tüm bu tehlikelerle mücadele - performansı nasıl olursa olsun - libyalıların kendi iradelerinin sonucu olarak gördükleri meşru iktidar yoluyla gerçekleşebilir. libyalılar, gücü ne olursa olsun başka bir cismin meşru iktidarın yerini almasını ve uluslararası platformlarda libya adına konuşmasını kabul etmiyorlar.

akdeniz'in en uzun kıyısının yasa dışı göçün en büyük kapısı haline gelmesi, libya'nın sınırdaki şiddet gruplarının sıcak kucağına ve ülkenin petrol bölgelerinin çekişme sahalarına dönüşmesi, libya oluşumunun kuzey afrika haritasında kaybolup gitmesinin büyük uluslararası güçlerin çıkarına ters düşmesi, belki de libya devrimi'nin şansıdır. hiç kuşkusuz büyük güçlerin bu tutumu, başka tehlikelerle mücadeleye yoğunlaşmak için libya devrimi'ndeki çoğu yükü hafifletiyor.

libya devrimi'nin ömründen üç yıl geçmesinin ardından, bu devrimin henüz başarılı olmadığı söylenmelidir. ayrıca nesnellik, devrimin şu ana kadar hiçbirinin üstesinden gelemediği tüm bu tehlikeli olguların varlığını kabul etmeyi de öngörüyor. bu da karamsarları, devrimin başarısızlığa doğru gittiği düşüncesine sevk ediyor.

hiç kuşkusuz libya siyaset sahnesi üzerinde bu tehlikeli olguların yoğunluğu, bazılarını karamsarlığa itiyor ancak herkesin zihninden çıkmaması gereken nokta şu: tüm bu olguların tehlikesi, yalnızca tek bir nedenden yani silah yaygınlığından kaynaklanıyor. bu yüzden libya devrimi'nin başarıya ulaşması, tıpkı ortaya çıkışı gibi sürpriz ve hızlı şekilde hayata geçebilir. zira bu sahne üzerindeki tek bir sıçrama, korku ve karamsarlık uyandıran kalelerin ve dahi fillerin bir anda ortadan kaybolmasına yetecektir. 

libyalı akademisyen ve yazar salih senusi, bingazi üniversitesi iktisadi ve siyasi bilimler fakültesi’nde uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler dersleri veriyor. senusi'nin, 'modernlikten küreselleşmeye araplar' (2000), ‘küreselleşme: açık ufuk ve endişelendiren miras' (2003) ve 'arap trajedisi' (2004) başlıklı kitapları bulunuyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Salih Senusi

salih senusi, bingazi üniversitesi uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkiler bölümlerinde öğretim üyesi. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;