Görüş

Mavi Marmara davası: Sapanlar helikopterlere karşı

İsrail, Mavi Marmara olayının sorumlularının kanun önünde hesap vermesini ve hem kurbanların, hem de kurban yakınlarının uygun şekilde tazmin edilmesini sağlamadığı müddetçe, ödenecek her türlü tazminat "kan parası" olmaktan öteye gidemeyecektir.

İstanbul'da görülen Mavi Marmara davası duruşması önünde protestocular.
İsrail askerlerine gıyabında 28 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul'da dava açılmıştı. [AA]

31 mayıs 2010'da gazze şeridi'ne doğru yol almakta olan bir grup gemi, son derece koordine bir askeri eylem olduğuna inanılan bir operasyon kapsamında uluslararası sularda israil askerlerinin saldırısına uğrayarak gideceğe yere ulaşamadı. dokuz sivil ölürken, çok sayıda kişi de yaralandı. bu tür eylemlerin uluslararası hukuka göre suç teşkil ettiği aşikar. olayla ilgili olarak bugüne kadar israil hükümetinden hesap sorulmadı, ancak yakında işler değişebilir.

"gazze'ye özgürlük filosu"; özgür gazze hareketi, insan hak ve hürriyetleri insani yardım vakfi (ihh), avrupa gazze ablukasını sonlandırma kampanyası, ship to gaza-yunanistan, ship to gaza-isveç ve uluslararası gazze ablukasını sonlandırma komitesi olmak üzere altı kuruluş tarafından organize edilmiş bir grup gemiden oluşuyordu.

filonun temel olarak üç ayaklı bir amacı vardı: gazze'ye insani yardım ulaştırmak, ablukayı kırmak ve dünyanın dikkatini ablukanın yasadışılığına çekmek.

gazze'ye ilk abluka 2006 yılında uygulandı. kentin sahil kesimine karadan, denizden ve havadan erişimi engelleyen sert yasaklar getirildi. hâlâ yürürlükte olan abluka, gazze şeridi'ni adeta bir açık hava hapishanesine çevirdi. ablukanın güvenlik amacıyla uygulandığı kabul edilmekle beraber, çok daha geniş çaplı olumsuz etkileri oldu. abluka yüzünden pek çok malın ithalatının yasak olması, ekonominin gelişmesini engelledi. 1,6 milyonluk gazze nüfusunun yüzde 34'ünün işsiz, yüzde 44'ünün gıda güvencesinden mahrum, yüzde 80'inin ise neredeyse tamamen bağışçıların yardımlarına bağımlı olması dikkate şayandır.

nefsi müdafaa mı?

31 mayıs 2010'da hücumbot ve helikopterle bölgeye gelen en az 13 israil deniz komandosu, israil kıyısının yaklaşık 130 kilometre açığında, uluslararası sularda ilerleyen filo gemilerine çıkarma yaptı. israil ordusu, nefsi müdafaa çerçevesinde hareket ettiklerini öne sürdü; ancak bu, öldürülenlerin çoğunun nasıl olup da birden fazla kez vurulduğunu, hatta bazılarının sırtından ve yakın mesafeden isabet aldığını açıklamıyor.

olayın nasıl geliştiğine ve şiddeti kimin başlattığına dair elbette ciddi bir tartışma söz konusu. eyleme katılan aktivistler, israil askerlerinin anında ateş etmeye başladığını söylüyor.

yaşananlara tanık olan eski bir amerikan donanması mensubu, ifadesinde, aktivist arkadaşlarından birini daha israil askerleri gemiye çıkmadan önce, henüz helikopterler yaklaşırken, güvertede öldürülmüş olarak gördüğünü belirtti. yani tanığa göre gemiye helikopterden ateş edilmişti.

israilli askerler ise gemideki aktivistler kendilerine sopa ve bıçaklarla saldırdıktan sonra ateş açtıklarını ifade ediyor. filo yolcularının olaylar sırasında çektiği pek çok fotoğraf ve video görüntüsü olsa da, israilli yetkililer tarafından el koyulan tüm bu görüntüler (ve çekim ekipmanları) halen israil'in elinde bulunuyor. israil ordusu tarafından yayınlanan bir video mevcut, ancak o da ne hikmetse tam ateş başlamadan önce bitiyor.

israil hükümeti tarafından tazminat ile ilgili olarak öne sürülen koşullardan biri, mevcut dava sürecinin ivedilikle 'durdurulması'. oysa bunun kabul edilmesi, kurbanların adaletten mahrum kalması tehlikesi taşıyor.

by Toby Cadman

olayla ilgili iki soruşturma yürütüldü ki, bunlardan biri, bm genel sekreterliği soruşturma komisyonu'nun palmer raporu'ydu. rapor, uluslararası hukukun ihlal edilip edilmediğine ya da kurbanlarda birden fazla kurşun yarası olduğu yönündeki kanıtlara değinmiyordu. ancak bm insan hakları konseyi bilirkişi raporunda bu konular ele alındı. raporun hazırlık sürecinde yer alan uluslararası hukuk uzmanları ekibi, israil savunma kuvvetleri'nin (idf) uluslararası hukuka aykırı davrandığı ve cenevre sözleşmesi'nin ihlali gerekçesiyle adli sürecin başlatılması için yeterince kanıt olduğu tespitinde bulundu. raporun sonuçlarından birinde, cesetler üzerindeki yaraların boyut ve konumu dikkate alınarak, altı kişinin yargısız infaz edildiği belirtiliyordu.

raporlara karşı çıkan israil, bunların taraflı ve kusurlu olduğunu öne sürdü. bununla birlikte, israil'in soruşturmaya karışmadığına dikkat çekmekte de fayda var. geminin uluslararası sularda olduğuna dair adli kanıta, israil kuvvetlerinin hiçbir son uyarıda bulunmamış olmasına ve dokuz sivilin hayatının son derece eğitimli israil askeri personelinin elinde son bulmasına ise israil'in eleştirilerinde değinilmiyordu.

israilli yetkililerin olayın hemen ardından fiziksel kötü muamele ve tacizde bulunmak, korkutmak, eşyalarına haksız yere el koymak ve hızlıca konsolosluk yardımı almalarına engel olmak suretiyle diğer yolcuları da suistimal ettiği yönünde de güçlü kanıtlar mevcuttu.

trajik olarak nitelendirilmesi gereken bu olayın ardından, tüm uluslararası kınamalara rağmen, israil'in itaatsiz davranıp sessizliğini koruması endişe vericiydi.

israil'in özrü

israil, 2013 başında başbakan recep tayyip erdoğan ile israil başbakanı binyamin netanyahu arasında abd başkanı barack obama'nın arabuluculuğunda gerçekleşen telefon görüşmesine kadar olaydan dolayı özür dilemedi. yaşanan ölümlerden dolayı özür dileyen netanyahu, bu trajik sonucun kasti olmadığını ve kurbanlarına ailelerine tazminat ödenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılacağını söyledi. tazminat teklifinde bulunulmakla beraber, devamında bu yönde hiçbir gelişme olmadı ve muhtemelen istanbul'da başlatılan hukuki süreçle de durma noktasına gelindi.

öyle görünüyor ki, tazminat ödemesi ile ilgili olarak israil hükümeti tarafından öne sürülen koşullardan biri, mevcut dava sürecinin ivedilikle "durdurulması". oysa bunun kabul edilmesi, kurbanların adaletten mahrum kalması tehlikesi taşıyor.

sorumluluk, kritik bir mesele. filistin konusunda genelde dokunulmaz olarak hareket ettiği düşünülen israil, giderek artan bir sıklıkla yasal kararları ihlal ediyor. bu tutumun değişmesi gerektiği gün gibi ortada.

başsavcılık tarafından yapılan soruşturmanın ardından, saldırıyı planlayıp gerçekleştirdikleri iddiasıyla, israil genelkurmay başkanı general gabi ashkenazi, deniz kuvvetleri komutanı koramiral eliezer marom, israil askeri istihbarat şefi tümgeneral amos yadlin ve hava kuvvetleri istihbarat başkanı tuğgeneral avishai levi'nin de aralarında bulunduğu israil ordusunun önde gelen mensupları hakkında 28 mayıs 2012 tarihinde istanbul 7. ağır ceza mahkemesi'nde dava açıldı.

bu dava sadece siyasetle değil, kurbanlar açısından adaletin tecelli etmesini ve yanı sıra uyruğu ve siyasi görüşü ne olursa olsun herkesin yasalar önünde eşit olmasını sağlamakla da ile ilgili. 

by Toby Cadman

37 farklı ülkeden toplam 490 müşteki ve kurbanın bulunduğu davaya ölenlerin yakınları da müdahil. sanıkların türk ceza kanunu kapsamında cinayet işlemek için komplo kurmak, cinayete teşebbüs, kasten adam öldürme, kasten yaralama, gasp, bir gemiye cebren el koyma, mala zarar verme, hürriyeti tahdit ve işkence suçlarıyla yargılandığı davanın ilk celsesi 6 kasım 2012'de yapıldı.

israil'e karşı türkiye'de açılan dava, türünün ilk örneği olması itibariyle, hesap verme sürecinin tesis edilmesi açısından önemli bir adım olarak görülüyor.

bu davanın, israil'in ceza almasını isteyen benzer pek çok davaya da öncülük etmesi bekleniyor.

25 mayıs 2014'te görülecek ikinci celsede mahkemenin israilli dört sanık hakkında tutuklama emri çıkaracağı tahmin edilirken, devamında da israil'in hem türkiye ile imzaladığı iade anlaşmasına, hem de adalete bağlılığını test edecek, uzun bir iade sürecine girilecek biri görünüyor.

bu dava sadece siyasetle değil, kurbanlar açısından adaletin tecelli etmesini ve yanı sıra uyruğu ve siyasi görüşü ne olursa olsun herkesin yasalar önünde eşit olmasını sağlamakla da ile ilgili. idf'nin yaptıklarının, uluslararası hukuka göre suç teşkil ettiği iddia ediliyor ve israil, şu ana dek bu sürecin mahkemeye taşınmasına engel oldu.

israil hükümetinin dilediği özrün ve kurbanlara tazminat teklifinde bulunmasının bir anlamı olması için, sorumluların mahkemede adalet karşısına çıkarılması sağlanmalı ve hem kurbanların, hem de ailelerinin uygun şekilde tazmin edilmeli. meşru bir yargı süreci olduktan sonra mahkemenin istanbul'da mı, tel aviv'de mi yoksa lahey'de mi yürütüleceği çok da önemli sayılmaz. sorumlular hesap vermeden ödenecek tazminat, kan parası olmaktan öteye geçmeyecektir.

uluslararası ceza hukuku uzmanı ve omnia strategy llp'nin ortağı toby cadman, londra'daki nine bedford row international chambers'ta avukat ve lahey uluslararası suç bürosu üyesi olarak görev yapıyor.

twitter'dan takip edin: @tobycadman

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Toby Cadman

uluslararası ceza hukuku uzmanı ve omnia strategy llp'nin ortağı toby cadman, londra'daki nine bedford row international chambers'ta avukat ve lahey uluslararası suç bürosu üyesi olarak görev yapıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;