Görüş

"Medenileştirme misyonunun" son örneği: Burkini yasağı

Fransız sömürgeciliği, Kuzey Afrika halklarını eğitip özgürleştirmeyi kendisine ahlaki bir görev edindi. Burkini yasağını da bunun son örneklerinden biri saymak mümkün.

Shabi'ye göre, bazı Fransız siyasetçi ve feministler, örtünen Müslüman kadınları tabiatı gereği baskı altında ve kurtarılmaya muhtaç görüyor. [Fotoğraf: Reuters]

aheda zanetti 2004 yılında burkiniyi icat ederken amacı avustralya'da yaşayan müslüman genç kız ve kadınların ülkenin deniz ve spor odaklı yaşam tarzına katılıp keyif alabilmelerinin bir yolunu bulmaktı. yani mesele tamamen sağlık ve eğlenceydi. 

şimdilerde fransa'nın 15 sahil beldesinde yasaklanan bu giysinin parlak ve umut verici kökeni işte buydu. söz konusu yasak kapsamında ise, geçtiğimiz günlerde nice'te sahilde oturan muhafazakar giyimli müslüman bir kadın, silahlı dört erkek polis memuru soyunmaya zorlandı.    

kızları ağlarken etraftakilerin alkış tuttuğu olayda 34 yaşındaki kadına "adaba ve sekülerizme uymayacak biçimde" giyinmekten ceza kesildi. 

aşırı sağı yaygınlaştırmak

"adap kurallarının" böyle saldırgan bir tutumla uygulanması büyük tepki görürken, fransız danıştay'ı bu yasağı askıya aldı. ancak bazı belediye başkanları, mahkemenin bu kararını yok sayacaklarını şimdiden söyledi.

fransa'nın sosyalist partili başbakanı manuel valls ise burkinin kadınların köleleştirilmesini simgelediğini ve ortada "kültürler arası bir savaş" olduğunu söyleyerek, çok sayıda sahil kentinde uygulanan yasağı savundu.    

öte yandan, eski cumhurbaşkanı nicolas sarkozy da yeni cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasına burkininin tamamen yasaklanması çağrısı ile başlamış; azınlıkların ve göçmenlerin fransız kimliğini yok etme tehdidi oluşturduğunu söylemişti.

kısaca liberal görüşlülüğüyle övünen, ancak şimdilerde siyasi yelpazesinin bir ucundan diğer ucuna birçok temsilcisinin kadınlara nasıl giyinmeleri gerektiğini dikte etmeye odaklandığı bir avrupa ülkesi ile karşı karşıyayız. ki bu arada fransız siyasetçilerin yaptığı gibi aşırı sağa istediğini verir, yani ırkçılığa karşı saf oluşturmak yerine bunu yaygınlaştırırsanız olacağı da bu.

terör saldırıları dalgası

elbette bunların hiçbiri dış dünyadaki gelişmelerden bağımsız değil. fransa, son dönemde yıkıcı ve ölümcül bir terör eylemleri dalgası ile sarsılmış durumda.

14 temmuz'da nice'te bir kamyonun promenade des anglais adıyla bilinen kordon boyunda kalabalığın arasına kasten dalarak 86 kişinin korkunç şekilde ölümüne neden olduğu olay, ülkeyi yasa boğdu.  

daha sonra yine aynı ay içerisinde 86 yaşında bir papaz bıçaklanarak öldürüldü. saldırıyı irak şam islam devleti (işid) üstlendi.

ülkedeki en kötü terör saldırısı ise geçtiğimiz yıl kasım ayında yaşandı. eşgüdümlü olarak düzenlenen bir dizi silahlı saldırı ve intihar bombacısı eyleminde 100'ün üzerinde insan hayatını kaybetti. bunların içerisinden 90'ı bataclan konser salonunun kuşatılması sırasında öldü. aynı yıl ocak ayında ise mizah dergisi charlie hebdo'nun paris'teki ofisine düzenlenen saldırıda 12 kişi öldürülmüştü.

burkini yasağı, sekülerizme fransız tarzı, eşitlik temelli bir bağlılık olmaktan ziyade, ülkedeki müslümanların birçoğunun köklerinin dayandığı kuzey afrika'daki fransız sömürgeciliği etrafında şekillenen fikirlerden kaynaklanıyor gibi görünüyor.

burkiniyi yasaklayan yetkililer, güvenlikle ilgili endişeleri öne sürüyor. burkiniyi, aşırılık yanlısı islamcıların fransa'ye yönelik şiddet eylemlerinin bir parçası olarak görüyorlar.  

yasak aynı zamanda ülkenin siyasi ve kültürel kimliğinin dayanağını oluşturan fransız tarzı sekülerizm, yani laiklik adına alınmış tedbirlerin de devamı niteliğinde. örneğin, ülkede 2011'de müslüman kadınların tamamen örtünerek sokağa çıkmaları yasaklandı.

yerleşik üstünlük varsayımı

insanların hâlâ korkunç şiddet eylemlerinin yaralarını sarmaya çalıştığı, kendilerine adam toplamaya çalışan aşırılık yanlılarının her yerde kol gezdiği ve toplumsal birliğin bu denli sıkıntıya girdiği bir süreçte, bu tür yasakların ardındaki gerekçelerin incelenmesi her zamankinden daha büyük önem taşıyor. 

genel anlamda ülkenin laikliğe olan bağlılığının kaynağı olarak fransız tarihi – katolik kilisesi'ni siyasetin dışında tutma gerekliliği – gösteriliyor, ama mevcut tartışma gerçekten bununla mı ilgili?  

nice belediye başkanı yardımcısı rudy salles'ın geçtiğimiz günlerde bbc radyosunda söylediklerine bakacak olursak – ki salles'ın sözleri diğer fransız siyasetçilerin söylediklerini yansıtır nitelikteydi – buna inanmak güç. burkiniyi "islamcıların bir provokasyonu" olarak tanımlayan salles, kadınların özgürlüğü için mücadele ettiğini ve insanların "fransız toplumuyla bütünleşmesine" yardımcı olmak istediğini öne sürdü.  

fakat bu yaklaşımla, yani vatandaşları kimlikler arasında seçim yapmaya zorlayıp "fransız mısın, müslüman mısın?" sorusu ile karşı karşıya bırakmakla ilgili sorun, bunun sadece farklılıklara karşı bir hoşgörüsüzlük örneği olması veya yanlış bir ikilem yaratması değil.

sorun, bu tür taleplerin, yerleşik bir üstünlük varsayımı taşıyor olmasında. bu tür bir seçimi ancak bariz ve mantıklı tercihin, toplulukçu bir müslüman kimliği yerine fransız değerlerine yana olacağını düşünenler dikte eder. 

sömürgeciliğin izi

burkini yasağı, sekülerizme fransız tarzı, eşitlik temelli bir bağlılık olmaktan ziyade, ülkedeki müslümanların birçoğunun köklerinin dayandığı kuzey afrika'daki fransız sömürgeciliği etrafında şekillenen fikirlerden kaynaklanıyor gibi görünüyor.

o dönemde başörtüsü alay konusu ediliyor, islami baskının bir simgesi ve kuzey afrika ülkelerinin böylesine geri kalmasına neden olan şeyin bir parçası olarak görülüyordu.

bölgenin fransızlar tarafından sömürgeleştirilmesine dayanak ve gerekçe sağlayan mantık buydu, ama bunun da ötesinde, başörtüsü, o zaman da şimdi olduğu gibi bir saplantıydı. örneğin cezayir'de kadınların peçelerini çıkarması, fransa'nın kadın tebaasını islam'ın baskıcı istibdatından nasıl özgür kıldığını göstermenin bir yoluydu. dolayısıyla peçe takmak, bazı durumlarda sömürge yönetimine direnmenin bir sembolü haline geldi.  

bu "medenileştirme misyonu", sömürgecilikte kendisine ahlaki bir görev, kuzey afrika'daki halkları eğitip özgürleşme yönünde kendi kendine yükselen bir sorumluluk görüyordu.

örtünen müslüman kadınları tabiatı gereği baskı altında ve kurtarılmaya muhtaç gören bazı fransız siyasetçi ve feministlerin sözlerinde bu fikrin yansımalarının olduğuna şüphe yok.

aynı yansıma, bu "baskı altında oldukları" aşikâr müslüman kadınların görünür ve söz sahibi olmalarını isterken, aslında aynı kadınlara bu tartışmada söz ya da temsil hakkı vermeme ironisinde de var.

geçmişine ait gerçekleri sindirmekte isteksiz davranan tek ülke fransa da değil. imparatorluk, yerleşim ve işgal konusunda daha uzun bir geçmişe sahip uluslar da hâlâ aynısını yapıyor.

ancak bu, en azından dışarıdan bakıldığında, alenen kötü bir bağlantı örneği gibi. zira bugün kadınların giyimin ilişkin bu tartışmaya sekülerizmin değil, büyük ölçüde sömürgeciliğin yön verdiği  gerçeği kabul edilmiyor.

bu aynı zamanda burkini yasağının "seküler" gerekçe ve uygulamasının, dini göz önünde bulundurmayan eşitlik anlayışına dayalı argümanlarda olmadığı kadar köktenci olmasının da kısmen nedeni. 

sonuçta eşitlik ve özgürlük, insanlara kendi iradelerine rağmen empoze edebileceğiniz haklar değil.

rachel shabi, gazeteci ve 'not the enemy: israel's jews from arab lands' (yale university press, 2010) isimli kitabın yazarı.

twitter'dan takip edin: @rachshabi

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Rachel Shabi

gazeteci ve 'not the enemy: israel’s jews from arab lands' (yale university press, 2010) isimli kitabın yazarı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;