Görüş

Öldürücü olgunluk

İstanbul'a gelirken 'Bitti' denilen Mario Gomez, Beşiktaş formasıyla attığı gollerle yine ülke futbolunun en önemli golcüsü olarak görülmeye başlandı. Almanya'da yaşayan spor yazarı Fatih Demireli, Mario Gomez'in 'hikâyesini' yazdı.

Mario Gomez Beşiktaş'ın en golcü futbolcusu konumunda [Getty Images]

lukas podolski bildiğiniz gibiydi. istanbul'u anlatmaya başladı heyecanlı heyecanlı, 'çok güzel bir şehir' olduğundan bahsetti. ardından övgü sırası galatasaray'a geldi, 'çok iyi bir kulüp ve çok iyi taraftar' ile karşılaştığını vurguladı. bir de türk telekom arena'nın 'harika bir stat' olduğunu söyledi son olarak. türkçe'yi en kısa sürede öğrenmek istediğini ve bir gün futbolu bıraktığında, köln'e döndüğünde, oradaki arkadaşları ile türkçe muhabbet etmek istediğini dile getirdi.

peki ya mario gomez? "benim türkçe öğrenmeme gerek yok, takımda herkes almanca konuşuyor zaten." kısa bir sessizlik. "anlamadığım bir şey varsa, tercüman yardımcı oluyor." nokta. istanbul'a övgü? yok. beşiktaş'a övgü? o da yok. taraftara özel sözler? yok. stat? bu konuya şu an girmeyelim! şimdi gomez için gayet 'türkiye'ye kendini duygusal olarak vermiyor, donuk adam' diye bir eleştiri getirebilirsiniz. ama bu ilk etapta şimdiye kadar fazlasıyla verimli olan ve işini son derece iyi yapan gomez'e büyük haksızlık olur, ikincisi –ve daha önemlisi- gomez'i tanımadığınızı gösterir. 
 

çok büyük bir sürpriz olmaz ise mario gomez, euro 2016'ya gidecektir ve kimine göre 'kariyerini bitirmek için' gittiği istanbul'da, hayatının en verimli döneminin ilk adımlarını attığını anlatacak daha sonra. ama beklentiniz çok olmasın, mario gomez içten sever

by Fatih Demireli


mario gomez 30 yaşında. profesyonel düzeyde futbol oynamaya erken başladığı için oldukça uzun sayılacak bir kariyere dönüp bakıyor. hanesine bir çok tanımı kazandıracak kadar çok iş yaptı bugüne kadar. en son kendisine "siz‚ öldürücü müsünüz?" diye sorulduğunda, gomez "bu tanımı sevmiyorum ama iyi günümde öyleyim sanırım" diyerek cevap verdi ve bir tanımı daha kazandı. 'duygusallık' da bu tanımlardan bir tanesi. ancak bu duygusallığı çok dışa vuran biri olmadığı aşikâr. bu yüzden yukarıda ne beşiktaş'a, ne istanbul'a, ne taraftara ne de olmayan stada övgüler dizmediği önem taşımıyor. çünkü gomez taraftarı olduğu stuttgart'ta da bunları yapmamıştı, sayısız gol atmasına rağmen hiç bir zaman tam olarak sevilmediği bayern münih'te bu aidiyet edebiyatını yapmamıştı.

gomez'in bulunduğu yeri ve etrafındaki insanları sevdiğini göstermek için tek bir iletişim aracı var; sahadaki performansı. verimliyse, ki istatistiklere bakmanız yeterli, sizi seviyordur. ortamını seviyordur. etrafındaki insanları seviyordur. 'duygusal bir yapısı var' dediğimiz bir çok insan olmuştur hayatımızda. gomez için bu herkesten daha fazla geçerlidir. ve hayır, yukarıda portresi çizilen gomez ile bu gomez'in arasında bir çelişki yok.

35 milyon euro'ya transfer olduğu bayern münih'te çıktığı ilk antrenmanda, şu sözleri işitmek zorunda kalmıştı vakti zamanında: "merhaba, ben louis van gaal. sen kimsin?" 'general' lakaplı louis van gaal, pekâlâ bildiği ismi duyduktan sonra bir de şunları söylemişti: "seni ben transfer etmedim. kendine kulüp bul istersen!" gomez daha o antrenmanın ardından kulüp yönetimine gitmek istediğini bildirip, eşyalarını toplamıştı ancak bayern buna izin vermeyince yoluna devam etti. münih'te sayısız gol de atsa, "bu adam niye mutsuz" diye soran da çok oldu o beş yıl içinde. ve belki de attığından çok daha fazlasını atacaktı daha mutlu olsaydı.

sırf bu yüzden çok daha cazip ve çok daha iyi teklifler almasına rağmen fiorentina'nın yolunu tutmuştu bayern'in ardından. "oradaki yaşamı seveceğimi düşünüyorum" diyen gomez, mor menekşeler'de uzun süreli bir sözleşme imzalamıştı. güneş, cafeler, hayatı gerektiği kadar ciddiye alan insanlar, dolce vita... tam mario gomez'e göre bir hayat. ama gel gör ki, mutluluk orada da yoktu. bir dönem sonra takımı devralan vincenzo montella, gomez'i pek sevmemiş ve ona "istersen git" diyordu.

aynı dönemde milli takım'da da işler gitmiyordu. eylül 2014'de almanya, arjantin'e 4-2 yenilirken ve tüm takım dökülürken, taraftarlarca ıslıklanan bir tek gomez vardı. duygularını hiç bir zaman saklamayan, yapmacık bir sevgi gösterisinde bulunmayan gomez 'kolay kurban' idi ve o gün onu seçmişlerdi. gomez o süreçten sonra bir daha milli takım'a çağrılmadığı için üzülen kimse olmamıştı. oysa miroslav klose bırakmıştı futbolu, merkez santrafor olarak denenecek çok fazla isim yoktu. arada mario götze'yi 'sahte 9' olarak kullanan löw'ün verim memnuniyeti düşüktü. tıpkı max kruse'de olduğu gibi. gomez'in huzur ve form bulmak için türkiye'ye gittiğinde, eleştirmeyi övmekten daha çok seven almanlar, "gomez kariyerini bitirmek için daha güneşli bir yeri seçti" yorumları yapıyordu. 
 

evet, bir taraftan almanların euro 2016 öncesinde bir golcü sıkıntısı var. ve evet, mario gomez harika bir golcü. ancak çağrılması bir başarı hikayesi. almanya'nın mario gomez'e ihtiyacı var. ve aslında tek çareleri de o bu süreçte. 

by Fatih Demireli


ancak alman santraforları ısrarla gol atmamaya devam ederken, gomez her hafta beşiktaş'ta gol üstüne gol atıyordu. alman ajanslarında 'gomez'in golleriyle kazanan beşiktaş…' haberleri üst üste gelmeye başladı. artık buna löw de kayıtsız kalamamış, gomez'i de izlemek üzere istanbul'a gelmişti ve tabii ki gomez o başakşehir maçında da gol atmıştı. ve ajanslar bu sefer 'joachim löw'ün izlediği gomez'in golleriyle kazanan beşiktaş…' bilgisini geçti. löw'ün baskılara çok aldırış eden bir yapısının olmadığını bilmek gerek. yıllarca en az gomez kadar golcü kimliği ile ortaya çıkan stefan kiessling'i –sistemine uymuyor diye- çağırmadı ve almanya bir dönem santraforsuz kalmasına rağmen kiessling'i yine hiçe saydı. bu yüzden gomez'in tekrar milli takım'a çağrılmasını doğru okumak gerek.

evet, bir taraftan almanların euro 2016 öncesinde bir golcü sıkıntısı var. ve evet, mario gomez harika bir golcü. ancak çağrılması bir başarı hikayesi. almanya'nın mario gomez'e ihtiyacı var. ve aslında tek çareleri de o bu süreçte. geçen seneye kadar yaşlanmayan klose vardı, artık yok. gomez'in bu duruma gösterdiği olgunluk ise dikkat çekici. yukarıda bahsi geçen konuşmaların yapıldığı basın toplantısında gomez'in rahat tavırları ona bir tanım daha kazandırdı. 'yeni' mario gomez. eskiden basının iğneliyici ve özel sorularına, gençlerimizin lügatıyla 'trip' atarak karşılık veren gomez, şimdilerde dinliyor, gülümsüyor ve bitiriyor. tıpkı sahada attığı golllerdeki gibi…

çok farklı şartlarda oynanan fransa maçında girdiği –ve kendi yarattığı- pozisyonlar dikkat çekiciydi. yakaladıklarını kaçırsa da, uwe seeler, gerd müller, karl-heinz rummenigge, rudi voller, miroslav klose ve nicelerini gören almanlara derin bir 'oh' çektirdi. 'sahte 9' da neymiş! bir almana bir yere geç kalmak kadar ters bir şey. çok büyük bir sürpriz olmaz ise mario gomez, euro 2016'ya gidecektir ve kimine göre 'kariyerini bitirmek için' gittiği istanbul'da, hayatının en verimli döneminin ilk adımlarını attığını anlatacak daha sonra. ama beklentiniz çok olmasın, mario gomez içten sever…

1983 münih doğumlu. gazetecilik eğitimini almanya'da gördü, 2008'de mezun oldu. perform almanya'daki "head of live" görevinin dışında, aynı bünyedeki spox.com'un bayern münih muhabirliğini de yürütüyor. türkiye'de ntv spor almanya temsilciliği, eurosport bundesliga yorumculuğu ve socrates dergisi'nde yazarlık görevlerini de yapmaktadır.

twitter'dan takip edin: @fatihdemireli

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;