Görüş

Özbekistan ile beyaz sayfa mümkün mü?

Orta Asya’da kalıcı ve sistematik bir politika yürütmek isteyen hiçbir aktör Özbekistan’ı göz ardı edemez. Davutoğlu'nun ziyareti iki ülke ilişkileri açısından dönüm noktası olabilir.

13 yıl sonra Özbekistan'ı ziyaret eden ilk Türk Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu, Özbek mevkidaşı Kamilov bir araya geldi. [Fotoğraf: AA]

özbekistan, türkiye’nin “orta asya politikasının eksik parçası” olarak varlığını korurken, dışişleri bakanı ahmet davutoğlu’nun özbekistan’a yaptığı ziyaret iki ülke ilişkilerinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. iki gün sürecek resmi ziyaretin taşıdığı simgesel anlam büyük. bu adım, ankara-taşkent bağlantısının yeniden sağlandığı ve ilişkilerin normalleşmesi amacıyla karşılıklı “irade göstergesi” olarak görülebilir. davutoğlu’nun özbek mevkidaşı abdulaziz kamilov ile görüşmesi, bizlere ankara-taşkent ilişkilerinin seyrini, potansiyelini değerlendirme ve geleceğe ilişkin ihtimalleri ortaya koyma noktasında önemli bir fırsat yaratmıştır.

her şeyden önce yapılması gereken ilk tespit türkiye-özbekistan ilişkilerinin 1990’larda hem ankara’nın hem de özbekistan devlet başkanı islam kerimov’un bizzat ortaya koyduğu vizyonun oldukça gerisinde seyrettiğidir. bu tespit, aynı şekilde iki ülkenin etkin işbirliği halinde ilişkilerin potansiyeli değerlendirildiğinde de bizleri aynı noktaya çıkaracaktır. başta ekonomi olmak üzere her alandaki ilişkiler, taşıdığı potansiyelin çok altında bir düzeyde seyretmektedir.

türkiye’nin orta asya politikası bölgesel ve küresel gelişmelere bağlı olarak kimi dönemlerde yoğun kimi dönemlerde durağan bir seyir izler. ancak ankara hiçbir orta asyalı başkentle taşkent’le olduğu kadar keskin virajlar tecrübe etmemiştir. durağanlığın ötesinde türkiye-özbekistan ilişkileri önemli kırılmalar yaşamıştır. ilişkileri donma noktasına taşıyan bu sürecin temelinde özbek yönetiminin -ankara’nın attığı kimi adımların da etkisiyle- türkiye’ye karşı geliştirdiği “derin güvensizlik” yatmaktadır.

ilişkileri donma noktasına taşıyan sürecin temelinde özbek yönetiminin türkiye’ye karşı geliştirdiği “derin güvensizlik” yatmaktadır.

by Gökçen Oğan

türkiye’nin, özbekistan’ın “iç işlerine müdahale olarak algıladığı eylemler” içerisinde olduğu ve özbek muhalefet hareketine dolaylı ya da doğrudan destek verdiği şeklindeki iddialar ankara-taşkent hattında ciddi gerilimlere neden olmuştur. ancak esas kırılma andican olayları sonrasında yaşanmıştır. o dönemde bm’de hazırlanan ve özbekistan’ı kınayan rapora türkiye’nin destek vermesi, kapıların tamamen kapanması ile sonuçlanmıştır. bu gelişmenin ardından ilişkiler her alanda ciddi bir düşüş eğilimine girmiştir.

özbekistan, batı’nın andican olaylarına geliştirdiği tepki nedeniyle söz konusu dönemde hızlı bir “içe kapanma” evresine girmiştir. abd başta olmak üzere batı ile ilişkilerini “gözden geçiren” taşkent bu dönemde pekin-moskova eksenine yakınlaşmıştır. kısa süre içerisinde abd ve hatta kendisini en çok eleştiren avrupa birliği ülkeleri ile ilişkilerini tamir eden özbekistan’ın ankara’ya olan tavrını tavizsiz sürdürdüğü ifade edilebilir.

ankara’nın özbekistan’la 'barışma' niyetiyle attığı adımların cevapsız kaldığı, özbekistan’ın iletişim kanallarının kapandığı bilinmektedir. hatta özbek yönetiminin ilişkilerin normalleşmesinin ön koşulu olarak türkiye’nin özbekistan’dan resmi olarak özür dilemesini ortaya koyduğu da iddialar arasındadır. bu nedenle dışişleri bakanı davutoğlu’nun özbekistan ziyaretinin “özbekistan tarafından kabul edilmiş olması” önemli bir göstergedir. iki ülke arasında iletişim kanallarının açılması atılan ilk ve en önemli adımdır. bu noktada özbekistan’ın orta asya bölgesindeki konumu ve türkiye açısından ifade ettiği anlamın altı çizilmelidir.

orta asya’da kalıcı ve sistematik bir politika yürütmek isteyen hiçbir aktör özbekistan’ı göz ardı edemez. türkiye’nin özbekistan gibi stratejik bir ülkeden uzak kalması orta asya politikasının tam ve sağlıklı yürüyememesine mal olmaktadır. washington, pekin, moskova ve hatta yaşanan sorunlara rağmen avrupa birliği, orta asya politikalarının merkez üssü olarak özbekistan’ı belirlemiştir. bu kapsamda özbekistan’ın bölgedeki stratejik öneminin bir kez daha vurgulanması gerekmektedir.

öncelikle özbekistan, afganistan da dahil olmak üzere tüm orta asya cumhuriyetleri ile sınıra sahip olan tek ülke konumundadır. orta asya’nın ortasında yer alması münasebetiyle stratejik bir coğrafi konuma sahiptir. diğer taraftan özbekistan, bölgenin en yüksek ve genç nüfusa sahip ülkesidir ki, özbek nüfusu tüm orta asya ülkeleri toplamının yüzde 46’sını oluşturmaktadır.

bu noktada vurgulanması gereken unsurlardan biri de diğer orta asya ülkelerinde önemli miktarlarda özbek diasporasının yaşadığıdır. özbekistan’ın diğer bölge ülkeleri ile kıyaslandığında sahip olduğu demografik üstünlüğü ülkenin stratejik avantajlarından birine dönüşmektedir. özbek ordusu da bölgenin en nitelikli ve güçlü ordusu olarak değerlendirilmektedir.

bu temel verilere ek olarak özbekistan’ın derin bir islami geleneğe sahip olduğu, orta asya coğrafyasında sovyetler birliği döneminden beri islam’ın en önemli merkezlerinden biri olduğu da unutulmamalıdır. özbekistan, türk dünyasının en önemi kültür merkezlerinden birisidir.

enerji kaynakları açısından baktığımızda özbekistan’ın bu alanda da türkmenistan ve kazakistan’dan geri kalmadığı görülmektedir. özbekistan’ın bu kapsamda tek eksikliği hazar denizi'ne sınırı olmayan tam bir kara ülkesi olmasıdır. üretime dayalı özbek ekonomisi ise büyüme trendini sürdürmektedir.

orta asya’da etkin olmak isteyen türkiye’nin özbekistan’la ilişkilerini en azından normal düzeye çekmekten başka bir şansı yoktur.

by Gökçen Oğan

mevcut sorunların kronik hâl almasını, bazen maksadını aşan ve sonucu hesaplanamamış karşılıklı adımlara ve bazen de yanlış algılamalara bağlamak mümkündür. nitekim dışişleri bakanı davutoğlu da ziyaret öncesinde yaptığı açıklamada “iki ülke arasında 2006’dan bu yana yanlış anlaşılmalardan kaynaklanan bir durağanlık yaşandığını” ifade etmiş türk tarafının bu durumu değiştirmek için yoğun diplomasi uyguladığının altını çizmiştir.

orta asya’da etkin olmak isteyen türkiye’nin özbekistan’la ilişkilerini en azından normal düzeye çekmekten başka bir şansı yoktur. bugün gelinen aşamada özbekistan’a atfedilen önemin ve ilişkilerin normalleştirilmesi için atılacak adımların son derece dikkatle hesaplanması gerekliliği ortadadır. öncelikli olan iki başkent arasındaki iletişim kanallarının yeniden açılması, yeni iletişim yollarının derhal tesis edilmesidir. karşılıklı çıkar tanımlamalarının her iki tarafa yeniden hatırlatılması işbirliği zemini açısından önemlidir.

siyasi temasın yok denecek kadar az olması sosyal ve kültürel faaliyetlerinde çok dar bir çerçeve ile sınırlı kalmasına neden olmuştur. siyasi sorunların çözümü bu anlamda büyük bir hareketlilik sağlayabilir. her orta asya cumhuriyeti’nde olduğu gibi türk müteşebbislerin özbekistan’daki faaliyetlerinin rahatlaması, genişlemesi ve daha önemli projelere imza atabilmelerinin önkoşulu da siyasi ilişkilerin yumuşaması ile doğrudan ilintilidir.

mevcut potansiyelin değerlendirilmesi hem ikili ilişkiler açısından hem de bölgesel dengeler açısından olumlu sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. aslında özbekistan ve türkiye açısından tüm bu alanlarda ilişkilerin altyapısını oluşturacak anlaşmalar mevcuttur. siyasi iradenin sadece bu anlaşmaların uygulanmasını yönelik bir tavır sergilemesi bile türkiye-özbekistan ilişkilerinde çok şeyi değiştirecektir.

türkiye’nin orta asya politikasında yaşanan en önemli ikilem orta asya liderleri tarafından hassasiyet taşıyan konularda geliştirilecek yaklaşımın nasıl şekilleneceğidir. bu konuların başında demokratikleşme süreci ve insan hakları konusu gelmektedir. orta asya devletleri için ilişki kurdukları aktörlerin iç politik meselelerine nasıl baktıkları büyük önem taşımakta, hatta ilişkinin sürekliliği açısından belirleyici olabilmektedir. özbekistan ile yaşanan süreç bu anlamda belirgin bir örnektir. yıpranan ilişkiler tamir edilmeye çalışılırken devletler açısından fayda maliyet hesabının bu anlamda dikkatle yapılması gerektiği görülmektedir.

gökçen oğan, lisans eğitimini gazi üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde aldı. yüksek lisans çalışmasını "şanghay işbirliği örgütü ve bölgesel işbirliği girişimleri" konusunda hazırladığı tezle tamamladı. avrasya stratejik araştırmalar merkezi'nde (asam) orta asya uzmanı olarak çalıştığı süre sonrasında çeşitli araştırma merkezlerinin avrasya danışmanlığını üstlendi. bölgeye ilişkin pek çok makale ve değerlendirmesi olan oğan, halen orta asya, afganistan, pakistan merkezli çalışmalarını sürdürüyor, ilgili konularda araştırmalar yapıyor ve değerlendirmeler kaleme alıyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Gökçen Oğan

orta asya uzmanı, araştırmacı. gazi üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü'nden mezun oldu. "şanghay işbirliği örgütü ve bölgesel işbirliği girişimleri" başlıklı teziyle yüksek lisansını tamamladı. avrasya stratejik araştırmalar merkezi'nde (asam) orta asya uzmanı olarak görev yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;