Görüş

Suudi Arabistan'da değişimin işaretleri

Yeni Suud yönetiminin “değişim idraki’ne” işaret eden adımları ve Türkiye’nin küresel ölçekte yüksek sesle dile getirdiği itirazları, kurulacak ittifakı küresel anlamda önemli bir güce dönüştürebilir.

Konular: Ortadoğu, Türkiye
Erdoğan, Kral Abdullah'ın cenaze törenine katılmak için Etiyopya, Cibuti, Somali'den oluşan Afrika ziyaretine ara vermişti. [Fotoğraf: AA]

suudi arabistan, sahip olduğu coğrafi, ekonomik ve sosyal yapıdan dolayı bölgenin, hatta dünyanın en önemli aktörlerinden biridir. dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olması, islamiyet’in doğduğu toprakları ve dolayısıyla müslümanlar için en kutsal mekânları (mescid-i haram ve medine’de bulunan mescid-i nebevi’yi) barındırması, 350 milyonluk arap dünyasındaki etkinliği, suudi arabistan’ın temayüz eden başlıca özellikleridir. ancak suudi arabistan’ın gerek bölgesel gerekse küresel ölçekte sahip olduğu bu prestije uygun biçimde ağırlığını hissettirdiğini söylememiz mümkün değildir. bu durumu iki nedenle açıklamamız mümkündür.

birincisi suudi arabistan’ın izlediği geleneksel ve kuşatıcı olmaktan uzak politika anlayışı, ikincisi birinci politikanın bir sonucu olarak kapalı ve savunmacı bir  politika anlayışının benimsenmiş olmasıdır. ancak kral abdullah’in vefatından sonra göreve gelen kral selman bin abdulaziz'in jet hızıyla gerek iç politikayı, gerekse dış politikayı ilgilendiren 34 kararı hayata geçirmesi, "yeni yönetim geleneksel politika çerçevesinin dışına mı çıkıyor?" sorusunu akla getirdi. nitekim arap basınında kaleme alınan pek çok makale, gerek başlık gerekse içerik itibariyle, yeni suud yönetiminin ilk reflekslerini değişim sinyali olarak değerlendirdi. ancak esas olan soru, yeni suud yönetiminin politika değişikliğine gidip gitmeyeceğinden ziyade, şu ana kadar süregelen ve bölge meselelerine beklenenden daha az yapıcı katkı sunan geleneksel politikanın değişmesi gerektiği idrakinde olup olmadığıdır.

yeni krala göre değişim gerekli mi?

yeni kral selman’ın göreve gelmesiyle hem iç hem de dış politika açısından önemli mesajlar içeren adımlar atıldı. devlet memuru, emekli, öğrenci ve engellilere iki aylık ikramiye verilmesi, elektrik ve su hizmetleri projeleri için 20 milyar riyallık (5,33 milyar dolar) bütçe ayrılması ve ve kamu haklarından dolayı ceza alan mahkumlara yönelik genel af çıkarılması, ekonomi ve kalkınma konseyi’nin kurulması kararı, ülkede kayıtlı tüm edebiyat kulüpleri ve çeşitli kategorilerde oynayan futbol takımlarına ikramiye verilmesinin kararlaştırılması iç politika açısından zikredebileceğimiz önemli husulardır.

önemli olan husus, modern suudi arabistan üzerinde nüfuzunu devam ettiren batılı güçlerin yeni kralın bu değişim idrakini hayata geçirmesine müsaade edip etmeyeceğidir.

by Cahit Tuz

dış politikadada atılan en önemli adım ise, şüphesiz halid tuvayciri'nin kraliyet divanı başkanlığından alınmasıdır. tuvayciri (birleşik arap emirlikleri veliahtı muhammed bin zayid ile birlikte) mısır'da 3 temmuz 2013'te yaşanan darbenin ana dış aktörlerinden biri olmuş, müslüman kardeşler'e ve tüm muhaliflerine karşı kanlı bir kampanya yürüten sisi'nin en büyük destekçisi olarak boy gösterdi. dolayısıyla halid tuvayciri'nin görevden alınmasından hareketle, suud'un dış politikasında bazı restorasyonlara gideceğini söylememiz mümkündür.

ayrıca sudeyriler'in geri dönüşü olarak ifade edebileceğimiz atamalar önemlidir. zira yeni kral selman, sudeyri kardeşlerden naif’in içişleri bakanı olan oğlu muhammed bin naif’i, yürüttüğü bakanlık görevine ilaveten veliaht yardımcısı olarak atadı. muhammed bin naif, aynı zamanda kral selman'ın amcası olan eski veliaht prens sultan’ın da damadı. dolayısıyla, veliaht prens mukrin’den sonra taht yeniden sudeyri kolunda kalacaktır. kral selman ayrıca kendi oğlu muhammed bin selman’ı da kendisinin daha önce yürüttüğü savunma bakanlığı ve kraliyet divanı başkanlığı görevlerine getirdi.

ikincisi, suud hanedanının üç neslini temsil eden yeni kral selman, veliaht prens mukrin ve veliaht yardımcısı prens muhammed bin naif’in, abd başkanı obama heyetiyle yapılan görüşmeye birlikte katılmasıdır. zira bu, ülke tarihinde ilk defa gerçekleşen bir durumdur.

üçüncüsü, müslüman kardeşler hareketine karşı kullanılan yumuşak söylemdir. özellikle darbeci sisi’ye destek veren suudi arabistan ve birleşik arap emirlikleri bu hususta öncü bir rol oynamıştı. ancak kralın ölümünden sonra üst düzeyde yapılan açıklamalar, yeni suudi yönetiminin bu konuda siyaset değişikliğine gittiğine işaret etmektedir. nitekim suudi arabistan dışişleri bakanının, gazetecilerle yaptığı bir toplantıda müslüman kardeşler hareketiyle ilgili yöneltilen soruya, "bizim müslüman kardeşler ile hiçbir problemimiz yok. bizim problemimiz bu cemaate bağlı küçük bir grupla. bu grup mürşide (genel başkan) biat sorumluluğu taşıyor" şeklindeki cevabı bu bağlamda son derece önemlidir. yine şura meclisi eski üyesi ahmet et-tuvayciri katıldığı bir televizyon programında "ihvan hareketi tüm ümmeti kapsayan büyük bir harekettir. ihvan-ı terör olarak görmek, aklı selimin işi olamaz ve suudi arabistan’a da küfretmek gibi olur."ifadesini kullandı.

dördüncüsü, yeni suudi yönetiminin suriye sorununun çözme konusunda petrol fiyatları kartını kullanmasıdır. nitekim, new york times gazetesi, amerikalı ve suudi yetkililere dayandırarak verdiği bir haberde, suudi arabistan'ın petrol piyasasındaki gücünü, rusya’nın esed’e verdiği desteği sonlandırmasını sağlamak amacıyla kullandığı yorumunda bulundu. gazete bir suudi yetkilinin, “eğer petrol meselesi suriye’ye barış gelmesine katkı sağlayacaksa, suudi arabistan’ın bir anlaşmadan uzak durması için sebep görmüyorum” ifadesine yer vererek suudi yönetiminin petrol konusundaki nüfuzunu daha etkin kullanacağına işaret etmektedir.

beşincisi, başta suud medyası olmak üzere, tüm arap medyasında yeni suud yönetimini konu alan tartışmaların ülke politikalarında “değişim” ekseninde olmasıdır. nitekim suudi arabistan’ın dünyadaki sesi olarak ifade edebileceğimiz londra merkezli şark'ül avsat gazetesi bu durumu "yeni kralın imza attığı kararlar geleceği öngören ve çağın değişikliklerini idrak eden vizyoner bir bakış açısını sunmaktadır." başlığıyla değerlendirdi. hatta bazı tartışmalarda bu yaşananlar, bir adım öteye gitmek suretiyle, suud ailesinde darbe şeklinde değerlendirilmiştir. (bu tartışmalar daha çok sudeyri kolunun yönetimdeki nüfuzunu artması etrafında yapılmaktadır.)

ancak burada önemli olan husus, modern suudi arabistan üzerinde nüfuzunu devam ettiren batılı güçlerin yeni kralın bu değişim idrakini hayata geçirmesine müsaade edip etmeyeceğidir. özellikle kral abdullah’ın ölümü üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen ingiltere veliaht prensi charles’ın suudi arabistan’a 16 gün arayla iki ziyaret düzenlemiş olmasını bu bağlamda değerlendirmek gerekir.

türk-suud ilişkileri için tarihi fırsat

kuşkusuz, suudi arabistan yeni türk dış politikasında önemli bir yere sahiptir. ak parti’nin yönetime gelmesiyle birlikte türkiye-suudi arabistan ilişkilerinde önemli gelişmeler yaşandı.

"arap baharı", abd’nin irak’tan çekilmesi ve ekonomik krizin avrupa devletlerini ve abd’yi vurması, suudi arabistan’ı stratejik tercihlerini gözden geçirmeye yöneltmiştir. dolayısıyla değişen şartlar ve anlayışlar giderek türkiye ve suudi arabistan’ın birlikte hareket etmesini gerekli kılmıştır. 

by Cahit Tuz

özellikle, abd’nin 2003 irak işgali ile birlikte bölgede meydana gelen radikal değişiklikler sonucu ortaya çıkan yeni tehdit algılamaları, türkiye-suudi arabistan ilişkilerinde yeni bir süreç başlatmıştır. ayrıca "arap baharı", abd’nin irak’tan çekilmesi ve ekonomik krizin avrupa devletlerini ve abd’yi vurması, suudi arabistan’ı stratejik tercihlerini gözden geçirmeye yöneltmiştir. dolayısıyla değişen şartlar ve anlayışlar giderek türkiye ve suudi arabistan’ın birlikte hareket etmesini gerekli kılmıştır. ancak kral abdullah dönemi suudi yönetiminin, bölgede değişen dinamikleri yeterince idrak edememesi ve geleneksel politikalardaki ısrarı, iki ülkenin söz konusu değişimi fırsata dönüştürmesine olanak vermemiştir.

zira iki ülkenin (kısmen mısır meselesi dışındaki) dış politika dosyaları oldukça yakın tezleri savunmaktadır. özellikle suudi arabistan, son dönemde terörist saldırıların hedefi altındadır. son olarak, 7 ocak 2015 tarihinde irak sınırındaki suveyf sınır kapısında, suudi güvenlik güçlerine yönelik, üç hudut muhafızının hayatını kaybettiği bir işid terör saldırısı gerçekleştirildi. dolayısıyla artan radikal terör gruplarına karşı birlikte hareket etmek iki ülke için hayati bir öneme haizdir.

iran’ın bölgede yayılmacı bir politika izlemesi, iran-abd yakınlaşması, yemen’deki gelişmeler, suriye ve irak dosyaları gibi her iki ülke için de rahatsız edici gelişmeler cereyan ediyor. tüm bunların yanı sıra bölgenin hızla bir sünni-şii çatışmasına sürüklenmesi tüm islam coğrafyası için belki yüzyıl sürecek bir kaos ortamı oluşturabilir. işte tam da bu noktada orta ve uzun vadede, bölgedeki gelişmeleri bölge halklarının lehine ilerlemesini sağlayacak, islâm dünyasını toparlayabilecek, yeni bir ittifak hamlesini gerçekleştirilebilir. 

ayrıca maliki sonrası oluşan irak hükümetinin son derece zayıf ve her tarafın yardımına muhtaç durumda olması, katar’ın körfez işbirliği teşkilatı’na dönem başkanlığı etmesi, (zira katar’ın bölgedeki gelişmelerle ilgili düşünceleri türkiye ve suudi arabistan’la örtüşüyor.) türkiye’nin iran gibi milis gücü olmaması ve ideoloji üzerinden siyaset yapmaması, iki ülkenin beraber hareket etmesine önemli fırsatlar sunmaktadır.

kuşkusuz bölgede hiçbir ülke tek başına dönüştürücü bir güce sahip değildir. bu bağlamda yeni suud yönetiminin “değişim idraki’ne” işaret eden adımları ve türkiye’nin küresel ölçekte yüksek sesle dile getirdiği itirazları, kurulacak ittifakı küresel anlamda önemli bir güce dönüştürebilir. ancak kanaatimce böyle bir ittifakın doğuracağı en büyük sonuç, suudi arabistan’ı batı’nın nüfuzundan kurtaracak ve türkiye’nin de itiraz eden bir güçten dönüştürücü bir güce tahavvül etmesini sağlayacak olmasıdır.  

cahit tuz, istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi arap dili ve edebiyatı bölümü mezunu. şam uluslararası “yabancılar için dil enstitüsünü” diploması sahibi. marmara üniversitesi ortadoğu araştırmaları enstitüsünde ortadoğu siyaseti ve uluslararası ilişkiler bölümünde yüksek lisansını tamamladı.  tbmm’de ortadoğu danışmanlığının yanı sıra, sde (stratejik düşünce enstitüsü) ortadoğu uzmanıdır.

twitter'dan takip edin: http://@cahittuz

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Cahit Tuz

istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi arap dili ve edebiyatı bölümü mezunu. şam uluslararası “yabancılar için dil enstitüsünü” diploması sahibi. marmara üniversitesi ortadoğu araştırmaları enstitüsünde ortadoğu siyaseti ve uluslararası ilişkiler bölümünde yüksek lisansını tamamladı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;