Görüş

Syriza'nın zaferi ve Avrupa'da solun geleceği

Avrupa'daki yeni sol hükümetlerin gerçekten sol olarak kalıp kalmayacağını belirleyecek olan, aynı anda hem gücü kullanıp hem de buna direnmeyi başarıp başaramayacaklarıdır. Solun karşı karşıya kalacağı en büyük tuzak budur.

Yunan seçimlerinde Tsipras (solda) önderliğindeki Syriza'ya destek verenler arasında İspanyol sol parti Podemos'un lideri Pablo Iglesias da vardı. [Fotoğraf: Getty]

yunanistan'da radikal sol ittifak syriza'nın kazandığı seçim zaferi şüphesiz avrupa ve de sol açısından yeni bir siyasi düzeni işaret ediyor. bu yeni siyasi düzenin geleceğini önümüzdeki günler belirleyecek.

geçen yıl sonbaharda ünlü felsefeci antonio negri tarafından, michael hardt ve david harvey gibi önemli konukların katılımıyla italya'nın passignano beldesinde düzenlenen euronomade toplantısına davet edilme şerefine nail oldum. doğrusunu söylemek gerekirse, özerklik yanlısı negri'nin ilk kez alenen açıkladığı iki genel önerme beni şaşırttı.

bunlardan ilki, 2011 sonrasında "yataylık" ilkesinin ("doğrudan demokrasi" kavramının) – sadece hegelyen anlamda değil – açık ve net bir şekilde eleştirilmesi ve aşılması gerektiği. ikincisi ise, mevcut koşulların, eldeki seçeneklerin en siyasi olanını, yani "iktidarı ele geçirmeyi" denemek için muhtemelen yeterince olgun olduğu.

syriza ve avrupa'nın yeni radikal sol partileri, iktidarın ele geçirilmesi söz konusu olduğunda, tüm tuzak ve olası başarısızlıkların gayet farkında.

by Srecko Horvat

bu iki radikal önermenin, michael hardt ile birlikte imparatorluk ve çokluk kitaplarının yazarı ve yataylık ilkesinin (yani güç meselesinin, parlamento, kurumlar gibi herhangi bir temsil olmaksızın, çokluk bazında, doğrudan demokrasi olarak anlaşılması gerektiği görüşünün) en önemli savunucularından biri olan negri'den gelmesi sürpriz olabilir. ispanyol radikal sol parti podemos'un lideri pablo iglesias'ın da euronomade grubunun bir parçası olması sürpriz değil. yataylıktan "dikeyliğe", yani işgallerden siyasi partilere geçiş olduğu ortada.

siyasi irade

peki avrupa'daki mevcut siyasi durum nedir? giderek daha belirgin hâle gelen bir şey var ki, 2011 yılında "occupy" (işgal) hareketleri ve sonradan sonbahara dönen "baharlar" ile başlayan siyasi sürecin ardından, hepsi büyük coşkuyla başlamış sol hareketlerin uğradığı hezimetlerden en azından yeni bir siyasi irade diyebileceğimiz bir şeyler doğmuş oldu.

bu yeni siyasi iradeyi, "baharların" (aniden patlak veren ilericilik yanlısı güçlerin, protestoların vb.) ve "işgallerin" (genel meclislere, çalışma gruplarına vb. sahip daha uzun vadeli doğrudan demokrasi süreçlerinin) neoliberal statükoyu (yani tasarruf tedbirlerini, borçluluğu, işsizliği vb.) değiştirmek için hâlâ yeterli olmadığı bilinci simgeliyor. hegel'in "güzel ruhları" ya da kierkegaard'ın "estetik bireyleri" yerine, kimi zaman siyasi risk almak ve elleri kirletmek gerekir. gerçek siyasetin simgesi –ki bu gerçek sevgi için de geçerli bir ders– risktir. 

elbette syriza ve avrupa'nın yeni radikal sol partileri (ispanyol podemos, sloven birleşik sol ya da yeni kurulan hırvat işçi cephesi), iktidarın ele geçirilmesi söz konusu olduğunda, tüm tuzak ve olası başarısızlıkların gayet farkında. 1968 hareketinin liderlerinden biriyken sonradan almanya dışişleri bakanı olan joschka fischer ya da maocu bir yeraltı örgütünün lideriyken avrupa komisyonu başkanı olan manuel barroso bunun en canlı örnekleri. ancak bu yine de iktidarı ele geçirme amacından vazgeçmek için bir sebep değil. aksine, [yeni radikal sol partileri] devlet gücünü elde etme yönünde hareket etmeye sevk eden, bu bilincin – yani sonunda bir fischer ya da barroso olmak istememelerinin – ta kendisi.

stuart hall, 30 yıl önce, 1984'te yazdığı "the state – socialism's old caretaker" (devlet – sosyalizmin yaşlı bekçisi) başlıklı makalede bu sorunu zaten şöyle tanımlamıştı: "bir taraftan, devletin refah yönünü savunmakla kalmıyor, bunun ciddi şekilde genişletilmesi gerektiğine de inanıyoruz. fakat diğer taraftan, bu refah devletinin işleyiş biçiminde son derece anti-sosyalist bir şeyler olduğunu hissediyoruz. […] dürüstçe sormak gerekirse, bu meselenin neresinde duruyoruz? refah devleti de dâhil, 'devletin küçültülmesinden' yana mıyız? tüm toplumun devlet tarafından yönetimine taraftar mıyız, karşı mıyız? thatcherizm, solu bir kez daha hazırlıksız – yani gerekçemizin ne olduğundan emin olmadan, belirsiz bir pozisyondan diğerine atlarken – yakalıyor."

syriza'nın iktidar olduktan sonra karşı karşıya kalacağı en büyük tuzağın en iyi açıklaması bu gibi görünüyor. sosyal demokrasi ya da refah devletinin sosyalizm olmadığını; bunun (komünizm derdinden kurtulmak için) emek ile sermaye arasında varılmış tarihi bir uzlaşmanın ürünü olduğunu gayet iyi biliyoruz, ancak hemen hemen bütün avrupa ülkelerinde toplumsal koşullar öyle korkunç ki, refah devletini korumak ya da iyileştirmek bile radikal bir tedbir olacaktır.

bunda kendi başına radikal bir şey olmadığı ortada, ama mesela thomas piketty'nin yirmi birinci yüzyılda kapital isimli kitabında ileri sürdüğü önermenin aynısı söz konusu: evet, servetin ağır vergilere tabi tutulması (hele ki bu küresel düzeyde yapılmıyorsa) komünizmi getirmez, ancak radikal bir eşitsizlik durumunda (ulusal seviyede) böyle bir tedbir bile radikal görünür. piketty'nin yakın zamanda pablo iglesias ile bir araya gelmiş olması boşuna değil.

"yeni siyasi düzen" olarak adlandırabileceğimiz (syriza, podemos vb. partileri içeren) bu ortamın gerçekten radikal olup olmayacağını, negri'nin yukarıda bahsettiğim iki önermesinin nasıl ele alınacağı, yani yataylığın dikeylik ile nasıl birleştirileceği belirleyecek.

yerel irade

bir yandan, yeni radikal sol partiler kendi içlerindeki yataylık (doğrudan demokrasi) mekanizmalarını kullanarak sokak hareketleri ile yakın temas hâlinde kalmazlarsa, sonlarının 1968'in en kötü kâbusları gibi olması işten değil. geçmişte yapılan hataların tekrarlanmaması açısından doğrudan demokrasi ile ilgili tüm yeni tecrübeleri dikkate almamız gerekiyor. siyasi iradenin yerel irade hâline gelmesi şart.

yeni radikal sol partiler kendi içlerindeki yataylık (doğrudan demokrasi) mekanizmalarını kullanarak sokak hareketleri ile yakın temas hâlinde kalmazlarsa, sonlarının 1968'in en kötü kâbusları gibi olması işten değil.

by Srecko Horvat

diğer yandan, yeni radikal sol partilerin gerçekten iktidarı ele geçirmesi durumunda en önemli şey, devlet meselesidir. işte bu noktada lenin'in 1918 yılında kaleme aldığı "sol çocukluk" adlı metni hatırlamak gerek:

"sosyalizm, modern bilimin son buluşlarına dayalı, büyük çaplı kapitalist mühendislik olmadan tahayyül edilemez. on milyonlarca insanın, üretim ve bölüşüm konusunda ortak bir standarda sıkı sıkıya bağlı kalmasını sağlayan, planlı bir devlet teşkilatı olmayan bir sosyalizm akla sığmaz. biz marxistler daima bunu söyledik. bunu dahi anlamayan kişilerle iki saniye konuşmaya bile değmez."

bununla birlikte, günümüz koşullarında devlet gücü tekeline dayalı sovyet modeline ya da sosyal-demokrat uzlaşmaya (refah devletine) dönüşün mümkün olmadığı açık. avrupa'daki yeni sol hükümetlerin gerçekten sol olarak mı kalacağını, yoksa kısa sürede (1960'ların alman öğrenci hareketi sözcülerinden rudi dutschke'nin tabiriyle) "iktidar kurumlarının içinden uzun yürüyüş" tuzağına mı düşeceklerini belirleyecek olan şey, yataylık ile dikeylik arasındaki ilişkinin yanı sıra, tam da bu güç mevzusudur. aynı anda hem gücü kullanıp hem de buna direnip direnemeyecekleridir. bu, hem en kolay, hem de en zor iştir. solun karşı karşıya kalacağı en ciddi tuzak budur.

zaferlerin ardından çok çalışmak şarttır.

srecko horvat, hırvat felsefeci. 'after the end of history: from the arab spring to the occupy movement' (laika verlag, 2013), 'what does europe want?: the union and discontents' (slavoj zizek ile birlikte, 2013) - avrupa ne istiyor? (can yayınları, 2015) ve 'welcome to the desert of post-socialism: radical politics after yugoslavia' (verso, 2015) kitaplarının yazarı.

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Srecko Horvat

Srecko Horvat

srecko horvat, hırvat felsefeci. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;