Görüş

Tunus Devrimi ve Mısır'ın çıkaracağı dersler

Zorluklarla dolu bir süreçten geçen Tunus'ta uzlaşmacı bir siyasi ortam sağlanırken, Arap Baharı'nın bayrak gemisi Mısır'da kargaşa devam ediyor.

Gannuşi ve Marzuki toplantı yapıyorlar
İki farklı siyasi kanadı simgeleyen Gannuşi (solda) ve Marzuki ılımlı hareket ederek devrim sonrasında yapıcı bir siyasi atmosfer ortaya koydular. [AP]

mısır, 'arap baharı' kitabında tunus deneyiminden yapması gerekenler noktasında, tunus da mısır deneyiminden kaçınması gerekli hususlarda istifade etti.

hiç kimse 14 ocak 2011'deki tunus devriminin mısırlılar açısından bir ilham kaynağı olduğunu tartışmıyor. zira tunus devrimi, mısırlıların gözlerini sadece devrim düşüncesine açmadı, aynı zamanda despot rejimin birçoklarının sandığından daha zayıf ve halkların gücünün ise tasavvur ettiklerinin üstünde olduğu gerçeğini su yüzüne çıkardı.

bu etkileşim 17 gün süren 25 ocak devrimi sırasında tunuslu ve mısırlı gençler arasında direniş deneyimlerine ilişkin alış-verişin kapısını açtı.

kader tunusluların devrimlerinin başlamasının üçüncü yıldönümünde (14 ocak) anayasa yazımını bitirmelerini ve mısırlıların eş zamanlı olarak aynı gün yeni anayasa için referanduma gitmelerini istedi, ancak bu tesadüf hiçbir benzerlik veya göstergeye işaret etmiyor.

tunusluların anayasaları halk tarafından seçilmiş kurucu meclis tarafından yapılıyor. bizim anayasamızı ise iktidar tarafından seçilmiş bir komisyon hazırladı. onların anayasası güçlü siyasi diyalogla gerçekleşen kısmi ulusal uzlaşı gölgesinde ışık görüyor. mısır anayasası ise diyalog yollarının kesildiği, güvenliğin siyasetten önce geldiği had safhadaki kutuplaşma ortamında hazırlandı.

karşılaştırma bağlamında tunus devrimi'ni ayrıcalıklı kılan ve sürecini etkileyen önemli bir unsuru görmezlikten gelemeyiz. bu unsur ordunun en başından itibaren devrime tarafsız durmasıdır. meydan tamamen çekişmelerini ve etkileşimlerini kendi atmosferi içinde yürüten siyasilere bırakıldı. hem bu çekişmeler çoğu zaman sertlik ve şiddetten uzak olmadı; ancak siyasi zeminde ve siyasetin çatısı altında kaldı.

tabloda gözden kaçırmamamız gerekli temel unsur bu. tabii bu durum tunus sahasının hazır ve rayında olduğu anlamına gelmez. çünkü ben sahanın dikenli ve engebeli olmasa da kesişmenin etkenlerine sahip olduğunu düşünüyorum.

siyasal islam'ın baskılanması

işin arka planına bakan bir araştırmacı 1956'daki bağımsızlıktan bu yana oluşan tunus siyasi haritasının birçok unsura dayandığını gözden kaçırmaz. bu unsurlar arasında köklülük ve aydınlanmacı liderlik noktasında el ezher'le yarışan zeytune camii ve üniversitenin rolünün geriletilmesi ve kuşatma altına alınmasında kendini gösteren toplumun dini kimliğinin zayıflatılması da yer alıyor.

bir diğer unsur da (pratik olarak 1980 yılında kurulan) nahda hareketinin sembolü olduğu siyasal islam'ın kovuşturulması ve uzaklaştırılması. özellikle de bu hareket zeytune'den çıktı ve benimsediği ılımlı dindarlığı ifade etti. baskın görüş bu kovuşturma ve uzaklaştırmanın 75 yıl süren fransa işgal döneminin kalıntılarından olduğu ve çeşitli kültürel etkilerinin olduğu yönünde. bu etkiler arasında dinle uzlaşmacı ingiliz sekülerliğinin tersine dinle kavgalı laik düşüncenin yanında yer almak bulunuyor.

zeynel abidin bin ali geçit töreninde
1987-2011 yılları arasında Tunus'un lideri olan Zeynel Abidin Bin Ali iktidarı Nahda hareketini baskılamıştı.
[[Reuters]]

durum ne olursa olsun iki devlet başkanı habib burkiba ve sonrasındaki zeynel abidin bin ali dönemleri boyunca bu dışlayıcı politikanın sürmesi, tunus sahasında bir boşluk oluşturdu. boşluğun doldurulmasına karşı çıkıldı ve diğer hareketlere uzandı. ilımlı ve aşırı liberal, solcu ve komünist grupların gücü arttı. buna karşın selefi, tekfirci ve tasavvuf cemaatleri yayıldı. bazı çevrelerde şiileşme ortaya çıktı.

despot rejim sadece nahda hareketi liderlerini değil, aynı zamanda birçok vatansever ismi de sürdü. bu isimler bazı avrupa ülkelerine (özellikle de fransa ve ingiltere'ye) yerleştiler. bu durum bu süre zarfında 2006 yılında nahda'dan temsilcileri ve bazı vatansever şahsiyetleri içine alan 18 ekim hak ve özgürlükler komisyonu çerçevesinde bir diyalog ve anlayışa varmalarını sağladı.

bu ekip bir dizi anlaşmazlık konularında ortak bakış açısı oluşturabildi ve 2009 yılında şu üç konuya ilişkin bakış açılarını içeren yazılı belgeler yayınladılar: din ile devlet arasındaki ilişki, kadın hakları, kadın-erken eşitliği, vicdan ve inanç özgürlüğü. bu başlıklar yeni tunus anayasasının satırları arasındaki yerini aldı.

seçim sonrası siyasi dağılım

23 ekim 2011'de tunus tarihinde kurucu meclis için ilk nezih seçimleri yapıldığı zaman sonuçlar herkes için sürpriz oldu. ilımlı partiler ezici şekilde başarılı olurken aşırı hareketlerin düşüşü gürültülü oldu. zira nahda hareketi en yüksek sandalye oranını (217'de 90) aldı.

diğer sandalyele de ılımlı partiler arasında paylaşıldı: munsif marzuki'nin liderliğini yaptığı kongre partisi 30, mustafa bin cafer'in başında bulunduğu ettakatol partisi 21, halk dilekçesi 19 ve ilerici demokrat parti 17 sandalye aldı. diğer partilerin temsili ise 1 ila 5 sandalye arasında değişti ve komünist işçi partisi sadece 3 sandalye kazandı.

nahda hareketi biri liberal, ikincisi sol eğilimli iki ılımlı partiyle siyasi ittifak yaparken, mısır'daki ihvan başta selefiler olmak üzere islamcı gruplarla ittifak yaptı. ilk ittifak yönetim için kaldıraç görevi görürken ikincisi yük oldu.

by Fehmi Hüveydi

geçen yıllar boyunca tunus siyasi sahnesinde ve medyada egemen laik ve sol gruplardan hiçbirinin kazandığı sandalye sayısının bir elin parmaklarını geçmemesi ironik. oysa aynı gruplar kurucu meclis toplantıları sırasında gürültülü şekilde sokakları doldurmuştu.

nahda hareketi seçim sonrası süreçte sorumlu ve itidalli hareket etti. mecliste rahatlatıcı çoğunluğa (kendisi ile bir sonraki partinin sandalye sayısı arasındaki fark 60) sahip olmasına rağmen devleti tek başına yönetmeme kararı aldı ve troyka denen ekip çerçevesinde çalıştı. kongre partisi başkanı cumhurbaşkanlığına, ettakatol partisi başkanı kurucu meclis başkanlığına ve nahda hareketi genel sekreteri de başbakanlığa geldi.

bu tutum ihvan hareketinin mısır'da iktidara geldiğindeki performansıyla farklılık arz eden nahda hareketinin siyasi performansını ön plana çıkaran en belirgin etkenlerden sayılmaktadır.

yine karşılaştırma bağlamında tunus troyka formülünün bir başka ironiyi ifade ettiğini gözlemliyoruz. nahda hareketi biri liberal veya laik, ikincisi sol eğilimli iki ılımlı partiyle siyasi ittifak yaparken mısır'daki ihvan başta selefiler olmak üzere islamcı gruplarla ittifak yaptı. ilk ittifak yönetim için kaldıraç görevi görürken ikincisi yük oldu.

sadece bunlarla da sınırlı değil. nahda hareketi selefilere bir mesafe koydu, onları eleştirdi, içlerinden şiddet yanlısı kanatla (söz gelimi ensar şeria ile) çatışmaya girdi ve yaşanan silahlı çatışmalar sonrası terörist grup olarak gördü. fransız le monde gazetesi (21 mart 2012'de) sayın ali ureyyid'in selefileri eleştiren makalesini yayınladı. ureyyid, nahda liderlerinden ve önce içişleri bakanı ve ardından başbakan oldu. makalesinde selefilerin hepsinin şiddet yanlısı olmadığını, ancak çağrısını yaptıkları toplumsal modelin tehlikeli ve ufku dar olduğunu belirtti.

tunus ve mısır arasındaki fark

devrimleri takip eden tüm geçiş süreçlerinde yaşananlar tunus'ta da yaşandı. özellikle de ilk başlarda nahda'nın performansı tutuktu. ekonomik büyüme durdu ve güvenlik sorunu arttı. bu durum vatandaşların beklenti ve temennilerini karşılamadı. muhalif gruplar ve başta genel işçi federasyonu olmak üzere seçimlerde başarılı olmayan sivil toplum kuruluşları bu havayı kullandı.

onlara eski rejimin kalıntıları ve bu rejimden istifade eden güçler katıldı. karşıt ve protesto güçleri grev, gösteriler ve oturma eylemleri üzerinden troyka ile mücadele etmeyi seçtiler. çoğunluğuna klasik güçlerin, eski rejimin zenginlerinden iş adamlarının egemen olduğu medya araçları bu noktada önemli rol oynadı.

bu bağlamda devrimin ilk iki yılında 20'den fazla yeni gazetenin çıktığı, 6 özel televizyon kanalı ve 7 radyo istasyonun kurulduğu ve tüm bu platformların siyasi çekim ve çekişmelerde birer araca dönüştüğü hatırlatılabilir.

DOSYA: TUNUS DEVRİMİ

bu çatışmalar sırasında mısır modeli tunus hareketliliğinin arka planında hep vardı. sokak gösterileri ve bazı devlet kurumları önündeki oturma eylemleri birbirine benzerdi. iki ülkenin nüfus farklılığı sebebiyle (tunus 10 milyonun üzerinde bir nüfusa sahipken, mısır'da 90 milyon kişi yaşıyor) gösteri ve eylemlerin boyutları farklılık arz etti.

oradaki gösterilerde birkaç yüz kişi sokağa çıkıyor ve kurucu meclis önündeki eylemciler iki veya üç çadıra dağılıyordu, ancak bu hareketlilik mısır'ın başkentinin zihnini karıştırıyor ve mısır medyasında büyük kalabalıklar olarak gösteriliyordu.

bu dönem farklı açılardan birçok okuma taşımaktadır. burada beni ilgilendiren nokta, nahda hareketinin sokağın hareketliliği veya en önemli görevi yeni anayasayı yazmak olan kurucu mecliste yaşanan çekişmeler ile nasıl bir etkileşim içine girdiğidir.

toplam performanstan görüldüğü kadarıyla ortada nahda'nın, payının ve rolünün aleyhinde olsa dahi ikinci cumhuriyetin kurulması deneyiminin başarılı kılınması gerektiği çağrısı yapan stratejik bir kararı var. bu durum zihinlere mısır'da körüklenen cemaat ve vatan tartışmasını getiriyor.

yeni bir anlayışa doğru

2013 yılı başlarında ileri gelen muhalif isimlerden şükri belid suikastı olduğunda protesto gösterileri yapıldı, ilk seçilmiş hükümet devrildi ve nahda belli başlı bakanlıkları bağımsızlıklara vererek geri adım attı. aynı yılın yedinci ayında bir başka muhalif isim muhammed brahimi suikastı yapıldığında öfke gösterileri tekrarlandı. bazıları kurucu meclisin feshedilmesini ve demokratik sürecin bitirilmesini talep ederken nahda hareketi meclis desteğine rağmen hükümeti tamamen bırakmayı kabul etti.

ayrıca nahda gelecek seçimleri yapacak bağımsız uzmanların oluşturacağı teknokrat hükümetin kurulmasını kabul etti. çoğunluğa sahip ve hükümetin en büyük ortağı nahda hükümetten çıkarken devlet başkanlığı ve kurucu meclis başkanlığındaki iki ortağı hükümette kaldı. bu adımın başarılı olması ve başbakan isminde anlaşılması için nahda, sivil toplumu (işçi federasyonu, sanayi ve ticaret federasyonu, avukatlar sendikası ve insan hakları birliği) temsil eden dörtlüyle iki ay süren görüşmelere girdi.

şeriat bizi bölüyor, islam ise bir araya getiriyor. bizler bölünmenin değil, uzlaşmanın yanındayız

by Raşid El Gannuşi

nahda yönetimi, devletin yönetiminde sergilediği esnekliği kurucu meclis içindeki yeni anayasa tartışmalarında da benimsedi. zira şeriat'ın hukukun temel kaynağı olduğu ifadesinin çıkarılmasını kabul etti. hareketin lideri raşid gannuşi bu tutumu "şeriat bizi bölüyor, islam ise bir araya getiriyor. bizler bölünmenin değil, uzlaşmanın yanındayız" yollu açıklamasıyla gerekçelendirdi.

aynı uzlaşmacı mantıkla kadının rolü, hak ve yükümlülüklerde erkeklerle eşit olmaları, inanç, vicdan ve başka özgürlüklerle ilgili metinler geçirildi.

uzlaşma ve esnekliğe tutunmayı ifade eden bu tutumlar, geniş ufkun, ülkenin çıkarlarını yüceltme ve hareketin çıkarlarına öncelemenin somutlaşması olarak gerçekleşti. aynı zamanda bu tutumlar mısır modelinden dersler aldı ve ihvan'ın hatalarına düşmekten sakındırdı. gannuşi bu noktaya ocak ayı başlarında birçok sitede yayınlanan 'tunus modeli kabul gördü' başlıklı makalesinde işaret etti.

nahda hareketinin ödün verme fıkhı veya sanatı diye adlandırabileceğimiz şeyin uygulanması noktasında elde ettiği başarı mısır'da üzerinde dikkatli biçimde düşünmemizi hak eden şu soruyu yöneltiyor: devrimi korumak ve demokratik süreci tekrar getirmek için kabul edilmesi gereken olası ödünlerin sınırı ne?

girişimde bulunmak cesaret gerektiriyorsa, konu ödün vermekle ilgili olduğu zaman daha da hassas hale geliyor. zira arzulanan yüce çıkarın gerçekleşmesi için bu ödündeki cesarete hatırı sayılır bir oranda ferasetin de dahil olması gerekmektedir ki; böylelikle ödün gönüllü intihara dönüşmesin. bu zor bir denklemdir ve var olan atmosfer, denklemin karmaşık hale getirilmesi veya kolaylaştırmasında rol oynamaktadır.

fehmi hüveydi, mısırlı yazar ve düşünür.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Fehmi Hüveydi

mısırlı gazeteci ve yazar. 1937 yılında dünyaya geldi. kahire üniversitesi hukuk fakültesi'nden mezun oldu.  Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;