Görüş
Türkiye-İran ilişkileri: Fırsatlar ve riskler
İran’ın Batı'yla yakınlaşmasının Türkiye açısından kısa vadede özellikle ekonomik alanda olumlu sonuç doğurma potansiyeli olsa da, uzun vadede ve stratejik düzlemde Türkiye’nin çıkarlarını olumsuz etkileme ihtimali de bulunmaktadır.
17 mayıs 2010'da türkiye, brezilya ve iran arasında imzalanan nükleer takas antlaşması girişimi, türkiye’nin iran nükleer krizinin diplomatik yollarla çözülmesini istediğini en önemli kanıtlarındandır. bu girişim, belli bir stratejik varsayıma dayanmaktadır. türkiye, iran ve batı arasındaki ilişkilerin gerginlikten arınarak normalleşmesini, kendi ekonomik, siyasi, stratejik ve jeopolitik çıkarları doğrultusunda tanımlamaktadır. bu nedenle iran'ın yeni cumhurbaşkanı hasan ruhani’nin nükleer sorununu çözme çabası, batı'yla yeni bir sayfa açma arayışı ve komşularla güvenilir ilişki kurma söylemi ankara'nın takdirini kazanmış ve türkiye-iran ilişkilerinde yeni umutların doğuşuna sebebiyet vermiştir. başbakan erdoğan’ın 28 ocak'ta başlayan iki günlük iran ziyareti bu umudun ilk meyvesi olarak değerlendirilebilir.
ruhani’nin daveti üzerine gerçekleşen tahran ziyareti, ilişkilerde yeni bir sayfanın açılması olarak yorumlanabilir. bu ziyaretin en önemli sonuçlarından biri, iki ülke arasında yüksek düzeyli işbirliği konseyi’nin kurulması olacaktır. bu konseyin kurulmasındaki temel gaye, ankara-tahran ilişkilerinin güvenilir ve sağlıklı bir yörüngede sürdürebilmesini sağlamaktır. türkiye, iran ile ekonomik ilişkilerini geliştirmek istemekte ve ticaret hacmini 30 milyar doların üzerine çıkarmayı hedeflemektedir. bu ziyaret kapsamında ekonomik ilişkilere ivme kazandırmak amacıyla türkiye-iran ortak ticaret komitesi toplantısı yapılacaktır. iran basınına göre, erdoğan-ruhani görüşmesinde 17 aralık’ta türkiye’de başlatılan yolsuzluk operasyonu da gündeme gelebilir. türkiye’de başlayan operasyon kısa sürede iran’a da sıçramış ve babek zencani’nin gözaltına alınmasıyla sonuçlanmıştır. türkiye’deki yolsuzluk iddiaları, iran’ın ambargoları delme girişimlerinin sonucu olarak bilinse de, iki ülke ilişkilerini etkilemeyeceği açık şekilde görülmüştür.
erdoğan’ın iran ziyaretinin, iki ülkenin farklı politik ortam ve eğilim içinde olduğu bir dönemde gerçekleşmesi anlamlıdır. türkiye, gezi olayları ile başlayan ve 17 aralık yolsuzluk operasyonuyla devam eden ciddi bir iç siyasi kriz yaşamaktadır. ayrıca bu dönemde türkiye’nin mısır, suriye, iran, irak ve israil gibi bölge ülkeleriyle yaşadığı sorunlu ilişkileri nedeniyle orta doğu’daki beklentilerinin karşılanma ihtimali azalmıştır. üstelik buna paralel olarak, ak parti hükümeti gezi olayları ve 17 aralık operasyonu sonrasında batı'dan da eleştiriler almaktadır. buna karşın iran, hasan ruhani ile birlikte komşularla yeni ilişkiler arayışında olduğunu ve batılılarla da gerginliği aşma iradesine sahip olduğunu göstermektedir. bu süreçte iran rejimi, 2009 yeşil hareketi ile bozulan rejimin iç ahengini yeniden kazanma çabasında ve sistem içi kavgalara son verme arzusundadır.
tarafların beklentileri
bu ziyaretle türkiye, öncelikle hasan ruhani ile başlayan iran’ın normalleşme sürecini desteklediğini ve bu dönemde gereken katkıları sağlama arzusunda olduğunu göstermektedir. türkiye, iran’ın dünyaya entegre olmasından rahatsız olmadığını ve bunu desteklediğini ortaya koymaktadır. bu mesajın iran’ın küresel ve bölgesel pozisyonunun tahkiminde olumlu katkı sağlayacağı açıktır. ayrıca türkiye, hasan ruhani ile şekillenen “yeni iran”da kendi yerini alma arayışındadır. üstelik günümüz siyasi koşullarında ak parti’nin böyle girişimlere ihtiyacı vardır. ak parti, iran ile iyi ilişkiler kurarak karşılaştığı iç siyasi krizi olumlu etkileme arzusundadır. buna paralel olarak da bölgede karşılaştığı dış politika ve güvenlik sorunlarını iran’a yakınlaşarak aşma hesapları yaptığı da anlaşılmaktadır.
iran rejimi hem ülke içinde, hem dış politikada çok çeşitli yaşamsal sorunlarla karşı karşıyadır. ekonomi, yapısal ve konjonktürel nedenlerden dolayı krize girmiş ve rejimin bekası açısından tehlikeli hale gelmiştir. küçülme trendine girilmiş, ülkenin para birimi değerini yitirmiş, işsizlik artmış, enflasyon kontrol dışına çıkmış, bankacılık ve finans çökmüş, birçok sektör iflasın eşiğine gelmiştir. suriye krizi, iran'ın türkiye ve arap dünyasıyla ilişkilerini de sorunlu hale getirmiş ve başta suudiler olmak üzere arap devletleri iran’ı başat güvenlik tehdidi olarak görmeye başlamışlardır. tahran, arap bahar’ından zararlı çıkmıştır. iran, şii-sünni çatışmasının tarafı ve mimarlarından biri olarak çeşitli mevziler kaybetmiştir. türkiye ile ilişkilerini geliştirerek karşılaştığı ekonomik krizden çıkma arayışıyla birlikte küresel ve bölgesel pozisyonunu tahkim etme amacını da gütmektedir.
ihtilaflı konular
iran ve türkiye, ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açma söylem ve iradesine sahip olduklarını gösterseler de, taraflar arasındaki çeşitli ihtilaf alanları mevcudiyetini korumaktadır. başbakan erdoğan’ın tahran ziyaretinde, söz konusu ihtilaflı konuların masaya yatırılacağı düşünülmektedir. suriye konusunun istişare edileceği ve ortak hareket alanlarının belirleneceği bildirilmektedir. bu bağlamda iki ülkenin suriye krizi başta olmak üzere irak, şii-sünni ihtilafı ve arap baharı gibi çeşitli meselelerdeki anlaşmazlıklarını nasıl çözecekleri sorusu öncelik taşımaktadır. nitekim suriye krizine yönelik tarafların görüş ve duruşlarında herhangi bir değişikliğin gözlenmemesi dikkat çekmektedir. ayrıca taraflar arasındaki ihtilaf alanlarının arzulanan yeni ilişkileri nasıl ve ne kadar etkileyeceği de meçhuldür. anlaşılan o ki, iran ve türkiye, var olan ihtilaf alanlarının ikili ilişkilerde gerginliğe yol açmayacağı yeni bir ilişki modeli arıyor. bu çerçevede taraflar ihtilaflarını kabul ediyor olmakla birlikte, ikili ilişkileri zedelemeyecek yeni bir strateji geliştirme arayışındalar. “var olan ihtilafların çözümü şimdilik mümkün olmasa da, büyümesi engellenebilir” düsturuyla yola çıkıyorlar. bu sürecin yönetilmesinin ihtilaf alanlarının çeşitliliği, derinliği ve ağırlığını hesaba kattığımızda kolay olmayacağı söylenebilir.
türkiye, iran’ın batı'yla yakınlaşmasından hem ikili ilişkiler düzeyinde, hem de bölgesel düzlemde olumlu sonuçlar beklemektedir. ancak bu olumlu beklentilerin pratikte türk dış politikası açısından nasıl sonuç vereceği meçhuldür. iran’ın batı'yla yakınlaşmasının türkiye açısından kısa vadede özellikle ekonomik alanda olumlu sonuç doğurma potansiyeli olsa da, uzun vadede ve stratejik düzlemde türkiye’nin çıkarlarını olumsuz etkileme ihtimali de bulunmaktadır. bu yakınlaşma, türkiye’nin jeopolitik önemini azaltabilir, iran’ın bölgesel ve küresel etkinliğini arttırabilir. iran’ın etkinliğinin artması türkiye’nin manevra alanını sınırlandırabilir. bunun ilk işaretleri suriye krizinde görülmeye başlanmıştır. batı-iran yakınlaşması, beşşar esed liderliğindeki suriye rejiminin ömrünü uzatmış, adeta umut vermiştir. bu süreç ayrıca türkiye’yi suriye krizinde iran’a daha fazla muhtaç hale getirebilir. hasan ruhani ile birlikte batı’nın iran’ı öne çıkartma eğilimi, ona oyun-etkinlik alanı oluşturan bir politik ortam doğurmuştur. bu da türkiye ve suudi arabistan gibi ülkelerin sahadaki etkinliğini azaltabilir.
arif keskin iran azerbaycanında doğmuştur. tebriz’de sosyoloji lisansını tamamlamış, ankara üniversitesinde siyaset bilimi eğitimi almıştır. 1999’dan sonra asam, türksam, 21. yüzyıl türkiye enstitüsü ve orsam gibi düşünce kuruluşlarında iran ve orta doğu uzmanı olarak çalışmıştır.
twitter'dan takip edin: @keskinarif
bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar