Görüş

Türkiye'de post-siyasal İslam

Erdoğan ve Gülen Cemaati arasındaki çekişme Orta Doğu'da İslam'ın siyasetteki yerini bir sonraki aşamaya, yani ılımlı ve hoşgörülü olması öngörülen 'halkçı İslam'a taşımalıdır.

Fethullah Gülen ve Papa II. Jean Paul Vatikan'da el sıkışıyor.
Dinlerarası diyalog çağrıları yapan Gülen, 1999 yılında Vatikan'da Papa II. Jean Paul ile görüşmüştü. [AP]

türkiye başbakanı ve iktidardaki adalet ve kalkınma partisi lideri recep tayyip erdoğan ile abd'de ikamet eden eski müttefiki ve yeni rakibi fethullah gülen arasında şu günlerde yaşanan ateşli çekişmenin yapısı farklı okumalar üzerinden anlaşılabilir. gülen, sadece türkiye içinde yaygın olmayan (adamları yargıya, polise ve medyaya nüfuz eden) ve aynı zamanda dünya etrafında onlarca ülkeyi kapsayacak şekilde sınırları aşan bir eğitim alanında faaliyet gösteren 'hizmet' hareketinin lideri.

ne var ki, dar siyasi çekişme hesaplarını ve geçici seçim yarışını aşan derin analitik bir okuma, türkiye'de islamcı hareketin şemsiyesi altında (farklı düzlemlerde ve nispeten değişik referans ve araçlarla da olsa) gölgelenen dünün dostları ve bugünün muhalifleri arasında yaşanan halihazırdaki çekişmenin, islamcı hareketin yaşadığı süreçte tarihi ve belirleyici bir dönüşüme işaret ediyor. bu süreç arap ve islam dünyasının çoğunluğunda yaygın olan klasik şekilleriyle siyasal islam döneminden 'post-siyasal islam' diye ifade edilebilecek döneme geçişte tecelli ediyor. 1990'lı yıllarla birlikte dünya etrafındaki fikri ve kültürel elit çevreler, 'uçların bibliyografyası' ve 'postlar' diye nitelenebilecek tanımlarla ('post-emperyalizm' ve 'post-modernizm', 'post-siyonizm' ve 'post-siyasal islam) randevuluydu adeta.

'post'lar çağı

kısa olmayan bir süre zarfında çoğu gözlemci, bu son kavramın, siyasal islam partilerinin ve cemaatlerinin örgütsel olarak kafa karışıklığına veya siyasi ve seçim gerileyişine yönelmesi olduğunu düşünüyorlardı. buradan hareketle aynı gözlemciler, sudan deneyimi ve ardından afganistan talibanı deneyimi ve sonrasında filistin'deki hamas'tan, mısır'daki müslüman kardeşler deneyimi gibi farklı derecelerdeki islamcı örgütlerin ve hareketlerin iktidar deneyimlerinin tökezlemesini, siyasal islam'ın demokrasi, liberalizm ve modernizmin değerleri ve ilkeleriyle uzlaşmakta başarısız kalmasının yanı sıra, demokratik sivil devleti inşa etmekte aciz kaldığına ikna edici kanıtlar olarak gördüler. ayrıca bu tökezlemenin siyasal islam'ın 1970'li yıllarla birlikte başlayan yükseliş döneminin sona erdiğinin işareti olduğunu ifade ettiler.

çoğu iranlı, ülkelerinde 1979 yılından itibaren islam devriminin başarısını şii siyasi islam projesinin zaferi olarak görürken, iranlı düşünür asaf bayat 1996 yılında yazdığı ve iran'da ruhullah humeyni sonrası farklı sosyal eğilimleri, siyasi ve dini bakış açılarını ele aldığı 'post-siyasal islam toplumunun gelişi' başlıklı makalesinde, 'post-siyasal islam' tabirinin siyasal islam'ın farklı akımlarına, örgüt ve gruplarına uzanan fikirler, eğilimler ve uygulamalar düzlemindeki (şiddet ve aşırılıktan esneklik ve ılımlılığa) öz ve kapsamlı dönüşüm operasyonu için kullanılabileceğini ifade etti.

sosyal veya sivil islam, modern gücün bilgi ve bilim unsurlarının yanı sıra, özgürleşmiş sufi düşünceyle islam'ın manevi değerleri arasındaki döllenmeye yoğunlaşıyor.

by Beşir Abdulfettah
arap düşünür sadık celal azm da 'post-siyasal islam'la ilgili yükselen tartışmayla ilgili olarak yukarıda bahsedilen sunumdan uzak olmayan bir şekilde üzerine düşeni yaptı. azm, bu tabiri siyasal islamcı akımların teşkilat ve bilgi dengesi noktasına varışı olarak sunuyor. bu denge farklı meşrepleriyle islamcılara daha inatçı, aşırı ve köktenci siyasal islam'ı bırakıp daha ılımlı ve hoşgörülü olması öngörülen 'halkçı islam'a veya 'tilkai' (kendiliğinden/doğal) islam'a dönme imkanı veriyor.

'post' ifadesi eleştirisel yaklaşım içinde esasında önceki dönemin eleştirisi, farklı seçenekler ve özellikler arayarak yeni dönemin inşası veya tesisine hazırlık yapmak için 'post' öncesinin gözden geçirilmesi ve eleştirisine yöneldiğinden, 'post-siyasal islam' ifadesi bu minvalde siyasal islam akımlarının fikri olgunluk ve siyasi hoşgörü düzeyine çıkışına işaret ediyor. bu düzey, siyasal islam akımlarına fikri açıdan kendilerini gözden geçirmelerine, özeleştiri yapıp mutlak gerçeğe sahip oldukları yönündeki iddialarını bırakmak amacıyla tekfirden (din dışı saymaktan) tefkire (düşünmeye) geçiş ehliyeti veriyor.

bu durum siyasal islam akımlarına şiddeti bırakma, dini, fikri ve siyasi ötekini kabul etme, demokratik sivil devletin (yurttaşlık, ulus devlete aitlik ve bağlılık düşüncesine dayalı) kural ve ilkelerine uyma ve evrensel siyasal islam projesinin (dünyanın hocalığı, hilafet ve islam dünyası olarak) temsil edilen ilkelerini bırakma gücünü veriyor.

gülen - erdoğan karşıtlığı

türkiye şartlarıyla ilişkili olarak yazar mümtaz'er türköne, buradaki siyasal islam'ın 'post-siyasal islam' döneminin eşiğinde iki kez durduğu görüşünde. ilki islamcıların siyasete girmesi ve iktidara gelmesinde kendini gösterdi. türk islamcı hareketi 1970'lerin başında islamcılığın manevi babası merhum lider necmettin erbakan eliyle seçimlere katılmakta ve koalisyon hükümetlerine girmekte tereddüt etmeyen siyasi partiler kurarak siyaset arenasına dahil olmuştu. bu hedefe akp'nin temsil ettiği düzeltilmiş şekil döneminde tek başına hükümetin kurulması ve cumhurbaşkanlığının alınmasıyla ulaşıldı.

ikincisi ise erdoğan hükümetini şu günlerde sallayan yolsuzluk skandallında tecelli etti. bu skandal akp'nin islamcılığının iflasının başlangıcı olarak görülüyor. türköne bugün hizmet cemaati ile akp hükümeti arasında yaşanan çatışmanın türkiye'de temelleri yarım asır önce atılan siyasal islam ile fethullah gülen'in siyasal islam'a alternatif olarak müjdesini verdiği 'sivil' veya 'sosyal' islam arasında bir çekişme olduğunu ifade ediyor.

erdoğan'a ve yöntemine yönelik sert eleştirisi bağlamında gülen, islam'ın daha modern, liberal ve demokrat yeni yapısını müjdeliyor. zira gülen sosyal islam veya sivil islam kanalıyla erbakancı ve erdoğancı yapısıyla klasik siyasal islam'ın dezavantaj ve eksilerini telafi etmeye çalışıyor. bu klasik siyasal islam'ın ihvan nüshası da arap ve arap olmayan çeşitli ülkelerde bu modeli (dinin siyasette işleve konması, davetçi ve particiliğin veya dini olan ile siyasi olanın iç içe geçmesi, demokrasinin iktidara gelme aracı olarak alınması ve islam devleti kurulmasına hazırlık için başvurulması gibi içerdiği tüm anlamlarıyla) yaygınlaştırdı.

gülen, hareketinin siyasete girmeye çalışmadığını, siyasi partiler gibi klasik siyasi araçlara dayanmadığını ve iktidara gelmek için bir yerlere bağımlı olmayı istemediğini; ancak sadece farklı baskı ve etki araçlarıyla (en belirginleri çeşitli şekilleriyle medya organları) iktidardan demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlik ve insan haklarına saygı ile temsil edilen ve halkların öngördüğü yüce değerler ve ilkeler paketini hayata geçirmesini talep etmeye çalıştığını vurguluyor.

amerikalılar, bölgede islamcı olmayan güçlerle ilgili hayal kırıklığına uğramaları sonrası türk islamcı hareketin yaşadığı siyasal islam'dan 'sivil veya sosyal islam'a ödönüşünü kutlamak zorunda kaldılar.

by Beşir Abdulfettah

erbakan ve erdoğan'ın aksine gülen, demokratik değerlerin olgunlaşması, insan haklarına saygı ve sosyal adaletin tatbikinin beşer hayatında islam toplumunu gerçekleştireceği yönünde bir kanaate sahip olduğu için islam devleti kurmayı istemediği üzerinde duruyor. gülen'e göre (zahiri itibariyle batı'nın liberal fikri ve siyasi ürünü olarak görülen) bu değerler birinci derecede islami. şöyle ki, sosyal veya sivil islam, modern gücün bilgi ve bilim unsurlarının yanı sıra, özgürleşmiş sufi düşünceyle islam'ın manevi değerleri arasındaki döllenmeye yoğunlaşıyor. bu sufi düşünce siyasetin pençesine düşmeksizin cami ve zaviyelerden toplumun karşısına imanla çıkma arzusu taşıyarak ruhu yüceltmeye ve nefsi bilimle arındırmaya ağırlık veriyor.

keza gülen, projesinin ötekine düşmanca davranmadığını veya batı'yla düşmanlık ve çatışma çıkarmadığını, daha çok ortak barışçıl birlikte yaşama, karşılıklı saygıya ve ötekini kabule teşvik ettiğini vurgulayarak türk laikliğinin aşırılıktan, din ve milliyetlere karşıt 'frankofon' köktenciliğinden kurtarılıp farklılık ve çeşitlilikle uzlaşı içinde esnek ' anglosakson laikliğine' geçişine çalıştığına dikkat çekiyor.

yalnız bu konuda ilginç olan nokta abd'nin tıpkı erdoğan projesine kucak açması, hocası erbakan'dan ayrılıp 2001 yılında daha modern, laik ve batı ile bölgedeki başka islamcı hareketlerden daha iyi şekilde birlikte yaşayabilecek muhafazakar sağcı liberal bir kopya olarak akp'yi kurmasına destek vermesi gibi şu günlerde pennsylvania'da ikamet eden islam davetçisi fethullah gülen'in başını çektiği hizmet hareketine destek vermekte tereddüt etmemesi. bu destek, 17 aralık'tan beri türkiye'yi sarsan, erdoğan'ın, hükümetinin bazı isimlerinin ve ailesinin peşini bırakmayan meşhur yolsuzluk sorununun patlak vermesinden itibaren gülen ve erdoğan arasında işaretleri su yüzüne çıkmaya başlayan siyasi ve düşünsel kemik kırma savaşında bile devam etti.

belki de bölgede islamcılık dışında henüz kronik hastalıklarından, siyasetçilerin zayıflık ve acizliğinin esaretinden kurtulamamış liberal, solcu ve milliyetçi farklı meşreplerden siyasi partilere ve güçlere bel bağlayarak hayal kırıklığına uğrayan amerikalılar, türk islamcı hareketin yaşadığı siyasal islam'dan sivil veya sosyal islam'a (yahut post-siyasal islam da diyebilirsiniz) dönüşümü, itaatkar ve uysal bir müttefik olarak kaldıkları müddetçe kutlamak zorunda kaldı.

ne var ki türkiye'nin geçtiğimiz ay sonunda yaşadığı ve akp'nin beklenmeyen ve benzeri görülmemiş bir başarı elde ettiği yerel seçim sonuçları, amerikalıları bu bağlamda hesaplarını gözden geçirmeye zorlayabilir veya mevcut plan ve projelerini gelecek ağustos ayındaki cumhurbaşkanlığı ve gelecek yıl içinde yapılacak genel seçimler bitene kadar ertelemeye sevk edebilir. türkler bu iki seçimi, kaygan zemini sonlandırması ve bütün boyutlarıyla türk siyaset sahnesinin son rötuşlarını koyması itibariyle merakla bekliyorlar.

beşir abdulfettah mısır el ehram stratejik araştırmalar merkezi'nde asya uzmanı akademisyen ve araştırmacı. aynı zamanda el ehram bünyesinde yayımlanan 'demokrasi' dergisinin de yazı işleri müdürlüğü görevini yürütüyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Beşir Abdulfettah

mısır el ehram stratejik araştırmalar merkezi’nde asya uzmanı akademisyen ve araştırmacı. aynı zamanda el ehram bünyesinde yayımlanan 'demokrasi' dergisinin de yazı işleri müdürlüğü görevini yürütüyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;