Görüş
Yeni Orta Doğu dengelerinde Rusya'nın yeri
Rusya, gelişmelere göre Orta Doğu'daki dostlarını, müttefiklerini ve ilişkilerini değiştirebilir. Değiştirmeyeceği tek politika ise, bölgedeki varlığını korumak, ağırlığını bölge içi ve dışı aktörlere göstermek ve enerji kozunu elinde tutmaktır.
“rusya orta doğu için ve orta doğu rusya için ne ifade ediyor?” sorularının cevabını verenler kuşkusuz bölgesel birçok şifreyi çözmüş olacaktır. ancak bu sorular da açık ve yeterli değildir. orta doğu’daki hangi devletler rusya’ya sıcak bakıyor ve desteğini istiyor, hangileri uzak duruyor ve güvenmiyor? rusya orta doğu’da kimleri müttefik görüyor ve kimlerle uzak politikalar izliyor? görüldüğü gibi matruşkaları andıran, iç içe girmiş farklı konular ve aktörler mevcuttur.
orta doğu’yu arap baharı sonrasında belki de “yeni orta doğu” şeklinde tanımlamak hiç yanlış olmasa gerek. bu yeni süreçte, doğal olarak yeni denge arayışları da ortaya çıktı. kim kimle dost, ya da düşman? orta doğu’nun iç dengeleri nasıl etkilenecek?
yeni dönemde, arap coğrafyasında bir demokratikleşme ve halkların sesinin duyulacağı yeni bir sürecin başlayacağı umuldu. uluslararası tüm aktörler, bölgedeki varlıklarını korumak ya da güçlendirmek istediler. ancak ne yazık ki beklenen hedefe ulaşılamadı. kısmen tunus dışında halk hareketlerinin yaşandığı devletlerde iç barış ve istikrar sağlanamadı.
yeni kurulan orta doğu oyununda suriye, en gergin ve çözülmesi zor düğümü teşkil etti. işte bu aşamada orta doğu ile ilgilenen tüm aktörler bu sorunla ilgilendi ve gruplaşmalar açık şekilde ortaya çıktı. bir anlamda, suriye dengeleri kısmen orta doğu dengelerini açıklar hale geldi. suriye tablosu, bize öncelikle orta doğu’daki yeni dönemin yeni dost ve düşmanlarını göstermektedir. beşşar esed'in politika ve uygulamaları, tüm batılı ve demokratik devletler tarafından en sert şekilde eleştirildi ve çözüme yönelik yakın işbirliği sürdürüldü.
orta doğu’daki özellikle sünni olarak tanımlanan devletler, batı ile paralel bir yaklaşım gösterdiler, hatta daha ileri giderek muhalifleri çok açık şekilde ve her yönden desteklediler. genel çerçevede arap baharı sırasında laik ve sünni iktidarların konumlarını kaybettiklerinin, istisnanın suriye olduğunun hatırlanması gerekmektedir.
şiiler bölgenin asi çocukları ve başkaldıranları gibi algılanmaktadırlar. suriye’deyse bu durum tersine işlemektedir. bunun karşısında ise rusya’nın başını çektiği devletler, savaşın bir iç sorun olduğu ve müdahale edilmemesi gerektiği görüşünü savunmaktadırlar. rusya’nın suriye’de yaşananlarla ilgili öne sürdüğü politikaların çıkara değil ilkeye dayandığı açıklamaları, batı tarafından müstehzi bir şekilde değerlendirilmektedir. rusya’nın suriye politikaları ve uluslararası girişimlerindeki en büyük destekçileri çin ve iran’dır. lübnan’da hizbullah aynı şekilde esed'in en yakın destekçilerindendir. rusya, suriye sorununun çözümünde anahtar konumunu sürdürmektedir.
kremlin'in bölge ülkelerine yaklaşımı
o zaman rusya, orta doğu’da bu yeni dönemde ne yapmak istemektedir? suriye konusunda neden bu kadar katı ve esed yanlısı bir politika izlemektedir? kuşkusuz hiçbir devlette olmadığı gibi rusya için de esed dostluğu ve ittifakı değil çıkar ilişkisi söz konusudur. esed'e karşı mücadele veren muhaliflerle teması sürdürse de, batı yanlısı olan ve çok bölünmüş bu grupların beklentisini karşılamayacağını öngörmektedir. açık bir ifadeyle kremlin, suriye bağlantılı akdeniz’deki konumunu kaybetmek istememektedir.
rusya’nın orta doğu dengeleri açısından en önemli müttefiki ve dostu kuşkusuz iran’dır. suriye başta olmak üzere birçok bölgesel politikada ikili ilişkiler kayda değer konumda görülmektedir. iran’ın bölgede körfez ülkeleri ile geçmişten gelen rekabeti ve başta abd olmak üzere batı ile ilişkilerinin seyri, rusya’yı “hayati müttefik” haline sokmaktadır. rusya’nın körfez ülkelerine yönelik mesafeli duruşu yeni bir politik konu değildir. iran’ın şiilik paydası üzerinden bir politik gruplaşma ve mevcut rejimleri sıkıştırma politikası uzun yıllardır devam etmektedir. bu mezhepçi ve bölgedeki monarşilere karşı politikası her aşamada devreye girmektedir. aynı şekilde rusya da, libya ve irak’ta sünni müttefiklerini kaybettikten sonra radikal sünni gruplara karşı iran’ı tampon olarak görmektedir.
irak - rusya ilişkileri, bölge içi ve dışı dengeler açısından bir diğer önemli noktadır. rusya’nın şii başbakan maliki ile arası son derece iyi olup, askeri ve enerji konularında son aylarda üst seviyede anlaşmalar yapıldı. abd ile ilişkileri kısmen bozulan irak, hızla rusya ile yakınlaşmaya yöneldi. son olarak rusya dışişleri bakanı sergey lavrov’un şubat 2014’deki irak ziyaretinde irak, suriye ve orta doğu’da yaşanan terör olaylarına karşı mücadelede işbirliği kararlılığı açıklandı ve teröre destek verenler kınandı.
suriye, irak ve iran’ın müttefiki, bölgede batı ile sorunu olan devletlerin dostu, egemenlik ve devletlerin içişlerine karışmama konusunda hassas, bm ve diğer uluslararası güçlerin insani müdahale tartışmalarına bile mesafeli rusya ne istemektedir? meşruiyet ya da hukuka saygı ne ifade etmektedir?
rusya, bölgede varlığını korumak ve yeni dengeler içinde önemli oyuncu olmak ya da kalmak istemektedir. bu isteği, sadece bir bölgesel güç olmanın dışında, ekonomik ve politik çıkarları açısından da önemlidir. gazprom - rusya özdeşliğinin yaşandığı günümüzde petrol ve doğal gaz kaynaklarına sahip olmak, taşımak ve fiyatlarını belirlemek rusya’nın en önemli önceliğidir.
bu perspektiften bakıldığında, ortakları, müttefikleri ve bu devletlerin orta doğu içindeki yerleri, birçok sorunun cevabını vermektedir. kaynayan ve yeni sorunlara gebe bir orta doğu’da tüm aktörler yeni süreçte yeni yönetimleri taraflarına çekmek istemekte ya da destekledikleri liderlerin kazanmasına çalışmaktadırlar. rusya, gelişmelere göre dostlarını, müttefiklerini ve ilişkilerini değiştirebilir. değiştirmeyeceği tek politika ise, bölgedeki varlığını korumak, ağırlığını bölge içi ve dışı aktörlere göstermek ve enerji kozunu elinde tutmaktır.
doç. dr. ali faik demir, galatasaray üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde öğretim görevlisidir. 1992 yılında ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nden mezun oldu. yüksek lisans ve doktorasını istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü'nde tamamladı. orta asya ve türki cumhuriyetler, kafkasya, rusya ve türk dış politikası üzerinde çalışmalarını yoğunlaştıran demir'in birçok makalesinin yanında (nebahat akgün çomak ile beraber kaleme aldığı) 'şaman ve türk dünyası' (bağlam yay. 2009) 'türk dış politikasında liderler' (bağlam yay. 2007) türk dış politikası perspektifinden güney kafkasya (bağlam yay. 2003) başlıklı kitapları bulunuyor.
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar