Recep Tayyip Erdoğan

Erdoğan: Eğer Misak-ı Milli diye bir derdimiz varsa...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bize ne aradığımız sorulan yerlerin hiçbiri bize yabancı değil. Eğer Misak-ı Milli diye bir derdimiz varsa kusura bakmayın. O zaman bu soruyu kendi içimizde birbirimize soramayız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, "15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü" dolayısıyla Rizeli kadın çiftçiler ile de bir araya geldi. [Fotoğraf: AA]

toplu açılış töreninin ardından rize valiliği'ni ziyaret eden cumhurbaşkanı erdoğan, ardından da adını taşıyan recep tayyip erdoğan üniversitesi'nin (rteü) 2016-2017 yılı akademik yılı açılış törenine katıldı. burada konuşan erdoğan suriye ve irak'taki gelişmelere ilişkin konulştu. türkiye'nin mazlumlara kucak açmış bir ülke olduğunu hatırlatan erdoğan, fiziki sınırlara saygı gösterdiklerini ancak gönüllere sınır çizmediklerini, çizilmesine de müsaade etmeyeceklerini belirtirken de şunları söyledi:

"birileri bize 'irak, suriye, gürcistan, kırım, karabağ, azerbaycan, balkanlarla, kuzey afrika ile niye ilgileniyorsunuz?' diye soruyor. kimse binlerce kilometre uzaktan gelip burnumuzun dibinde faaliyet gösteren ülkelere aynı cesaret ve yüksek sesle, 'siz burada ne arıyorsunuz?' demiyor. bize ne aradığımız sorulan yerlerin hiçbiri bize yabancı değil. rize'yi batum'dan ayırmak mümkün mü? edirne'yi selanik'ten nasıl ayrı düşünebiliriz? gaziantep'le halep'i, mardin'le haseki'yi, siirt'le musul'u nasıl birbirleri ile ilgili olmayan yerler olarak kabul edebiliriz? hatay'dan çıkın, fas'a kadar uğradığınız her ortadoğu ve kuzey afrika ülkesinde bizden bir şeyler mutlaka görebilirsiniz. trakya'dan doğu avrupa'ya kadar olan coğrafyada attığınız her adımda ecdadın izlerinden birine mutlaka rastlarsınız. tarih kitaplarında misak-ı milli'yi okuyoruz. eğer misak-ı milli diye bir derdimiz varsa kusura bakmayın. o zaman bu soruyu kendi içimizde birbirimize soramayız. tam aksine, 'burada üzerimize düşen görevler var' demek durumundayız. işin gerçeği bu. aynı dili konuştuğumuz, aynı kültürü paylaştığımız gazze'yi sibirya'ya kadar kendimizden ayrı düşünebilmemiz için aslımızı inkar etmemiz lazım. bizim kültürümüzde aslını inkar eden haramzadedir. onun için irak, suriye, libya, kırım, karabağ, bosna ve diğer kardeş ülkelerle ilgilenmek bizim görevimiz ve hakkımızdır. bunlardan vazgeçtiğimiz gün istiklalimizden ve istikbalimizden vazgeçtiğimiz gündür. bizim buna hakkımız olmadığı gibi milletimizde böyle bir duruma asla rıza göstermez."

"3-5 pkk'lı zibidiye türkiye'yi böldürmeyiz"

türkiye'nin 79 milyon vatandaşı ile birlikte köklü, tarihi, kültürel ve insanı bağlarla iç içe olduğu geniş bir coğrafyadaki yüz milyonlarca kardeşine karşı sorumlu olduğunu ifade eden erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"önce kendimize güveneceğiz, inanacağız. 80 milyonluk türkiye olarak biz kimiz, neyiz? şair ne diyor? 'bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz'. o millet olma şuuru var ya o bizim için çok önemli. kendimize güveneceğiz. 3-5 pkk'lı zibidiye türkiye'yi böldürtmeyiz. 3-5 daeş'liye burayı böldürtmeyiz. bunların islam'la alakası yok. bunlar müslüman değil. sadece bunlar bizim güzel dinimizi kirletiyor. bunlar pislik. bir de pkk'nın atığı pyd, ypg. bunlar atık. birileri bunlara sahip çıkıyor. bunlara silah indiriyorlar. kobani'nin güneyinde pistler inşa ediliyor. bunu bizimle görüşüp, dertleşip, varsa atılacak bir adım öyle yapman lazım. pyd gibi bir terör örgütü ile değil. o pkk'nın atığıdır. bunu böyle kabul etmek zorundasın. bizimle nato'da berabersin, müttefiksin. nato'da beraber olduğun türkiye'yi bir kenara koyacaksın, bir terör örgütü ile beraber olacaksın. neymiş; daeş'e karşı savaşıyor. böyle saçmalık olur mu? sen kendine güvenmiyorsun. 63 ülke beraber. 63 ülke, 10-15 bin daeş teröristi ile suriye'de karşı karşıya gelmeye gücü yetmiyor öyle mi? bu olabilecek bir şey mi? nerede nato? biz nato'da beraberiz. pyd-ypg sizin nato'da ortağınız değil ki. biz seninle ortağız. orada müttefikiz. biz bunların canına okuruz. onlarla ne işiniz var? eğer dost olmak için daeş'e karşı olmak ölçü ise o zaman el nursa ile dost olun. el nusra da daeş ile savaşıyor. bunun ne akılla, ne bilimle, ne de tecrübe ile izahı mümkün değil. fakat tezgah farklı dönüyor. tuzak farklı. dert anlatılır gibi değil. ne olursa olsun biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. hesap başka. bu işin üzerine üzerine gideceğiz. musul'la halkını kendi kaderine terk edebilir miyiz? musul'un tarihinde kim var? biz varız. şimdi ne yapıyorlar? musul'u musulludan alıp birilerine vermenin hesapları var. biz de 'hayır' diyoruz. musul'da musullu yaşamalı. orada arapların yanında türkmenler ile çok az sayıda kürtler var. oraya bir daeş sızmış. şimdi daeş ile orada bu mücadele veriliyor. bu mücadelede koalisyon güçleri ne yazık ki diyorlar ki, 'türkiye merkezi yönetimden izin almalı.' ben de koalisyon güçlerine, 'kusura bakma' diyorum. biz başika üssünü kurarken o merkezi yönetim şahsıma geldi, 'başika'da üs kurmanız bizim için isabetli olacaktır' dedi. o zamanki başbakanımız davutoğlu ile de görüştüler. biz başika'da üs kurduk. şimdi 'başika'dan türkiye'nin çıkması lazım' diyor. bizim başika'dan çıkmaya niyetimiz yok. musul sorunu hallolana kadar oradayız. telafer aynı şekilde. 400 bin nüfus var. hepsi türkmen, yarısı şii, yarısı sünni. orada yine sükun olana kadar elimizi çekmeyeceğiz. bunu herkes bilsin. biz diplomatik yollarla her şeyi yapmaya çalışıyoruz. biz gönül sınırlarımız içindeki her yerde her kardeşimizin derdi ile dertlenecek, sevinci ile sevineceğiz. bu ilgimizi, kendi emperyalist sömürgeci tarihleri ile veya mezhebi etnik saplantıları ile karıştıranlar bize akıl vermek yerine dönüp kendilerine baksınlar. bu milletin yunus'un engin gönüllülüğü kadar, yavuz'un cengaverliğine ve abdülhamit'in diplomatik dehasına sahip olduğu unutulmamalı."

"kültür devrimine ihtiyacımız var"

14 yıllık iktidarları döneminde alt ve üst yapıda önemli değişiklikler yaptıklarını hatırlatan recep tayyip erdoğan, 15 temmuz'daki darbenin kafaları değiştirememenin nedeni olduğunu söyledi. erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"fiziki imkanlar olmuş. savunma sanayisinde her şeyi yapmışız. uçaklar, helikopterler. ama yaptığımız bu helikopterler bize bomba yağdırmaya başlamış. onlar bizi öldürmeye gelmiş. mesele ne? fiziki mekanların olmasından öte gönülleri, kafa yapısını, zihinleri halletmek. onun için kültür inkılabına ihtiyacımız var. asıl reformu kültürde yapmamız lazım. kültür ihtilaline,, devrimine şiddetle ihtiyacımız var. onu hallettik mi gerisi kolay. bir mesele de üniversitemizi bilimsel çalışmaları ile, geliştirme faaliyetleri ile, akademik projeleri ile, tarım, sanayi ve ticaretle olan işbirliği ile verimli bir şekilde çalıştırmak suretiyle dünya genelinde sıralamaya girecek şekilde ortaya koymaktır. yoksa bina dediğin dört duvar. personel sabah 9 akşam 6 mesai yapan kişi ise bundan bir şey olmaz. ama mesaiye başlayıp ta ucu açık çalışıyor, 'ben işim bitene kadar buradayım' diyorsa ondan çok şey elde edersiniz."

"bu örgütün elebaşı kişiliksiz bir güruh yetiştirmiştir"

erdoğan, rteü akademik yılı açılışı töreni sonrası, doğuş grubu tarafından yaptırılan ve yöre mimarisi özelliklerini yansıtan ilahiyat fakültesi yeni eğitim binasının açılış törenine de katıldı. burada da konuşan erdoğan, fıtratı reddeden ve bozan her inancın, her ideolojinin bireyi huzura, mutluluğa ve iç barışa değil, yıkıma ve yok oluşa götüreceğini belirterek, şunları söyledi:

"özellikle kendilerini islam'a atfeden akılların ve dini cemaatlerin azami derecede dikkat etmesi gerekiyor. bir yapının islam dairesinin içinde olmasını sağlayan temel kaide fıtratla uyumun varlığı ya da yokluğudur. 15 temmuz gecesi yaşadığımız hadise, bu konuda yaşanan eksikliklerin, sapkınlıkların ne tür felaketlere yol açabileceğini göstermiştir. 15 temmuz ihanetini gerçekleştirenler insan fıtratını tahrip eden bir örgütün mensuplarıdır. bu örgütün hoca kıyafeti giymiş elebaşı, ehli sünnet geleneğinde olmayan, takiyyeyi temel inanç kaidesi haline getirerek kişiliksiz, kimliksiz bir güruh yetiştirmiştir. bu güruhun en büyük özelliği ise hiç düşünmeden yalan söyleyebilmesidir. örgüt çıkarları için her türlü gayri meşru işe imza atabilmesidir. mahremiyetin ihlalinden iftiraya, siyasi cinayetlerden casusluğa, karakter suikastından vatana ihanete kadar her türlü suç, bu örgütün mensuplarının gözünde meşrudur. 15 temmuz gecesi olduğu gibi kendi milletine, karşılarında allah diyen, dua eden sivil insanlara dahi ateş edebilmişlerdir. fatiha'yı oku diyerek o yere yatırdığı evladımıza kurşunu o şekli ile sıkmıştır"

'siz olmayınca sahneyi göz boyayanşarlatanlar alıyor"

konuşması, 'idam isteriz' sloganları ile kesilen erdoğan, bu konuda kararı parlamentonun vereceğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

"örgüt elebaşını mehdi olarak görmeleri, kendilerine şahdamarlarından daha yakın kabul etmeleri ise bambaşka bir sapkınlıktır. şahdamarından bize daha yakın olan tek bir güç vardır. o da rabbimizdir. bu örgütün 40 yıl boyunca hizmet, eğitim, hayır gibi dini kavramları kullanması, altın nesil iddiasıyla toplumun gözünü boyamasıdır. hepimiz helali haram, haramı helal kılmanın ancak allah'a mahsus olduğunu biliyoruz. dinimizde yasaklar 1400 yıl önce ortaya konulmuş. tüm bunlara rağmen hoca kıyafeti giymiş bir şartlatan, yıllarca hurafelerle insanlarımızı kandırmayı başarabilir. bu yanlış gidişi siz düzelteceksiniz. bu şahıs, sapkın ideolojisini yaymak için uzun bir dönem cami kürsülerini bile kullandı. buraları siz onlara bırakmayacaksınız, teslim etmeyeceksiniz. bunların ablaları var. bizim ablalarımız, abilerimiz burada. onun için iyi yetişeceğiz, iyi okuyacağız. başta kuran, hadis, tefsir, arapça. bütün bu ilimlerde iyi bir noktaya varacağız. ben sizlere inanıyorum. bu noktada ilahiyat fakültelerimiz başta olmak üzere diyanet teşkilatımızın bir nefis muhasebesi yapması gerektiğine inanıyorum. bu manzara bize dinimizin anlatılması ve anlaşılması konusunda önemli boşluklar olduğunu gösteriyor. şüphesiz bunda tek partili dönemde dine ve dini hayata hakim olan sorunlu bakış açısının etkisi çoktur. bu dönem, kuran'ı kerim'in gizli bir şekilde öğrenilmek zorunda kalındığı zor bir dönem olmuştur. camiler yıkıma terk edilmişi, dini eğitim yasaklanmıştır. ölüleri yıkayacak gassar dahi bulunamamıştır. alimler derdest edilmiş, bu da dini alanda ciddi bir boşluğun oluşmasına neden olmuştur. fetö ela başı gibi şarlatanlarda oluşan bu boşluğu fırsata çevirmişlerdir. geçmişe takılı kalmadan, ancak bunlardan ders çıkararak geleceği planlamamız lazım. bir daha fetö vari yapıların milletimize ve gençlerimize musallat olmasının önüne geçecek adımları atmamız önem arz ediyor. bunun yolu, dini bilgisi yüksek, ilmini amele çevirebilen, toplumla beraber olan, mütevazilikten taviz vermeyen hocaların sayısının artmasından geçiyor."

erdoğan bu tür eğitim kurumlarının cazip hale getirilmesi gerektiğini belirterek, "tabiat boşluk kabul etmez. siz olmayınca sahneyi bezirganlar, takke ve cübbe ile göz boyayan şarlatanlar alıyor" diyerek konuşmasını tamamladı.

cumhurbaşkanı erdoğan, daha sonra da ilahiyat fakültesi binasını yaptıran doğuş grubu yönetim kurulu başkanı ferit şahenk'e vazo hediye etti. erdoğan, ilahiyat fakültesi hizmet binasının açılışını gerçekleştirdikten sonra basına kapalı olarak gerçekleştirilen rteü vakıf toplantısına katıldı.

 

 

 

 

 

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;