Gülen örgütü soruşturmaları

Hanefi Avcı uyardı ama dinletemedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'aldandık, aldatıldık' sözleriyle dile getirdiği Gülen Cemaati'nin devlet içindeki yapılanması, Hanefi Avcı'nın kitabında geniş yer tutuyor. Avcı kitabında, devlet yetkililerini uyarmak için çırpındığını ancak sözünü dinletemediğini anlatmıştı.

Hanefi Avcı, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlâli kararı sonrası 20 Haziran 2014'te tahliye edilmişti. [Fotoğraf: AA / Arşiv]

eski eskişehir emniyet müdürü hanefi avcı'nın hayatı 2010’da piyasaya çıkan “haliç’te yaşayan simonlar - dün devlet bugün cemaat” kitabından sonra değişti. hanefi avcı, fethullah gülen cemaati’yle ilgili bölümü geniş etki yaratan kitabında, cemaat'in başta emniyet olmak üzere; yargı, mit, ordu ve devletin diğer devlet kurumlarında örgütlendiğini yazmıştı. bunları kendi tabiriyle bir zamanlar gülen cemaati ile yakın ilişkisi olan biri olarak anlatıyordu. kitabında anlattığı bir şey daha vardı. o da cemaat’in faaliyetlerini dönemin hükümet yetkilileriyle paylaşmış olması.

Hanefi Avcı kimdir?

hanefi avcı, 1984’te diyarbakır istihbarat şubesi’ne atandı ve burada 8 yıla yakın görev yaptı.

bölgedeki bazı patlamalar ve faili meçhul cinayetlerin arkasında o sırada kendisiyle aynı şehirde görev yapan jandarma istihbarat grup komutanı cem ersever’in olduğunu görüp bunu binbaşı ersever’e de söyledi. “cem, bu işleri sen yapıyorsun, yapma. bunlar yanlış işler. bu tür işler mücadelenin yöntemi olamaz’ diye uyardı.

1992’de istanbul istihbarat şube müdürlüğü’ne getirildi. 1996 itibariyle istihbarat daire başkan yardımcılığı yaptı.

“zeki, tehlikeli ve şeytanca”

hanefi avcı kitabında, eskişehir emniyet müdürü'yken istanbul istihbarat şube’de hakkında çalışma başlatıldığını “tesadüfen” öğrendiğini anlatıyor ve harekete geçiyor.

önce içişleri bakanlığı’ndan randevu alıyor. o dönem içişleri bakanı olan beşir atalay ile aralık 2009’da görüşüp istihbarat dairesi’nin kanunsuzca dinleme yaptığını, özellikle emniyet genel müdürlüğü ve içişleri bakanlığı yöneticilerini isimler vererek dinlediklerini söylüyor. avcı, atalay’a dinlemelerden haberi varsa sorun olmadığını, yoksa bunların denetlenmesi gerektiğini de iletiyor. bu uyarısına karşılık atalay’ın, “ben niye dinleteyim, üstelik bu işleri hiç de sevmem" dediği ve “o zaman burayı denetleyelim” diye eklediğini de belirtiyor.

içişleri’nden sonra savcılara gidiyor

avcı, beşir atalay ile görüştükten sonra aynı tarihlerde, aralık 2009’da peş peşe dönemin istanbul cumhuriyet başsavcısı aykut cengiz engin ve özel yetkili mahkemenin cumhuriyet başsavcı vekili turan çolakkadı'dan randevu aldı.

“aykut bey kanunun bir tuzağı açığa çıkarmak için dinleme ve izleme yapmaya imkân vermediğini, ancak davacı olursam fatih savcılığı'nın görevli olduğunu söyledi. ayrıca bu tür işlerin merkezden denetlenmesinin daha uygun olacağını da konuştuk. başsavcı’nın kendisi de dinlenmişti, bunun izah edilecek hiçbir tarafı yoktu, sistem cinnet geçiriyordu. hangi delil, hangi gerekçe ile başsavcı dinlenmişti?”

engin’den sonra turan çolakkadı ile görüştüğünü anlatan avcı, başsavcı vekili’nin kendisine, “bu görevlerin kendi savcılıklarını doğrudan ilgilendirmediğini, polis veya diğer istihbarat birimlerinin direkt hâkimle muhatap olduğunu, buradaki suçların da kendi savcılıkları değil, normal savcıları ilgilendirdiğini söylediğini” yazdı.

dilekçeler hazırlıyor

Susurluk için Meclis'te ifade verdi

susurluk olayları sonrası tbmm araştırma komisyonu’nda, “terörle mücadele adı altında güvenlik kuvvetleri içinde çeteler oluşturulduğunu” savunması üzerine hakkında davalar açıldı. basına yaptığı açıklamalar nedeniyle de açığa alındı. “devletin gizli bilgilerini temin etmek ve açıklamak” suçlarından ankara devlet güvenlik mahkemesi’nce tutuklandı, 10 gün hapis yattı. beraat ettikten sonra idare mahkemesi kararıyla görevine döndü.

2003’e kadar geri hizmetlerde çalıştırıldı. 2003’te emniyet genel müdürlüğü kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele daire başkanlığı’na atandı. burada yolsuzluk operasyonları yaptı.

o dönem medya patronu olan cem uzan ve ailesinin üzerine gitti. uzan grubuna ait şirket ve holdinglerin dosyaları, gizli izleme, takip, casusluk işlerine dair kayıtlar ve gizli sayılacak çok sayıda belge ele geçirdi.

hanefi avcı yine aralık 2009’da ankara’da, “ergenekon örgütü üyesi olmaktan istanbul başsavcısı gibi dinlenmişti” dediği başsavcı hüseyin poyrazoğlu’nun kapısını çalıyor.

poyrazoğlu, avcı’yı adalet bakanlığı üzerinden bir soruşturma yapılması gerektiğine ikna ediyor. hanefi avcı da bu görüşmelerden sonra adalet ve içişleri bakanlıkları, istanbul ve ankara cumhuriyet başsavcılıkları, istanbul ve ankara özel yetkili başsavcı vekillikleri ve fatih cumhuriyet başsavcılığı ile başbakanlığa verilmek üzere dilekçeler hazırlıyor. dilekçelerden sonra da emniyette görüşmelere başlıyor.

emniyetin tepesiyle görüşüyor

önce 6 ocak 2010’da emniyet genel müdürü olan oğuz kağan köksal’dan randevu alıyor. köksal’ın, “dinlemelerden haberdar olmadığını ve bunu asla tasvip etmediğini” söylediğini anlatıyor. hazırladığı dilekçeyi gösterdiğinde ise köksal, "aşırı suçlayıcı ifadeler var, bunlar sıkıntı yaratır. avcı’nın kitabında verdiği bilgiye göre, oğuz kağan köksal kendisine, “bunu biraz yumuşatman lazım" deyip konuyla ilgili içişleri bakanı’yla görüşeceğini de söylüyor.

avcı, eskişehir’e döndüğünde yumuşattığını ifade ettiği, içişleri bakanlığı’na ve emniyet genel müdürlüğü’ne yönelik dilekçesinde şu üç kritik ifadeyi kullandığını anlatıyor:

  • “başka kişiler dinlenmek isteniyormuş gibi gösterilerek, benim ve yakın dostlarımın kullandığı telefonlar 07.11.2009 tarihinde istanbul tck 250'ye göre yetkilendirilmiş mahkemede alınan karar ile istanbul emniyet müdürlüğü istihbarat şubesi’nce dinlenmeye başlanmıştır.”
  • “hiç kimsenin numarasını bilmediği bu telefonlarda yalnız şahsi görüşmeler ve bire bir irtibat kurulmaktadır. emniyet istihbarat biriminde mevcut analiz sistemi kötü niyetle kullanılarak, bu numaralar tespit edilip, hedef olarak seçilmektedir.”
  • “devlet arşivlerinin ve terörle mücadele amaçlı oluşturulan bilgi bankaları, veri analizleri ve telefon detay görüşme analizlerinin kötü niyetli kullanıldığına dair ciddi emareler vardır.”

avcı dilekçesinin altına imzasını atıp telefon numaralarını ve e-posta adresini de ekliyor.

Avcı'ya Devrimci Karargâh örgütü" davasında verilen cezalardan 5 yıl 7 ay 15 gün hapis onandı. [Fotoğraf: AA / Arşiv]

“adalet bakanı dilekçemi geri alabileceğimi söyledi”

hanefi avcı’nın bir hafta içindeki bu görüşme trafiği 12 ocak 2010’da dönemin adalet bakanı sadullah ergin ile devam ediyor. avcı, “bakan dinlemeler konusuna hâkimdi, isimsiz dinleme olamayacağını söyledi” diyor ve devam ediyor:

“israr edince telekomünikasyon iletişim başkanlığı'nda (tib) başkan fethi şimşek'i telefonla aradı, konuyu ona sordu. konuşmaları ben de duyuyordum, tib başkanı fethi bey adli dinlemelerde isimsiz dinlemenin olmadığını, olanlara da itiraz ettiklerini ancak istihbari dinlemelerde çok miktarda isimsiz dinleme olduğunu söyledi. adalet bakanı beni geçmişimden dolayı da sevdiğini anlatıp, dilekçe vermeden ve adım geçmeden de denetleme yapılabileceğini, dilekçemi geri alabileceğimi ifade etti. benim adımın yıpranmasını istemiyordu. ben "hayır, mahzuru yok, dilekçem işleme konsun" diye karşılık verdim. sonra bu isimsiz istihbari dinleme sisteminin nasıl çalıştığı, tüm hukuksuz dinlemelerin ortaya çıkarılması için nasıl hareket edilmesi gerektiğini anlatan bir not olursa işe yarayacağını söyleyince bu notu hazırlayıp özel kaleme gönderebileceğimi belirttim.”

hanefi avcı’nın adalet bakanlığı’na ismiyle vermekte ısrar ettiği dilekçesinin içişleri bakanlığı’na verdiğiyle hemen hemen aynı olduğunu, istihbari amaçlı önleme dinlemeleriyle ilgili sorunları ve bunların nasıl ortaya çıkarılabileceğini anlatan bahsettiği notu da gönderdiğini söylüyor. bu notta istanbul ve ankara’da “kanun dışı dinlemelere örnek” dediği bazı isimler de var. bunlardan bazıları:

  • emniyet genel müdürlüğü'nde 1. sınıf emniyet müdürü sabri uzun
  • emniyet genel müdürlüğü asayiş daire başkanı hüseyin özalp         
  • eski sakarya emniyet müdürü mustafa aydın

başbakan’a ulaşmak istiyor, müsteşarı ile görüşüyor

Teknik istihbaratın kurucusu

avcı; 2005’te geçici, 2006’da asaleten edirne il emniyet müdürlüğü’ne getirildi. edirne kapıkule hudut kapısında polis ve gümrükçüleri rüşvet alırken gizli kamerayla görüntüleyerek mahkûm olmalarını sağladı. 18 haziran 2009’da eskişehir il emniyet müdürlüğü'ne atandı.

avcı, emniyet’te teknik-elektronik istihbaratın kurucusu olarak biliniyor.

ancak hanefi avcı tüm bu görüşmelerin yeterli olmayabileceğini düşünerek, o dönem başbakan olan recep tayyip erdoğan ile de görüşmek istemiş. 2010 ocak ayının ortalarında da o dönem müsteşar olan şimdiki içişleri bakanı efkan âlâ ile konuşuyor.

“doğrudan başbakan ile konuşmak istemiyordum, bunun için en güzel aracı başbakanlık müsteşarı efkan âlâ idi. eskiden beri tanıdığım başbakanlık müsteşarı’ndan randevu aldım ve ona bildiklerimi anlattım. istihbarat biriminin yaptığı kanunsuzluğu, birçok kişiyi başka kişilerin adıyla, isimsiz imei numarasıyla dinlediklerini, hatta ikimizin de müşterek dostu olan kişilerden isimler vererek dinlenen daire başkanı, genel müdür rütbesindeki kişileri anlattım. sayın müsteşar meseleyi içişleri bakanı’yla görüşeceğini söyleyince, bakan ile görüştüğümü, konunun başbakan’a anlatılması gerektiğini dile getirdim.”

“dilekçeni iade ediyoruz dediler”

hanefi avcı sistemin harekete geçmesi için her şeyi yaptığını ancak sonuç alamadığını anlatıyor. sonrasında içişleri bakanı ile tekrar görüşmek istediyse de cevap alamamış.

“28.01.2010 tarihinde ankara'da tüm il emniyet müdürlerinin katılımı ile emniyet genel müdürlüğü’nce bir toplantı tertiplenmişti. toplantıya ara verildiğinde emniyet genel müdürü oğuz kaan köksal'ın beni görmek istediğini öğrendim. toplantı yapılan binanın üst katındaki bir odada kendisiyle görüştüğümüzde bana, 'dilekçeni iade ediyoruz, müfettiş incelemesi yaptıramıyoruz çünkü bir defa müfettişler görevlendirilir ise kontrol edilemeyebilir, her şeyi araştırabilirler, bundan dolayı bakan dilekçenin iadesini istedi, ben de geri veriyorum’ dedi ve zarfı bana verdi. bunun olamayacağını, dilekçenin işleme konmasını istediğimi söyleyerek ısrar ettimse de alamayacağını, istiyorsam bakana benim vermemi söyledi.”

Hanefi Avcı kitabı çıktıktan 38 gün sonra tutuklanmıştı. [Fotoğraf: AA / Arşiv]

başbakan ile görüşmek istiyor

yani başta konuyu denetlemek isteyen bakan ve genel müdür denetim yapmaktan vazgeçmişti.

“bakan’ı durduran kimdi? başbakan mıydı?” diye soran avcı, “belki başbakan gerçeği tam bilmiyordu, ergenekon operasyonları ve bu operasyonları gerçekleştirenler benim şikâyetimle şaibe altında kalır tereddüdü taşıyarak tahkikatı durdurmuştu. olayın aslını bilse, devletin bir cemaat’in eline geçmeye başladığı, ileride telafisi mümkün olamayacak sıkıntıların çıkacağı anlatılırsa inceleme yaptırabileceği düşüncesiyle son kez meselenin kendisine anlatılmasına çalışmaya karar verdim” diyor.

“cemaat’in nerelere sızdığını anlattım”

avcı, başbakan’a doğrudan ulaşamadıysa da ismini vermediği ama “söylediklerini kesinlikle başbakan’a aktaracağını düşündüğü” bir başdanışmanına da aktarıyor. o danışmana cemaat’in nerelere kadar sızdığını anlatıyor.

ancak aradan bir süre geçmesine rağmen yine bir hareket görmeyince durumu kitap yazarak kamuoyuyla paylaşmaya karar verdi.

“kim, niçin dilekçemi işleme koymuyordu?”

hanefi avcı adalet bakanlığı’na verdiği 12 ocak 2010 tarihli dilekçesinin peşini de bırakmamış. anlattıklarına göre, dilekçesi 25 mart 2010’da işleme konulmuş. dolayısıyla 80 gün dilekçesinin neden bekletildiğini soruyor ve ekliyor:

“cemaat’in adalet bakanlığı’ndaki çok önemli elemanlarından biri teftiş kurulu başkan yardımcısı'ymış. bunu öğrenince, bunca savcı ve hâkimin üstelik ankara ve istanbul dahil olmak üzere büyük illerin cumhuriyet başsavcılarının neden ve nasıl dinlendiğini anlamaya başladım.”

kitaptan 38 gün sonra tutuklandı

hanefi avcı’nın tüm bunları anlattığı ve kendisini cezaevine kadar götüren kitabı ağustos 2010’da basıldı. sonra merkeze alınmayı istedi, bu talebi kabul edildi. kitap basıldıktan 38 gün sonra yani 28 eylül 2010’da “devrimci karargâh” davasından tutuklandı. 15 yıl ceza aldı. anayasa mahkemesi avcı’nın talebini değerlendirip “hak ihlali” nedeniyle serbest bırakılmasına hükmedince yaklaşık dört yıllık tutukluluğu sona erdi ve haziran 2014’te cezaevinden çıktı.

bu esnada, kasım 2013’te dershaneler üzerinden başlayan hükümet - cemaat kavgası karşılıklı operasyonlara varacak bir sürecin de fitilini ateşlemişti. önce cemaat 17-25 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla aralarında bakan çocuklarının da olduğu kişilerin gözaltına alınmasını sağladı. hükümet karşı hamle olarak önce emniyet ve yargıda cemaat’e yakın kişileri görevden almaya başladı. ardından da 14 aralık’ta medya ve emniyetteki cemaat bağlantılı kişilere operasyon düzenledi.

yargıtay da hanefi avcı’nın "devrimci karargâh örgütü" davasında "örgüte yardım etmek" suçundan 5 yıl 7 aylık hapis cezasını onadı.

kaynak: hanefi avcı, haliçte yaşayan simonlar - dün devlet bugün cemaat, 2010

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;