28 Şubat davası

İfşaat, itiraf, özeleştiri

28 Şubat döneminin darbeyi destekleyen iki büyük grubundan Sabah gazetesinin o zamanki sahibi Dinç Bilgin, 11 Mart 2010'da Ali Bayramoğlu'na o dönemi anlatmıştı. Dinç Bilgin'in Kanal 24'teki sözleri ifşaat, itiraf ve özeleştiri niteliğindeydi. O sözlerinden bir bölümü aktarıyoruz.

röportaj metni:

ali bayramoğlu: peki bir soru… 28 şubat'ta siz, dinç bilgin olarak farklı tavır alabilir miydiniz, diye neşe sormuş. çok zordu demişsiniz.

dinç bilgin: çok zordu, çünkü yani o dönemde doğrusu ipin ucunu da kaçırmıştım. doğrusu öyle.

bayramoğlu: peki şöyle bir soru sorayım. bugünden geriye baksanız, siz 28 şubat'ta bu tavrı almasaydınız, doğan grubu da almasaydı, iki büyük grup [bu tavrı] almasaydı, askere direnseydi, bugün o 28 şubat mümkün olabilir miydi sizce? yani basının sorumluluğunu soruyorum tabii ama ihtimaldi…

bilgin: olmayabilirdi. ama yani böyle askere karşı direnmek o tarihte düşünülecek şey değildi. yalnız gazete sahipleri için değil… bir sürü olay oldu, hatırlayın. genelkurmay başkanları başbakanları azarladı. değil mi? mesut yılmaz'ı fena halde haşladı zamanın genelkurmay başkanı.

bayramoğlu: sizin askerlerle doğrudan temasınız oldu mu o dönemde?

bilgin: tabii.

bayramoğlu: nedir deneyimleriniz?

bilgin: şöyle… genelkurmay'a çağrılırdık, orada işte basından olan şikayetlerini gayet nazik bir biçimde, pek direkt olmayan bir biçimde anlatırlardı. ben de her zamanki saf halimle onlara böyle işte askerin ne yapması, ne yapmaması lazım geldiğini söylerdim. onunla başımı çok derde soktuğumu biliyorum.

bayramoğlu: bunu özkasnak'a ve çevik bir'e de söylediniz mi?

bilgin: tabii söyledim. hatta şey var, dedi ki, türkiye başka, her şeyi ordusuna borçlu türk milleti. dedim ki, borçlu ama takdir edersiniz ki dünyanın en büyük imparatorluğunu korumuş ingiltere donanmasına da ingilizler aynı borcun sahibi, işte hollandalılar da borcun sahibi… yani aramızda böyle son derece tatsız da bir şey geçti.

bayramoğlu: şeyi hatırlıyorum, o günlerde zafer mutlu'ya mı gelirdi o telefonlar, artık fatih çekirge'ye mi gelirdi ama, özkasnak'ın ya da çevik bir'in [telefonları]…

bilgin: genelde ankara bürosuna…

bayramoğlu: yani fatih çekirge'den doğru size gelirdi.

bilgin: hayır, arada şey vardı, yani arada genel yayın müdürüne... o son derece etkili, yetkili genel yayın yönetmeni olduğu için…

bayramoğlu: oradan gelen bazı talepler, mesela şu yazarın yazısını beğenmedik, çünkü öyle laflar hatırlarız "şu yazarı süngüye takar meydanda dolaştırırız, bu yazarın milli istihbarat teşkilatı'ndan gelen…"

bilgin: zannederim ama bu son söylediğinizi galiba bir bakana söylemişlerdi, bugün hürriyet'te var.

bayramoğlu: işte tabii herkes üstüne alıyor orada. özkasnak zannediyorum o lafı zafer mutlu'ya söylemişti.

bilgin: hayır canım, hayır, bildiğim kadarıyla şeye söylemişti, meral akşener'e söylenen laf…

bayramoğlu: öyle mi?

bilgin: zannederim öyle. yani bana söylenen, bu şekilde bu kadar böyle kabaca girmediler işe. o tarihte en büyük takıntıları altanların en büyüğü, çetin altan'a idi, babaya idi. baba bize yazıyordu.

bayramoğlu: peki hiç size dokümanlar [geldi mi?], mesela bir milli istihbarat raporu, onun içerisinde onların istemedikleri yazarların suçlandığı veya bugün karşımıza çıkan…

bilgin: samimiyetle söyleyeyim, böyle bir şey gelmedi.

bayramoğlu: öyle dokümanlar size hiç gelmedi.

bilgin: bana gelmedi, ama ankara büroya gelmiş olabilir, ankara bürodan da bizim mutfağa intikal etmiş olabilir. büyük söylemeyeyim.

bayramoğlu: peki 28 şubat'tan sonra… 28 şubat tabii bitmedi, kıvrıkoğlu geldi genelkurmay başkanı olarak, önce mesut yılmaz hükümeti kuruldu. o dönemi nasıl hatırlıyorsunuz? şimdi baktığım zaman, o döneme, 28 şubat'ı ilk sert rüzgarı geçmiş, bir iktidar devrilmiş, bu sefer mesut yılmaz iktidarda, güneş taner bakan ve o dönemde, bizim aklımızda kalan, insafsız bulduğunuz vtr'de de, işadamıyla, gazeteciyle, patronla siyasetçi arasındaki bu fazla samimiyetçi ilişkiler diyelim.

bilgin: tabii, zaten büyük bozulmanın başladığı zaman, o zaman. şöyle söyleyeyim, o tarihteki sabah, yenilmiş sabah. yani büyük kavgadan yenik çıkmış sabah.

bayramoğlu: nedir o? hürriyet ile girdiği kavga mı?

bilgin: hürriyet ile sabah arasındaki kavgada biz çiller'i, orası yılmaz'ı destekledi. sonrasında yılmaz'ın ve dolayısıyla hürriyet grubu'nun zaferiyle bitti. yenilmiş bir sabah…

bayramoğlu: bu "yenilmiş"e ben takıldım. yani sembolik olarak mı yenilmiş?

bilgin: sembolik olarak…

bayramoğlu: yani fiilen de bir şey kaybetmiş anlamında mı?

dinç bilgin: hayır. yani onların tenceresi daha iyi tencere çıkmış. öyle bir durum. o durumdan sonra, doğru, işte büyük bölüşme başladı türkiye'de. yani işte bu bir takım ihaleler, arka arkaya açılan ihaleler…

kaynak: kanal 24

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;