Arap Baharı

İktidardaki İslamcıların sorunları

Arap dünyasındaki gençler; eğer yeniden marjinal bırakıldıklarını düşünürlerse, siyasi iktidarın farklı yapılarında gerçekçi bir değişim görmezlerse, birkaç yıl içinde masayı yeniden devirebilirler.

Mısır'da gösteri
Mısır'da devrime ihanet etmekle suçlanan Müslüman Kardeşler kökenli Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye karşı tepkiler yoğunlaşıyor. [AFP]

tunus, mısır, libya, suriye ve yemen’deki arap devrimlerinin ve diğer ülkelerdeki tüm halk hareketlerinin temel bir amacı var: kurulu düzenin yapısı ve formatının değiştirilmesi; demokratik kurumsal devletin ve olgun yönetimin inşası; halkların özgürlükleri ve onurlarının korunması, servetlerinin gerçekçi kalkınma programları için kullanılması.

bundan dolayı birçok arap ülkesinde iktidara gelen veya gelebilecek islami referansa sahip hareket veya partilerin; demokratik dönüşüm sürecini tamamlayabilmeleri, arzulanan modern devleti inşa edebilmeleri ve kendi toplumlarını kalkındırabilmeleri için bir dizi sorunu akıllıca ele almaları zorunluluk arz ediyor.

bu makale, siyasal islamcı hareketlerin doğru şekilde okuması, ferasetle ve geniş bir ufukla değerlendirmesi gereken bazı iç sorunlara değiniyor. söz konusu sorunlar, (iktidardaki islamcı) hareketlerin şu beş meseleye yönelik tutumlarında kendini gösteriyor: ‘cihatçı’ şiddet hareketleri, gençler, diğer ulusal güçler, kurumlar (ordu, yönetim ve yargı) ve toplumsal talepler.

‘cihatçı’ şiddet

birinci sorun, şu ana kadar mısır, tunus ve libya’da açıkça görülen ve dönüşüm sürecini bütünüyle bitirebilecek tehlikeli bir problem oluşturan şiddet yanlısı ‘cihatçı islam’ hareketlerinden geliyor. bu meselenin çözümü için öncelikle bazılarının şiddet eylemlerine atfettiği şer’i (dini) gerekçeyi kaldırmaya çalışmak, bu eylemleri kınamak, fikri ve pratik açıdan karşı koymak gerekiyor. ayrıca bu hareketlerin taraftarları ve sempatizanlarının, barışçıl siyasi çalışma sahasına çekilmelerinin yanı sıra açık, belirli ve ilan edilmiş bütün toplumsal ve ekonomik kanalların önündeki engelleri kaldırarak kamuya entegre edilmelerine ihtiyaç duyuluyor.

demokratik dönüşüm deneyimleri bizlere, devleti temelinden yıkmaya çalışan ve diğer güçlerin çoğunluğuna tamamen zıt gündemlere sahip güçler var oldukça, bir toplumun modern kurumsal devlet inşa edemeyeceğini gösteriyor. bu yüzden cihat ordularının oluşturulması çağrısı yapan fikirlere ve farklı düşünenlere silah çekenlere karşı ağırdan almak, (bugünkü akıcı şartların gölgesinde) modern ulusal devletin inşa sürecini engeller, güvenlik ve askeri kapasitesini tüketir.

üstelik bu hareketlerin eylemleri, muhtemelen islamcı partileri de olumsuz yönde etkileyecektir. zira bazıları ‘cihatçı’ hareketlere, ‘ılımlı islamcıların gizli kolu’ olarak bakarken; bazıları da bu hareketleri islamcıların başarısızlığı ve dinin siyasete sokulmasının doğal sonucu olarak göreceklerdir. iki durumda da her eğilimden islamcılar, şiddet eylemlerinin sonucuna katlanacaktır. kendi şiddet yöntemlerini uygulayan cihatçı hareketlerin varlığının (veya korunmasının), insanları alternatif olarak ılımlı islamcı güçlere çekeceği yönündeki düşünce tehlikelidir.

dinin siyasetle ilişkisi bağlamında; islamiyete dar siyasi kazanımlar elde etme sahası yerine bir değerler ve ilkeler kaynağı biçiminde bakan, islamı, mevcut yapıya katkıda bulunmayı hedefleyen bir uygarlık alternatifi olarak sunan gerçekçi bir ulusal bakış açısı formüle edilmeli. insanların sorunlarının çözümü için pratikte hiçbir çalışma yapmaksızın ve islamın yüce değerlerini gündeme getirmeksizin, dinin sadece şanı ve yüceliği hakkında teorik sloganları tekrarlamaya son verilmeli.

devrimci gençler

kaynağı gençler olan devrimci hareketliliği yaşamış arap ülkelerinde bir başka sorun daha bulunuyor. ortada bir çok şeye isyan eden, islamcıların ve bütün klasik siyasilerin yeni vizyon ve politikalar üretme gücüne güvenmeyen devrimci genç gruplar var.

bu gençler, klasik siyasetçilerin düşünce yöntemlerden tamamen farklı yöntemlerle düşünüyorlar. görüşlerini medya organlarından, bilgi edinme araçları ve yeni uydu kanallarından elde ediyorlar. üstelik ulusal kimlikler de dahil klasik çerçeveye pek güven duymuyorlar. kendilerini kurulu her şeye meydan okur bir pozisyonda görüyorlar. bunu da ya dini aşırılığa ya da dinin haricindeki aşırılıklara yönelerek, şiddete başvurmak dahil, klasik olmayan bütün araçları kullanarak yapıyorlar. böylesi bir ortamda, bir yandan devletin prestijinin azalmasını engelleme ve güvenlik organlarının yeniden yapılandırılmasını sağlama amaçlı gerçekçi programların yokluğu, diğer yandan farklı siyasi akımlar arasındaki kutuplaşma, gençlerin destekçileri haline geliyor.

bahsi geçen gençlerin sayısının sınırlı olduğunu düşünmemeli, tutumları ve eylemlerini kesinlikle küçümsememeliyiz. bu gençler yakın gelecekte geriye çekilmeyecek ve dağılmayacaktır. onların görmezlikten gelinmesi, klasik siyasetçilere iktidarda uzun süre kalmayı garanti etmeyecektir. çünkü gençler klasik siyasilerin başarısız kaldıkları hususlarda başarılı oldular ve arap dünyasındaki en kötü diktatörleri düşürebildiler. kanımca gençler, eğer yeniden marjinal bırakıldıklarını düşünürlerse, siyasi iktidarın bünyesinde ve farklı yapılarında gerçekçi bir değişim görmezlerse, birkaç yıl içinde masayı yeniden devirebilirler.

gençlerin önündeki korku engeli uzun bir dönem için kırıldı, elektronik ve popüler seferberlik araçları hâlâ ellerinde, yakın zamandaki başarıları da onlara girişim ve zaferin yeniden tekrarlanması veya en azından bir başka sürecin uzun yıllar engellenmesi için güçlü bir ivme kazandırıyor.

bu yüzden öncelikle gençleri ciddi ve derin şekilde dinlemek, görüşleri ve tutumlarını öğrenmek için araçlar oluşturmak; ikinci olarak bu gençler ile devlet arasında diyalog mekanizması kurmak gerekiyor. zira eldeki saha çok çeşitli ve bazıları sorunun modern iktidarın yapısında olduğunu düşünerek devleti tamamen temelinden yıkmak istiyor. buna karşın idealist fikirlere sahip bazıları ise sorunun siyasilerden kaynaklandığını düşünüyor ve dolayısıyla çözümü de (insanların en temiz ve dindarı oldukları için) din adamlarının ön plana çıkmasında görüyor.

gençlerin anlaşılması, dinlenilmesi ve taleplerinin dikkate alınması, arzulanan yapı çalışmalarındaki temel konulardandır. onların kamusal hayata entegre edilmesi için gayret gösterilmeli ve bütün alanlara katılımları için yeni kanallar bulunmalıdır. birleştirici bir ulusal kimlik yaratılmalı ve her arap ülkesinde, gençleri hesaba katan ve onları tüm ulusal çalışma sahalarına çıkaran yeni bir ulusal bilinç oluşturmaya çalışılmalıdır.


mısır'da mursi ve ihvan karşıtı gösterilere katılan anarşist grup kara blok üyesi gençler, devrimi savunmak için sonuna
kadar mücadele edeceklerini söylüyorlar. [afp]

ulusal güçler

islamcılar ile solcu, milliyetçi ve liberal kimliklere sahip ulusal güçlerden ortakları arasında ilişki kurma yöntemi geliştirmek gibi bir başka sorun daha bulunuyor. burada islamcıların, organize ve (allah’ın dilediği kadarıyla) iktidarda olabilecek tek güç olduğu düşüncesini sürdürmek mümkün değil. çünkü adı geçen grupların ekseriyeti, geçmişte sömürgeciliğe ve zorbalara karşı mücadele etmiş, baskı ve gözdağına karşı koymuş ulusal güçler. iktidardakilerin siyasi faaliyeti tekellerine aldıkları geçmiş yıllardan sonra bu güçler, örgütlerinin sahadaki zayıflığına rağmen, hâlâ geniş halk kesimlerini temsil ediyorlar.

islamcıların, mevcut süreçte ve kısa vadede, en fazla halk desteği bulunan ve en güçlü örgütlenme olduğu tezi gerçeği yansıtabilir. ancak genç ulusal unsurların teşkil ettiği önemli partiler de var. bu partiler kendilerini geliştiriyorlar ve ilelebet küçük çaplı kalmayacaklar.

sürekli aynı hataları tekrarlayan islamcılar (ki bu hataları, baskı ve kovuşturma yıllarından sonra iktidara gelen her siyasi güç yapabilir), büyük boyutlu bir sorumluluğun yanında önceki rejimlerin mirasını da üstlenmiş durumdalar. bu da halen çoğunluğu ellerinde tutan islamcıların (ve keza her ülkede ortaya çıkabilecek islamcı olmayan diğer çoğunluğun), bütün akımlardan samimi insanları içeren ulusal cepheler kurmalarını, iktidarın sorumluluğunu diğerleriyle birlikte üstlenmelerini, katılım ve inşanın yükünü herkese dağıtmalarını zorunlu kılıyor. nitekim inşa ve kalkınmanın gerçekleştiği tarihi dönemlerinin yükünü herkesin üstlenmesi ve hedef ortak olduğu müddetçe hiç kimsenin uzaklaştırılmaması, evrensel kurallardan bir diğeridir.

ülkenin ortaklarının marjinalleştirilmesi ve içlerinden bazılarına dışarının uşakları veya yükün taşınması noktasında güvenilemez ve katkıda bulunmaz kesimler şeklinde bakılması, birçok arap ülkesinde yaşandığı gibi, islamcıları düşman pozisyonuna koyan ve başarısız kılmaya çalışan grubu güçlendirecektir.

kaldı ki bazı siyasi elitlerin olgun davranmaması ve dar görüşlü olması, bizi birçok işi çözümsüz kılabilecek şu iki şeyden güç almaya sevk edebilir: içeride ordu ve dışarıda etkili uluslararası güçler. her halükarda kaybeden, tüm ülke ve başta kendilerine bütün bunların müsebbibi olarak bakılacak islamcı güçler olmak üzere bütün siyasi güçler olacaktır.

güvenlik, ordu ve yargı

modern dünyamızda güvenlik araçları ile askeri, yargısal ve idari yapılar, bir partinin veya hareketin kontrolü altına girmeyen devlet kurumlarıdır. bu kurumların tarafsızlığı, profesyonelliği, bağımsızlığı ve gücü, devletin geleceği ve islamcıların kendileri de dahil, tüm bireylerin özgürlüğünün temel garantisidir.

bu kurumları ele geçirmenin, islamcıların yeniden kovuşturulması veya islami projenin hedef alınmasını engellemenin tek garantisi olduğunu düşünmek mümkün değildir. bu yanlış algılama; sadece islamcılardaki güvensizliğin sürmesine, islamcı ekiplerin başarısızlığa uğraması ve onlardan intikam alma yönündeki girişimlerin devam etmesine yol açar. söz konusu algı ayrıca devlet kurumları içerisindeki kimilerini direnişe geçmeye ve intikam almaya da sevk edecektir. o da dönüşüm sürecini bütünüyle geciktirecektir.

daha da önemlisi, başarısız demokratik dönüşüm deneyimleri; devlet kurumlarının siyasallaşması ve özellikle de askeri yapıyla gizli anlaşmalar veya ittifaklar yapılmasının nasıl da ateşle oynamak olduğunu ortaya koyuyor. böylesi girişimler, nihayetinde herkesin yanması ve dönüşümün bütünüyle başarısız olması dışında, kimseyi bir yere götürmeyecektir.

çözüm, her sektörün ulusal ve tamamen profesyonel temeller üzerinde incelenmesi için uzman bir çalışma ekibi oluşturmaktan geçiyor. devlet kurumlarının ıslahı ve yeniden yapılandırılmasını amaçlayan plan ve programlar hazırlanmalı, yasalara ve seçilmiş demokratik yapılara saygı kültürü yerleştirilmeli. ek olarak despotluğun kurumlar içindeki bağı kopartılıp tek bir grubun onları kontrol altına almasını önleyecek garantiler verilmeli. modern siyaset bilimi literatürünün bize sunacağı onlarca ve yüzlerce kitap, araştırma ve saha çalışması, istifade edilmeyi bekliyor.

toplumsal ve ekonomik talepler

son olarak kaynağı meşru toplumsal ve ekonomik talepler konumundaki bu sorunlar, hali hazırdaki şartlara karşı yeni grupları harekete geçirmekle tehdit ediyor ve yeni devrim dalgaları uyarısında bulunan halkçı öfkeyi tırmandırıyor. bütün bu meseleler; vaktinde eğer doğru biçimde ele alınmış, önceki sorunlarla akıllıca bir ilişki kurulmuş ve siyasi güçler de had safhadaki siyasi kutuplaşma veya mısır’da yaşandığı gibi devletin bazı kurumlarıyla siyasi çekişmeye girmek yerine bu taleplere çözüm önerebilecek uyumlu hükümetler kurmaya yönelmiş olsaydı, geçiş dönemlerinde çözümlenebilirdi.

özellikle mısır’daki durum, devrimin ilk gününden beri açık, belirli ve aşamalı politikaların yanı sıra insanlara hemen bitirilebilecek, ertelenebilecek ve uzun vadede üstesinden gelinebilecek sorunları doğrudan aktaran net bir medya söylemine ihtiyaç duyuyordu. kısmi çözümler getirmek ve belirli bir bakış açısı içermeksizin bu taleplerle ilgilenmeyi sürdürmek mümkün değil. konu; titizlikle, açık bir takvim çerçevesiyle, net bir medya söylemiyle belirlenmiş ve üzerinde çalışılmış politikalar çizecek uzman ekipler kurulmasını gerekli kılıyor.

belki ileride tekrar dönebileceğimiz iç ve dış başka sorunlar da var. fakat son olarak bu sürecin hatalarının yıkıcılığına işaret edilmesi önemli. geçmişte islamcıların hatalarından kaynaklanan olumsuzluklar sadece onlara yansıyordu. şimdi ise yapılan hataların sonuçları (allah göstermesin) herkese yansıyabilir ve arap ülkelerimizin karanlık bir tünele girmesine yol açabilir. çünkü çekişmeler bu kez kimlik çekişmesi şeklini alacak ve dinin siyasi çekişmelerde kullanılması, islamı da olumsuz etkileyecektir. üstelik mısır gibi bir ülkede demokratik dönüşümün başarısızlığa uğraması, bu ülkenin arap kardeşleri üzerinde birçok olumsuz etkiler doğuracaktır.

abdulfettah madi, mısır’ın iskenderiye üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. doktorasını abd’nin california şehrindeki claremont graduate üniversitesi’nde siyaset bilimi alanında yapan madi, islam’da siyaset, demokratik dönüşüm, siyasi kalkınma, yurttaşlık ve insan hakları eğitimi, medya ve siyaset, israil’deki politik hayat ve siyasi araştırma yöntemleri alanlarında yaptığı çalışmalarla tanınıyor. yazarın kendi adını taşıyan bir de web sitesi (www.abdelfattahmady.net) bulunuyor.

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;