Türkiye

Demokrasi: Parti için mi Türkiye için mi?

Disipline sevk, ihraç edilmek... Türk siyasi tarihinde partilerin üyeleri için sıkça başvurduğu yöntemler. Parti içi disiplinde ölçütün fikir özgürlüğü olması gerektiğini ifade eden Tarhan Erdem’e göre, Siyasal Partiler Kanunu’nun değişmesi gerek, Anayasa Profesörü Özbudun ise, yasal düzenlemelerle sorunun çözülemeyeceği fikrinde.

Konular: Türkiye, Siyaset
Türkiye Büyük Millet Meclisi [Fotoğraf: AA]

parti disiplinine uymama ya da parti ideolojisine karşı çıkma gerekçesiyle üyelerin, milletvekillerinin ihraç edilmesi, yalnızca türkiye’de değil, demokrasinin söz konusu olduğu bütün ülkelerde yoğun bir biçimde tartışmalara neden oluyor.

tarhan erdem gibi bazı siyaset bilimi uzmanlarına göre, parti içi disiplin meselesi, partilerin siyasal görüşlerinden de bağımsız olarak bir ülkede fikir özgürlüğünün hangi düzeyde olduğunu gösteren bir ölçüt. anayasa hukuku uzmanı ergun özbudun da benzer görüşte, parti içi disiplin meselesi, o ülkenin siyasal kültürünün bir sonucu.

partiden ihraç işlemlerinde genellikle öne sürülen neden, dünyada da türkiye’de de “parti bütünlüğünü bozmak.”

türkiye’de yakın dönemde süheyl batum “partiyi kamuoyu önünde doğrudan tartışmaya açtığı ve parti bütünlüğünü sarsan tutum içine girdiği” gerekçesiyle disipline sevk edilmiş, sonra da partisinden ihraç edilmişti.

dershaneler üzerine tartışmalar sürerken ak parti milletvekili idris bal da “basında çıkan ve parti politikalarına aykırı açıklamaları” nedeniyle disipline sevk edildikten sonra, kendisi istifa etti.

son örnek chp milletvekilleri birgül ayman güler ve hüseyin aygün'dü. "parti suçu oluşturan tutum ve davranışları nedeniyle" kınama cezası ile cezalandırılmak üzere, yüksek disiplin kurulu’na sevk edildiler.

dünyadaki örnekler de gerekçe aynı  

partinin politikalarına ters düşme dünyada da partilerden ihraç edilmek için en çok gösterilen gerekçe.

fransa’da liderliğini marine le pen’in yaptığı aşırı sağcı ulusal cephe, yerel bir belediyede meclis üyeliği yapan 22 yaşındaki maxence buttey’i bu yılın kasım ayında partiden ihraç etti.

buttey, dinini değiştirip müslüman olmuştu ve partisine de, göçmen karşıtı politikaların değiştirilmesi için çağrı yapmıştı. parti yönetimi buttey’in üyeliğini önce askıya alarak durumu çözmeye çalıştı ama france 24’ün haberine göre, parti tabanından gelen baskıya dayanamayıp ihraç etti. kamuoyuna açıklanan gerekçe buttey’in, “dengesiz ve grup içinde çalışma yeteneğinin kısıtlı” olmasıydı.

yine kasım ayında bu sefer hollanda’da koalisyon ortağı işçi partisi’nin iki türk milletvekili tunahan kuzu ve selçuk öztürk ihraç edildi. partileri hollanda’daki bazı türk kuruluşlarının şeffaf olmadığını ve entegrasyonu engellediğini düşünüyordu. iki türk milletvekilinden de bu görüşe destek istedi ama kuzu ve öztürk bu desteği vermeyi reddedip üstüne eleştiren bir metin açıkladıkları için partilerinden ihraç edildiler.

liderin şahsına mı partiye mi sadakat?

Prof. Ergun Özbudun [Fotoğraf: AA]

prof. özbudun’a göre, siyasal partiler dünyanın her yerinde üyelerinden partinin tavırlarına ve ideolojisine sadakat beklerler. bu sadakati göremezlerse de “elbette disiplin işlemlerine başvurma hakkına" sahipler. ancak özbudun buradaki temel meselenin ‘partiye sadakat olduğuna dikkat çekiyor, liderin şahsına değil:

türkiye’de bu daha çok lidere bağlılık anlamında kabul ediliyor. o yönüyle demokratik davranış değil. biat kültürünün egemen olması... türkiye’de liderlerin aşırı hâkimiyetini görüyoruz. bunun temel nedenlerinden biri de, aday olma süreçlerinde son kararı liderlerin söylemesi. fakat tek neden bu değil. demokrasi kültürüyle de alakalı bir durum bu. ülkedeki egemen demokrasi kültürünün bir yansıması parti içi disiplin.”

özbudun, batı ülkelerinde aday belirleme süreçlerinin birçok ülkede iç mesele olarak telakki edildiğini bu çerçevede kişinin, partinin ideolojisiyle zıt fikirleri öne sürmede ve savunmada, kendi vicdanıyla baş başa olduğunu da dikkat çekiyor.

ne disiplin meselesi, ne parti ideolojisine uymuyor, bunu tespit etmek zor. ama siyasetçi vicdanıyla baş başadır. bir meseleyi eleştirirse, bir daha oy almamayı ya da partide bazı görevlere seçilememeyi de göze almalı.”

“ölçüt fikir özgürlüğü olmalı”

Taha Erdem [Fotoğraf: AA]

erdem ise sorunun lidere bağlılıktan da öte olduğunu düşünüyor. ona göre partilerin ihraç için ‘ideoloji’ gerekçesini göstermesi de kabul edilemez. erdem’e göre, parti içi disiplinde tek ölçüt olmalı; ifade özgürlüğü.  

partiler kendi içlerinde elbette, ideoloji de tartışacaklar. bu tartışmalar yapılmazsa, parti nasıl gelişebilir ki? ideoloji tartışmayacaksanız, parti programına uymadı diye üyeleri ihraç edecekseniz, yeni fikirleri nasıl ortaya çıkartacaksınız? burada tek ölçü fikir özgürlüğü olmalı. onun da tanımı belli, bir sözün yakın ve açık tehlike oluşturması. açık havada yangın olmadığı halde ‘yangın var’ diye bağırırsanız bu suç değildir ama sinemada yangın olmadığı halde ‘yangın var’ diye bağırırsanız o suç olur. ama ona da hâkimler karar verir.”

erdem, türkiye’de tek parti yönetimi döneminde bile, liderin eleştirilebildiğini ancak 1970’lerden sonra türkiye’de liderlerin sloganlar üzerinden siyaset yapmaya başlamasıyla parti içi demokrasinin yok olmaya başladığını anlattı:

tek parti döneminde bazı ‘cıs’ konular vardı. bunlar tanımlanmıştı. bu konulara girmediğiniz sürece, istediğinizi söylerdiniz. 1970’lerden başlayarak, partiden bağımsız olarak liderler, kendilerine muhalefet edenleri parti içi disiplin bahanesiyle partiden göndermeye başladı. partilerin meclis’teki grup toplantıları, tartışmaların yapıldığı, partilerin politika ürettiği toplantılar olmaktan çıkıp, liderlerin milletvekillerine ve kamuoyuna mesaj verdiği toplantılara döndü.”

çözüm siyasal partiler kanunu’nun değişmesinde mi?

erdem, bir üyenin parti politikasına taban tabana zıt fikirler söylemeye de hakkı olduğunun altını çiziyor. eğer bu fikirler, parti içinde benimsenmezse, o üye partinin yetkili kurullarına doğal olarak seçilemez. ama bu yöntem türkiye’de geçerli değil çünkü partilerde kimin nereye seçileceğine liderler karar veriyor.

1972’de bir yasal değişiklik yapıldı ve önseçimler kural olmaktan çıkıp, neredeyse istisna haline dönüştü. bu tip uygulamalara izin veren mevcut siyasal partiler kanunu’nun değişmesi bile durumu kurtarmaz. bu kanunun yürürlükten kaldırılıp yenisinin yapılması lazım. parti içi demokrasi işlemeye başladığında ülkedeki demokrasi de ilerlemeye başlar.

“gelenek meselesi”

özbudun ise, finlandiya hariç hiçbir ülkede önseçimlerin yasalarla zorunlu tutulmadığını anımsattı ve kanun yoluyla düzenlemeler yapmaya çalışmanın bile parti içi demokrasiyi sürdürmeyi sağlayamayabileceğine işaret etti:

bu bir siyasal kültür meselesi. gelenek meselesi. kanuna ne koyarsanız koyun, mevcut siyasi anlayış devam ettiği sürece, parti içi demokrasi kanun yoluyla kurulmaz.”

kaynak: al jazeera

Ayşe Karabat

1970 yılında ankara'da dünyaya geldi. orta doğu teknik üniversitesi siyaset bilimi bölümünden mezun oldu. 1995’den beri çeşitli dergi, gazete ve tv kanallarında muhabir olarak çalıştı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;