Türkiye
Down sendromu değil zihniyet engel
21 Mart Down Sendromu Farkındalık Günü. Dünyada yaklaşık 6 milyon, Türkiye'de 100 bin down sendromlu var. Onlardan ikisi de Uğur Can Çaylak ve Cansu Sulakçı. Biri satış danışmanı diğeri muhasebe asistanı. Onların hikâyesi, önyargılar olmayınca engellerin de olmadığının kanıtı.
üzerinde ‘finans ve muhasebe’ yazan kapı kalabalık bir ofise açılıyor. masalarında oturmuş onlarca insan harıl harıl çalışıyor. bunlar biri de 20 yaşındaki uğur can çaylak. önündeki faturaları ayırıyor. teknoloji marketindeki küçük ev aletleri reyonunda cansu ecem sulakçı ise rafları düzenliyor, müşterilere ürün özelliklerini anlatıyor. uğur can ve cansu’nun ortak özelliği iş sahibi, bağımsız bir hayat kurabilen down sendromlular olmaları. onların hikâyesi, önyargılar olmayınca engellerin de olmadığının kanıtı.
uğur can çaylak ve cansu ecem sulakçı down sendromu derneği’nin projesi sayesinde işe başladılar. dernek iki buçuk yıl önce hayata geçirdikleri projeyle bugüne kadar down sendromlu 26 gencin iş sahibi olmasını sağladı.
bağımsız yaşam akademisi de kuruldu
dernek, bimeks ile ortaklaşa yaptığı projeyle istanbul, ankara, gaziantep, adana ve bursa’daki 9 teknopark mağazasına 9 down sendromlu genci işe yerleştirerek başladı. projenin başlaması bimeks genel müdürü arif bayraktar'ın, down sendromlu olan oğlunun mağazalardan birinde çalışmaya başlamasıyla oldu. bayraktar dernek ile irtibata geçti ve böylece daha çok gencin istihdamı sağlandı. hatta bir adım daha ileri gidilerek "bimeks down türkiye kariyer ve bağımsız yaşam akademisi" kuruldu. dokuz down sendromlu genç burada ücretsiz eğitim alarak, iş hayatına hazırlanıyor.
zaman ilerledikçe gençlerin çalıştığı yerler bu teknoloji mağazasıyla da sınırlı kalmadı. 26 genç gıda sektöründen konaklama sektörüne kadar altı firmada çalışıyor.
"işi duyunca sevindim "
çalışan gençlerden biri de uğur can çaylak. çaylak yaklaşık bir ay önce büyük bir catering firmasının muhasebe departmanında çalışmaya başladı. gelen faturaları ayırıyor, bilgisayara giriyor. 20 yaşındaki çaylak daha önce ailesinin onun için açtığı, kocaeli’ndeki aktar dükkânında çalışıyordu. eğitim hayatı boyunca akranlarıyla birlikte kaynaştırma eğitimi alan ve liseden mezun olan çaylak, iş teklifi gelince çok sevindiğini söylüyor:
"dükkânda bazen sıkılıyordum. bu işi duyup istanbul’a geleceğimi duyunca sevindim. iyi ki gelmişim diyorum. tedirgin olmadım. okul hayatımda da hep arkadaşlarımla ilişkilerim iyiydi."
evinde tek başına ilk gece
çaylak ilk maaşıyla ehliyet kursuna yazılmayı istediğini anlatıyor. maaşının diğer yarısını da 11 yaşındaki kardeşi için biriktireceğini söylüyor. işyerinde buluştuğumuzda, bir gece önce, ailesinin onun için istanbul’ta tuttuğu evde ilk kez tek başına kalmıştı. uyandığında yanında anne babası yoktu. o sabahla ilgili olarak "herkesin yalnız kalmak hoşuna gider. ben de yayıldım doğrusu evde. ancak sürekli aradılar" diyor gülerek.
insanların zihin yapıları engelli
çaylak’ın babası sinan çaylak oğullarıyla gurur duyduklarını söylüyor. işle birlikte oğlunun hayatında pek çok değişiklik olduğunu anlatıyor:
"uğur can engelliler için yapılan kpss'ye girdi ve 79 puan aldı. zihinsel engelli çocuklar zihinsel engeli olmayanlarla aynı sınava giriyor. ona karşın oğlum çok iyi bir puan aldı ama bir yere yerleştirilmedi. biz de evde oturmasın diye dükkân açtık. esnaflık yapsın, insanlarla iletişimi kopmasın istedik. onun vermiş olduğu özgüvenle başladı bu yeni işine de. bir ayda bile değişiklikleri görüyoruz. sorumluluk almayı öğrendi. eskiden sabah kalkmayan çocuk, saatini kurup kendi uyanıyor ve işine gidiyor. çocuklarımızda ego, art niyet yok. çok verimli işler çıkarıyorlar. işyerlerindeki insanlar da onları gördükçe çocuklarımızın değil, kendi zihin yapılarının engelli olduğunu fark edebilirler."
"tuhaf bakışları takılmıyorum"
iş hayatına adım atan gençlerden biri de 23 yaşındaki cansu ecem sulakçı. o da lise mezunu. 6 aydır bir teknoloji mağazasında çalışıyor. küçük ev aletleri, oyuncak ve sağlık ürünleri bölümünden sorumlu. işini çok seviyor. hem iş arkadaşlarıyla mutlu olduğunu hem de müşterilerle arasının iyi olduğunu anlatıyor. sulakçı hayatı boyunca zaman zaman karşılaştığı ‘tuhaf’ bakışlara işyerinde maruz kalmadığını söylüyor:
"okul hayatımda da bazen tuhaf bakıyorlardı. 'deli, salak' diyorlardı kimi zaman. muhatap olmuyordum. dışarda da bakan olursa ‘belki başka sebepten bakıyor, benimle alâkası yok’ diye düşünüyorum. takılmıyorum bunlara."
sulakçı heyecanla tost makinası, süpürge sattığını anlatıyor. günün birinde işyerindeki müdür olmayı istiyor. ilk maaşıyla kendine telefon ve ayakkabı aldığını söyleyen sulakçı, kazandığı parayla eve katkı sağladığını anlatıyor gururla.
"önyargılarımız kırılıyor"
çaylak ve sulakçı’nın iş arkadaşları da birlikte çalışmaktan memnunlar. uğur can çaylak’ın iş arkadaşlarından fayat canlı, "nasıl yapacak işleri diye tedirgindik biraz. ama zamanla o bizi, biz de onu tanıdık. işini çok iyi yapıyor. hepimizin kafasında kalıplaşmış önyargılar olabiliyor. yardım temelli yaklaşabiliyoruz. ben de onu kırmaya çalışıyorum. aynı ortamda çalışınca bunlar da değişiyor" diye konuşuyor. sulakçı’nın müdürü özkan miralem ise "cansu çok verimli. müşteri ile çok güzel ilişkiler kuruyor" diyor.
zihniyet değişiyor
dernek, firmalara ulaşarak iş imkânlarını da artırmak için çalışıyor. işe başlamadan ve iş sırasında da iş koçu, hem down sendromlu çalışanla hem de diğer çalışanlarla birlikte ve takipte oluyor. down sendromu derneği iş koçu selver yolsever, işe yerleştirecekleri gençlerden önce işi öğreniyor, down sendromlu gence ayrıntılı bilgi veriyor. ayrıca işyerindeki herkese farkındalıklarını artırmak için eğitimler veriyor. yolver genellikle bir haftada işyerlerinde önyargıların kırıldığını söylüyor:
"o da bizim gibiymiş, benim yaptığımı yapabiliyor diyenler oluyor. iş arkadaşlarının tutumları ve farkındalık düzeyi çalışan genci çok etkiliyor. bir işyerinde gencimizden sürekli makas alıp, çocuk gibi davranıyorlardı. bundan rahatsız oluyordu. çünkü o da diğerleri gibi yetişkin. bunu anlattık, düzeldi. bazı yöneticiler rahat davranabiliyor. sosyalleşsin diyor, yaptığı işe çok önem vermiyor. oysa yetişkin bir birey işyerinde çalışır, ona da öyle yaklaşılması gerekiyor. zihniyet değişmeye başladı. başka firmalara örnek oldu proje. ancak yine de ‘ben bu çocuğun yaptığı işin altına imza atmam’ diyen yöneticiler de var. "
Yorumlar