Görüş

AK Parti ve Türkiye nereye?

Erdoğan'ın önünde çözmesi gereken bir paradoks var. Yeni dönemde "paylaşılan iktidar" ya da "kişileşen iktidar" yönlerinden hangisine sapılacağı Türk siyasetini de önemli ölçüde etkileyecektir.

AK Parti, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adaylığını Ankara Ticaret Odası (ATO) konferans salonunda kalabalık bir katılımın olduğu törenle açıkladı. [Fotoğraf: AA]

tayyip erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olmasıyla türkiye için yeni bir siyasi sayfa açıldı. erdoğan’ın seçimleri kazanıp, çankaya’ya çıkması artık önümüzdeki tek ihtimal. tartışma en fazla, bunun birinci mi yoksa ikinci turda mı olacağı üzerine yapılacaktır.

erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması ülkenin gerek anayasal geleceği, gerek hâkim parti görünümündeki adalet ve kalkınma partisi'nin (ak parti) yeniden yapılanması açısından, gerekse ülkedeki siyasi ortam ve istikrar açısından belirleyici bir nitelik taşıyor.

anayasal tartışma

12 eylül 1982 anayasası temel olarak devlet ve siyaset alanı arasındaki kesin ayrım temelinde inşa edilmişti. bu ayrım, aynı zamanda devlet ve aktörlerine, siyaseti ve aktörlerini denetleme, hareket edecekleri çerçeveyi belirleme mantığı içeriyordu. cumhurbaşkanlığı bu modelde hem temel devlet aktörü, hem diğer devlet aktörlerinin tayininde belirleyici rolünü oynamak üzere dizayn edilmişti. askerin onayladığı kenan evren, ahmet necdet sezer gibi adaylar, süleyman demirel’in 28 şubat’ta oynadığı rol bu esasa, devlet ideolojisinin ruhuna uygun bir mekanizmayı tarif ediyorlardı. 2007 yılında yaşanan cumhurbaşkanlığı krizi abdullah gül’ün siyasi alanı temsil etmesi ve bu kriterleri yerine getirmemesi üzerine çıkmıştı. aslında bu modelin iflasına ilişkin bir krizdi ve nihayet bu, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, yani devletçi dokunun by-pass edilmesiyle tescillendi.

erdoğan çankaya’ya ak parti’nin tartışılmaz ve karizmatik lideri olarak çıkacaktır. ve görünen o ki, yerini başka bir lidere bırakmak yerine o konumu siyaseten koruyacak ve sürdürecektir.

by Ali Bayramoğlu

2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri bu "siyasi işlem"in somutlaşması ve "geminin mevcut anayasal limandan başka bir anayasal limana doğru hareket etmesi anlamına" geliyor.

cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan doğruya seçilecek olması, yeni bir kurumlaşma hali kadar, yeni bir meşruiyeti, bu meşruiyetle birlikte yeni bir hareket alanını devreye sokacaktır.

bunu bir bakıma devletle siyaset alanının bütünleşme hali olarak görmek gerekir. bununla birlikte mevcut anayasa bunu öngörmediğine göre yeni cumhurbaşkanının bu konuda nasıl bir "pratik" ortaya koyacağı son derece önemlidir.

tartışma zemini budur.

türkiye’nin 12. cumhurbaşkanı tayyip erdoğan olacağına göre bu pratikle ilgili birkaç husus daha şimdiden öne çıkmaktadır.

erdoğan cumhurbaşkanlığı ve (başbakan üzerinden) hükümet arasındaki ilişkileri "bütünleşmiş bir yürütme" yapısı çerçevesinde tahayyül ettiğini daha önce çeşitli vesilelerle açıkladı. ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı ve seçilmiş başbakan tarafından birlikte yönetilmesini ana esas olarak ortaya koydu.

bu durum şüphe yok ki türkiye’nin parlamenter rejimden uzaklaşıp başkanlık sistemine doğru yola çıktığını göstermektedir. nitekim ak parti yetkililerinin defalarca açıkladığı gibi siyasi iktidarın ana hedefi 2015 seçimlerinde anayasal bir çoğunluğa ulaşarak başkanlık sistemine geçişi sağlamaktır.

ancak, kabul etmek gerekir ki, aynı durum özellikle geçiş döneminde, belki devamında, yeni bir pratiği içerdiği kadar, bunun mevcut anayasayla uyumu sorununu da kuşatacaktır.

anayasanın mevcut yapısı cumhurbaşkanına pek çok yetki vermektedir, ancak bunlar arasında icrai yetki yoktur. cumhurbaşkanın işlem ve yetkilerinden dolayı sorumluluk taşımaması da temel olarak bu "siyasi ve icrai yetkisizlik" halinin bir sonucudur. erdoğan’ın 28 ağustos sonrası çankaya’da siyasi yetki kullanması, hükümet siyasetini yönlendirecek bir tutum alması ve bu tür ilişkiler geliştirmesi, kabul etmek gerekir ki, hem anayasayı ihlal anlamına gelir, hem yetki-sorumluluk bütünlüğü açısından demokratik hukuk devletinin ruhuyla örtüşmez. ve ülkeyi yeni krizlere, otoriterleşme, keyfilik tartışmalarına sürükleyebilir. bununla birlikte ak parti kurmaylarından gelen sinyaller erdoğan’ın bu hususa dikkat edeceği, ilişkilerini başbakanla enformel bir düzeyde yürüteceği, icraatı ve dış politikayı temsil konusunda öne çıkacağı yönünde.

özetle önümüzdeki dönemde türkiye’yi bekleyen en önemli mesele, istikrar açısından bir yandan risk taşıyan, ama yeni türkiye’nin yeni kurumsal dokusunu tanımlamaya esas olacak bu unsurlardan oluşacaktır. 

siyasi tartışma

erdoğan çankaya’ya ak parti’nin, ülkedeki hâkim siyasi partinin tartışılmaz ve karizmatik lideri olarak çıkacaktır. ve görünen o ki, yerini başka bir lidere bırakmak yerine o konumu siyaseten koruyacak ve sürdürecektir. adaylığının açıklandığı gün yaptığı konuşmada ak parti programındaki hususların altını çizmesi, 2023 hedeflerine vurgu yapması bu konudaki göstergelerden bir yenisidir.

bu durumun ak parti’deki yönetici dönüşümünü etkileyeceği de muhakkaktır. ak parti’nin başına kimin geçeceği, kimin başbakan olacağı kadar, yeni başbakanın hareket alanı önemli ölçüde tayyip erdoğan’a bağlı olacaktır. 

ak parti teşkilatında parti için riskli anın cumhurbaşkanlığı seçimleri değil, 2015 seçimleri olduğuna dair güçlü bir kanaat bulunmaktadır ve gül gibi etkin isimlerin tekrar siyasi oyuna girmesi bir talep haline dönüşmektedir.

by Ali Bayramoğlu

erdoğan’ın siyasi projesi, 2015 yılında başkanlık rejimine geçmek, ak parti’yi ve türkiye’yi bu çerçevede 2024 yılına kadar yönetmektir. bu çerçevede son yıllarda izlediği siyasi rotadan ayrılmaması da beklenir. bu rota, ak parti’nin ağır isimlerini, kurucularını sembolik temsilde değerlendirmek, son 12 yılda parti içinde yetişen yeni ve genç elitlerle kendisine bağlı bir yönetim dokusu oluşturmak, siyasi iktidarı lider düzeyinde paylaşmamak üzerine kuruludur. doğaldır ki, bu planda cemil çiçek, bülent arınç, mehmet ali şahin, abdullah gül gibi isimlerin yerine ahmet davutoğlu, yalçın akdoğan, sadullah ergin, ali babacan gibi isimler öne çıkmaktadır.

bu nedenle gül’ün, örneğin, erdoğan sonrası partinin başına dönmesi erdoğan’ın ilk hamlesi olmayacaktır, daha doğrusu niyetleri arasında görülmemektedir.

ancak siyaset niyet kadar gereklerden de oluşuyor.

hükümet görevi dâhil, ak parti’nin önümüzdeki dönem alacağı biçimde erdoğan'ın aklındaki muhtemel model kadar, 2015 genel seçimine yönelik siyasi ihtiyaçlar, parti teşkilatının bu konudaki endişe ve eğilimlerinin de etkili olması beklenir.

bu açıdan ak parti ve erdoğan’ın önünde bir paradoks bulunuyor.

buna göre erdoğan, gül gibi iktidarı paylaşmak durumda kalacağı bir isimle çalışmak yerine davutoğlu gibi, liderliğine sorun çıkarmayacak bir kişiyle yol alırsa, bu durum 2015 seçimleri açısından bir zaaf oluşturabilir. başka ifadeyle 330 milletvekilini hedefleyen ak parti, tayyip erdoğansız gireceği ilk seçimlerde önemli bir meydan gücüne, bir taşıyıcıya ihtiyaç duyacaktır. davutoğlu gibi isimler teşkilat tarafından bu açıdan yeteri kadar güçlü görülmemektedir. güçlü bir taşıyıcı ise erdoğan’ın modeliyle çelişki oluşturacaktır.

ak parti teşkilatında parti için riskli anın cumhurbaşkanlığı seçimleri değil, 2015 seçimleri olduğuna dair güçlü bir kanaat bulunmaktadır ve gül gibi etkin isimlerin tekrar siyasi oyuna girmesi bir talep haline dönüşmektedir. erdoğan vereceği kararla bu paradoksu çözmek durumundadır.

görmek gerekir ki, bu tercih türk siyasetini de önemli ölçüde etkileyecektir. yeni kurumsallaşma döneminde "paylaşılan iktidar" ya da "kişileşen iktidar" yönlerinden hangisine sapılacağı biraz da bu tercihlere ve alınacak kararlara bağlıdır.

böyle bakılırsa eylül ayı ağustos’tan daha sıcak ve belirleyici olacaktır.

ali bayramoğlu, yeni şafak gazetesi yazarı. 1956 yılında gelibolu’da doğdu. fransa, grenoble siyasal bilgiler fakültesi’ni bitirdi. yüksek lisans ve doktorasını istanbul üniversitesi’nde verdi. 1981 yılından 1999’a kadar marmara üniversitesi kamu yönetimi bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. 1990 yılından bu yana çeşitli dergi ve gazetelerde toplumsal ve siyasal analizler yapıyor. 

bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Ali Bayramoğlu

Yeni Şafak gazetesi yazarı Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;