Görüş

Arap dünyasının ideolojik ikilemi

Toplumları inanç ekseninde radikalleşmeye, genellikle dini ifade özgürlüklerinin kısıtlanması ve yoksulluk yöneltiyor. Muhalif fikirlere ilişkin kısıtlamalar, radikalleşmeye zemin yaratıyor.

IŞİD üyeleri, Irak'ın Ninova Eyaleti'nde asayiş görevi yaparak hakimiyetlerini kurmaya çalışıyorlar. [Fotoğraf: AP]

birkaç gün önce bana şu soru yöneltildi: "tüm bu olanların ışığında, sizce beşşar esed gitmeli mi, kalmalı mı?" eskiden olduğu kadar dolambaçsız bir yanıt vermedim, ama soru da basit sayılmazdı.

yanıtım şu oldu: "ben hep esed'in gitmesi gerektiğine inandım, ancak şu aşamada gitse de, gitmese de suriye'deki karışıklık sürecektir. 'cihatçılara' da esed'e karşı olduğum kadar karşıyım ve ne yazık ki ılımlılar da devre dışı kalmış durumda."

halkların milliyetçi faşizm ile dini faşizm arasında sıkışıp kalmaları, arap dünyasının genel bir trajedisi. arap baharı; yükselen "cihatçılık" ve her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmaya karalı diktatörler ile bu marazi seçimin altını biraz daha kalınca çizdi.

arapların, özellikle eski kuşaktan olanların, bölge insanının demokrasi kabiliyetine sahip olmak şöyle dursun, buna hazır bile olmadığını öne sürmelerini dehşetle dinledim. bu görüşün sadece yanlış değil, aynı zamanda son derece hakaretamiz olduğuna hâlâ şiddetle inansam da, bu düşüncedeki insanların arap baharı'nın bariz başarısızlığı karşısında niçin kendilerini haklı çıkmış hissettiklerini anlayabiliyorum.

batı'da islam ve islamcılığın aynı şey olduğu ve ortadoğu'nun bu yüzden böyle bir karışıklık içinde olduğu yönünde bir kanı var. oysa toplumlar, genellikle zor zamanlarda ya da dini ifade özgürlükleri kısıtlandığında inanç etrafında toplanırlar.

by Şerif Naşaşibi

arap halklarının ikilemi

lakin arap baharı, bu ikilemi yaratmaktan ziyade, bölgede onlarca yıldır hüküm süren, katı ve atıl düzene meydan okumak suretiyle, açığa çıkardı. cihatçılık, bölgede arap baharı'ndan çok önce de vardı. üstelik bölge ülkelerinin diktatörleri, sömürgecelikten kurtulmalarından itibaren, kendi iktidarları karşısındaki tek alternatifin dini aşırıcılık ve ulusal kaos olduğunda ısrar ediyorlar.

bunun son yıllarda birkaç ülkede gerçeğe dönüşmesi, doğru olduğunu kanıtlamaz. bölgedeki mevcut kırılmalara yol açan farklı etkenler söz konusu. bilhassa karşısında durduklarını iddia ettikleri radikalliği bizzat yaratan ya da körükleyen otokratik politikaların bunda payı çok büyük. diktatörlük ve cihatçılık aşırı uçları, birbirlerinin kabahatlerini kullanarak kendi saflarını güçlendirip uyguladıkları baskıyı meşrulaştırdıkları, iki taraflı bir ilişki geliştirdiler aralarında.

bölgedeki nüfuzları, bölünmeden; ekonomileri ise bu bölünmenin zemin yarattığı silah satışı ve ticaret anlaşmalarından beslenen dış güçler, aksi yöndeki tüm kamuoyu açıklamalarına rağmen, pratikte bu ilişkiyi güçlendirdiler.

mevcut senaryoyu bir sarkaç olarak değerlendirebiliriz. keza, meydan okunan veya yıkılan ideoloji ne kadar aşırı ise diğer yöne savruluş da o kadar büyük oluyor. bölgenin, sarkacın sabit duracak hale gelmesi için yeterli zamanı olmadı. eğer olsaydı bir orta yol bulunabilirdi. henüz farklı ve olgun bir politika geliştirme fırsatı bulunabilmiş değil. ki, bu durum, onlarca yıllık tek parti iktidarından sonra hiç sürpriz sayılmaz.

otoriterlikle mücadele her ne kadar zor olsa da, bu güçlük, sonrasında yaşanacak devlet, altyapı, kurum ve toplumların yeniden icat ve inşası gibi sıkıntıların yanında solda sıfır kalıyor. böylesi devasa bir iş, asla hızlı ya da kolayca hallolmayacaktı.

görüş ayrılıkları

ifade özgürlüğünün uzun süredir yasak olduğu bölgede, muhalif hareketler de bir anda ortaya çıkıp örgütlenerek kendilerini hemen ifade etmek zorunda kaldı. hatta kimi zaman, önceden tecrübeleri olmadığı halde hükümet etmeyi ve demokratikleştirmeyi öğrenmek ve gelecek uğruna kendilerinden farklı görüşlere sahip gruplarla işbirliği ya da mücadele içine girmeye mecbur oldular.

bunun sonucunda ortaya çıkan belirsizlik, kaos ve öfke, "cihatçıların" işine yaradı. bu kesim, asla fanatik bir ucu temsil etmekten öteye gidemese de, ellerindeki silahlar ve uyguladıkları vahşetle kolaylıkla dünya genelinde ilgi odağı olup kontrol alanlarını genişletiyor. söz konusu durum, laik kesimler için olduğu kadar, "cihatçı" gruplarla birleşen ılımlı "islamcı" hareketler açısından da endişe verici.

halklar, doğal olarak değişim konusunda sabırsız ve otoriteye güvensiz. ancak suriye, libya, yemen, mısır ve diğer ülkelerde yaşananları göz önüne aldıklarında insanlar, otoriteye meydan okumanın yaratacağı neticelerden de korkuyorlar. bu koşullarda, gidilecek yol da doğal olarak hem uzun hem de inişli çıkışlı olacaktır.

son derece zengin bir tarihe, kültüre ve kaynaklara sahip bir toplum olan arapların, sonsuza dek insanları din adına öldürenler ile kendi şahsi iktidar hırsları için öldürenler arasında seçim yapmaya mahkum kalacaklarına inanmak istemiyorum. 

by Şerif Naşaşibi

batı'da islam ve islamcılığın aynı şey olduğu ve ortadoğu'nun bu yüzden bugün böylesi bir karışıklık içinde olduğu yönünde bir kanı var. oysa cemaatler ve toplumlar, genellikle zor zamanlarda ya da dini ifade özgürlükleri kısıtlandığında inanç etrafında toplanır. komünist doğu avrupa'da hristiyanlık, kafkasya ve orta asya'daki eski sovyetler birliği ülkelerinde müslümanlık ve avrupa'da zulme uğradığı dönemde yahudilik de bu yoldan geçmişti.

insanların kitlesel protesto gösterileri düzenlemelerinin geleneksel olarak yasaklandığı ve şiddetle bastırıldığı arap dünyası örneğine gelindiğinde, muhalif görüşlerin dile getirilip örgütlenebildiği tek yer çoğu zaman camiler oluyor. bu tür yasaklar, her zaman radikalleşme potansiyeli ortaya çıkarıyor.

hızlı bir çözüm yolu mümkün değil

öte yandan bölge, arap baharı öncesinden itibaren bir dizi ciddi ve hızlı çözümü bulunmayan ekonomik, siyasal, toplumsal ve çevresel sorunlar içerisinde. üstelik bu sorunların bir kısmı, bölgedeki hükümetlerin ya çok az etkisinde ya da tamamen kontrolü dışında bir süreç olan küresel ekonominin çöküş ile daha da şiddetlendi. yoksulluk da inanca bağımlılığı arttırarak radikalleşme potansiyeli doğuran bir olgu.

durumu uzun vadeli olarak ele alanlar, mevcut istikrarsızlığı her ne kadar endişe verici bulsalar da, bunun bölge ülkelerinin, muhtelif toplumları ve ideolojileri arasından kendi yollarını bulma sürecinin bir parçası olduğu kanısındalar. böylesi derin bir değişim, biz aksini istesek bile, çoğu zaman sıkıntılı geçer.

eleştirmenler, böyle düşünmeyi saflık olarak görüyorlar. ama ben son derece zengin bir tarihe, kültüre ve kaynaklara sahip bir toplum olan arapların, sonsuza dek insanları din adına yönetip öldürenler ile kendi şahsi açgözlülükleri ve iktidar hırsları için yönetip öldürenler arasında seçim yapmaya mahkum kalacaklarına inanmak istemiyorum.

arap baharı'nın hükümet karşıtı devrim ve protesto hareketleri kadar, "cihatçı" gruplara karşı da halk ayaklanmaları meydana geliyor. irak'ta el kaide ve işid, somali'de şebab, mali'de ensaruddin ve nijerya'da boko haram'a karşı düzenlenen protestoları örnek vermek mümkün. bu da bölge insanının uzun vadede iki seçeneği de kabul etmeyecek oluşunun boş bir umut değil, bir gerçek olduğuna işaret ediyor.

arap dünyası uzmanı şerif naşaşibi, ödüllü bir gazeteci ve analist. al jazeera english, al arabiya news, the national, the middle east dergisi ve middle east eye için düzenli olarak yazılar kaleme alan naşaşibi, ortadoğu konusunda "tarafsız haberciliğe katkılarından dolayı" uluslararası medya konseyi tarafından ödüle layık görüldü.

twitter’dan takip edin: @sharifnash

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Şerif Naşaşibi

Şerif Naşaşibi

arap dünyası uzmanı ödüllü bir gazeteci ve analist. al jazeera english, al arabiya news, the national, the middle east dergisi ve middle east eye için düzenli olarak yazılar kaleme alan naşaşibi, orta doğu konusunda "tarafsız haberciliğe katkılarından dolayı" uluslararası medya konseyi tarafınd Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;