Görüş

Gazze'de adalet yerini bulacak mı?

İsrail-Filistin çatışmasında her iki tarafın da savaş suçu teşkil edebilecek fiiller işledikleri açık. Bölgede ateşkes ve istikrar sağlanıp sivil ölümlerinin durması için, doğruluk, adalet ve hesap sorulabilirliğe dayalı bir sisteme ihtiyaç var.

Uluslararası ceza hukuku uzmanı Cadman'e göre çatışmanın sorumluları adalet önüne çıkarılmadıkça ateşkes de, istikrar da sağlanamaz. [Fotoğraf: Reuters]

filistinli yetkililer, israil'in gazze'ye yönelik devam eden ve şu ana dek 1200'den fazla filistinli ile 53 israil askerinin ölümüne neden olan saldırılar kapsamında savaş suçu işlediği iddiasıyla, 25 temmuz'da lahey uluslararası ceza mahkemesi'ne (icc) suç duyurusunda bulundu. başvuru dosyasında israil'in ayrımcılık, sivillere yönelik saldırı, aşırı sayıda can kaybı ve sömürgecilik suçları işlediği öne sürülüyor.

israil hükümetinden gelen ilk açıklamada başvurunun inceleneceği söylenmekle beraber, dışişleri bakanlığı sözcüsü paul hirchson, "israil ordusunun tamamen uluslararası insani hukuk kuralları çerçevesinde çalıştığını" ifade etti. öte yandan, tel aviv kanadında da sorumluluğun israil savunma kuvvetleri'ne (idf) değil, hamas'a ait olduğu yönünde karşı iddialar ortaya atılıyor.

israil sadece askeri hedefleri vurduğunu söylüyor, ancak bir hastane veya okul nasıl meşru bir askeri hedef sayılıyor, bunu anlamak güç. 

by Toby Cadman

icc'nin olayları soruşturma yoluyla incelediğini belirtmekte yarar var. dolayısıyla bu konuda bir soruşturma açarsa, hamas, idf ve diğer gruplar da dahil, çatışmaya taraf olup hasmane tutum sergileyen tüm tarafların davranışlarını mercek altına alacaktır.

soruşturma olacak mı?

icc, soruşturma açmadan önce bazı hususları dikkate almak durumunda.

her şeyden önce kaza yetkisi meselesi var. bahis konusu fiilin, roma tüzüğü kapsamında düzenlenen suçlardan olup olmadığının belirlenmesi lazım. bm insan hakları yüksek komiseri navanethem pillay, 23 temmuz’da yaptığı bir açıklamayla hem israil’i, hem de hamas’ı sivilleri koruyamadıkları için eleştirerek, “uluslararası hukukun savaş suçu teşkil edecek düzeyde ihlal edilmiş olma ihtimalinin son derece yüksek olduğunu” belirtti.

israil tarafı ise sadece askeri hedefleri vurduğunu ve nefsi müdafaa çerçevesinde hareket ettiğini söylüyor; ancak bir hastane veya okul nasıl meşru bir askeri hedef sayılıyor, bunu anlamak güç. öte yandan, israil’in aralarında çocukların da bulunduğu, silahsız sivilleri hedef aldığına dair sağlam kanıtlar da mevcut.

tartışmalar bir süre daha devam edecek olmakla beraber, filistin tarafını destekleyenler nezdinde de, israil’den yana olanlar nezdinde de, icc’nin yetki dairesine giren suçların işlendiği konusunda herhangi bir anlaşmazlık yokmuş gibi görünüyor.

ikincisi husus şu: icc’nin yetki alanı, roma tüzüğü’nün yürürlüğe girdiği 1 temmuz 2002 tarihinden sonra işlenmiş suçlarla sınırlı. zaten bu yazıda ele aldığımız örneğin bu koşulu sağladığı ortada.

üçüncüsü, icc’nin bölgesel yargı yetkisini, yani mevzubahis devletin icc’nin yargı yetkisini onaylayıp onaylamadığını veya durumun, icc’ye bir bm güvenlik konseyi kararı ile mi havale edildiğini de dikkate alması gerekiyor.

icc’nin “suçun isnat edildiği kişinin uyruğunu taşıdığı devlet” üzerinde kaza yetkisini kullanmasını mümkün kılan bir hüküm var. mesela icc, (ister taraf devletin veya güvenlik konseyi’nin yönlendirmesiyle, ister kendiliğinden) filistin üzerinde yargı yetki kazanırsa, israil taraf devletlerden biri olmasa dahi, filistin topraklarında savaş suçu işleyen bir israilli icc’de yargılanabilir.

diğer taraftan, örneğin ingiltere ve fransa taraf devlet konumunda olduklarından, mahkeme, filistin veya israil topraklarında suç işlemekle itham edilen bir ingiliz ya da fransız vatandaşını yargılama yetkisine sahip olacaktır.

israil taraf devlet olmasa da, filistin yönetimi, icc’nin filistin üzerindeki yargı yetkisini kabul eden bir bildiri yayınladı. bm nezdinde “üye olmayan gözlemci devlet” statüsündeki filistin, nisan 2014’te cenevre sözleşmeleri de dahil bir dizi uluslararası anlaşmayı onaylamak için girişimlerde bulundu.

filistin, 2012’de icc’nin yargı yetkisini kabul etti ama, bu adım, icc kanadında kabul görmedi; zira dönemin icc savcısı moreno ocampo, roma tüzüğü’ne göre filistin’in devlet olup olmadığına karar veremedi.

fakat artık pek çok ülke ve yanı sıra unesco, filistin’i devlet olarak tanımış durumda. üstüne üstlük bm’nin verdiği özel statü de var. dolayısıyla bunlar şimdi yeni icc savcısı fatou bensouda’nın eline ön soruşturma açmak için gerekli imkânı verebilir. bu muhtemelen kolay bir karar olmayacak; abd ve israil’in yoğun baskısı ile karşı karşıya kalınacaktır.

bu argümanın sonuç vermemesi halinde, filistin’in bm güvenlik konseyi kararına ihtiyacı olacak ki, bunun da garantisi olduğu söylenemez. böyle bir kararın çıkabilmesi için, konseyin beş daimi üyesinin de veto hakkını kullanmama konusunda anlaşması şart. fakat daimi üyelerden sadece ikisinin taraf devlet olduğu ve ikisinin (yani abd ve rusya’nın) ise israil’i desteklemeyi çıkarlarına uygun bulduğu düşünülürse, bu da pek ihtimal dahilinde görünmüyor.

israil ve insan hakları konusundaki dehşet verici sicili ile yüzleşmekten korkmaya bir son verilmeli; tel aviv de dünyanın geri kalanı ile aynı yüksek standartlara tabi olmalıdır.

by Toby Cadman

dahası, abd bir süre önce gazze’de uluslararası soruşturma başlatılmasını talep eden bir bm insan hakları konseyi kararıyla ilgili ret oyu kullanırken, ingiltere ve fransa da çekimser kalmıştı. ayrıca abd her ne kadar son dönemde suriye’deki durumla ilgili olarak fransa'nın ortaya attığı bir kararın icc’ye yönlendirilmesini desteklese de, bu desteğin golan tepeleri’ne ilişkin suç iddialarının hiçbir şekilde soruşturmaya dahil edilmemesi koşuluna bağlı olarak verildiğini de unutmamak gerek.

bu yüzden, her iki taraf da kaç kayıp verirse versin, bm güvenlik konseyi’nde önerilecek her türlü kararın başarılı olma ihtimalinin son derece az olduğu belli.

adaletin tecellisi

hesap verme zorunluluğunun garanti altına alınması açısından, mevcut askeri harekâtın nerede başladığını unutmayalım. israil’in son saldırısı, üç israilli gencin trajik bir biçimde kaçırılıp öldürülmesini takiben başladı. ardından filistinlileri hedef alan toplu tutuklamalar ve son olarak da filistinli bir gencin kaçırılıp hunharca öldürülmesi olayı yaşandı. trajik olarak nitelendirebileceğimiz her iki koşullar dizisi de adaletin doğal yollardan tecelli etmesini gerektiriyor.

icc soruşturma açmayı reddederse, uluslararası toplum, özellikle de abd, israil’e yönelik politikalarını yeniden değerlendirmek zorunda kalacaktır.

abd ve diğer batılı ülkelerden gördüğü destek, israil’e uluslararası hukuku ihlal ettiği yönündeki suçlamaları umursamama lüksü sağlıyor.

israil ve insan hakları konusundaki dehşet verici sicili ile yüzleşmekten korkmaya bir son verilmeli; tel aviv de dünyanın geri kalanı ile aynı yüksek standartlara tabi olmalıdır. aynı şekilde filistin tarafı da öyle. israil’i insan haklarına saygı göstermemek ve ayrımcı politikalar uygulamakla suçlayacaksak, israilli sivilleri hedef alan saldırıları ve yahudi karşıtlığını da aynı biçimde lanetlemeliyiz. dünyanın her yerinde aynı standartlar uygulanmalı.

şu anda çatışmanın her iki tarafının da savaş suçu teşkil edebilecek fiiller işledikleri açık. doğruluk, adalet ve hesap sorulabilirliğe dayalı bir sisteme müthiş bir ihtiyaç söz konusu. icc savcılığına filistin'deki durumu soruşturma yetkisi verilmediği takdirde, uluslararası toplum, çatışmayı çözüme kavuşturup, işlenen suçlar karşısında adaletin tecelli etmesini sağlamak için kapsamlı ve uzun vadeli bir strateji ortaya koymalıdır.

her iki tarafta da çatışmanın sorumluları güvenilir bir yargı süreci kapsamında adalet önüne çıkarılmadığı müddetçe, aracılar vasıtasıyla elde edilecek hiçbir ateşkesin başarı şansı olmayacak ve uzun vadeli istikrar sağlanamayacaktır.

uluslararası ceza hukuku uzmanı ve omnia strategy llp'nin ortağı toby cadman, londra'daki nine bedford row international chambers'ta avukat ve lahey uluslararası suç bürosu üyesi olarak görev yapıyor.

cadman'ın makalesi ilk olarak 30 temmuz 2014'te www.aljazeera.com'da yayımlandı.

twitter'dan takip edin: @tobycadman

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Toby Cadman

uluslararası ceza hukuku uzmanı ve omnia strategy llp'nin ortağı toby cadman, londra'daki nine bedford row international chambers'ta avukat ve lahey uluslararası suç bürosu üyesi olarak görev yapıyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;