Görüş

İran ve Hizbullah'ın terör listesinden çıkarılmasının yansımaları

ABD Ulusal İstihbarat Konseyi, İran ve Hizbullah'ı terör listesinden çıkardı. Ancak rapor Tahran'ı Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki faaliyetleriyle Amerikan çıkarları açısından hâlâ büyük bir tehdit kabul ediyor ve 'arka çıktığı Şii hükümetlerin sponsoru' olarak niteliyor.

İran ve Hizbullah, ABD Ulusal İstihbarat Konseyi'nin hazırladığı güvenlik raporunda bu yılın terör tehditi listesinde yer almadı. [Fotoğraf: AFP/Getty]

abd ulusal istihbarat konseyi (nic) ülke içinde ve dışında amerikan çıkarlarına yönelik terör tehdidiyle ilgili yıllık değerlendirmesini yayınladı.

bu güvenlik raporu, her yıl özel bir oturumda kongre'ye sunuluyor. nic, abd’deki 17 güvenlik ve istihbarat birimini kapsıyor. başta merkezî istihbarat teşkilatı (cia) olmak üzere abd ordusuna bağlı veri toplama birimleri ve iç güvenlik bakanlığıyla irtibatlı bu organlar, ülkelerden, örgütlerden veya bireylerden gelecek tehditlerle mücadele etmeyi amaçlıyor.

bu yüzden rapor, ülkelerin ve örgütlerin isimlerini içerdiği gibi nükleer silahlardan başlayarak elektronik suçlar, terör, uyuşturucular ve insan ticareti tehlikelerinden söz ediyor. nic’ye bağlı organlar için tahsis edilen bütçe 2014 yılında 65 milyar doların üstündeydi.

2015 yılı güvenlik değerlendirmesi 29 sayfadan oluşuyor. raporun en dikkat edici tarafı, abd’yi tehdit eden unsurlar arasında bu kez iran ve hizbullah’a yer vermemesiydi. peki abd’nin iran ve hizbullah’ı tehdit dışı görmesinin sebepleri ve sonuçları neler?

washington, iran’ın birbirini etkileyen bölgesel dosyalarla uğraşması, siyasi, askerî ve medya bağlamında bu dosyalara dahil olması sebebiyle abd’nin geçmişte terör kategorisine aldığı faaliyetlerde bulunamayacağının farkında. 

by Mahcub Zuveyri

tehdit geçerliliğini tamamen yitirmiş değil

güvenlik değerlendirmesi, abd açısından muhtemel tüm tehlikeleri ve tehditleri ele alıyor. değerlendirmenin temelini 2014 yılıyla ilgili farklı gelişmeler ve veriler oluşturuyor.

buradan hareketle güvenlik değerlendirmesinin içeriğinin büyük ölçüde geçen yılın değişimlerinden etkilendiğini söylemek mümkün. tabii bu durum kısa olmayan bir süreden beri geçerli olan başka verilerin etkisini ortadan kaldırmaz. dolayısıyla 2014 yılının gelişmelerinin abd açısından (özellikle de ortadoğu gibi yanan bir bölgeyle ilgili konularda) muhtemel tehlikeleri tanımlamak için temel rehber kaynak oluşturduğunu vurgulamak kaçınılmaz.

iran’ın ismi raporda 38 kez yer alırken hizbullah bir kez geçiyor. ortadoğu’daki bölgesel tehditler kapsamında iran’a özel bir bölüm ayrılıyor. rapor, tahran’ın irak, suriye, lübnan ve yemen’deki faaliyetleriyle amerikan çıkarları açısından tehdit oluşturduğunu ifade ederek iran’ı, ‘arka çıktığı şii hükümetlerin’ sponsoru olarak niteliyor.

ayrıca rapor iran’ı füze gücü konusunda da tehdit olarak sunuyor. aynı bağlamda rapor, 5+1 ülkelerinin (bm güvenlik konseyi'nin beş daimi üyesi ve almanya) nükleer programı konusunda 2013'te varılan prensip anlaşması sonrası tahran’ın uluslararası toplumla işbirliğine olumlu yaklaşıyor.

değerlendirmede, iran’ın paradigmasının çok iyi bilindiğini yansıtan bir dil kullanılıyor. bu durum washington ile tahran arasında farklı düzlemlerdeki doğrudan görüşmelere bakılarak açıklanabilir. bu doğrudan temas, daha önce hiç bu boyutta yaşanmamış ve bu kadar süreklilik arz etmemişti. 2014 ve 2013 yıllarına ilişkin güvenlik değerlendirmeleri de göz önüne alındığında böyle bir anlam çıkıyor. 2015 yılının güvenlik değerlendirmesinde dikkat çeken husus, nic’nin iran ve hizbullah’ı terörle ilgili bölümün dışında tutmasıydı. oysa istisnasız önceki tüm değerlendirmeler iran ve hizbullah’ı terör tehditleri listesi kapsamında görüyordu.

önceki yıllara göre ne değişti?

yukarıda da işaret ettiğim üzere nic’nin güvenlik değerlendirmesi bir önceki yılın siyasi gelişmelerine ve elde edilen verilere dayanmaktadır. dolayısıyla 2014 gelişmeleri, iran ve hizbullah’ın suriye ve irak’ta oynadığı rol (özellikle de askerî yayılmacılık, çok uluslu güçlerin bir araya getirilmesi, devrim muhafızları ve hizbullah’ın desteği) dikkate alındığında terör listesinin dışında tutulması, washington’un hem iran’ın hem de hizbullah’ın öncelikleriyle ilgili topladığı veriler doğrultusunda yapılmaktadır.

görünen o ki washington, iran’ın birbirini etkileyen bölgesel dosyalarla uğraşması, siyasi, askerî ve medya bağlamında bu dosyalara dahil olması sebebiyle abd’nin geçmişte terör kategorisine aldığı faaliyetlerde bulunamayacağının farkında. zira devrim muhafızları'nın en önemli kanadı olan ve washington’un kendisi için tehdit oluşturan faaliyetlerin arkasında olduğuna işaret ettiği kudüs gücü, büyük ölçüde ve artan bir oranda suriye’deki gelişmelerle ve musul’un işid’in eline geçmesi sonrası irak’la meşgul.

bu tür veriler abd ile iran arasında 2012 yılından beri süren doğrudan müzakerelerden uzak değerlendirilemez. müzakereler washington’a tahran yönetiminin siyasi ve bölgesel meselelere yaklaşım tarzını ve bölgedeki hızlı değişimler gölgesinde önceliklerini öğrenmek bağlamında altın bir fırsat sundu.  

bu bağlamda en belirgin gelişme, iran’ın geçen birkaç yıldaki ekonomik yaptırımlar sebebiyle uğradığı ekonomik zararlardır. özellikle de enerji ve banka sektörünü hedef alan bm ve avrupa yaptırımları nedeniyle… petrol fiyatlarındaki düşüş, yaptırımlar sebebiyle büyük sıkıntıya giren iran ekonomisini yıldırım gibi çarptı.

farklı sahalardaki yayılmacılık karşısında petrol gelirlerinin düşmesi, iran açısından konjöktürel bir yıpranmayı beraberinde getiriyor. bu yüzden tahran’ın bağdat’tan irak ordusuna destek olmak için çalışan iran güçleri ve danışmanlarını finanse etmesini istemesi şaşırtıcı değil. keza tahran bağdat’tan işid’in musul kentini ele geçirmesinden önce de suriye’deki bazı askerî faaliyetleri için maddi destek talebinde bulundu.

iran ve hizbullah, 2014 güvenlik değerlendirmesinde terör tehditleri listesinde yer almıştı; ancak değerlendirme genel bir tanım getiriyor ve 2013 yılının güvenlik değerlendirmesinin aksine belirli gelişmelere dayanmıyordu. 2013 değerlendirmesi ise şu iki önemli gelişme doğrultusunda iran ve hizbullah’ı terör tehditleri listesine almıştı: birincisi 2012 yılında bulgaristan’da israillilere yönelik saldırıların hizbullah’a dayandırılması. ikincisi 2012 yılında washington’da suudi arabistan büyükelçisi adil cubeyr’e yönelik suikast girişiminin iran’a dayandırılması.

bu iki olay iran’ın 2014 yılı listesine konulması için güçlü bir gerekçe oluşturdu; ancak değerlendirmenin vardığı ‘iran ve hizbullah’ın abd ile doğrudan çatışma içine girmek istemediği ve iran’daki islam cumhuriyetinin en belirgin önceliğinin kendi rejimin bekası olduğu’ şeklindeki sonuç dikkat çekiciydi.

bu bağlamda washington’un kendi çıkarlarına yönelik terör tehditlerine ilişkin değerlendirme yaparken müttefiklerine yönelik tehditleri de dikkate aldığı görülüyor. bu durum, iran ve hizbullah’ın 2013 ve 2014 yıllarında washington açısından terör tehditleri listesinde yer almasını açıklıyor.

iki ülke arasında güvensizlik, tek taraflı değil, eş zamanlı adımlarla çözülebilir. bu yüzden washington 1979’dan beri tahran’la hiçbir sorunu çözemedi. taraflar arasında birbirlerine karşı kökleşmiş yaklaşım da bunu daha zor kılmaktadır.

by Mahcub Zuveyri

bundan sonra ne olacak?

iran ve hizbullah’ın 2015 yılında amerikan çıkarlarına yönelik terör tehditleri listesinden çıkarılması, görünüşte tahran ile washington arasında 2005 yılından beri süren diplomatik yakınlaşmadan uzak değil. washington ve tahran büyükelçileri arasında bağdat konusundaki güvenlik görüşmeleri irak’ta başlamıştı. ancak aynı zamanda bu değerlendirme kısa vadelidir, bir şekilde iran ve hizbullah’la bağlantılı bir tehdit olgusunun ortaya çıkması hâlinde yeni verilere göre liste değişebilir.

aynı bağlamda bu değerlendirmenin (iki ülke arasındaki yakınlaşmayı hızlandırabileceği ve abd’nin islam cumhuriyeti rejimine yönelik bakış açısının değişebileceği düşüncesiyle) abartılmaması gerekmektedir. zira aynı nic’nin 2007 yılında iran nükleer programı etrafında yayınladığı değerlendirme abd’nin müttefikleri olan israil ve arapları kızdırmıştı. değerlendirme o zaman açıkça tahran’ın 2003 yılından beri askerî yapıya sahip tüm nükleer faaliyetlerini durdurduğunu belirtmişti. ancak böyle bir rapor iki ülke ilişkilerinde bir yakınlaşma getirmedi; taraflar arasında sözlü atışmalar ve istihbarat savaşları durmadı ve hatta abd, tahran’a karşı güç seçeneğine başvurulacağı tehdidinde bulundu.

iki ülke arasında güvensizlik, tek taraflı değil, eş zamanlı adımlarla çözülebilir. bu yüzden washington 1979’dan beri tahran’la hiçbir sorunu çözemedi. taraflar arasında birbirlerine karşı kökleşmiş yaklaşım da bunu daha zor kılmaktadır.

iran ve abd birbiriyle ilişkilerde stratejik değil, taktiksel bir değişimle hareket ettiklerinin bilincindeler. bu durum nükleer program müzakereleri için de geçerlidir. şöyle ki washington, islam cumhuriyeti rejiminin güvenilirliğini test etmek için nükleer program konusunda on yıllığına anlaşmaya varmak istiyor.

washington, tahran’ın sahiplendiği ittifak (direniş ekseni) bölününce müzakereyi seçmek istedi. bu ittifak, ayakta kalmaya çalışan suriye rejimini ve bu ülkedeki gelişmelerde rol almayan islami direniş hareketi hamas’ı kapsıyordu. bu tutum hamas’ın tahran’la ilişkilerinin bozulmasına yol açtı. hizbullah ise direniş önceliğini ‘suriye’deki rejimi korumak’ şeklinde değiştirdi.

iran ve hizbullah’ın tehdit listesinden çıkarılması, kamuoyu desteği açısından tahran için yararlıdır. abd’nin (iran hükümetinin politikaları her daim doğru olduğu için) taviz veren rakip bir aktör imajının devam ettirilmesi bağlamında (dönemsel de olsa) rejime destek sağlayabilir.

son olarak, raporun islam dünyasının sünni kampındaki terör tehditlerine yoğunlaşması, ortadoğu, özellikle de arap toplumları için en büyük tehlikelerden biri olan mezhep gerginliğini (kısa olmayan bir vadede) beslemektedir.

mahcub zuveyri, ürdünlü akademisyen ve yazar. katar üniversitesi'nde modern iran ve ortadoğu tarihi üzerine dersler veriyor. 'iran ve yeni muhafazakârlar', tahran'da sessiz devrim' (2007) ve 'hatemi'den ahmedinejad'a iran dış politikası' (2008) adlı kitapları bulunuyor. 

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Mahcub Zuveyri

ürdünlü akademisyen ve yazar. katar üniversitesi'nde modern iran ve ortadoğu tarihi üzerine dersler veriyor. 'iran ve yeni muhafazakârlar', tahran'da sessiz devrim' (2007) ve 'hatemi'den ahmedinejad'a iran dış politikası' (2008) adlı kitapları bulunuyor. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;