Görüş

İsrail iki devletli çözüm istemiyor

ABD’nin başkanlık seçimi dönemine girmesi, Obama yönetiminin masadan kalkan ve çözümden uzaklaşan İsrail hükümetine baskı yapma imkanını giderek azaltıyor. Mevcut şartlarda, Filistin bölgelerinde üçüncü bir intifada tehlikesi artıyor. Bu da Ortadoğu için yeni bir istikrarsızlık unsuru olarak ortaya çıkıyor.

İsrail, Filistinli bir gencin intikam için katledilmesi sonrası başlayan gösterilerin ardından Gazze'ye operasyon başlattı. [Getty]

her başarısızlıkla sonuçlanan israil-filistin görüşmesinden sonra bölgede beklendiği gibi tansiyon artmaya, karşılıklı şiddet hareketleri can kayıplarına yol açmaya başladı. son olarak 3 israilli yahudi ve bir filistinli müslüman gencin canice öldürülmesi, artan gerginliği çok tehlikeli boyutlara ulaştırırken iki tarafta da adil ve kalıcı bir barışı değil çatışmayı, etnik ve dini nefretten körüklenen şiddeti arzulayanların bulunduğunu bir kez daha gösterdi.

arap dünyasının içinden geçtiği zor dönem, suriye ve irak’ın uluslararası ve bölgesel güçlerin de karıştığı bir iç savaş ortamına sürüklenmesi, filistin sorunu'nu ortadoğu sahnesinde bir süredir arka plana itmişti. lakin arap dünyasının bugün yaşadığı zorlukların temelindeki sosyo-psikolojik ortamın oluşumunda filistin sorunu önemli bir yer tutuyor. arap-israil çatışması ve filistin sorunu’nun bir türlü çözülememesi, ortadoğu’da işbirliği ve gelişmeyi engelleyen temel sorunlardan biri ve başlangıç noktası olmaya devam ediyor.

filistin’de bu noktaya nasıl gelindi?

filistin sorunu, siyonist hareketin filistin'de bir yahudi devleti kurmaya karar verdiği 19. yüzyılın başlarında ortaya çıktı. birinci dünya savaşı'ndan (1914-18) sonra filistin'in ingiliz mandasına geçmesiyle birlikte filistin'de bir israil devleti kurulması imkan dahiline girdi. ikinci dünya savaşı'nın (1939-45) hemen ardından da siyonizm’in filistin’de yahudi devleti kurma hedefi gerçekleşti. israil, kurulduğu 1948 yılından bu yana filistinliler ve komşu arap ülkeleri ile yaşadığı 4 savaştan sonra, artık bölgede araplarca kabul edilmesi gereken bir gerçek durumuna geldi.

ingiliz mandası filistin topraklarının tümü bugün israil’in kontrolünde. israil; komşuları mısır, ürdün ve suriye ile karşı karşıya geldiği 1967 (altı gün) savaşı sırasında, kontrolü dışında kalan son filistin toprakları olan batı şeria, gazze şeridi ve doğu kudüs’ü arap ülkelerinden aldı. batı şeria ve doğu kudüs halen israil işgali altında. israil'in kurulmasından bu yana geçen 65 yıl içinde israil, komşusu lübnan ile batı şeria ve gazze'ye birçok askeri operasyon düzenledi.

65 yıl boyunca barışı sağlamaya yönelik müzakereler de yapıldı; mısır ve ürdün bu müzakereler sonunda israil devletini tanımak ve israil ile ilişki kurmak zorunda kaldı. 1993 - oslo anlaşmaları ile israil ve filistin kurtuluş örgütü'nün (fkö) karşılıklı birbirlerini tanımaları üzerine israil ile filistinliler arasında kalıcı barışı sağlama görüşmelerinde yeni bir döneme girdi. batı şeria'da geçici bir filistin yönetimi oluşturuldu. 1990'larda başlayan barış sürecinin temel amacı; israil devletinin yanında batı şeria ve gazze'yi kapsayan bir filistin devleti kurulması, böylece "iki devletli çözüm" ile filistin'de adil ve kalıcı bir barışa ulaşılmasıydı. ancak 2000'lere gelindiğinde israil, iki devletli çözümden giderek uzaklaştı.

filistinliler ve arap ülkelerinin iki devletli bir çözümü çok daha fazla istedikleri bir dönemde israil’in giderek iki devletli çözümü pek istemeyen hükümetlerce yönetilmesi, bölge için son derece talihsiz bir gelişme. israil’de aşırı sağ güçleniyor; israilli yahudilerin büyük bölümü, batı şeria’nın elden çıkartılmasına karşı bir tutum alıyor. doğu kudüs’ün geleceği, barış görüşmelerinde hâlâ en ciddi sorun. batı şeria’da inşa edilen yahudi yerleşim merkezleri, kalıcı bir barışın önünde en büyük engeli oluşturmaya devam ediyor. bir filistin devleti kurulması için tek toprak parçası olarak kalan bu bölgenin yeni yerleşim birimleriyle giderek yahudileştirilmesi suretiyle sorunun masada çözülme olasılığını ortadan kaldırılıyor.

israil’in çözümsüzlük stratejisi

filistin sorunu’nun çözümünün çıkmaza girmesi, taraflar arasındaki çatışmalardaki tırmanışın temelini oluşturuyor. 20 yıldır aralıklarla süren barış müzakerelerinde, 2000 yılında olduğu gibi, bir anlaşmaya epey yaklaşılmasına rağmen doğu kudüs’ün durumu, filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı ve yeni kurulacak filistin devletinin sınırları gibi temel sorunların çözümünde karşılaşılan zorluklar nedeniyle sonuca varılamadığı biliniyor.

müzakerelerin durması ve iki devletli çözümden uzaklaşılması, filistinlileri bu süreçte israil’i görüşme masasına geri dönmeye zorlamak amacıyla çeşitli yollara başvurmaya itti. batı şeria ve gazze’de israil işgaline karşı 1987 ve 2000’de toplu ayaklanmalar, arapça adıyla intifadalar, yaşandı. 1987-1993 ve 2000-2005 intifadalarında 8 binden fazla filistinli hayatını kaybederken israil’in kayıpları da bini buldu.

israil’in bu iki intifadaya şu yöntemlerle yanıt verdi: yoğun tutuklamalar; suikastlar ve evlerin yıkılması gibi toplu cezalandırma metotlarının uygulanması; filistin yerleşim bölgelerini bölen, filistin yerleşim merkezlerini birbirinden ayıran ve filistinlilerin hareket serbestisini ortadan kaldıran “ayrım duvarı”. çoğu inşa edilen ve bittiğinde 1967 savaşı öncesi ateşkes hattı sınırlarının uzunluğunun iki katı olacak, gözlem kuleleri ile karakol ve tutuklama yerlerini de içeren ayrım duvarı, filistinlilerin toplumsal ve ekonomik yaşamını son derece olumsuz etkiliyor, batı şeria’yı filistinliler için adeta birçok mülteci kampından oluşan bir bölgeye dönüştürüyor.

uluslararası toplumda, filistin sorunu’nun 1967 savaşı öncesi sınırlar esas alınarak batı şeria ve gazze’de üzerinde, israil ile barış içinde ve yan yana yaşayacak bir filistin devleti kurularak çözülmesi beklentisi var. 

by Oğuz Çelikkol

filistinlilerin devletleşme çabaları

filistinliler, tek taraflı devlet ilan ederek ve bu devleti dünyaya, birleşmiş milletler’e (bm) tanıtarak, israil’i barış görüşmelerinde zorlamayı da denediler. 1988’de ilan edilen filistin devleti, 130 ülke tarafından tanınmıştır. bu sayı, 1948’de kurulan israil devletini tanıyan ülke sayısından fazladır. ancak, başta abd olmak üzere, batılı bazı ülkeler, filistinlilerin tek taraflı bağımsız ilanını tanımayarak “iki devletli çözüme” müzakereler yoluyla ve israil’in onayıyla varılmasını istiyor.

bm genel kurulu, 29 kasım 2012’de düzenlenen oturumunda, filistin’e bm’de “üye olmayan devlet“ statüsü tanıyan bir tasarıyı, ‘138 olumlu, 9 olumsuz ve 41 çekimser oyla’ kabul etti. bu kararın bm genel kurulu’nda 65 yıl önce filistin’in yahudi ve arap devletleri olarak bölünmesini öngören 1947 tarihli kararının alındığı 29 kasım tarihinde onaylanması, filistinliler için önemli diplomatik bir zafer olarak yorumlandı. karar, uluslararası toplumun “iki devletli çözüme” verdiği desteği bir kez daha ortaya koydu.

bugün uluslararası toplumda, filistin sorunu’nun 1967 savaşı öncesi sınırlar esas alınarak batı şeria ve gazze üzerinde, israil ile barış içinde ve yan yana yaşayacak bir filistin devleti kurularak çözülmesi yönünde beklenti bulunuyor. birleşmiş milletler (bm) kararları, böyle bir “iki devletli çözümü” destekliyor. keza üzerinde uzlaşılacak bazı toprak değişimleri dışında, iki devletin sınırının, 1967 öncesi ateşkes hattı olması ve yeni kurulacak filistin devletinin başkentinin doğu kudüs’ün önemli bir bölümünü kapsaması beklentisi de mevcut. uluslararası toplumun bu desteği yanında israil ile filistinliler arasında bugüne kadar varılan tüm anlaşmaların “iki devletli çözümü” hedeflemesine karşılık, bugün filistin sorunu’nun çözümünden uzaklaşıldığı bir vakıa.

israil-filistin yönetimi müzakerelerini yürütmek giderek zorlaşırken, israil’in batı şeria ve gazze’de bağımsız, ekonomik bütünlüğü olan bir filistin devleti kurulmasını kabulde zorlandığı ve doğu kudüs’ün statüsünün belirlenmesinin giderek imkansız hale geldiği ortaya çıkıyor. israil hükümetlerinin filistinlilerle barış müzakerelerini açıkça zaman kazanmak ve abd baskısını azaltmak amacıyla kullandığı, abd’de seçim zamanları yahudi lobisinin etkisi nedeniyle, yönetimlerin israil üzerinde baskı yapma olasılığının azaldığı görüşü yaygınlaşıyor.

filistinlilerin bölünmüşlüğü israil’e yarıyor

filistinlilerin fetih ve hamas hareketleri arasında bölünmesi, fetih-hamas çatışmaları, 2007’den bu yana fetih ağırlıklı filistin kurtuluş örgütü’nün (fkö) batı şeria, hamas’ın ise gazze’de kontrolü sürdürmeleri, barış önünde bir engel ve filistinlilerin israil ile müzakerelerde elini zayıflatan bir durum. hamas, israil’in var olma ve yaşama hakkını tanımadığı ve askeri mücadele yolundan vazgeçmediği gerekçesiyle israil ve abd tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor. hamas kontrolündeki gazze’den zaman zaman israil topraklarına atılan füzeler, israil’in hava, kara ve denizden askeri misillemelerine yol açıyor. ölçüsüz misillemeler, dünya kamuoyunun tepkisini çekerken gazze’de geniş sivil kayıplara yol açıyor. israil, 2005’te gazze’den çekilmekle beraber bölgeyi hava, kara ve denizden çok sıkı bir abluka altında tutarak filistinlilerin gazze’deki yaşamını çok zorlaştırıyor.

israil-filistin barış görüşmeleri, abd dışişleri bakanı john kerry’nin girişimleri ve aracılığı sayesinde, son olarak 2013’te tekrar başlatılabildi. müzakereler sırasında israil’in, kurulacak filistin devletinin ürdün ile olan sınırını tamamen kontrol etmek ve şeria nehri’nin batı yakasında sürekli asker bulundurmak gibi istekler ileri sürdüğü medyaya yansıdı. nihayet fetih ve hamas’ın 2 haziran 2014’te ortak hükümet kurmalarından sonra israil’in müzakerelerden çekilmesiyle görüşmeler bir kez daha başarısızlıkla sonuçlandı.

filistin yeniden ateş altında

her başarısızlıkla sonuçlanan israil-filistin görüşmesinden sonra bölgede beklendiği gibi tansiyon artmaya, karşılıklı şiddet hareketleri can kayıplarına yol açmaya başladı. son olarak 3 israilli yahudi ve bir filistinli müslüman gencin canice öldürülmesi, artan gerginliği çok tehlikeli boyutlara ulaştırırken iki tarafta da adil ve kalıcı bir barışı değil çatışmayı, etnik ve dini nefretten körüklenen şiddeti arzulayanların bulunduğunu bir kez daha gösterdi.

israil ile filistin’i yeniden masaya oturtabilecek yegane güç konumundaki abd’nin başkanlık seçimi dönemine girmesi, barack obama yönetiminin taraflara, özellikle masadan kalkan ve çözümden uzaklaşan israil hükümetine baskı yapma imkanını giderek azaltıyor. mevcut şartlarda taraflar arasındaki şiddetin daha da tırmanması ve filistin bölgelerinde üçüncü bir intifada tehlikesi giderek artıyor. bu durum, çatışmalar döneminden geçen ortadoğu bölgesi için yeni bir istikrarsızlık unsuru olarak ortaya çıkıyor.

dr. oğuz çelikkol, emekli büyükelçi ve istanbul kültür üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim görevlisi. ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nden mezun oldu. abd'de south carolina üniversitesi'nde master, istanbul üniversitesi iktisat fakültesi'nde doktora yaptı. 37 yıl boyunca dışişleri bakanlığı'nda çalıştı. orta doğu genel müdürlüğü ve irak özel temsilciliği görevlerinde bulundu. türkiye’nin şam, atina, tel aviv ve bangkok büyükelçisi olarak vazife gördü. çelikkol’un arap-israil çatışması, filistin sorunu ve türkiye-israil ilişkilerini ele aldığı "one minute'ten mavi marmara’ya türkiye-israil çatışması" (doğan kitap, 2014) başlıklı bir kitabı bulunuyor. 

bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Oğuz Çelikkol

dr. oğuz çelikkol, emekli büyükelçi ve istanbul kültür üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim görevlisi. ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'nden mezun oldu. abd'de south carolina üniversitesi'nde master, istanbul üniversitesi iktisat fakültesi'nde doktora yaptı. Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;