Görüş
Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğini İngiliz seçmen mi şekillendirecek?
İngiltere, Avrupa Birliği'nde kalıp kalmayacağını oylamak üzere 23 Haziran'da referanduma gidiyor. İngiliz seçmen AB'de kalmaya "Hayır" derse ülkenin Birlik ile ilişkileri nasıl yeniden kurgulanacak? İngiltere’nin AB’yi terk etmesinin Türkiye’nin AB sürecine etkisi ne olacak?
23 haziran günü, avrupa birliği'nin (ab) olduğu kadar türkiye’nin avrupa ile ilişkilerinin de geleceğini etkileyecek bir halk oylamasına sahne olacak. o gün ingiliz halkı, avrupa birliği'nde kalıp kalmamaya karar verecek. 1974’te ab’ye üye olan ingiltere, referandum günü oy pusulalarına basılan "hayır" damgalarının daha fazla olması durumunda, kuruluşundan bu yana ab’den çıkan ilk ülke olacak. ab’nin en önemli ülkeleri arasında yer alan ingiltere’nin bu şekilde bir tercih ile karşı karşıya kalmasının asıl nedeni ise özünde bu ülkenin iç politikası ile ilgili gelişmeler.
iktidarda olan muhafazakâr parti’nin ingiltere’nin ab ile ilişkilerine bakışı hep ikircikli oldu. parti içinde sürekli ab ile ilişkileri tartışmaya açan bir şüpheci kanat bulundu. ab’nin ekonomik krize sürüklenmesi ile son yıllarda bu kanadın da parti içindeki tesiri görünür biçimde arttı. o kadar ki, avrupa nedeniyle muhafazakâr parti’nin siyaseten bölünmesi riski oluştu. işte bu riski bertaraf edebilmek amacıyla parti lideri ve başbakan david cameron, daha 2014 yılında, yeniden iktidara gelmesi durumunda ingiltere’nin ab’de kalıp kalmaması gerektiğini referanduma sunacağına dair bir taahhütte bulundu. muhafazakârların 2015'te mutlak çoğunlukla yeniden iktidar olmaları neticesinde de referandum takvimi işlemeye başladı.
bugünkü durumda, ingiliz halkının ülkenin ab’den çıkması gerektiği eğilimini taşıdığını söylemek lazım. son kamuoyu yoklamaları, “brexit” olarak adlandırılan bu senaryoya destek verenleri yüzde 47 olarak gösteriyor. ingiltere’nin ab içinde kalmasını destekleyenler ise ancak yüzde 40’a ulaşıyor. ancak bu verilere bakarak şimdiden sonucu ilan etmek de pek mümkün değil. siyasi kampanyalar daha yeni başladı. cameron, kampanyasında başarılı olmak için diğer ab liderleri ile uzun süren müzakereler sonunda ingiltere için bazı istisnalar elde etmeye muvaffak oldu.
ingiltere'ye yönelik istisnalar
örneğin bu sayede ingiltere artık ab’nin temel prensiplerinden biri olan tedrici siyasi bütünleşmeye taraf olmayacak. keza günün birinde euro tek para sistemine iştirak etmesi de beklenmeyecek. cameron, ingiliz ekonomisi açısından büyük önem taşıyan londra merkezli finans sistemi için de ab kurallarından bazı istisnalar kopardı. son olarak ingiltere’de sayıları gittikçe artan göçmenlere sosyal yardımlara ilişkin de bazı esneklikler elde etti. cameron, şimdi bu paket ile seçmenleri ikna etmeye çalışacak. ancak açıkçası, geçtiğimiz hafta maraton görüşmeler sonucunda brüksel’de tamamlanan bu müzakere turunda, ingiltere’nin birçok talebinin ab liderleri tarafından karşılanmış olmasının etkileri sınırlı kalmış gibi duruyor. bu tavizler sonrasında bile kamuoyu eğiliminde en azından şimdilik gözle görülür bir fark olmadı.
cameron’un güvendiği bir başka husus ise seçmenlerin önlerinde sandık olmadığı sürece rahatsızlıklarını daha kolaylıkla dillendirmeleri ve belirsizliklerle dolu bir “brexit” senaryosuna desteklerini açıklamaktan bir rahatsızlık duymamalarına rağmen, iş oy vermeye gelince tutumlarının değişeceği beklentisi. zaten “brexit” kampanyasının belki de en önemli eksikliği, bu durumda ingiltere’nin ab ile ilişkisine dair tatminkar bir vizyon oluşturamamış ve dolayısıyla “brexit” seçeneğine ilişkin belirsizlikleri azaltamamış olması.
gerçekten de 24 haziran referandumunda ingiltere’nin ab’den çıkması yönünde bir kararlılığın sergilenmesi durumunda, ülkenin birlik ile ilişkilerini yeniden kurgulaması gerekecek. zaten türkiye bakımından da ingiliz referandumunun bu kadar önem taşımasının temel nedeni de bu.
türkiye için de açılım sağlayabilir
ingiltere’nin ab ile oluşturacağı yeni ilişki modeli, tam üyelik süreci akamete uğramış gözüken türkiye için de yeni bir açılım sağlayabilir. ancak bu ilişki modelinin kısa vadede ortaya çıkmasını beklememek lazım. ingiltere, ab dışında kalsa da ab tek pazarına dahil olmayı sürdürmek ve dört temel özgürlük olan malların, hizmetlerin, sermayenin ve kişilerin serbest dolaşımından faydalanmaya devam etmek istiyor. brexit seçeneğini savunanlar bile, genelde ingiltere’nin ab tek pazarına dahil olmasını istiyorlar. ancak bunun nasıl yapılacağı pek belli değil. ab tek pazarına dahil olup da ab’ye üye olmayan norveç, izlanda ve lihtenştayn’ın oluşturduğu bir ülkeler grubu aslında var. bu ülkeler, ab tek pazarına dahil olabilmek için, şekillenmesinde söz hakkına sahip olmadıkları ab yasa ve kurallarını kendi mevzuatı olarak üstlenmeyi kabul etmişler. dolayısıyla birçok kamu politikası alanında karar verme bağımsızlıklarını yitirmişler.
bu modelin türkiye gibi büyük bir ülke ve çok eskilere dayanan bir devlet geleneği bulunan ingiltere için de aynı şartlarda geçerli olacağını düşünmek pek gerçekçi değil. dolayısıyla, brexit durumunda, ingiltere’nin bir yandan ab tek pazarı ile bütünleşmesinin devam edeceği, diğer yandan ise brüksel’de en azından tek pazar ile ilgili politikaların belirlenmesinde norveç’ten daha fazla söz hakkına sahip olacağı yeni bir yönetimsel ilişki modelinin ve de bugün var olmayan yeni bir siyasi kurgunun oluşması gerekecek. daha basit bir anlatımla, ab dışında kalan ingiltere için adeta bir ab’ye sanal üyelik modelinin hayata geçirilmesi söz konusu olacak.
böylesine bir sanal üyelik modelinin hayata geçirilmesi, türkiye’nin ab ile ilişkilerine de yeni bir ivme kazandırabilir. sonuçta türkiye de siyasi şartları yerine getirmekte zorlandığı ölçüde tam üyelik yerine ingiltere’nin yanında yer alarak sanal üyelik seçeneğini tercih edebilir. ancak sanal üyelik, özünde tek pazar ile bütünleşmeyi sağlayacağından sonuçta ekonomik bir işbirliği tercihini yansıtacaktır. bu durumda vazgeçilen yalnızca ab masasında karar alma süreçlerinde tam yetkili olma hedefi olmayacak, aynı zamanda ab üyeliğinin sağladığı demokratikleşme ivmesi de kaybolacaktır. türkiye-ab ilişkisi, değerler temelinde tanımlanmaktan ziyade ekonomik çıkarlar doğrultusunda şekillenen bir hüviyet kazanacaktır. ingiltere referandumunun türkiye bakımından içerdiği fırsat ve aynı zamanda tehlike işte tam da budur.
sinan ülgen, ekonomi ve dış politika araştırmalar merkezi (edam) başkanı. abd virginia üniversitesi'nde ekonomi ve bilgisayar mühendisliği dallarından mezun olan ülgen, brugge avrupa koleji'nde avrupa topluluğu konusunda yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1990 yılında girdiği dışişleri bakanlığı'nda iki yıl boyunca ankara'da birleşmiş milletler dairesinde çalıştı. 1992-1996 yılları arasında ise brüksel'de avrupa birliği nezdindeki türkiye daimi temsilciliği'nde görev yaptı, bu dönemde gümrük birliği'yle ilgili müzakerelere fiilen katıldı. daha sonra türkiye'nin trablus büyükelçiliği'nde görev yapan ülgen 1996 yılı sonunda dışişleri bakanlığı'ndan ayrıldı. sinan ülgen'in yerli-yabancı gazete ve düşünce kuruluşları tarafından yayımlanmış çok sayıda makale ve araştırma yazısı bulunmaktadır.
twitter'dan takip edin: @sinanulgen1
bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve al jazeera’nin editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar