Haber analiz

Orta Doğu'da İhvan kavgası

Arap Baharı’nın başlattığı değişim rüzgarından rahatsız olan Suudi Arabistan, kendisi açısından tehdidin merkezinde gördüğü Müslüman Kardeşler’i bölgeden silmeye çalışıyor. Riyad’ın son dönemde aldığı kararlar sonrasında Körfez’de tansiyon yükseliyor.

Suudi Arabistan, Mısır'daki askeri darbeye destek verdi ve Müslüman Kardeşler grubunu terör örgütü ilan etti. [Reuters]

orta doğu ve kuzey afrika’da demokratik reform talepleriyle başlayan arap baharı,  uzun yıllar bölgede hüküm süren diktatörleri alaşağı ederken, devam eden süreç yeni aktörlerin ortaya çıkmasını ve güçlenmesini sağladı.

rejimlerin yıkılmasıyla beraber bölgedeki etkisini ciddi şekilde artıran en önemli hareket ise şüphesiz müslüman kardeşler oldu.

orta doğu’da uzun yıllar otoriter rejimlerin baskısı altında kalan müslüman kardeşler ve farklı bölgelerde onun çizgisinde hareket eden gruplar ‘sandıktan’ çıkarak bölgenin önemli aktörleri haline geldi.

müslüman kardeşler’in mısır devriminin ardından yükselişi ve seçim başarısı, gazze’de 2005 seçimlerinden bu yana yönetimi elinde tutan hamas’ın etkisini artırması, nahda hareketinin tunus’taki sandık zaferi ve suriye isyanının ilk dönemlerinde muhalifler arasındaki güçlü ihvan etkisi, orta doğu’nun değişen dengelerinin işaretleri oldu.

batı ülkeleri de arap baharı’nın başlarında aslında bu değişime temkinli bir iyimserlikle yaklaşıyordu. yıllarca baskı altında tutulan ‘islamcı hareketlerin’ sandıktan çıkmayı başaracağını iyi bilen batı, ‘ılımlı islam’ olarak tabir ettiği bu hareketler vasıtasıyla bölgedeki etkisini de sürdüreceğine inanıyordu.

mısır’da muhammed mursi’nin cumhurbaşkanı olmasından sonra abd’den ve diğer batı ülkelerinden gördüğü kısmi destek hatta mursi’nin israil’in gazze’ye yönelik saldırıları sırasında arabulucu rolü oynaması da batı’nın bu düşüncesini pekiştirdi.

ancak diğer yandan, ortaya çıkan bu yeni tablodan memnun olmayan körfez ülkeleri, ‘fevkalade tehlikeli’ gördükleri bu gidişatı değiştirmek için kolları sıvadı.

orta doğu’da artan ihvan etkisinden ve halk hareketlerinin yayılmasından en fazla endişe duyan ülke ise şüphesiz suudi arabistan oldu.

riyad'ın 'kâbusu'

riyad yönetimi, arap baharı’nın kendi topraklarına sıçrayacağı korkusunu çok uzun süre yaşadı. başta abd olmak üzere batı’nın arap baharı değişimini olumlu karşılaması da suudilerin ‘kâbuslarını’ derinleştirdi.

siyaset, ekonomi ve toplum araştırmaları vakfı’ndan (seta) orta doğu uzmanı can acun al jazeera’ya yaptığı açıklamada, körfez ülkelerinin arap baharı karşısındaki refleksini şu sözlerle açıklıyor:

"arap baharı'nın bölgede yarattığı etki ve bölge halklarının kendi iradeleri ile yönetilebilcekleri algısının oluşmaya başlaması katar dışındaki körfez ülkelerinde büyük bir bekâ endişesine neden oldu. krallık rejimleri tunus ve mısır'da destek verdikleri diktatoryel rejimlerin kısa bir sürede devrilmesi karşısında, bu oluşan dalganın kendilerine ulaşmasını engellemek adına öncelikle kendi halklarına adeta rüşvet olarak tanımlanabilecek ölçüde para dağıtmaya başladılar. ikinci olarak ise mısır gibi ülkelerde karşı devrim gerçekleştirmek için büyük gayret sarf ettiler. nihayetinde ihvan, arap baharı dalgasını körfez’e taşıyabilecek yegâne aktör olarak görüldü ve ne pahasına olursa olursa olsun yok edilmesi gereken bir tehdit olarak algılandı."

suudi arabistan, müslüman kardeşler’i orta doğu’dan silmeye ve uzun süredir kendisine kâbuslar gördüren 'tehdidi' ortadan kaldırmaya kararlıydı.

DOSYA: MISIR'DA DARBE DÖNEMİ

riyad için en önemli ‘cephe’ haline gelen ülke mısır olmuştu. riyad yönetimi mısır’da olan bitenleri adeta iç meselesi olarak görüyor, buradaki gelişmeleri kendisi için öncelikli potansiyel tehdit olarak değerlendiriyordu.

bölgenin en önemli ülkelerinden mısır’daki ihvan etkisinin kırılması, bu coğrafyanın dört bir tarafındaki müslüman kardeşler unsurlarına da bir ‘mesaj’ anlamına gelecekti.

ancak bölgede elbette suudilerin bu amaca ulaşmak için bilek güreşine girmesi gereken güçler vardı.

riyad özellikle körfez bölgesinde önündeki en önemli engel olarak, ekonomik gücü ve son dönemdeki artan siyasi etkisi nedeniyle katar’ı görüyordu.

katar, mısır’da müslüman kardeşler’e verdiği büyük destek nedeniyle suudiler açısından hedef ülke haline geldi.

suudi arabistan, türkiye ve katar’ın da ‘ayağına basmaya çalışarak’ mısır’da müslüman kardeşler’i deviren askeri darbeye tam destek verdi.

darbe rejimini ‘terörle savaşı’ nedeniyle selamladı ve diğer körfez ülkelerini de yanına alarak, milyarlarca dolarlık yardım sağladı.

'ihvan'ı şeytanlaştırmak'

ancak mısır’da darbenin tamamlanması suudiler için yeterli olmayacaktı. ihvan’ı tüm orta doğu’da ‘şeytanlaştırmak’ ve ihvan’a destek veren ülkeleri izole etmek planın yeni ayağını oluşturuyordu.

al jazeera’ya konuşan emekli büyükelçi uluç özülker, riyad’ın, müslüman kardeşler’e destek veren katar’ın bölgedeki artan etkisinden kaygılı olduğunu düşünüyor. özülker’e göre, katar’ın bölgede izlediği liberal politikaların müslüman kardeşler’in lehine işleyeceği düşüncesi, suudi arabistan’ı harekete geçiren faktörler arasında yer alıyor.

riyad kısa bir süre önce birleşik arap emirlikleri ve bahreyn ile beraber katar’daki büyükelçilerini çekerek doha’ya karşı en net siyasi tavrı ortaya koymuş oldu.

aynı hafta içinde ayrıca tesadüf olamayacak gelişmeler peş peşe yaşandı: mısır katar vatandaşlarına vize uygulaması getirdi, ülkede müslüman kardeşler ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle hamas’ın tüm faaliyetleri yasaklandı, riyad ayrıca müslüman kardeşler’i ‘terör örgütü’ ilan etti. birleşik arap emirlikleri bu kararı destekleyerek, ‘ihvan’a karşı birleşin’ çağrısında bulundu.

suudilerin bu tip hamleleri ilerleyen zamanda da sürdürmesi hatta artırması mümkün olabilir.

bölgede iran faktörü

orta doğu uzmanı ve siyaset bilimci arif keskin’e göre suudiler için tek sorun yalnızca arap baharı’nın ‘kapıyı çalma’ ihtimali değil, aynı zamanda bölgede güçlü etkisi devam eden bir diğer ezeli rakip: iran

riyad, bölgede derhal harekete geçmemesi halinde hem siyasi değişim rüzgarının kendisini esir alacağını hem de ‘meydanın iran’a kalacağı’ endişesini taşıyor.

iran’ın hamas’a verdiği destek dolayısıyla müslüman kardeşler ile olan yakınlaşması da suudilerin bu korkusunu pekiştirdi.

suudi arabistan ekonomik gücünü kullanarak bölgedeki istikrarı da tehlikeye atmak pahasına patronun kim olduğunu göstermeye çalışıyor.

bölgedeki gelişmelerde hayalet rolünü oynayan ancak olan biteni büyük memnuniyetle izleyen aktör ise israil.

müslüman kardeşler’e vurulan darbe filistin’de hamas’ı da yapayalnız bırakmış halde. israil bu durumu kendi güvenliği açısından çok önemli bir gelişme olarak görüyor.

israil’e göre, müslüman kardeşler’in ve dolayısıyla hamas’ın güç kaybetmesi mısır ile olan sınırının daha güvenli hale gelmesi demek.

Arap Baharı konusunda ABD ve Riyad arasında fikir ayrılıkları ortaya çıktı. [AFP]
abd ve başta batı’nın sessizliğinin başlıca sebebi ise, başta suudi arabistan gibi önemli müttefiklerle arayı bozmadan ve israil’in güvenliğini tehlikeye atmadan bölgedeki çıkarlarını korumak.

seta'nın dış politika direktörü ufuk ulutaş, suudi arabistan'ın arap baharı sürecinde belli ölçüde abd'den bağımsız davranmaya başladığını düşünüyor:

“abd'nin hüsnü mübarek'in devrilişine ses çıkarmaması riyad'ın ciddi eleştirisine neden oldu. suudiler 'washington yıllarca işbirliği yaptığı mübarek'in devrilişine ses çıkarmıyorsa sıra suudi arabistan'a geldiği takdirde neler yapmaz' düşüncesine kapıldı. özellike abd - iran yakınlaşmasının ardından bu endişe daha da arttı. dolayısıyla özellike mısır konusunda abd ve suudi arabistan arasındaki görüş ayrılığının su yüzüne çıktığını söylemek mümkün. diğer bölge meselelerinde ise durum farklı. abd, körfez içi hesaplaşmalara girmez ya da bölge meseleleriyle ilgili 'mikro-yönetime', yani küçük ve detaylı politikalara kafa yormaz. çünkü bunun washington’a bir faydası olamaz. abd’nin bir bölge vizyonu vardır ve bu vizyonun geneliyle barışık olan ülkelerle işbirliğini sürdürür.”

suriye'de 'bilek güreşi'

suudi arabistan ve katar arasındaki rekabetin yansımalarını suriye’de de görmek mümkün.

başlarda beşşar esed rejimine karşı hareket eden iki ülke, suudilerin ‘ihvan korkusu’ yüzünden burada da ‘kapışmaya’ başladı.

isyanın başlarında suriye ihvanı’nın gücünü hissettirmesi riyad’ı fazlasıyla rahatsız etti ve suudiler burada da kendi planlarını devreye soktu.

önce sahada rejime karşı savaşan, suudilerin finanse ettiği ve özgür suriye ordusu’na karşı mücadele veren gruplar ortaya çıkmaya başladı.

riyad ayrıca, suriye ulusal koalisyonu’nun siyasi yapılanmasında da etkili olmak için var gücüyle çalıştı.

nihayetinde, mısır’da ihvan’ı durdurmak için rejimin düşmemesi kavgasını veren riyad, suriye’de hem rejimin hem de ihvan’ı düşürmenin mücadelesini yapıyor.

al jazeera’ya konuşan seta başkanı taha özhan’a göre suudi arabistan ve onu destekleyen ülkeler bölgedeki değişim karşıtı politikaları ekonomik güçleri sayesinde belli bir noktaya kadar sürdürebilir ancak statükoyu koruyabilmeleri için siyasi destek ve halk desteğine ihtiyaç duyacaklar ve bunu uzun vadeli sağlamaları mümkün değil.

özhan, “suudi arabistan ve destekçisi olan ülkeler bölge halkları nezdinde büyük bir prestij kaybı yaşıyor. mısır’da yaptıkları gibi demokrasinin önünü kesme çabalarını kendi açılarından büyük bir zafer olarak görebilirler ancak bunun orta ve uzun vadede işlemesi söz konusu olamaz” ifadelerini kullanıyor.

kaynak: al jazeera

Erman Yüksel

Haber Prodüktörü Devamını oku

Yorumlar

Bu sitede yer alan içerikler sadece genel bilgilendirme amacı ile sunulmuştur. Yorumlarınızı kendi özgür iradeniz ile yayınlanmakta olup; bununla ilgili her türlü dolaylı ve doğrudan sorumluluğu tek başınıza üstlenmektesiniz. Böylelikle, Topluluk Kuralları ve Kullanım Koşulları'na uygun olarak, yorumlarınızı kullanmak, yeniden kullanmak, silmek veya yayınlamak üzere tarafımıza geri alınamaz, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmayan (format, platform, süre sınırlaması da dahil, ancak bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) ve dünya genelinde geçerli olan ücretsiz bir lisans hakkı vermektesiniz.
;