Türkiye
Tarihi tutanaklar açığa çıktı
16 yıllık gizlilik ortadan kalktı. 28 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısının gizli tutanakları açıklandı.
türkiye'de post-modern darbe olarak anılan dönemin en önemli belgeleri genelkurmay başkanlığı tarafından 28 şubat davasına bakan ankara 13. ağır ceza mahkemesi'ne gönderildi. mahkemenin görevlendirdiği iki hakim, tarihi tutanakların dava ile ilgili bölümlerini inceleyerek tutanak altına aldı.
tutanaklar, davanın sabahki oturumunda okundu.
tutanaklara göre, mgk’nın 28 şubat 1997 tarihli toplantısında, aşırı dinci grupların türkiye’de şeriat hukukuna dayalı bir islam cumhuriyeti kurmayı amaçladıkları ve demokratik laik ve sosyal hukuk devleti olan cumhuriyete karşı oldukları ifade edildi. hükümete alınacak tedbirler konusunda tavsiyede bulunuldu.
406 sayılı gizli belge
28 şubat 1997’deki toplantıya ilişkin 406 sayılı belgede ise “görüş birliğine varılan hususlar” olarak 4 madde yer aldı. bunlar:
"a- ülkemizde şeriat hukukuna dayalı bir islam cumhuriyeti kurmayı hedefleyen grupların, anayasa'nın tanımladığı demokratik laik ve sosyal hukuk devletimize karşı çok yünlü bir tehdit oluşturduğu,
b- cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aşırı dinci grupların laik ve anti laik ayrımı ile demokratik laik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri,
c-türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu,
d- devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalar gözardı edilerek yapılan çağdışı uygulamaların takipsiz kalmasının hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı."
olarak sıralandı.
hükümete tavsiyeler
mgk'nın, 28 şubat 1997 tarihli tutanağında 18 maddelik, "rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirler" başlıklı bir belge yer alıyor.
laiklik
belgeye göre, laiklik ilkesinin büyük titizlik ve hassasiyetle korunması isteniyor. bunun için mevcut yasaların hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanması, uygulanmada yetersiz görülenler yerine yenilerinin yapılması isteniyor.
8 yıllık kesintisiz eğitim
8 yıllık kesintisiz eğitimin tüm türkiye’de uygulanmaya konulması tavsiye edilen belgede, bunun gerekçesi, "genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle cumhuriyet, atatürk, vatan ve millet sevgisi, türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihrakların etkisinden korunması” olarak açıklanıyor. kuran kurslarının milli eğitim bakanlığının kontrolüne alınması da burada tavsiye ediliyor.
imam hatip liseleri ve kuran kursları
tutanaklarda imam hatip liselerinin sayısının sınırlandırılması isteniyor. ancak bu açık bir şekilde ifade edilmiyor. bunun yerine, "cumhuriyet rejimine ve atatürk ilke ve inkılaplarına sadık din adamları yetiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarının tevhid-i tedrisat kanunu'nun özüne uygun olarak ihtiyaç düzeyinde tutulmalı" ifadesi kullanılıyor. tarikatların faaliyetlerine son verilmesi gerektiği belirtiliyor.
ordu ile ilişiği kesilenler
ordudan uzaklaştırılanların kamu kurumlarında istihdam edilmemesi bir başka tavsiye. bu tavsiye de tutanaklarda, "irticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasa dışı örgütlerle irtibatları nedeniyle tsk'dan ilişikleri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkan verilmemeli" olarak geçiyor.
medya yayınlarına kontrol
tutanaklara göre, bazı medya gruplarının, irticai faaliyetleri nedeniyle ordu ile ilişiği kesilen personel konusunu istismar ettiği ve orduyu dine karşıymış gibi göstermeye çalıştığı için yayınlarının kontrol altına alınması da tavsiye ediliyor.
iran’a karşı tedbir
mgk tutanaklarına göre, iran’a karşı bir tedbir paketi hazırlanması ve yürürlüğe konması tavsiye ediliyor. paketin gerekçesi, türkiye’yi “çağdışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan korumak” olarak belirtiliyor. paket ile iran’ın türkiye’deki rejim aleyhtarı faaliyet, tutum ve davranışlarına engel olunması isteniyor.
türban
mahkemede okunan tutanaklara göre, türban da kararlarda açıkça yazılmıyor ancak tarif ediliyor. “kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve türkiye'yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve anayasa mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır” deniliyor.
tarihi konuşmalar
ankara 13. ağır ceza mahkemesinin hazırladığı tutanak, 28 şubat 1997'deki mgk’da konuşulanları da açığa çıkardı.
tutankalara göre, cumhurbaşkanı süleyman demirel ilk sözü dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı tansu çiller’e verdi.
çiller: “irtica yeni bir olay değildir. senelerin birikimi olan bir olaydır. buna da müsaade etmek mümkün değildir. cumhuriyetin tüm niteliklerini değiştirmek asla mümkün olmayacaktır. anayasa'yı değiştirmek mümkün değildir. bu hükümet, icraatıyla bu hassasiyet içinde olmuştur. bizim isteğimiz hem laik hem demokrat bir türkiye'dir. çare demokrasidedir. bizim gayretimiz bunun içindir. kanunlara aykırı bir durum varsa biz bunu uygularız. dıştan müdahaleler varsa (iran gibi) bunun da gereği yapılır, yapılmıştır da. tırmanışa geçmeden. eğitim reformu gündeme gelecek ve 8 yıllık temel eğitim meclis'e gönderilecektir. dinin siyasallaşmasını yanlış buluyorum. bunu hep söyledik. din hiç kimsenin uhtesinde değildir. bunun üzerinden oy avcılığı yapmak ülkeyi böler. bu arada laikliği de dini de partizanlaştırmamalıyız. mezhepler üzerinden de partizanlık yapılmamalıdır. özet olarak, bu uzun senelerin birikimi olan bir olaydır. bir anda, zecri tedbirlerle çözülmesi ters tepki yaratır. bu konudaki çözümleri zaman zaman kurulda gündeme getirmek lazımdır. bu konunun basın bildirisi uygun bir şekilde hazırlanmalıdır."
içişleri bakanı meral akşener: “biz içişleri bakanlığı olarak, yeni atanan emniyet müdürlerini bu konularda bilgilendirdik ve gereken talimatları verdik. aynı şekilde gelecek haftalarda da valilerle de bir toplantı yapıp dikkatlerini tekrar çekeceğiz ve bakanlık olarak bu konuda üzerimize düşen görevleri yapacağız ve konuyu hassasiyetle, dikkatle takip edeceğiz."
cumhurbaşkanı süleyman demirel: "678 sayılı din ve vicdan hürriyeti hakkındaki kanun da dinin siyasete alet edilmesini önlemek için çıkarılmıştır. 1982 anayasası'nın dibacesinde kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı vurgulanarak, yine dinin siyasete alet edilemeyeceği belirtilmektedir. şimdi bu takdimde genelkurmay'ın iddiası çok önemli bir beyandır. irticanın, cumhuriyet'in kurulduğundan beri en büyük tehlike halini aldığını belirtiyor. bu çok önemli bir husustur. devlet, kendisine yönelen tehlikelere karşı gerekli tedbirleri alır. genelkurmay başkanlığı takdiminde tedbirler de sıralanıyor. nedir bunlar? savcılar ve hakimler kanunları eksiksiz ve istismarsız uygulamalıdır. inkılap kanunları, anayasa'nın 174. maddesindeki kanunlar uygulanmalıdır. 8 yıllık temel eğitim uygulanmalıdır. tarikatlar kapatılmalı, kıyafet kanunu uygulanmalıdır. şimdi bu tedbirler arasında hassas bir konu var. o da kamuoyunda kuran kursları, imam hatip okulları kapatılıyor imajı yaratılmamalı."
askerler ne dedi?
tutanaklarda yer alan konuşmalara göre deniz kuvvetleri komutanı güven erkaya, toplantıda başbakan necmettin erbakan’ı doğrudan hedef aldı.
"deniz kuvvetleri komutanı güven erkaya: yasalar bilerek ihlal ediliyor. bu cesareti de partili milletvekilleri, belediye başkanlarının hareketlerinden alıyorlar. bunlara mani olmak için öncelikle hukuk uygulanmalı, partililerin söylemleri ile eylemleri aynı olmalıdır. bu elimdeki kitapta sayın erbakan'ın cihatla ilgili ifadeleri var. buna göre parti toplantılarına gitmek cihat, zekatı partiye vermek cihat, partiye yardım etmek cihat."
"jandarma genel komutanı teoman koman: biz ab'ye girecek kadar çağdaş mıyız? hiç kimse rejimin garantisi, laikliğin garantisi olamaz. bu ancak anayasa'nın bu konudaki maddelerini koruyabilirsek geçerlidir. yarın birileri gelip bu maddeleri değiştirir. bunun garantisi olmaz."
"kara kuvvetleri komutanı hikmet köksal: ben muhafazakar sayılacak bir aileden geliyorum. kendime göre müslüman olduğumu sanıyorum. ancak bu olanları gördükçe kendi kendime "acaba ben müslüman mıyım?" diye sormak geliyor içimden. şüpheye düşüyorum. türk halkı müslüman olanlar ve olmayanlar diye bölünmek isteniyor."
“genelkurmay başkanı ismail hakkı karadayı: demokratik sistem dışında arayışlar daima kaos olmuştur. 556 sayılı kanunda din istismarı yapmak vatana ihanet olarak kabul edilmiştir. laiklik anlayışı budur laiklik olmazsa demokrasi olmaz. laiklik ilkesinin bozulması ezanın türkçe okunmasından vazgeçilmesiyle başladı. benim hala kulaklarımdadır, ezanın türkçe okunurken duyduğum huşu ve heyecan. yasaların adil uygulanmaması halkın ahlakını bozar, ahlaksız insanın dini olmaz. bir cezaevine müdür atanacak, bir milletvekili birisine tavassut ediyor. adamın sicili bozuk, bakanlık uygun görmüyor. milletvekili diretiyor, bu kişinin abdestinde ve namazında olduğunu söylüyor, adamın tayini oluyor. din istismarına son vermek lazım anayasanın 24. maddesi bu konuda bağlayıcı. sonra herkesin uyması gereken kanunlar var. bunların uygulanması sağlanmalıdır. bugün karşılaştığımız bu olaylar küçümsenerek tedbir almakta geç kalınmamalıdır. pkk hareketi de 1984 yılında yeni başladığında küçük görüldü. bugünlere gelindi. şeriat şimdi küçük görülmemeli eğitim ve öğretim atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda çağdaş, devletin kontrolünde olmalı. (....) bugün bazı dedikodular çıkarılıyor, benim kuvvet komutanları ile aramda anlaşmazlık olduğu yolunda. silahlı kuvvetler emir komuta birliği içinde olayları değerlendiriyor ve buraya getiriyor. bunlara çare bulmak lazım, ülke güvenliği ve selameti açısından bu şarttır."
tutanağa göre dönemin başbakanı necmettin erbakan da şöyle konuştu:
"önce sayın komutanların samimi ifadeleri ve bu takdimleri hazırlayan mit müsteşarlığı, genelkurmay temsilcilerine çok teşekkür ediyorum. burada her şeyi açık kalplilikle yüz yüze konuşma fırsatını bulduk, çok faydalı oldu. şimdi dünya daha çok dine önem vermeye başladı. önceki devirlerdeki materyalist anlayış yerini yavaş yavaş güçlü manevi anlayışlara bırakıyor. bu açıkça görülüyor. laiklik müslümanlığa en uygun bir kuraldır. bizim yapmamız gereken şey insanlara aydın, çağdaş müslümanlığı öğretmektir. çocuk müslüman oldukça, dinini öğrendikçe, vatanını devletini daha çok sever. bazı insanlar dini istismar ederek devlete karşı geliyorlar. bu konuda tedbirler alırken işin aslına inmek lazım, halk bir şeye karar vermişse ona güvenmeliyiz, onun kararına saygı duymalıyız. yoksa halk partisi zihniyeti, laikliği din düşmanlığı anlayışı hakim olur. gerçek laiklik nedir? 1949 yılında kabul edilen kanunda yazılı. konuya ilim ve akıl ile yaklaşılmış. yobaz zihniyetten ülke zarar görür. demokrasi ve lalikliği korumak için tedbirleri almalıyız. bunun için insanlara dinini öğretirken vatanı milleti demokrasiyi, devleti sevecek insan yetiştirmeliyiz. ancak bugünkü basının baskısıyla bu tedbirlerin alınması zor. görüyorsunuz bu hükümetin ekonomik alanda aldığı tedbirlerle ulaştığı başarılar gözle görülür hale geldi. (bu konuda kartlara çizilmiş ekonomik göstergeleri ifade eden grafikler gösterildi) şimdi bugün burada bunları görüştük. dışarıda buradan çıkacak kararları bekleyen basın mensupları var. bunlar bu konuyu iyice abarttılar. bunun için basına verilecek bildiriyi dikkatle hazırlayalım. millete, avrupa'da, dışarıda endişe uyandıracak bir hava vermeyelim."
tutanaklara göre dönemin dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı tansu çiller'in yeniden söz aldı:
"şeriat, laliklik konusunda kavram kargaşası mevcut buna mani olmak lazım. bu arada laikliği de siyasallaştırmamak, bazı gruplara mal etmemek lazım. netice olarak din üzerinden değil, hizmet üzerinden siyaset yapılmalıdır. biz hükümet olarak çıkardığımız kanun ve kararnamelerde hükümet protokolüne uyduk laiklik aleyhine hiçbir kanun ve kararname çıkarmadık."
erbakan: yarın inceleyip kararlaştıralım
tutanaklara göre toplantının sonunda cumhurbaşkanı demirel, 'burada tartışılan konu siyasi değil, güvenlik siyasetidir, güvenliğe ilişkin tehditlerdir. siyasi yer, bakanlar kuruludur. şimdi bu konu yeterlice tartışılmıştır. önce basın bildirisini mi kararlaştıralım yoksa kararı mı?' diye sordu.
başbakan erbakan, önce basın bildirisinin okunmasını teklif etti. basın bildirisi okunduktan sonra, erbakan, 'şimdi 9 saatlik yoğun bir çalışmadan sonra bu kadar maddeyi sağlıklı olarak değerlendirerek sonuca ulaşmak doğru olmaz onun için bunu yarın inceleyip kararlaştıralım' dedi.
genelkurmay başkanı karadayı, 'bunu 10 dakikada tamamlarız, yarına kalmasına gerek yok' cevabını verdi.
bunun üzerine erbakan, “'bu gibi şeyler ayaküstü olacak işler değil, biz bunu bizim önümüze koydular, imzalamak zorunda kaldık diyemeyiz. onun için bunu yarın inceleyelim' dedi.
tutanaklara göre cumhurbaşkanı demirel , “'biz bunu yarına bırakalım, metin üzerinde bazı rütuşlar da yapmak mümkün. imam hatip okulları ve kur'an kursları kapatılıyor imajını da yaratmayalım. bu gibi yerleri genel sekreter yeniden düzenleyip yarın genelkurmay başkanı ve başbakan ile görüşür ve neticelendirirsiniz. bunu öyle yapalım' diyerek toplantıyı kapattı.
Yorumlar