Görüş
Arap Baharı başarılı oldu mu?
İsyanların üçüncü yıldönümünde bölge ülkelerini mercek altına alan Al Jazeera, uzmanlardan beş soruda isyanları, ikilemleri ve yeni düzeni yorumlamalarını istedi.
bölgedeki gelişmeleri takip eden uzmanlara sorduk:
arap baharı sizce başarılı oldu mu? ne gibi sonuçlar üretti?
abdelwahab el-affendi |
arap baharı; arap dünyası, bölge ve dünyadaki siyasi manzarayı değiştirdi. bu aynı zamanda bölge toplumlarında önemli dönüşümler yaşanmakta ve sonuçlanmakta olduğunun da bir işareti. insanlar artık son derece eğitimli ve teknolojiye meraklı; dolayısıyla eski rejimler tarafından yutturulmaya çalışılan hikayelere artık inanmıyorlar. dönüşümler tamamlanamadı, çünkü eski düzenden kalan unsurlar zamanı geriye çevirmeye çalışıyor. değişimin bütün kuvvetleri henüz yeni gerçekleri kavrayamadı ve değişimin yönü konusunda hemfikir değiller.
adil latifi |
bugün arap baharı kavramı özellikle de devrimlere sahne olan her ülkedeki şartların yol açtığı sonuçların farklılığı gölgesinde dikkatli kullanılmalı. zira sonuçlar düzeyinde şu durumları birbirinden ayırmamız kaçınılmaz: suriye ve keza lübnan örneklerinde olduğu gibi şiddetin toplumsal bir yapı alarak yayılması gerçeği ile mısır ve keza yemen'in şartlarında görüldüğü üzere daha çok geriye dönüşü veya gerilemeyi andıran durum.
hal böyleyken tunus'taki vaziyet (özellikle de başta tunus işçi federasyonu olmak üzere sivil toplum güçlerinin geçiş sürecini yavaş, ancak istikrarlı bir tempoyla demokratik değişim sürecini düzeltme amaçlı müdahalesi sonrası) demokratik değişim yöntemiyle benzersiz bir yapı arz ediyor. bu yüzden kanımca devrimin merkezi, yani şartları daha fazla değişime hazır görülen tunus ile iç düzlemde değişimin etkenlerinin olgunlaşmasından dolayı bu ülkede yaşananlardan daha fazla etkilendiklerini gördüğümüz diğer ülkelerdeki uzantılarını birbirinden ayırmamız gerekiyor. ancak bu farklılık arap baharı'nın sonuçlarının sınırlı olacağı anlamına gelmez. yönetici-yönetilen ilişkisinin özellikle de özgürlükler düzeyinde eskisi gibi olmayacağını düşünüyorum.
ahmet ağırakça |
arap baharı 20. yüzyıl boyunca beri müslümanlar üzerindeki baskılar ve bölgede tesis edilen diktatörlüklerin bezdirici bir noktaya gelmesinden sonra meydana gelen halk ayaklanmaları ve sosyal patlamalardır. başarılı olmuş ve halkların gerektiğinde dikta rejimlerine karşı direnebileceklerini, darbelere rağmen sokaklara hakim olabileceklerini öğretmiş ve bunda büyük başarılar elde etmiştir. tunus, mısır, libya ve yemen'de diktatörleri devirmiş ve bir zulüm dönemine son vermişti. tabii bu kolay bir hadise olmadığından, bu direnişlere karşı koyanlar olduğu gibi dış destekli muhalefet de arap baharına karşı direndi; çatışmalar, sıkıntılar, ölümler ve şehadetler yaşandı. bu gibi devrimlerden sonra rejimini kolay kolay teslim etmek istemeyen diktatörlerle devrimciler arasında bir müddet devam eden çatışma zeminlerine kayabileceğini görmek ve kabul etmek gerekir. bunu arap baharı'nın başarısızlığına değil, başarısına ve dikta rejimlerini nasıl zorladığına bağlamak gerekir.
ahmet uysal |
arap baharı'nı bir dekolonizasyon süreci olarak anlamak lazım. osmanlı'nın yıkılmasından sonra orta doğu'da kurulan düzen pek değişmeden bugünlere kadar geldi. arapları hem özgürlükten, hem de refahtan mahrum etti. arap halklarının bu baskı ve yoksulluk rejimlerine isyan ettiği devrim süreci devam ediyor. zor ve zahmetli bu sürecin henüz başarılı olduğunu söyleyemeyiz. çünkü köklü değişimler kolay gerçekleşmez ve içeride ve dışarıda ciddi direnişle karlaşırlar. yemen, tunus, fas gibi ülkelerde yavaş da olsa ilerlemesine rağmen, arap baharı suriye'de tıkanmış, mısır’da da ise sekteye uğramıştır. değişim çabası, karşıt mücadele sürüyor.
arap baharı henüz başarıya ulaşmadığı halde ciddi bir değişim dinamiği ortaya çıkarmıştır. mücadele henüz sonuca ulaşmasa bile bundan sonra hiçbir ülke eskisi gibi olmayacaktır. özellikle batı kontrolündeki küresel düzen bölgenin enerji kaynakları, ticaret yolları ve israil'in güvenliği açısından arap baharı'nın başarılı olmasını istemeyerek, bu dalgayı dindirmeye, soğutmaya ve tersine çevirmeye çalışmaktadır. mısır, tunus ve fas'ta bu durum açık olarak görülmektedir. arap baharı'nın kısa vadede etkileri ciddi bir savrulma, karışıklık ve ekonomik çalkantıdır. suriye, libya, mısır ve hatta yemen ve tunus'ta ciddi güvenlik sıkıntıları da ortaya çıkmıştır. daha olumlu etkisini demokratikleşme olarak uzun vadede göstermesi beklenmelidir.
arif ebu hatim |
arap baharı devrimleri iki arada bir derede duruyor. ne başarılı oldu ve kıskandırdı, ne sonuçlarıyla göz kamaştırdı, ne de bastırıldı ve devrimcileri korkutabildi. zira bu devrimler, sonuçları itibariyle farklı başarılar elde etti. devrimlerinin ilham kaynağı olan tunus'ta büyük bir başarı kazanıldı ve tunusluların devrimleriyle ve devrimin kazanımlarını koruma güçleriyle övünmeleri hakları.
mısır devriminde ise ordu nüfuzunu tekrar kazandı, kendisini devrimci olarak gösterdi ve devlet kurumlarını istedikleri yöne çekti. mısır halkının bilinci 25 ocak devrimi'nin sonucu olarak hep uyanık kaldı. mısır halkını her hangi bir başlık altında görmezlikten gelmek, kurşun sesiyle, tutuklamalar ve cezaevleriyle korkutmak mümkün değil. libya devrimi ise her gün şekilleniyor ve yabancı eller bazı güç merkezlerini yürütmeyi durduğu vakit kendi yolunu bulacak. yemen devrimi cumhurbaşkanı salih ve ailesinin uzaklaştırılmasıyla yetinecektir. zira önceki rejimin isimleri ve araçları, devrimle fırsatçı bir ilişki kurdu, devrimi organize etti ve ardından tüm önceki araç ve yöntemleriyle iktidara döndü.
yanlış hesapların ve düşüncelerin suriye devrimini, bilmedikleri ve istemedikleri bir noktaya götürdüğünü düşünüyorum. gelecekte galip gelecek taraf kim olursa olsun devrimden sonra suriye, devrim öncesindeki gibi olmayacaktır. zira silah, mezhepçilik ve farklı isimlendirmeler mevcut ve ülkeyi terk etmeyecekler. galip kim olursa olsun ülke ayağa kalkmak için onlarca yıla ve yüz milyarlarca dolara muhtaç.
halil enani |
arap baharı, ana hedefleri olan özgürlük, adalet ve haysiyeti şu ana dek elde edebilmiş değil. arap baharı sonrasında mısır, libya, tunus ve yemen'de iktidara gelen yeni hükümetler bekleneni veremedi, sorunlar ve zorluklarla karşı karşıya kaldı. yine de devrimlerin değerlendirilmesi için daha fazla zaman gerekir. fransız devrimi'nin amacına ulaşması on yıldan uzun sürmüştü. arap baharı'nın başarısız olmasının sonuçları yıkıcı ve karmaşık. bölgede istikrarsızlık yaratmaktan tutun, umut ve değişime giden barışçıl yolun kapanmasına, radikalleşme ve şiddet yanlısı hareketlere zemin hazırlamaya kadar değişen sonuçlardan bahsediyoruz.
bunlar halihazırda mısır, libya ve suriye'de yaşanıyor.
hoşeng ose |
çoğu kimsenin orta doğu bölgesi ve kuzey afrika'nın sahne olduğu değişimler için kullandığı 'arap baharı' nitelemesi, siyaset sosyolojisinin literatürüne ait olmayan edebi mecaz bir ifadedir. bu ifadenin gerçeği yansıtmamasının yanı sıra körfez ülkeleri, fas, cezayir, sudan, ürdün ve lübnan hâlâ eski hallerini koruyorlar ve siyasi rejimleri hiç sarsılmadı. bu niteleme, arap diktatör rejimlerinin değiştirilmesi konusunda ümitsizlik yaşayan halkların daha iyi bir yarın için sürpriz umut selinden kaynaklanmaktadır. bu ifadenin doğru olduğunu varsaysak bile genel değil, kısmidir. çünkü tunus devrimi'yle başlayıp mısır, libya ve suriye'deki devrime uzanarak yaşanan değişimler tüm arap ülkelerini kapsamadı. bu yüzden bu değişimlerin arap baharı olarak nitelenmesi mümkün değil.
dolayısıyla bu değişimlerin başarılı ve başarısızlığı hakkında konuşmak da mümkün değil. bu değişimler beyaz-siyah, başarılı-başarısızlık mantığıyla değerlendirilemez. zira herhangi bir toplum veya ülkedeki sosyal-ekonomik-siyasi-kültürel dönüşümler, mekanik, otomatik, hızlı ve sürpriz değildir. diktatörün gitmesi diktatörlüğün tamamen gittiği anlamına gelmiyor. bölge ülkelerinin toplumlarındaki diktatörlük zihinsel ve kültüreldir; gelenekler ve psikoloji, yönetici ve muhalif siyasi bilinçte kronikleşmiştir. iktidarın yolsuzluğu muhalefetin yolsuzluğudur.
devrimleri saran bu felaket ve ihlallerin varlığı ve suriye'de yaşandığı gibi iç savaşa kayması, suriye'nin yaşadıklarının devrim olmadığı anlamına gelmez. zira tarihçiler ve sosyologlar fransa'da 1789'da yaşananların avrupa ve dünyayı değiştiren bir devrim olduğunu belirtiyorlar ve vurguluyorlar. üstelik fransız devriminin yaşadığı felaketlere, ülkenin 1789-1799 yılları arasında 10 yıl süren iç savaşa sokulmasına, devrim liderlerinin birbirlerini öldürmesine, devrimin xvi. louis'i ve despot rejimini devirmesine, bir başka krallık rejimini, napolyon'u, savaşlarını ve maceralarını getirmesine rağmen bu tespitte bulunuyorlar.
sözün özü, ebedi olmayacak iç savaş ebedi olmaya çalışan despot rejimden daha iyidir. devrimleri melekler ilan etmedi ve bu devrimlere tozpembe ve romantik şekilde bakılamaz. devrimler sancı ve acılarla dolu sosyal-siyasi geçişin merhaleleridir. fransızlar patlak vermesinden 200 yılı aşkın bir süre geçmesi sonrası devrimin meyvesini topladılar.
murtaza hussain |
bence bunları başarı ya da başarısızlık olarak adlandırmak için henüz çok erken, çünkü devrimler bir ileri bir geri giden, uzun vadeli süreçlerdir. fransız devrimi, birkaç yıl içinde başarısızlığa uğramış gibi görünüyordu, ancak uzun vadede başarılı oldu. devrimler zaman alır. tunus gibi kimi ülkelerde anında büyük başarıya ulaştığına tanık olabilirsiniz, ancak mısır gibi daha büyük ülkelerde mücadelenin hâlâ sürdüğü kanaatindeyim.
richard falk |
tunus ve mısır'da olaylar ilk başladığı zaman 'devrimci bir potansiyel' taşıdıklarını düşünmüş olsam da, arap baharı ayaklanmalarının 'devrim' olarak nitelendirilmesine hep şüpheyle yaklaştım. bu sıradışı olaylar bana pek devrimci gelmedi, zira liderler (ve beraberlerindekilerin bir bölümü) iktidardan indirilirken rejimler (özellikle de mısır'da) ayakta kaldı. oysa devrim, yönetim yapısında köklü bir dönüşüm gerektirir.
arap baharı'nın temel sonuçları muhtelif ve karmaşık. bir yanda halkın güçlendirildiği hissi ve insanların seferber oldukları takdirde otoriter bir devletin yönetim yapısını sallayabileceğinin fark edilmesi var. ikincisi, islami siyasi güçlerin örgütsel kudreti ve halktan gördüğü destekti. üçüncüsü, mısır başta olmak üzere, islami kesimin seçimlerde elde ettiği başarıya karşı gelişen tepkiydi. dördüncüsü ise, 2011'deki ilk ayaklanmaları destekleyen laiklik yanlısı liberallerin, ülkeleri adına otoriter bir geçmişi, demokratik bir geleceğe tercih etmeleri ve taraf değiştirerek silahlı kuvvetlerin karşı devrimle iktidarı ele geçirmesini destekler hale gelmeleri oldu. mısır, bu durumun en açık ve önemli örneği, ama bu model, bölge genelinde mevcut ve dış güçler tarafından da teşvik ediliyor.
salih senusi |
arap baharı birkaç asırdır hayal kırıklığı ve güçsüzlük içindeki halklar nezdinde var olan kolektif eylem ruhunu ateşlediği için başarılı oldu. arap baharı güçleri arasındaki çekişme, devlet kurumlarının hukuki ve siyasi yapıları etrafında kızıştığı müddetçe baharın sonuçları ve yankılarını belirlemek mümkün değil.
selame kile |
öncelikle bu bir bahar değil, daha çok ayaklanmalarla başlamış devrimci bir dalga ve bu dalganın ilk aşamasında halkın talepleri gerçekleşmedi. bu yüzden dalga sürecek ve bu talepler gerçekleşmeden duracağını düşünmüyorum. talepler esasında işsizlik, düşük ücret, eğitim, sağlık ve altyapının çökmesi gibi yaşam ve özgürlükle ilgili. devrimler anlık, yani kurulu rejimin toplumsal sorunlara çözümler getirecek alternatiflere sahip partiler olmadan geliştiği için şu ana kadar bu talepler gerçekleşmedi.
ancak halklar, yaşadıkları sefil şartlarda hayatlarını sürdüremediği ve rejimler daha zayıf olduğu için devrimler bu taleplerin gerçekleşmesine götürecek alternatifleri geliştirecektir. böylelikle demokratik ve halkçı laik rejimlerin kurulması mümkün olabilir. işte o vakit devrimlerin kazandığı söylenebilir ve halihazırdaki şartlara uygun bir değişim yaşanmış olur.
bu makalede yer alan fikirler yazarlara aittir ve al jazeera’nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Yorumlar